Otelinizin açılışından bu yana en karlı yıllarından birini geçirdiniz. Genel müdürlüğünüzün üçüncü yılına girerken, gelecek hedefleriniz arasında neler olduğu ile başlayalım mı?
Gelecek yılki projelerimizin en heyecan verici kısmı, Boğaz'daki otelimizi yılın sonuna doğru yenilemeyi planlıyor olmamız. Bir buçuk yıldır Four Seasons ve yatırımcı firmamız Astay ile birlikte çalışarak otelin vizyonunu geliştiriyoruz. 15 yıllık bir oteliz ve otelcilik sektöründe oldukça güçlü bir rekabet var. Üç yıl devam edecek bu süreci aşamalı olarak başlatacağız. Amacımız, sektöre yön vermeye devam ederken yenilikler de sunmak... Heyecan verici restoran konseptleri de vizyonumuzun önemli ve büyük bir parçası.
Heyecan verici bir yat projeniz var. Lüks yatçılığı tanımlamanın yeni bir yolu diyebilir miyiz?
Bu konuda çok heyecanlıyız. İlk yat, önümüzdeki yılın sonunda suya indirilecek ve Nisan 2026'da ilk seferin bir parçası olarak yaklaşık üç hafta boyunca İstanbul'da olacak. Şu anda Türkiye'yi bir destinasyon olarak nasıl tanıtabileceğimiz üzerinde çalışıyoruz. Yaklaşık bir yolcu gemisi büyüklüğünde ama sadece 95 süiti var. Gerçekten çok özel. Lüks yatçılığı yeniden tanımlayan, sofistike ve benzersiz bir deneyim sunan yeni bir anlayış olarak görüyoruz.
Sizce lüks tanımı yıllar içinde nasıl evrildi?
Lüksün tanımı aslında epey değişti, özellikle de lüks konukseverliğin tanımı. İsviçre'de, saray otellerinin yüzlerce yıl önce başladığı yerde büyüdüm. O zamanlar lüksün tanımı, misafirlerin evlerinde sahip olmadıkları şeyleri sağlamaktı. Yani başlangıçta lüks, ürün ve donanımla ilgiliydi, insanların evlerinde olmayan konforu sağlamak demekti. Bugün lüks, deneyimlerle, bir misafirle nasıl bağlantı kurduğunuzla, bir misafiri nasıl mutlu ettiğinizi göstermekle ilgili -ki bu bizim için çok önemli. "Senin kim olduğunu biliyorum. Senin için neyin önemli olduğunu biliyorum. Ve senin için nasıl unutulmaz deneyimler yaratabileceğimi biliyorum" diyebilmek...Bugünün lüksü bu anlama geliyor. Deneyimlerle, insanları tanımakla, 'bizim için özelsin'i hissettirmekle ilgili lüks kavramı. Zaman, günümüzde en değerli kavram; misafirlerimiz yoğun çalışan iş insanları. Uzun saatler çalışıyorlar. Dolayısıyla günün ilk saatlerinde veya gün sonunda sahip oldukları sınırlı zaman dilimini ya da aileleriyle geçirecekleri kısıtlı anları en iyi şekilde değerlendirmelerini sağlıyoruz. Günümüzde, ürün odaklı bir deneyimden çok deneyimsel bir tecrübe anlamına geliyor lüks.
Michelin yıldızlı şeflerle 'Ode to Bosphorus' projesi 2025 yılında da devam edecek mi?
Bu projenin amacı, gastronomi ustalığımızı diğer ülkelerle harmanlayıp, lokal misafirlerimize benzersiz deneyimler sunmak. Sadece Michelin yıldızlı şeflerle ilgili değil, aynı zamanda eşsiz ve özgün deneyimler yaratmakla ilgili olduğunu söyleyebilirim.
Four Seasons Hotel Sultanahmet'in "Dünyanın En İyi Oteli" ödülünü kazanması nasıl bir etki yarattı?
