Deprem gibi hiç beklenmedik anlarda yaşanan afetler, felaketi yalnızca yerinde yaşayan halkta değil, tüm ülkede birçok hayatı sarsıcı etki yaratır. Dolayısıyla bu gibi olaylarda çocuklar da derinden yara alır. Çocuklar, afeti izleyen günlerde takip edilen haber kanallarından, sosyal medyadan, öğretmenlerinden ve arkadaşlarından bilgi sahibi olur. Ardından çocuklarda da yetişkinlerde olduğu gibi bir çaresizlik duygusu baş göstermeye başlar. "Çocuklara hangi bilgileri verelim? sorusu önemli ölçüde yaşa bağlı olmakla beraber, hangi yaş grubunda olursa olsun, bize düşen çocuklara rahatsız edici gelse bile anlaşılabilir ve doğru bilgi vermek ve bu bilgiden dünyanın sonunun geldiği sonucunu çıkartmaması için bilgiyi yorumlaması anında beraber olmak, bilgiyi bağlamına yerleştirmesini sağlamak olmalıdır" diyen Psikiyatr Prof. Dr. Yankı Yazgan, bu yönde bazı ipuçları paylaşıyor.
Yaşanan deprem afetini ve yol açtığı sonuçları çocuğunuzla konuşmaktan kaçınmayın. Ona deprem hakkında sorular sorun ve ilgili afet ile ilgili neler bildiğini, sahip olduğu bilgileri ise nereden aldığını öğrenmeye çalışın. Yaşanan durumu gizler, onunla konuşmazsanız, çocukta afetin konuşulamayacak kadar korkutucu bir olay olduğu yönünde bir izlenim uyanabilir. Bu nedenle depremin olduğundan daha yoğun bir endişe ve korkuya yol açmaması için çocuğunuza dürüst olmayı seçin. Çocuklar travmatik olayları yetişkinlerden farklı deneyimlerler. Yaşanan bir afet sonrasında çocuklar korkmuş, güvensiz ve kafaları karışmış gibi hissedebilirler. Bu süreçlerde çocuğun yaşı göz önünde bulundurulmalıdır.
Çok küçük ve okul öncesi yaştaki çocuklar için konuşmak gerekirse, ailelerin yapması gereken en önemli şey; çocuklarına her şeyin iyi olacağı konusunda güvence vermek, ne yapacaklarını ve durumla nasıl başa çıkılacağını bildiklerini söylemek olmalıdır.
Ergenlik öncesi yaş grubundaki çocukların bilmesi gereken şey ise ailelerinin riski gördükleri, bunun için güvenlikle ilgili gerekli önemleri almaya hazır ve almakta olduklarını duymaları ve bu konuda evhamlanmanın ötesinde birçok gerçekçi adım attıklarını bilmeleridir. Böyle olduğu takdirde özellikle ergenlik öncesi yaş grubundaki çocukların kaygıları kontrol altında kalacaktır ve gündelik yaşamlarında diğer işlevleri sürdürebileceklerdir. Ergenlik çağındaki çocuklara deprem hakkında daha nesnel bilgiler verilebilir. Onlara hayatın başka tatsız ve tehlike içeren alanlarında da olduğu gibi deprem için de hazırlık yapılması gerektiği ve depremin sonuçlarıyla yaşamak için hazırlık olunması gerektiği anlatılabilir. Örneğin; su ve elektrik olmaması, yangın çıkması gibi depremin doğurabileceği sonuçlardan bahsedilebiliriz. Ancak genel olarak bu gibi sonuçları kontrol altına alabilecek donanıma sahip olduğumuz da belirtilmelidir.
Bu konudaki en zor yaş grupları 4 ile 14 yaş arasında olan okul çağındaki çocuklardır. Bu yaş grubundaki çocuklarda görülen en büyük problem; bilinmeyene karşı duyulan korkudur. Bu çocuklar, bilmedikleri şeyden korktukları zaman ne yapacaklarını bilemezler. Çünkü doğal afetle başa çıkabilecek deneyime sahip değillerdir. Bu nedenle de yardım için ailelerine başvururlar. Bu durumda ailelerin rolü çok kritiktir, çünkü aileler hazırlıklı ve sakin kalmak zorundadır. Anne babaların kendi duygularını tanıma, anlama, tanımlama gereksinimleri önce gelir. Aileler sakin kalmayı başarabilirlerse ve kendi kaygılarını kontrol altına alabilirlerse, çocukların da kaygılarını kontrol etmelerine yardımcı olurlar.
Çocuklar kendi kaygılarını yatıştırabilirlerse, travma riski azalır ve nedensiz korku duymazlar. Ve hemen hemen her farklı doğal afet ve travmatik olaya başarılı bir şekilde adapte olabilirler.
Çocuğun medyadan haber almasını mümkün olduğunca engellemeye çalışın, tekrar tekrar yayınlanan haberler çocukların kafalarının karışmasını tetikleyebilir. Bu durum, bilhassa depremi daha iyi anlayabilecek yaştaki büyük çocukların çaresizlik duygularını pekiştirebilir.
Çocuklar büyüdükçe daha fazla durumu merak etmeye, merak ettikleri konularda da ebeveynlerine daha fazla sorular sormaya başlar. Anne babalar da özellikle deprem gibi yıkıcı sonuçlara sebebiyet veren afetlerde, çocuklara verecekleri cevaplar konusunda zorlanabilir. Böyle durumlarda, yalnızca çocuğunuzun sorduğu soruların cevaplarını vermeye özen gösterin. Gerektiğinden fazla bilgiyi sunmaktan da kaçının. Çünkü gelişim düzeyini aşan bilgiler onun kafasını karıştırabilir, hatta daha üzücü sonuçlara zemin oluşturabilir.
