Genç yaşında aile şirketinde yönetim kurulu başkanı oldun. Bu süreç nasıl gelişti, ilk zamanlar zorlandığın anlar oldu mu?
Evet, benim asıl mesleğim avukatlık. Hedefim hep hukuk alanında bir kariyer kurgulamaktı ve kısa bir süre de olsa uluslararası tahkim ve şirketler hukuku alanlarında çalıştım, yüksek lisansımı da hukuk alanında tamamladım. Ancak babamın vefatından sonra beklenmedik bir şekilde kendimi maden sektöründe yönetici olarak buldum. Zorlandığım zamanlar tabii ki oldu, hala da oluyor. Eminim olmaya da devam edecek ancak gün geçtikçe kolaylaştığını söyleyebilirim ya da belki de ben güçleniyorum. Öncelikle tüm dünyada kadınların iş hayatında belli sınırlamalarla, fırsat eşitsizlikleriyle karşılaştıkları aşikar. Bu Türkiye'de, özellikle maden sektörü gibi erkek egemen görülen bir sektörde daha da fazla. İş hayatındaki tüm kadınların karşılaştığı ön yargılar, tabii ki benim de ilk karşılaştığım engel oldu. "Kadın başlarına yapamazlar" algısını kırmak için çok çalıştım. Ailemizde şirketimizi yönetecek başka bir erkek kardeş, dayı, amca olup olmadığı soruldu yüzüme defalarca. Bu soru "27 yaşında bir kızdan daha iyi bir seçenek yok mu?" demekti aslında. Olmadığını görünce de bizim için üzülen çok oldu. Sanırım ilk günden itibaren bekledikleri, 21 yıllık bir şirketin öylece kapatılması, satılması, devredilmesiydi. Bizim de bir anne ve üç kızı olarak maden sektöründen tamamen uzak durmamızdı. Bunu tabii ki yapmadık, çünkü ben her zaman kendi ayakları üzerinde durmanın önemini bildim, annem ile babam da beni ve kız kardeşlerimi her zaman kendi istediğini alan insanlar olarak yetiştirdi. Bunun faydalarını hala her adımımda görüyor ve buna şükrediyorum. Her şeye rağmen maden sektöründeki ilk günümden itibaren varlığımı göstermekten çekinmedim. Ege Maden İhracatçıları Birliği'nde iki kadın yönetim kurulu üyesinden biri oldum ve sektörün en önemli isimleriyle bir arada bulundum. Türkiye İhracatçılar Meclisi Kadın Konseyi, Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) gibi platformlarda aktif rol aldım ve kendimi iş dünyasına tanıtma, iş dünyasını da yakinen tanıma fırsatı buldum. Son olarak yakın zamanda Türkiye İhracatçılar Meclisi Maden Sektör Kurulu'na seçildim ve burada da sektörümüzün STK başkanları ve önemli aktörleriyle bir aradayız. Gerçekleştirmek istediğim onlarca proje, öğrenmek istediğim onlarca yeni konu var. Hem kendimi hem ekibimi her gün geliştirmek için yeni şeyler öğrenmeye ve adımlar atmaya devam ediyorum.
Ege Maden İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu üyesi olarak son dönemdeki çalışmalarınızdan bahseder misin?
