Geleceğin trendinde bizim şimdilik Foça ve Seferihisar “Citta Slow”da tanık olduğumuz “Yeryüzü Pazarları” nın sayısı da hızla artacağa benzer. Keza daha iyi, temiz ve adil beslenmeyi ve yaşamayı kendine hedef seçmiş olan Slow Food ve Citta Slow hareketleri de… Yeryüzü pazarları, yerel gıdaları ve üreticilerini daha iyi tanımak; halkı bunlar hakkında bilgilendirmek ve bu ürünlere yönlendirmek amacını güdüyor. Bu pazarda satılacak tüm mallar Slow Food'un şart koştuğu üzere 'iyi, temiz ve adil' olmak zorunda.
Slow Food hareketi, hızlı yaşam temposuna karşı bir duruş geliştirmek, yok olmaya yüz tutmuş yerel yeme-içme alışkanlıklarını korumak amacıyla başladı. Genel olarak insanların yedikleri yemeğe, gıda ürünlerinin nereden geldiğine ve yemek tercihlerimizin dünyayı nasıl etkilediğine olan ilginin azalmasına da karşı duruyor... Bu amaçla 1989 yılında, kar amacı gütmeyen ve üyelerinin desteğiyle işleyen bu örgüt kurulmuş. Adı Slow Food. Slow Food hareketi, bir anlamda da yiyip içmekten zevk alan ama yediklerine karşı sorumluluk bilinci de geliştirenleri bir araya getirmiş.
Bu hareket, 'convivium'lar, yani 'yerel birlik'ler aracılığıyla felsefesini dünyanın dört bir yanına yayarken, ilkelerini gerçekleştirmeyi de öngörüyor. Her bir 'yerel birlik', kendi ilgi alanına ve hedeflerine göre etkinliklerinin çerçevesini belirliyor. Üyeleri bir araya getiren bu etkinliklerse çok çeşitli ve keyifli... Birlikte yemek yeme zevkinin paylaşılacağı organizasyonlar ya da tadımlardan tutun da organik çiftliklerin ve yerel üreticilerin ziyaretlerine; konferans veya panellerden film festivallerine; çocuklar ve yetişkinler için tat eğitimi kurslarından yerel destekli tarımsal faaliyetlerin ve 'yeryüzü pazarları'nın teşvikine kadar uzanıyor. İşte bu anlamda, ülkemizin ilk 'yeryüzü pazarı' da, Foça'da kuruldu ve tescillendi. Yine ülkemizin ilk Citta Slow’u Seferihisar’da kurulan ve internet üzerinden de satış yapan Seferipazar gelecekteki pazarlar için iyi bir örnek oluşturuyor.
Slow Food hareketi, 'tüketici' sözcüğüne karşı, 'ortak üretici' kavramını ortaya atıyor. 'Ortak üretici', 'tüketici'ye atfedilen edilgen rolle yetinmemek anlamına geliyor. Çünkü bu kavram, tükettiği gıdayı kimin, hangi koşullarda, nasıl ürettiğiyle ve bu süreçte karşılaşılan sorunlarla da yakından ilgilenen kişiyi kastediyor. 'Yeryüzü pazarları', Slow Food felsefesinin kılavuzluğunda oluşturulan çiftçi pazarları anlamına geliyor. Yerel topluluklar tarafından işletilen bu pazarlar, aynı zamanda yerel gıda üreticilerinin tüketiciye, sağlıklı ve kaliteli yiyecekleri uygun fiyatlarla ulaştırdığı, bu sayede de çevreci ve sürdürülebilir yöntemlerin garanti altına alındığı önemli buluşma noktaları... Üstelik böylece, yerel toplulukların gıda kültürleri koruma altına alınmış, biyolojik çeşitlilik de korunmuş oluyor.
Dünyanın önemli tartışma konularından biri de “organik marketler”… “Ne kadar organik?” sorusu önümüzdeki günlerde de tartışılacağa benzer.