Lara MUTLU - lara.mutlu@alem.com.tr
Fotoğraflar: Doruk SEYMEN
Milano’da yaşayan Amerikalı tasarımcı JJ Martin, uzun yıllar tasarım yazarı olarak çalıştıktan sonra vintage desenlere olan tutkusunu işine dönüştürmüş ve markası La DoubleJ’yi yaratmış. Hem kıyafet, hem sofra aksesuarları tasarlayan tasarımcı ile desenlerin dünyası üzerine sohbet ettik.
La DoubleJ nasıl ortaya çıktı?
Vintage desenlere karşı inanılmaz bir tutkum var. Ama vintage kıyafetler pek de ilgimi çekmiyordu. Ben de vintage desenlere modern tasarımlarda yer vermek istedim. Tasarımlarımda hem vintage etkisi var, hem de hepsi oldukça modern parçalar.
Peki, ya sofra koleksiyonu?
O da aynı şekilde. Ben sade, düz masalar kurmayı sevmiyorum. Herkesin sunumu farklı olmalı ama aynı zamanda masa bir bütünlük içinde olmalı. İtalyan bir aileden geliyorum ve kalabalık aile sofraları olmazsa olmazımızdır. Dolayısıyla ev koleksiyonu da yaratmak istedim.
Bu kadar desenlerle içli dışlısınız hiç dümdüz, sade giyinmek istediğiniz oluyor mu? Yoksa bu sizin için bir vazgeçilmez mi?
İtiraf etmek gerekirse bazen ben de çok sade giyiniyorum. Ama bu gerçekten çok küçük bir zaman dilimi için geçerli.
Desenleri kombinlerken nelere dikkat etmek gerekiyor?
Bir kere minyonsanız asla büyük desenli parçalar giymeyin. Küçük desenleri tercih edin. Uzun boyluysanız büyük desenleri de tercih edebilirsiniz. İki farklı deseni bir araya getirirken bir yerden bir uyum yakalamaya çalışın. Mesela çiçekli ve çizgili iki deseni bir arada kullanacaksanız mutlaka bir renk uyumu olmalı. Ya da asla iki büyük desene bir arada yer vermeyin. Ceketiniz büyük desenliyse eteğiniz küçük olmalı.
Neler size ilham veriyor?
Yeni bir desen gördüğüm zaman kalbim çarpıyor. Gerçekten kimyasal bir şeyler oluyor vücudumda; bunu midemde hissediyorum. Ve hemen desene uygun tasarımlar yapmaya başlıyorum.