GEÇMİŞTEKİ SANA KISA BİR YOLCULUĞA NE DERSİN?

Bazen geçmişe, çocukluk, gençlik yıllarına dalıp gitmek sana bir şeyleri hatırlatır. Unuttuklarını, kaybettiklerini, özlediklerini... İlla ki kötü anılardan bahsetmiyorum yıllar önceki senin eski yüreğine gitmekten bahsediyorum. Bugünkü seni, o zamanki sen nasıl düşlüyordu? Şimdi neredesin? Ben kendi kısa yolculuğumu paylaşıyorum, belki sana da rehberlik eder...

ABONE OL
2 Ekim 2015 Cuma 11:37 | Son Güncellenme:
12 dakika okunma süresi
GEÇMİŞTEKİ SANA KISA BİR YOLCULUĞA NE DERSİN?

Bugün geçmişe yolculuk yaptım. Gençliğimin ilk yıllarına... Liseye giden, yaşamı yeni yeni sorgulamaya başlamış çocuğun yanına gittim. Onunla dolaştım, yanında oturdum. Seyrettim... İkinci el, elinden büyük, beyaz walkman’iyle, Cihangir’de eski Roma Bahçesi’nin olduğu parktan Haliç’i seyrederken, şarkılar dinleyip hayaller kuran çocuğun yanında geçirdim günümü... Ben bir günümde, onun birkaç yılına eşlik ettim. Beni farketmedi bile... Yaşlılığımdaki beni şimdi hissedemediğim gibi, o genç delikanlı da beni farketmedi.    


Seyyal Taner-Dövmesin Yüreğime, İzel Çelik Ercan-Sus, Aşkın Nur Yengi-Susma, Seden Gürel ve Eda Özülkü şarkıları... Bendeniz–Harun Kolçak düeti Elimde Değil... Hava kararmaya başlarken çantasını sırtımıza yastık yapıp, ‘Dövmesin Yüreğime’yi güneşin batışını seyrederken beraber dinledik. Onu anlamam zor. O kadar değişti ki her şey. Yürüyeceği tüm yolları biliyor olmama rağmen ona bir şey söyleyemedim. İyi ki de söyleyemedim... Yürüyeceği yolların, yaşayacağı deneyimlerin büyüsünü bozmamış oldum. 


Bir kalem-kağıt çıkarıp, yıllar sonra yayınlanacak kitabıyla onbinlerce insana ulaşacak satırları karaladı ilk aşkı için. Yeni aldığı kurşun kaleminin yedek 0,5 ucu yoktu, kalemi iyice yan tutup idare etmeyi çalıştıkça yazı daha bir silikleşiyordu. Devam etti... Neredeyse artık sadece kendi okuyabileceği belli belirsiz harfler, ardı arkasına dizilir oldu kağıda.     


Aynı sayfalara akşam odasında tekrar yazmaya devam etti. Bu kez de ellerini ısıtmak zorundaydı. Evdekiler yatmış, soba söndürülmüştü. Ev soğudukça, o eşofmanın üzerine bir eşofman daha geçirdi ama elleri üşüyordu. En azından sobanın isli kokusu gittikçe azalıyordu. Lodos esip de duman içeri bastı mı, sabaha kadar kaldığı oluyordu kokunun.  

   
Masa lambasının ışığında yazarken hayaller kuruyordu. Kazanacağı İletişim Fakültesi’nden, annesine alacağı ilk güzel hediyeye, beraber olacağı kadına yapacağı sürprizlerden, çocukların karşılarına çıkıp onların hayallerini gerçek yapacağı günlere kadar, görüntüler uçuşurken, içindeki bir başkası kalemi hareket ettiriyordu. Tek kasetçalarlı radyoda ise Orhan Çetin, sigarasının dumanını mikrofona üfleyip şiirler okuyordu. Yıllar sonra abisi sinemanın kralı olurken o ortalardan yok olmuştu. 


Orhan Atasoy’un ‘Gemiler’i çalmaya başladığında radyoda, kalem durdu. Odasından çıkıp, anneannesinin yattığı holdeki sürahiden su aldı. Evde herkes uyuyordu. Odasına dışarıdan baktı. Duvarlardaki boyalar kabarmaya başlamıştı yine. Çatının akmasından tek bir şey yüzünden korkuyordu kitaplarının ıslanması. O yüzden de tek tek kaplamıştı kitaplarını. Bir de yangından korkardı kitapları yanıp kül olur diye. Depremin henüz farkında değildi. Masasına oturduğunda gözleri doldu. O an söylemek istedim; hayallerinin hepsinin birer birer gerçek olacağını. O an söylemek istedim; her düşüp kalktığında hayata daha bir gülümseyerek bakacağını. Penceresinden Cihangir Caddesi’ne bakıp, gördüğü evlerde yaşayan insanların kimler olduğunu, neler yaptığını merak etmeye devam etti sık sık yaptığı gibi.


