Capcanlı bir yaz sezonun ardından begonvilin moru uçuk kaçık pembeye, yaprağın yeşili tatlı bir turuncuya dönüşürken insan bazen düşünmüyor değil, "Sonbahara hazır mıyım?" diye. Yazın o dinamizmi terk ederken bizi, ufak bir sonbahar hüznü sarılıyor dizlerimize sanki. Peki, neden geliyor bu hüzün? Sonbaharın suçu ne ki? Bugüne dek bize böyle kodlandırıldığı için mi hep inişe geçiyor ruhumuz? Tamam, koşa koşa denize atlamak, incecik elbiselerimizi üzerimize geçirip güneşi batırmak çok masalsı, çok güzel. Ama yaprakların renkli dansına, rüzgarın yüzümüzü okşama sevdasına, bizi bekleyen sıcacık kahveye de haksızlık etmeyelim bence. Gelin, bu sefer mevsimi kodlamadan, sonbaharı suçlamadan geçirelim önümüzdeki birkaç ayı. Haydi o zaman, sonbaharda ruhumuza ve zihnimize iyi gelecek şeylere göz atma vakti.
Sonbahar geldi mi eline kumandayı alıp soluksuz bir şekilde dizilere kaldığı yerden devam edenlerden misiniz? Elbette onun da keyfi ayrı ama her şey kararında güzel. Doğanın güzelliklerini sadece ilkbahar ve yazla sınırlandırmadan başınızı camdan dışarı çıkarın. Sonbaharın size verdiği o muhteşem tabloyu gördüğünüzde doğaya bir kez daha aşık olacaksınız, ben buna eminim. Bunun için Atatürk Arboretum'unu Bolu Parkı'nı, Polonezköy'ü, Adalar'ı, Moda Sahili'ni ve buralar gibi yeşilliği bol, doğa dostu noktaları kendinize rota edinebilirsiniz.
Ruhumuza ve zihnimize iyi bakabilmemiz için bedenimizin de sağlıklı olması gerekiyor. O yüzden kışa geçiş dönemi olan sonbaharda kendimize iyi bakmalı, vitamin takviyelerimizi aksatmamalı, antioksidan besinlerimizi alışveriş listemize katmalıyız. "Aman nasılsa mayolardan, bikinilerden kurtulduk" diye düşünerek sağlıksız beslenmeye yönelmemeli, düzgün ve kaliteli beslenmenin sadece dış görünüm için olmadığını kendimize hatırlatmalıyız. Unutmayın yolun sonu yine yaz.
Arkadaşlardan uzak kalmak, en dik yokuşun başında yapayalnız kalmak gibi gelebilir bazen insana. İlla gece sabahlara kadar takılmanıza, partilere katılmanıza gerek yok ama en yakın birkaç arkadaşınızla geçireceğiniz bir saat bile ruhunuzun en büyük ilacı olacaktır. Pandemi döneminde eve kapanmak istemiyorsanız, tenha kafelerden birini tercih edebilirsiniz. Böylece hem başınızı evden dışarı çıkarmış olacak hem de sevdiğiniz birkaç gülen yüz görerek yalnızlık hissinden kurtulacaksınız.
Egzersizin, salgıladığı endorfinden dolayı mutluluğu da yanında getirdiğini bilirdim ama daha önce hiç deneyimlememiştim. Bana inanın, yapacağınız rutin egzersizler sonrasında vücudunuzda gözlemlediğiniz değişimle birlikte yaşayacağınız mutluluk ve heyecan gün boyunca sizi canlı ve zinde tutmaya yetecektir. Egzersizin hiçbir kısıtlaması yok. Hangi türden hoşlanıyorsanız ona yanaşın ve bu sayede güz döneminde mutluluğa bir adım daha yaklaşın.
