ALEM Dergisi olarak depremin ilk gününden bu yana sahada yaraları sarmak için aktif bir rol üstleniyoruz. ALEM Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gözde Yörükoğlu Ersu, afet haberini alır almaz ekibimizi topladı; bir kriz masası kurdu ve "Hep birlikte neler yapabiliriz, elimizden neler gelebilir?" diye fikir alışverişi yapmamıza öncülük etti. Evet, Kahramanmaraş merkezli iki depremle binlerce hayat altüst olmuştu ama bu felaketten belki de en çok etkilenenlerin başında çocuklar geliyordu. Bu nedenle biz, "Oradaki çocuklar için neler yapabiliriz?" diye düşündük ve Kırmızı Çocuklar Derneği ile çok kıymetli bir iş birliğine imza attık. Sosyal medya kanallarımızın gücünü kullanarak, afet bölgelerinden İstanbul'a gelen depremden etkilenmiş çocuklu aileler için bir yardım kampanyası başlattığımızı; bugüne kadar birlikte çalıştığımız tüm markaların ve kişilerin desteğini rica ettiğimizi duyurduk. Yaptığımız duyuru sonucunda da gönüllülerimiz ve bağışçılarımızla hatırı sayılır bir destek topladık. Afeti takip eden günlerde ise aileler için İstanbul'da boş evler organize etmeye başladık. Ardından kıymetli bağışçılarımızdan tarafımıza ulaşan beyaz eşya, kıyafet, gıda, ev tekstili gibi ihtiyaç ürünleri ile deprem bölgesinden tahliye edilen ailelerimizi çocuklarıyla birlikte yerleştireceğimiz evleri el birliği ile hazırladık. Günler ilerlerken, yaraları bir nebze de olsa sarabilmenin verdiği heyecanla, afet bölgesinde de bir şeyler yapabilmek ve oralarda da birilerine dokunabilmek için sahaya ulaşmamız gerektiğinde karar kıldık. Gönüllü projemize Gymy Kids ekibi de katıldı.
Takvimler 28 Şubat'ı gösterdiğinde ise soluğu pilot bölge olarak belirlediğimiz Kahramanmaraş'ta aldık. Bizi orada Kahramanmaraş Koruyucu Aile Derneği Başkanı Hayati Dertli ve bölgedeki koruyucu ailelerden biri olan Mehmet Kızıl karşıladı. Hayatımdaki en güzel insanları orada tanıdığımı söylesem, asla abartmış olmam. Mehmet Kızıl ve eşi Yasemin Kızıl, sekiz ve üç yaşında dünyalar tatlısı iki evlada koruyucu ailelik yapıyor. Biri otizmli, çok özel bir çocuk. Aileye verildiğinde henüz sekiz aylıkmış. İleri derecede otizm teşhisiyle birlikte çok fazla da sağlık sorunu belirleniyor. Üstelik aileye verirken yetkililer onun için "Çok fazla ümit bağlamayın, çok yaşamaz." diyorlar. Aile yıllardır bıkmadan, yorulmadan onunla birlikte şehir şehir, hastane hastane geziyor. "Yaşamaz." dedikleri çocuk, o güçlü sevgi sayesinde bugün sekiz yaşında bir evlat olarak, evin odalarında mutlulukla koşturuyor. Günümüzde insanlar çocuklarının sıradan yaramazlıklarına dahi katlanamazken, bu ailenin yüce gönüllülüğü ve böylesine özel çocuklara yuva olması karşısında, kendimi tutamıyorum ve gözyaşlarımın istemsiz süzülüşünü görmemeleri için koşarak bahçeye çıktığımı itiraf ediyorum. Bu güzel aile, şimdi de bir kız çocuğunu evlat edinmek istiyor. Öyle güzel bakıyorlar, öyle şefkatle yaklaşıyorlardı ki çocuklarına; anne baba olmak için aslında biyolojik yeterliliğe değil, kocaman bir kalbe sahip olmak gerektiğini 33 yaşımda tam da orada öğreniyorum.