Çocuğun soruları mümkün olduğunca doğru ve net bir şekilde cevaplanarak olayı anlaması sağlanmalı ve yaşadığı ciddi durum hakkında yaşına uygun bir ifade şekliyle bilgi verilmelidir. Bilgi verici ya da değerlendirici konuşmalar yaparken, çocuğun yaşına uygun hareket etmek çok önemlidir. Çocuğun neyi kavrayabileceği ya da hangi yollardan tepkisini gösterebileceği, genel gelişim düzeyine (dil, hayal gücü gibi) bağlıdır. Çocuğun duygularını ifade edebilmesine, duygularının adını koyarak buna başlamasına, sonra o duygunun yaşattığına (bedenindeki hisler, örneğin tiksinmenin yarattığı bulantı ve soğuma gibi) fırsat tanınmalıdır.
Rutinler çocukların ihtiyacıdır ve onları korur. Çocuğunuzun okula gitmesi ve normal bir günde yaptığı etkinliklerden, oynadığı oyunlardan mahrum bırakılmaması, onun duygusal sağlığı açısından önemli bir faktördür. Bu nedenle afet süreçlerinde çocukların günlük rutinlerini devam ettirmelerine destek olmaya özen göstermelisiniz.
Bütün bu sürecin en önemli noktası, çocuğun kendini güvendiği kişilerle beraber ve güvende hissetmesidir. Çocuğun birlikte olduğu anne-babasının ve öğretmenlerinin çalışma ve yaşama koşullarının düzeltilmesi, bu yolda önemli bir başlangıç adımıdır. Çocuk, gündelik yaşamına geri dönerken, sosyal çevresinden (aile, okul, öğretmen vb.) destek alabilmesi için aile bireyleri ve öğretmenlere yönelik destekleyici-bilgilendirici çalışmalar yapılabilir. Bu çalışmaların terapi olmadığı ama 'bir terapi gibi' yardım edebileceği, örneğin; problemlerin büyümesini önleyebileceği, toplumda bir uyanıklık ve bilinç oluşturarak problemin etkisini hafifleteceği, benzer felaketleri yaşamış toplumların ya da toplumumuzun önceki felaket deneyimlerinden bilinmektedir. Özellikle büyük kitlelere yönelik ruh sağlığı çalışmalarında, alışılmış doktor-hasta, terapist-danışan klinik kalıbının dışına çıkılmasının zorunluluğu apaçıktır. Yaygın kitlelere yönelik ruh sağlığı çalışmalarının, bir tür seferberlik anlayışı ile yapılmasını sorunların hafifletilmesi ve kontrol altına alınması için geçerli bir yol olarak görmekteyiz.
Çocuğu rahatlatın ve güven vermeye çalışın. Bunu en iyi, ses tonunuzla, duruşunuzla, sükunetinizle sağlayabilirsiniz. Çocuğunuza sık sık sevginizi hissettirin. Uyumadan önce yanına gidip başını okşayın, hoşuna gittiğini bildiğiniz bir besin verin, bir şarkı söyleyin. Yalnız yatmak istemeyebilir, kabul edebilirsiniz ancak bunun geçici bir süre için olduğunu belirtin. Bir süre için, belki bu sürenin adını koyarak, sonra kendi yatağına dönmesi gerektiğini anlatın. Boya, kil, oyun kumu vb. ile oyalanmasına, hedef belirtmeden, serbestçe kullanmasına izin verin.
Çocuğun duygularını ifade etmesine, tanımlamasına ve mümkünse davranışını nasıl etkilediğini görmesine (kızgın olduğu için istemediği halde sonradan pişman olduğu kötü bir söz söylemek gibi) fırsat verin; sabırlı, ilgili ve esnek davranın. Oyun oynamaya teşvik edin, merak ettiği soruları cevaplandırın. Dikkatleri kolayca dağılabileceğinden, çalışmaları için ısrar etmeyin. Basit görevler verip ufak sorumluluklar almalarına fırsat tanıyın. İlerde olabilecek başka benzeri olaylardan kendilerini nasıl koruyabileceği hakkında onu bilgilendirmeye başlayın. Bu bilgilendirmeyi bir tür kriz ya da çıkış planı, o anda yapılacaklar üzerinde düşünmek gibi tasarlayabilirsiniz.
Duygularını ifade etmesiyle ilgili kısmı daha küçük yaşlardakine benzemekle birlikte iki ek husus var: Birincisi; duyguların adını koymak. Bu davranışı, küçük çocuklara göre daha iyi yapabilirler. İkincisi, aile ve arkadaşlarıyla paylaşmasına yardım edin. Paylaşma bu yaşın doğal dürtüsü, aile ile olan kısmı biraz daha çaba gerektirebilir. Çocuğunuzun duygu ve tepkilerine karşı önyargılı olmamaya çalışın. Ona karşı her zamankinden daha hoşgörülü olun, buna şaşırsa bile. Çocuğunuzu ilgilendiği sosyal faaliyetlere katılması ve sporunu yapmaya devam konusunda destekleyin. Okul başarılarıyla ilgili yüksek beklentiler içinde olmayın, vazgeçmeseniz bile. Başkalarına yardım etmesi için onu teşvik edin.