Bir eşyaya veya bir insana bağlanmak ona çok fazla anlam yüklemekle başlar. Ancak sonrasında bu bağlılık belirli bir seviyeyi aştıktan sonra sevmenin ve değer vermenin boyutu sağlıksız bir hal alır. Bazen bu durumun farkındalığına erişmiş olsak da ulaştığımız bağlılık ve alışkanlık boyutu bizim ondan kopmamıza engel olur. Bazı eşyalarımıza o kadar çok anlam yükleriz ki tıpa tıp aynısı önümüze koyulsa bile kendimizinkinden vazgeçemeyiz. O eşyanın yaşanmışlığı, anısı ve hatırlattıkları vardır ve biz de onlardan kopamayız. Aynı durum insanlar için de geçerlidir. Mesela normalden daha kötü veya iyi dönemimizde yanımızda olmuş insanlara farklı anlamlar yükleriz. Onların yanında kendimizi güvende hissederiz. Hep yanımızda olmalarını isteriz. Yani bağlanırız. Öte yandan sadece çok fazla vakit geçirdiğimiz insanlara da bağlanabiliriz. Yani alışkanlık haline gelmiş kişilere de toksik bağlanma iç güdüsüyle tutunabiliriz. Birlikte günlerimizi geçirip aktiviteler yaptığımız yani anılar biriktirdiğimiz insanlara bağlanmamız ve yokluklarında boşluk ve üzüntü hissetmemiz oldukça olağan ve normaldir. Ancak bağlanma hissinin belirli seviyedeki hali insana kendini güvende hissettirirken fazlası sağlıksız bir psikoloji yaratmaktadır. Bu psikolojik bozukluğa da 'aşırı bağlanma problemi' denmektedir.
Bir eşyamıza aşırı bağlandığımızı onu kaybettiğimizde veya başına kötü bir şey geldiğinde verdiğimiz tepkiyle anlayabiliriz. Eğer arkasından göz yaşı döküyorsak ve aşırı derecede üzüntü yaşıyorsak o zaman bu durum o eşyaya olması gerekenden daha çok değer verdiğimizi ve hatta aşırı bağlandığımızı bize kanıtlar. "Alt tarafı bir eşya ve yenisi alınır" mantalitesine bir noktada kavuşulursa o zaman psikolojik olarak sağlıklı olduğumuzu söyleyebiliriz ancak eğer "Bir başka eşya onun yerini tutmaz" düşüncesiyle fazlasıyla üzülüyorsak ve atlatamıyorsak o zaman problem var demektir.
Bir insana aşırı bağlanmak ise bir eşyaya bağlanmaktan daha karmaşık ve etkilidir. Birine bağlanmak onsuz bir dünya düşünemeyecek kadar hayatının merkezine almaktır. Yani onu kaybetmemek için her şeyi göze almak anlamına gelir. Bu durum hiç sağlıklı değildir. Bu kişi anne-babamız dahi olsa kimseye bu denli bağlanmamamız gerekir. Bir insanı çok sevmek ve değer vermek güzel bir duygudur ancak bu sevginin kötüye gitmesi ve sağlıksız bir hal alması durumunda kendi hislerimizle kendimize zarar verir hale geliriz. Her şeyin bir ölçüsü olduğu gibi sevginin, bağlılığın ve alışmanın da sağlıklı bir ölçüsü vardır. Önemli olan hislerimizi, kendi psikolojimize zarar vermeyecek düzeyde yaşamaktır. Saplantılı bir bağlılık ile bağlanma hissi karıştırılmamalıdır. Hepimizin bağlı olduğu, alıştığı eşyalar, ortamlar ve kişiler vardır ancak bu durumun ileri boyutu psikolojik rahatsızlıktır. Genellikle bu gibi psikoloji sorunları için gerçekleştirilen tedavi yöntemleri, sorunun kaynağına bağlı olarak belirlenmektedir. Eşyalara, mekanlara, insanlara aşırı bağlanma durumu sağlıksız boyuta geldiğinde kesinlikle tedavi edilmelidir. Bu tedavi yönteminde de çoğunlukla çocukluğu inilir ve travmalara rastlanır. Rahatsızlığın daha ileri boyuta geldiği tespit edilirse tedavi ilaç tedavisine kadar gidebilir.