Kızıl ailesi, bizi uçaktan indiğimiz ilk andan, dönüş için uçağa bineceğimiz son ana kadar bir saniye bile yalnız bırakmak istemiyor. Tek katlı müstakil, bahçeli, mütevazı fakat bir o kadar da muhteşem bir evde yaşıyorlar. Evleri depremden hiç hasar almamış. Kızıl ailesi güvenli olduğu sözleriyle evlerinde konaklamamız için bize defalarca davette bulunuyorlar. Orada kurulan kocaman yer sofralarının yüceliğinin, keyifle yediğimiz yemeklerin, ömrüm boyunca unutamayacağım anılar arasında çoktan yerini aldığını da belirtmeden geçmek istemiyorum. Oraya giderken kendimi sürekli "Güçlü durmak zorundasın Nazlı, sen oraya çocukların yüzünde ufak da olsa bir gülümseme yaratabilmek için gidiyorsun. O insanlar orada neler yaşıyor, şımarıklık yapma hakkına sahip değilsin." diye tembihlerken buluyordum. Fakat afet bölgesine ulaştığım an gördüm ki belki de depreme karşı en dik duruşu çocuklar sergiliyordu. Yüzlerindeki gülümseme, cıvıl cıvıl bakışlar bize adeta "Evimiz yıkıldı ama hayallerimiz, yaşama sevincimiz yıkılmadı." diyordu. İşte tam da o an, sıradan hayatımın içinde yaşadığım umutsuzluklardan, pes etme noktasına geldiğimi hissettiğim anlardan ne kadar utandığımı iliklerime kadar hissediyordum. Çalışmalarımızın ilk gününde İstanbul'dan çıkardığımız yardım tırını, bize kapılarını açan Kipaş Okulları'nda karşıladık. Üç gün boyunca bölgedeki tüm çadır kentleri gezdik; buradaki çocuklarımıza oyuncaklar dağıttık. Gymy Kids desteği ile sporlar yaptık, oyunlar oynadık, resimler çizdik. Çocukların neredeyse hepsi kağıtlarına, yıkılan evlerine duydukları özlemi ve bölgeye gelen AFAD, Kızılay gibi merkezlerin getirdiği yardımları resmediyordu. Sonra da sırayla çizdikleri resimleri getirip "Öğretmenim güzel olmuş mu?" diye soruyorlardı. Bir editör olarak yıllarca kelimelerden cümleler inşa eden bense, o anda kelimelerin nasıl kifayetsiz kalabildiğini orada öğreniyordum.
Hemen ardından çocukların umudunu korursak tüm yaraları sarabileceğime olan inancım filizlenmeye başlıyordu. Buradaki çalışmaların bir günlük, bir haftalık ya da bir aylık olmadığının çok fazla farkındayız. Bu nedenle bölgedeki yardım çalışmalarının sürdürülebilirliğini sağlayabilmek adına, yıl boyu Kahramanmaraş'a düzenli ziyaretler gerçekleştireceğiz. Hem afetten etkilenen vatandaşlarımıza yanında olduğumuzu hissettirmek hem de çocuklarımızla etkinlikler yapmak için sık sık orada olacağız. Bu nedenle bölgeye gidecek yardımların sürekliliğini sağlamak adına desteklerinize yeniden ihtiyacımız olacak. Bu yardım projesinde elbette ne kadar şükranlarımızı sunsam da yetersiz kalacağının bilincindeyim; ancak yine de birkaç teşekkürüm olacak. Böylesine güzel bir projenin içinde yer almama fırsat tanıyan başta yöneticilerim Gözde Yörükoğlu Ersu ve Ceylan Yeniacun'a, ardından çocuklarımıza ihtiyaç ürünlerini ve oyuncakları ulaştırmamıza destek sağlayan TürkMedya'ya, bizimle bu yolda el ele yürüyen tüm markalara ve kıymetli bağışçılarımıza, bu seyahatteki yol arkadaşlıkları için Kırmızı Çocuklar Derneği Başkanı Simay Bülbül'e, Kırmızı Çocuklar Derneği gönülülerine, Gymy Kids ekibine, evlerinin kapılarını bize açan, son lokmasına kadar bizimle paylaşan Kızıl ailesine, böylesine güzel dostluklar edinmemize, oradaki çocuklarımıza ulaşmamıza vesile olan Hayati Dertli'ye, bize çok destek olan bölgedeki çok değerli Kipaş ailesine ve orada kah aracımız kah evimiz olan otobüsümüzün kaptanı Tekin Morcalı'ya sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Bir nebze de olsa yaraların sarılmasına katkıda bulunabildiysek ne mutlu bize. Tekrar tüm ülkemize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Mehmet Kızıl, Serhan Sarıpınar, Zeynep Erel, Bedia Erki, Simay Bülbül Sarıpınar, Didem Özal Ekinci, Hayati Dertli, Nazlı Sancaklı
ALEM x Kırmızı Çocuklar Derneği Yardım Kampanyasının Hikayesi
Kırmızı Çocuklar Derneği x ALEM Dergisi Yardım Kampanyası
Daha İyi Hissetmek Mümkün mü?