Harun Kolçak; “Bana Ellerini ver...” Her bir şarkıda bir yerlere daldı. Kızların centilmen erkeğiydi, ama o hala aşık olacağı kadının ne zaman karşısına çıkacağını soruyordu. Babasını örnek alıyordu. Annesi ve kendisi için her fedakarlığı yapan babası gibi olmak için sabırsızlanıyordu. O daha da fazlasını yapacaktı... Onun çocukları, bir kutu kolayı bitmesin diye yudum yudum saklaya saklaya içmek zorunda kalmayacaktı. Sadece kendi çocukları değil, çocuklar doya doya kola içiyorlardı onun hayallerinde...


Harun Kolçak: “Yıllar...” Radyoda popüler sanatçıların üç şarkısı arka arkaya çalınıyordu. Bir daha savruldu düşünceleri... “Nasıl bırakıp bizi gitti günler, geceler, nerede önümüzdeki uzun uzun seneler, bu hazin bu ezik duruş kabul ediş neden, bu hayal kim kim bu resimler? Yıllar, yıllar saçıma gümüş teller, elime solan güller, yüzüme derin izler çizdiniz, yıllar yıllar niye batıyor günler, hani nerede dünler ya siz nerede bittiniz... Dönemem dönemem artık geriye dönemem yaşadım dolu dizgin yorgunum çok dönemem...” Bu kadar genç olmasına rağmen, yaşlılarla çok zaman geçirdiği için miydi yaşlılığını bu kadar sık düşünmesi, izler bırakmak istemesi... Yoksa yapmak istediği çok şey olduğu için miydi? Yaşamı bir mücadele sanıyordu. Savaştıkça kazanamayacağını da söylemek ister gibi oldum ama, kendisi öğrenecekti nasıl olsa...


Kendi ilkokul yıllarını hatırladı. Benim şimdi onun yanında olduğum gibi, o da ilkokuldaki halinin yanına gitti. Dedesinin ölümünü hatırladı, yeniden yaşadı. Kendinden ufak çocuğu döven çocuğun üzerine atlayıp yediği dayağı hatırladı. Olsun o çocuğun annesi yoktu, babası kaptandı. Ve uğruna dayak yediği çocuk, sonrasında onunla beslenme çantasındaki kavurmalı ekmeği paylaşmıştı ki, ilk kez bu sayede kavurmayla tanışmıştı. O çocuğun babasının, birkaç yıl önce izinde gemide öldüğünü de söyleyemedim.   

 
Genç BENin günlüğünü karıştırdım, yatmadan önce günlüğüne yazdıklarını okudum. O günlükte, bugün de yapılmaya devam edilenler, yapılacaklar var. Bazıları oldu bitti. Bazıları olacak... Hala bu akşam benim günlüğüme yazılacak. Bugün, bir şekilde benimle olan SEN, acaba o gece ne yapıyordun?     
Radyo kanalını eliyle ayarladı ve 100.5’i yakalamış olduğunu tahmin etti çalan müzikten... Ne de olsa bir tane slow yabancı müzik kanalı vardı... Dinlediği birkaç yabancı grup vardı. Onları da, Ömer Karacan’la Pop Saati’nde ve tüm siyahileri çikolata renkli sanatçı olarak niteleyen Sakallı Abi’nin programında izliyordu. Daha, ne Massive Attack ile tanışmıştı, ne Faithless ile ne de... Buz gibi yatağına uzanıp ısınmayı beklerken, müziği kapatmadı. Sabah uyandığında babası o uyanmadan kapatacaktı nasıl olsa...    


Bense şimdi şu anda, Kazantzidis-İparho’yu dinliyorum. Üşenme bir bak, sözleri tüylerimi diken diken ediyor hala... Arkadan Dalaras-Stin Alana, Oi Va Voi-Refugee... Ve Alanis Morisette-Uninvited... Türkçe Pop’ta, 90’ların tadını bulamıyorum. Bu yolculuk bana çok iyi geldi. Nereden yola çıktığımı, nereye gitmekte olduğumu hatırlattı... Sen de dene çok iyi geliyor. Ama asla bir şeyler için “keşke” deme... Bugünkü SENi yaratan geçmişine sahip çık, kurcalama... İyisiyle kötüsüyle...Yemek hazırlamaya geçmeden önce 90’lardan bir tane daha.. Bendeniz-Müjdeler Ver. Çok güzeell... Artık odamdan çıkacağım, acıktım. Yarın da yeni bir gün başlayacak. Daha seninle paylaşacağımız çok şey var. Belki bir 15 yıl sonra, bugünü yazacağım...