Travel + Leisure tarafından ''Dünyanın en iyi oteli'' seçilmemiz, takdir edilmenin harika bir göstergesi ve aynı zamanda ekibimizin başarılarının tanınması demek. Bu ödül, İstanbul'a gelmeyi ya da Four Seasons'ta konaklamayı hiç düşünmemiş daha geniş bir kitleye otelimizi tanıtmamıza yardımcı oldu ve doluluk oranlarımızı olumlu yönde etkiledi diyebilirim. Four Seasons Hotel Sultanahmet ikonik binası ve eşsiz konumuyla, Ayasofya ve Sultanahmet Camii gibi tarihi simgelerin hemen yanında, misafirlerine İstanbul'un muhteşem tarihiyle iç içe bir deneyim sunuyor.
Yeni yıl döneminde herhangi bir sürpriziniz olacak mı?
Sürprizleri seviyoruz ve her zaman çalışmalarımızı nasıl farklı hale getirebileceğimizi düşünüyoruz. Bu benim sekizinci otelim ve yedinci ülkem, bu yüzden benzer şeylerin ötesine geçmeyi seviyorum. Yeni yıl sezonunda farklılaştıracağımız birkaç projemiz var. Geçen yıl "Festive Pop-up" mağazamız ile misafirlerimizi markamız La Pistache ile buluşturduk ve harika bir talep aldık. Bu yıl, misafirlerimiz mağazamızdan evlerine de sipariş verebilecekler. Boğaz'da bir kutlama ambiyansı yaratıyoruz. Lobimiz için özel bir parça hazırladık. "Boğaz Kışı Masalı" hikayesiyle tasarlanan bu projede, otelimizin 3D modellemesiyle karla kaplı bir Noel köyü ve parlayan fenerlerle masalsı bir atmosfer oluşturduk. Misafirler, salep ve sıcak kestane eşliğinde, otelimizdeki yılbaşı coşkusunu deneyimleyecekler. Çocuklar için "Gingerbread Workshop" aktiviteleri başlatıyoruz, böylece aileler keyifli vakit geçirirken, çocuklar zencefilli kurabiye evleri yaparak eğlenebilecekler. Ayrıca, yılbaşı partisi konseptimizi değiştirdik. Bu yıl, akşam yemeği deneyiminin ardından, tüm misafirlerimizi Boğaz'ın kenarına davet edip, DJ, dansçılar ve sürprizlerle dolu enerjik bir geri sayım partisi düzenleyeceğiz.
Peki genel olarak misafir profiliniz nasıl, hangi ülkelerin Türkiye'yi tercih etme olasılığı daha yüksek?
Hem Boğaz hem de Sultanahmet'teki otellerimize en yoğun ilgiyi Kuzey Amerikalı misafirler gösteriyor. Kuzey Amerika'yı Rusya ve Ukrayna takip ediyor. İngiltere ve Avrupa'nın geri kalanı bizim için büyük bir pazar. Avustralya da öyle olmaya başladı, Melbourne ve Sydney'den Türkiye'ye direkt uçuşlar olmasının da etkisi var. Aynı zamanda Dubai'den, Doha'dan ve pek çok ülkeden çok daha iyi bir konumdayız; buradan 2,5 saat içinde Avrupa'nın herhangi bir yerine geçebilirsiniz. Önümüzdeki yıl için Hindistan ve Çin pazarını daha fazla geliştirmek için çalışıyoruz. Dolayısıyla farklı pazarlarda iyi bir dengeye sahip olmaya devam etmek istiyoruz. Sultanahmet'teki otelimiz daha çok misafirlerin bireysel tatil için geldiği bir yer. İstanbul'u keşfetmeye geliyorlar ve bunun için otelimiz mükemmel bir konumda bulunuyor. Boğaz otelimiz ise gerçekten pek çok farklı misafirin buluştuğu bir nokta. Kurumsal konaklamaların yanı sıra, özellikle yaz aylarında şehrin ortasında bir 'resort'a dönüşüyor, çünkü Boğaz'ın en güzel açısına sahibiz. Çıkıp şehri keşfedebilmek harika oluyor. Günün sonunda buraya geri dönüyorsunuz ve bir tür 'resort' deneyimi yaşıyorsunuz.
Mesleğinizle ilgili pek çok plandan bahsettik, peki ya yeni yıl için kişisel hedefleriniz arasında başrolde neler var?
