Şeker tüketimi arttıkça kanda insülin hormonu fazla salgılanarak depo edilen karbonhidratın üzerindeki şekeri vücut, insülin hormonu sayesinde yağ deposu olarak depoladığı bilimsel bir gerçek. Özellikle aktivite yapmayan kişilerde fazla şekerli yiyecek ve içecek tüketimi hem aşırı saf karbonhidratın vücuda alınması hem de kalori fazlalığına neden olarak şişmanlama ve insülin direnci ile sonuçlanmakta. Bu nedenle pek çok kişi şeker tüketimini azaltmak için diyet içecekler ve tatlandırıcıları kullanmayı tercih etmekte. Zaman içinde bilim dünyası ve sağlığına önem veren birçok kişi bu ürünlerin güvenli olup olmadığını sorgulamakta ve gerçekte tatlandırıcıların sağlığa zararı olduğuna dair kanıtların olup olmadığını merak etmekte. Bu hafta sizlere tatlandırıcı dosyasını açarak yapılan araştırmalar ve önemli sağlık kuruluşlarının raporları temelinde sağlık ile konuya açıklık getireceğim.
Aspartam Gerçeği: Tatlandırıcı denilince en tanınmışı ve hakkında en çok aleyhte bilgiler ortaya atılmış yapay üretilmiş tatlandırıcıların başında gelmektedir. Şekere alternatif olarak aspartik asit ve fenilalanin adlı bir aminoasitten üretilen bu yağ asidi 1996 yılında yapılan bir araştırma ile beyindeki tümörlerin artışında aspartam kullanımına bağlı olabileceği öngörülmüştü. Ve başka kanser türleri ile de bağlantıları olabileceği açıklanınca aspartam korku atmosferi yaratan tatlandırıcı olarak akıllarda kaldı. Bu bilgi üzerine ABD Kanser Enstitüsü 2006 yılında yarım milyon kişiyi kapsayan geniş bir araştırma başlattı. Araştırma sonuçları beyin tümörü, lösemi ya da lenfoma ile aspartam tüketimi arasında bir bağlantının kurulamadığını açıkladı. Aynı şekilde Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu eldeki verileri incelediğinde tavsiye edilen miktarda ki bunun için kilo başına 40 mg aspartam tüketiminin güvenli olduğunu bildirdi. Her ne kadar bu sağlık kuruluşları bu sonuçları açıklasa da aspartam bugün tüketici tarafından hala korkutucu bir şeker alternatifi olarak değerlendirilmekte ve kullanmaktan mümkün olduğunca uzak durmaktadır. Fenilalanin içermesi doğumsal bir metabolik hastalık olan fenilketonüri hastalarında zararlı etkileri olduğundan uyarı konulması mecburidir.
Ksilitol Gerçeği: Aspartamdan sonra içecek ve sakız endüstrisinde kullanılma üzere ksilitol adlı şeker alternatifi keşfedilmiştir. Bu tatlandırıcının en önemli özelliği diş çürümelerine neden olan diş plağı asidini etkisiz hale getirdiği için Diş hekimlerine de ümit veren ağız sağlığını koruyucu etkisi nedeniyle daha yararlı algısı tüketici tarafından da kabul görmüştür. Bugün birçok şekersiz nane şekeri, şekersiz sakız ve bazı yiyeceklerde ksilitol kullanılmaktadır. Ksilitol fazla kullanıldığında ishal oluşabilecek en önemli sağlık sorunudur.
Stevia Gerçeği: Dünyada yeni nesil tatlandırıcı olarak ünlenen stevya, stevya adlı bir bitkiden elde edilmektedir. Paraguay ve Brezilya’da yüzyıllardır tedavi amaçlı kullanılması dikkati çekiyor. Şekerotu olarak bilinen bu bitki normal şekere nazaran 300 kat dahah tat değerinin olması nedeniyle hiç kalori içermiyor. Bitkinin yapraklarından elde edilen stevyol glikozidleri hiç emilmeden vücuttan atılıyor. Avrupa Güvenlik Kurumu 2010 yılında insanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan bir araştırmaya dayanarak stevyol glikozidlerinin kansere yol açmadığını bildirdi.
Karşıt Görüşler ve Yeni Bilimsel Araştırmalar: Pazarlama sektöründe tatlandırıcılar kalori içermeyen, kilo aldırmayan ve diyabete neden olmayan ürünlerdir dese de bu tür tatlandırıcı kullananlarda obezite sorunu çözdüğü açıkçası söylenemez. Yeni araştırmalar; tatlandırıcıların verdiği tadın vücudu oyuna getirip daha fazla insülin salgılanmasına yol açması ve uzun vadede kilo aldırması riskinin olabileceği üzerinde duruyor. Bilim kurumlarının yaptığı araştırmalar her ne kadar yapay tatlandırıcılardan aspartam, sakarin ve sukralozun masum olduğunu söyleseler de İsrail’de yapılan bir araştırma tam tersine Tip 2 diyabete katkı sağlayabileceğini belirtti. Nedenini ise tatlandırıcıların bağırsaktaki bakteri florasını değiştirmesinden kaynaklandığı ve insanlar üzerinde de yapılan araştırmalarda benzer sonuçların alındığını açıkladı. Ancak 2013 yılında 8 Avrupa ülkesinde 300 bin kişiyi kapsayan araştırmada Tip 2 diyabet ile tatlandırıcı tüketimi arasında bir bağlantının olmadığı da yayınlandı.
Görülüyor ki aslında her bir tatlandırıcının uzun vadede neler yaratacağı aslında bir muamma. Bu nedenle tatlandırıcılı içecekler yerine şekerli içecekleri tüketin demek temelde bilimsel bir duruş olmaz. Fakat tatlandırıcılı ürün de tüketin demek uzun vadede yaratacağı sonuçlar açısından da dikkatle bakılması gereken önemli bir konu. Beslenme uzmanı olarak ben bugüne kadar tatlandırıcı hiç kullanmadım hatta tadına dahi hiç bakmadım diyebilirim. Benim sağlıklı yaşamdaki yaptığım tatlandırıcı içeren, şeker içeren tüm ürünlerden uzak durmak. Bunun yerine taze meyve, bal, pekmez ve bunlarla yaptığım pratik tatlı tarifleri ile şeker hissimi, ihtiyacımı karşılamak. Sizlere de önerim bu yönde olacak.
Uzman Diyetisyen Selahattin DÖNMEZ