Anılarım... Beni ben yapan geçmişim. Belki dün, belki geçen yıl, belki de 10 yıl önce.. Hepsi benim anılarım, hepsi benim yaşanmışlıklarım... Hepsi benim. Hepsi “Ben”im. Anıları önüme serip baktığımda kızmıyorum hiçbirine, “keşke” demiyorum, değiştirmeye çalışmıyorum. Onları çantalarına koyup yanımda taşıyorum ancak içinde kaybolmuyorum. 


Sen de sakın keşke deme. O keşke dediğin her şeyin bir şekilde katkısı var şu anda beni okuyan sende. Pişman olman gerektiğini düşündüğün anılar, keşkeler, bugünkü seni yarattı. Biliyorum içinde kalanlar var, yaptığın için pişman oldukların var. Benim de var. Yaşadığım en büyük acıların bana kattıkları var. En büyük hatalarımın bana öğrettikleri var. Dışlama, yok sayma, kızma... Senin hayat hikayenin parçaları onlar. Hatırlamak istediklerin kadar, unutmak istediklerin de...

 

EN ÇOK OKUNANLAR

2025 Pantone Rengi Açıklandı: Mocha Mousse
2025 Pantone Rengi Açıklandı: Mocha Mousse

2025 Pantone Rengi Açıklandı: Mocha Mousse

1 dakika okunma süresi
Michelin Rehberi 2025 Türkiye Seçkisi Açıklandı
Michelin Rehberi 2025 Türkiye Seçkisi Açıklandı

Michelin Rehberi 2025 Türkiye Seçkisi Açıklandı

4 dakika okunma süresi
En İyi 20 Kore Dizisi
En İyi 20 Kore Dizisi

En İyi 20 Kore Dizisi

11 dakika okunma süresi
Buckingham Sarayı'nda Beckham Rüzgarı
Buckingham Sarayı'nda Beckham Rüzgarı

Buckingham Sarayı'nda Beckham Rüzgarı

2 dakika okunma süresi
ALEM Talks Podcast: İdil Yazar
ALEM Talks Podcast: İdil Yazar

ALEM Talks Podcast: İdil Yazar

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

SAĞLIKLI KAHVALTI ALTERNATİFLERİ
SAĞLIKLI KAHVALTI ALTERNATİFLERİ

SAĞLIKLI KAHVALTI ALTERNATİFLERİ

ŞİFA KAYNAĞI ÇÖREK OTU
ŞİFA KAYNAĞI ÇÖREK OTU

ŞİFA KAYNAĞI ÇÖREK OTU

NEDEN KİLO VEREMİYORSUNUZ?
NEDEN KİLO VEREMİYORSUNUZ?

NEDEN KİLO VEREMİYORSUNUZ?

EN ETKİLİ EL KREMLERİ
EN ETKİLİ EL KREMLERİ

EN ETKİLİ EL KREMLERİ

İYİ YAŞAM ETKİSİ
İYİ YAŞAM ETKİSİ

İYİ YAŞAM ETKİSİ

0-1 YAŞ ARASI BEBEKLER NASIL BESLENMELİ?
0-1 YAŞ ARASI BEBEKLER NASIL BESLENMELİ?

0-1 YAŞ ARASI BEBEKLER NASIL BESLENMELİ?

BUSE TERİM İLE SAĞLIKLI YAŞAM SOHBETİ
BUSE TERİM İLE SAĞLIKLI YAŞAM SOHBETİ

BUSE TERİM İLE SAĞLIKLI YAŞAM SOHBETİ

VEGAN İLE VEJETARYEN ARASINDAKİ FARK NEDİR?
VEGAN İLE VEJETARYEN ARASINDAKİ FARK NEDİR?

VEGAN İLE VEJETARYEN ARASINDAKİ FARK NEDİR?

KAHVALTI YAPMALI MI? YAPMAMALI MI?
KAHVALTI YAPMALI MI? YAPMAMALI MI?

KAHVALTI YAPMALI MI? YAPMAMALI MI?

HAILEY BIEBER’IN SAĞLIK İKSİRİ
HAILEY BIEBER’IN SAĞLIK İKSİRİ

HAILEY BIEBER’IN SAĞLIK İKSİRİ

KIŞA ÖZEL GRİPSAVAR ÇAY
KIŞA ÖZEL GRİPSAVAR ÇAY

KIŞA ÖZEL GRİPSAVAR ÇAY

EVDE CİLT BAKIMI
EVDE CİLT BAKIMI

EVDE CİLT BAKIMI