İş hayatıyla özel hayat arasında iyi bir denge kurmak önemli. Yaklaşık iki yıldır Türkiye'deyim ama bu güzel ülkeyi çok fazla gezemedim. Kapadokya'ya gitmeyi çok istiyorum. Üzüm bağlarını ve şarap imalathanelerini keşfetmek için bir tura çıkmayı istiyorum. Yaz döneminde ise arkadaşlarımla birlikte birkaç günlüğüne güneyde bir tekne gezisine çıkmayı ve eşsiz kıyıları keşfetmeyi planlıyorum. Yeni bir ülkede işe başladığınızda ilk iki yıl, her şeyi planlamak ve vizyonun, stratejinin ne olacağını, ekibi oluştururken nelere odaklanmak istediğinizi tanımlamak için oldukça yoğun geçiyor.
Başarılı bir ekip lideri olarak, gençlere vereceğiniz en önemli tavsiye ne olur?
Fırsatlara açık olun. Çalıştığım yerlerin çoğu hedef listemde değildi. Hayalimdeki destinasyonlar da değillerdi ama her birinin olağanüstü bir deneyim olduğunu yaşayarak anladım. Yani fırsatlara açık olun, fırsatları yakalayın ve bundan en iyi şekilde yararlanın. Bardağın boş tarafına bakıp gün boyu mutsuz olabilirsiniz ya da hayatın içinde yürüyebilir ve harika şeylere odaklanabilirsiniz, değil mi?
Dünyada en sevdiğiniz ve en huzurlu hissettiğiniz yer neresi?
Benim gerçekten mutlu olduğum yer Provence. Beş buçuk yıl orada yaşadım. Her zaman geri döndüğüm bir yer. Enerjimi geri kazanmak ve benim için, hayatta neyin önemli olduğunu düşünmek için iyi bir nokta. Bununla birlikte, yaşadığım her yerin gerçekten eşsiz ve unutulmaz duraklar olduğunu düşünüyorum, bunları deneyimleyebildiğim için her zaman minnet duyuyorum. İsviçre'de, İstanbul'daki otellerimizde çalışanlardan daha az insanın yaşadığı küçük bir kasabada büyüdüm. Yani bir gün İstanbul'da, Kahire'de, Moskova'da, Bangkok'ta ya da bu destinasyonlardan herhangi birinde yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi; bunun için minnettarım.
Bisiklete binmeyi sevdiğinizi biliyoruz. Son dönemde buna keyif veren başka hobileriniz eklendi mi?
20 yılı aşkın bir süredir, yaşadığım hemen her yerde bisiklete biniyorum. 10 yıldır her gün, güne meditasyon yaparak başlıyorum. Sabahları düşüncelerimi toparlamama ve güne hazırlanmama yardımcı oluyor. Hayatın koşturmacasıyla bağlantınızı kesebileceğiniz ve önceliklerinizi yeniden bir araya getirmeye odaklanabileceğiniz bir ortam yaratmak iyi bir şey. Bunun yanı sıra, ben öncelikle bir şefim. Kariyerime mutfakta başladım. Bu yüzden nerede yaşarsam yaşayayım her zaman bulunduğum yeri ve mutfağını keşfetmeye meraklıyım. Gerçekten de bunun bir kültürü anlamak için harika bir araç olduğunu düşünüyorum ve dışarı çıkıp küçük restoranları ziyaret etmeyi seviyorum. Buraya geldiğimde de çok şaşırdım; bence Türk mutfağını Türkiye dışında tanıtmak için yapmamız gereken çok şey var. Dünyada mutfağı bu kadar geniş ve bu kadar güzel lezzetlere sahip çok az ülke olduğunu söyleyebilirim.
Gündeminizde şu sıralar sizi heyecanlandıran neler var?
Şu anda gerçekten heyecan verici bir dönemdeyiz. Yaklaşık birkaç ay içinde Etiler'deki rezidansımızı açacağız ve bu, Türkiye'deki ilk Four Seasons rezidansı olacak. Bu projenin ikinci aşaması üzerinde çalışıyoruz. Ayrıca, iki yıl içinde Türkiye'de bir otel daha açmayı planlıyoruz. Misafirlerimiz, Sultanahmet'teki otelimizde tarihi yarımadanın güzelliklerini keşfederken, Boğaz'ın eşsiz manzarasını deneyimleyecek ve yeni lokasyonumuzla birlikte benzersiz bir sinerji ve olağanüstü bir destinasyon tecrübesi yaşayacak.