Hobi edinerek kendinize değer katabilirsiniz. Vakitsizlikten şikayet ediyorsanız eğer, hemen bir artı eksi tablosu yaparak hayatınızda neleri gereksizce yaptığınızı gözden geçirin (Bu, telefonunuza indirdiğiniz ve bağımlısı olduğunuz bir oyunu oynamamak da olabilir) ve onların yerine uzun zamandır yapmak istediğinizi şeyleri ekleyin. Mum yapmak, eski kumaşlardan çanta tasarlamak, seramik yapmak, örgü örmek, taş boyamak gibi birbirinden farklı aktivitelerle sonbahar döneminde ruhunuza bir iyilik yapabilirsiniz.
Tamam yazın bolca eğlendik, coştuk, güneşi neredeyse batırmayı unuttuk. Gece geç saatlere kadar uyanık kalıp sabah yine güneşin enerjisiyle kendimizi hep sokaklarda bulduk. Ama artık işler değişti. Vücudumuzun ve özellikle de ruhumuzun ona her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var. Evet, doğru tahmin ettiniz uykudan bahsediyorum. Karanlık sonbahar sabahları, uykusuzluktan şişmiş olan gözlerinize ve yastıktan kalkmak bilmeyen başınıza hiç yardımcı olmayacaktır, şimdiden söyleyeyim. Elbette kahve desteği alabilirsiniz ama siz yine de günde 7-8 saatlik uyku rutininizi şimdiden oturtmaya başlayın.
Yeni hedefler sadece yılbaşı döneminde koyulacak değil ya? Bu seneki ajandanız da eylül de başlasın, ne olacak? Hayatınıza yön verecek, yol gösterecek hedefleri belirlemek için ocak ayını beklemeyin. Hedefinizi belirleyip ona nasıl ulaşmanız gerektiğiyle ilgili kendinize mükemmel bir yol çizin. Hedef koymak umudu temsil eder ve umut her zaman bizi yükseklere taşır.
Her güne ve geceye bir program koyarak hem vücudumuzu hem de ruhumuzu yorduğumuz günlere belli bir süreliğine ara vermenin vakti geldi. Yazın hızlı ve dinamik günleri geride kaldığına göre artık koşmamıza gerek yok. Biraz daha dingin bir yaşantının kapılarını kendimize açabiliriz. Elbette yine sosyalleşeceğiz ama insan bazen kendisiyle de sosyalleşebilmeli, kendisini yakından tanıyabilmeli. İşte sonbahar dönemi bu tanışma için mükemmel bir fırsat bence. Geçiş mevsimi olan sonbaharda kendi geçişlerimizi de görebilir, ruhumuza fırsat verebiliriz.
Eğer güz dönemi sizde hüznü çağrıştırıyorsa ve bu ruh halinden çıkmakta zorlanıyorsanız çevrenizdeki insanlara biraz daha fazla dikkat etmeniz gerekiyor. Etrafınızdaki insanlar sürekli negatifse, konuşmalarıyla sizi ve kendilerini hep aşağı çekiyorsa onlarla beraber mutsuzluk oyunu oynamak zorunda değilsiniz. Elbette o arkadaşlarınızı da seviyorsunuz ama hayatınızın her alanında var olmalarına izin vermemeye dikkat edin. Olumsuz düşüncelerden kurtulduğunuzda içinizin çok daha fazla hafiflediğini göreceksiniz.
Ne yaparsanız yapın sonbaharda kendinizi zaman zaman bitkin hissediyorsanız bunu o kadar da takmayın. İnsanız sonuçta. Hepimizin inişleri ve çıkışları var. Her birimizin ruhu tıpkı mevsimler gibi değişiyor. Hatta bir bakıyoruz, ruhumuz sabah kışı yaşarken akşam yaz gibi parıldıyor. Kendimizi tanımak, dinlemek ve yüzleşmek güzel tabi ama eğer bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyorsanız bu kadar da didişmenin anlamı yok. Bazen sarı yaprak ayağınızın önüne düştüğünde içiniz kıpır kıpır denize atlayabilir.
Fotoğraf: @pier59studios