Sabahın erken saatlerinde Maslak'taki stüdyoda tüm ekip bir araya geldik. Saç, makyaj hazırlıklarının ardından aylardır her bölümünü kaçırmadan izlediğim "Gecenin Ucunda" oyuncuları, kapak çekimimiz için Cihan Alpgiray'ın objektifinin karşısındaydı. Çocukluğumdan bu yana hayranı olduğum Zuhal Olcay ile bir araya gelince heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Her seferinde başta annelik olmak üzere hayata dair sohbet etmeyi çok sevdiğim Tuba ve onun güzel enerjisiyle buluşmak da çok keyifliydi benim için. Sarp Levendoğlu ve Bertan Asllani ile ise bu çekim sayesinde tanıştım. Hepsinin birbiriyle uyumu ve aralarında geçen eğlenceli diyalogları gerçekten de görülmeye değerdi.
Kariyerim boyunca üç ya da dört tane çok önemli dönemeç var. Birincisi çok küçük yaşta 13-14 yaşlarında oyunculuk yapmaya karar vermiş olmam, ardından konservatuara girmek ve bitirmek, sonrasında da Devlet Tiyatroları'nda oynamaya başlamak. Ondan sonra sinemaya geçişim, bu da rahmetli Okan Uysaler sayesinde oldu 1982 ya da 83 yılıydı sanırım. 1976 yılında mezun olduktan birkaç zaman sonra televizyon filmi teklifi geldi Okan Uysaler'den. Kendisi hayatımdaki en önemli insanlardan biridir. Onunla birlikte kamerayla tanışmam, daha sonra sinemaya geçişim ki Okan'ın sebep olduğu bir yoldan devam ederek Ömer Kavur'la sinemaya başladım. Ona da Allah rahmet eylesin, Türkiye'nin en iyi yönetmenlerinden biriydi. Çok önemli filmler çekti ve o filmlerden birkaçında oynama şansına eriştim. Derken ardından müzikle tanışmam ve "Evita" Müzikali. "Evita" Müzikali ve ardından Mehmet Teoman'ın albüm önerisi ve sonrası işte günümüze kadar gelen uzun süreç... Bütün bu süreçte tiyatro her zaman hayatımda var oldu, tiyatrodaki en önemli dönemeçlerden biri de Devlet Tiyatroları'ndan ayrılarak kendi özel tiyatromuzu kurmak oldu. O zamandan beri de tiyatro çalışmalarıma hala devam ediyorum.
Ailemde çok fazla sanatçı var, bir kısmını yitirdik tabii onun için vardı diyeyim. Teyzelerim, yeğenlerim, kuzenim, eniştem. Bütün bunlar sayesinde ben çok küçük yaşta konservatuarla tanıştım. Bir Ankara ziyaretimizde Ankara Devlet Konservatuarı'nı ilk gördüğümde aşık oldum ve "Ben mutlaka bu okulda okumalıyım" dedim. Bunu çok iyi hatırlıyorum. 11-12 yaşımdaydım sanırım, bir şekilde o okulda okumaya karar verdim ve oyunculuk fikri de ortaokul sıralarında kafamda iyice belirginleşti. Tabii ki aile bu anlamda hem görmen hem o ortamı koklaman, hem de seni desteklemeleri anlamında çok önemli. Her zaman ailemden destek gördüm.
Çok güzel ama zor bir sezondu. Arkasından gelen reklam kampanyası, işle ilgili sorumluluklarım derken ben hızlıca Tayland, sonrasında Bali'ye kaçtım. Süper bir kaçış oldu bu. En son altı sene önce gelmiştim. Bizim değer yargılarımızdan çıkıp başka bir kültüre adapte olmak, günlük rutinimi biraz değiştirmek çok iyi geldi.
Nermin çok güzel evrildi. Aslında dürüst olmak gerekirse her oyuncuya nasip olmayacak bir evrilme oldu bu. Hem trajedi hem kötü karakter hem dram hem de acılı anne derken birçok farklı perspektifle bir karaktere can verdim. Bu sezon biterken aldığım teklifler bu çeşitliliği komik bir şekilde gösteriyor. Hem komedi hem de dram teklif ediliyor. Genelde bir iş bitince benzer roller gelir bir süre için, burada rol skalam genişledi. Bana bu imkanı veren Erol Avcı'ya ve yönetmenlerim Barış Erçetin ve Azime'ye müteşekkirim.
Var ama şu an için söyleyemem. Ben yeni alanıma karar verirken çok eğleniyorum.
Hayatımda ilk kez çocuklarımla değişik yerlerde programlar yaptım. Genelde önceden bir program yapamıyorum ama bu sefer başardık gibi. Yunanistan'da küçük bir ada bulduk, orada ev tuttum. Bir de sevgilimle İtalya Kıyıları'nı gezeceğiz. Tatilden bahsetmek bile beni mutlu ediyor.
Pek bir benzerliğimiz olduğunu düşünmüyorum. Kendisi sosyopat, başkalarına zarar verecek kadar hırslı bir karakter.
Evet hatırlıyorum, yaklaşık altı yaşındaydım. TRT'nin bir köy dizisinde bir sahne oynamaya çalışmıştım ve ilk sahnede diyaloğumu söyleyememiştim.
İkisini de birbirinden bağımsız severek yapıyorum. Oyunculuk yaparken yönetmeni, yönetmenlik yaparken oyuncuyu daha iyi anlıyorum.
Benim için çok özel bir anı ve tecrübe. Senaryoyu ilk okuduğumda Cihangir karakteri beni çok heyecanlandırmıştı. Hikayesi, yaşadıkları, ikimizin benzer yanının olmaması ayrıca bana çok cezbedici geldi. Keyif alıyorum Cihangir'i oynamaktan.
İkisi de çok güzel gidiyor ama oyunculuk bu aralar biraz daha yoğun. Set zaten günün büyük bir bölümünü alıyor, kalan kısmında da dinlenmeyi, sosyalleşmeyi tercih ediyorum. Boş zamanlarda da stüdyomda müzik çalışmalarımı sürdürüyorum.
Genelde set ağırlıklı ve müzik çalışmalarımı merak ediyorlar. Sosyal medyayı elimden geldiğince aktif kullanmaya çalışıyorum ama takipçilerim daha fazla paylaşım yapmam gerektiğini söylüyorlar.