EMİB (Ege Maden İhracatçılar Birliği) Yönetim Kurulu Üyesi olarak, 2019 yılında temellerini yönetim kurulundan bir başka kadın meslektaşımla beraber attığımız, bu yıl ikincisi düzenlenen ve sektörümüze ve sanata, tasarıma iz bırakacak AMORF Doğal Taş Proje ve Tasarım Yarışması gibi projelerimizi ülkemize kazandırmak adına çalışmalarımız sürüyor. AMORF geçtiğimiz sene pandemi koşullarına rağmen 400'e yakın başvuru aldı. AMORF II'de kapsamı genişletmek istedik. Yeni eklediğimiz "sınırsız" kategorisiyle birlikte hem ülkemizdeki hem de yabancı öğrencilere ulaşmış olacağız. Hem de profesyonellerle birlikte doğal taşa gönül vermiş herkese hitap ettik ve başvuru sayımız 400'ü aştı. Emre Arolat, Seçkin Pirim, Esra Kazmirci, Tanju Özelgin gibi Türkiye'nin en başarılı mimar ve tasarımcılarını jüri ekibimizde görmek ve onlarla birlikte gelen projeleri değerlendirecek olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Bu senenin en heyecanla beklediğimiz etkinliği ise pandemi şartlarının elvermesi halinde Efes Antik Kenti'nde ekim ayında yapılacak olan Doğal Taş Gala Gecesi olacak. Amorf II'nin ödül töreninin de içinde konumlanacağı bu özel gecede hem Efes Antik Kenti'nin hem de Türk doğal taşının önemini bir kez daha vurgulayacak, sektörümüzün başarılı isimlerini, belirlediğimiz özel kategorilerde EMİB olarak ödüllendireceğiz. Bu kategorileri belirlerken de nicelikten çok nitelik olarak kadın istihdamı, sürdürülebilirlik, tasarım ve sanat çalışmalarına şirketlerin verdiği önem ve attıkları aktif adımlar göz önünde bulundurulacak.
Senin gibi genç yaşta yönetici koltuğuna geçen kadınlara neler söylemek istersin?
Kadın bir yönetici olarak benim de önümde daha uzun bir yol ve öğreneceğim çok şey var. Ancak nacizane birkaç tavsiyem şunlar olur; ben bir kadın olarak sesimin kısılmaya çalışıldığı, aslında kadına çok değer veriliyormuş gibi dışarı lanse edilip ama iç yüzünde fikirlerimin önemsenmediği, dinlenmediğine çok şahit oldum. Buna izin vermeyin. Önce bilginizden ve kendinizden emin olun, daha sonra yaptığınız iş ve elde ettiğiniz başarılarla gerekli cevapları verin. Başarı doğru yolda olduğunuzu hissettiğiniz zaman gerçekten kaçınılmaz, arkası beklemediğiniz bir hızla gelir. Fikirler fikirleri doğurur ve bir projenizi hayata geçirmeye çalıştığınız zaman en önemli şey tüm kalbinizle ona inanmanızdır. Siz inanırsanız herkesi inandırabilirsiniz. Bunun yanında iş etiğiniz kuvvetli olsun, verdiğiniz sözleri para kaybetmek pahasına da olsa tutun, çünkü para geri gelir ama kaybedilen itibarı geri getirmek çok zor. Son bir tavsiyem de sektörünüzde sizden daha az avantajlı durumdaki kadın meslektaşlarınızı, çalışanlarınızı mutlaka desteklemeniz, dayanışma içinde olmanız. Kadınların ekonomide daha aktif şekilde rol almalarının birbirleriyle dayanışma içinde olmalarıyla doğrudan ilgili olduğunu düşünüyorum.
ALEM Art Weekend'de Malik Bulut ve Mithat Şen ile gerçekleştirdiğiniz iş birliği çok ses getirdi. Detaylarını senden dinleyebilir miyiz?
Malik Bulut ve Mithat Şen ile 25. yılımız için bir araya geldik. Sanatın birleştirici ve dönüştürücü gücüne inanıyoruz. Dönüm noktası olarak gördüğümüz 25 yıllık deneyim yolcuğu için maden ocağımızın ve fabrikamızın önünde sergilenmek üzere iki özel anıt yapıldı. Sanatçı Malik Bulut'un Bağ serisi eserlerine atıfta bulunan bu önemli ve iki özel iş, Alpay Mermer Madencilik'te olduğu gibi meslek hayatında 25. yılını kutlayan ve kendini mermerle özdeşleştiren, heykeltıraş Malik Bulut için de özel bir anlama sahip. Alpay Mermer Madencilik'in ocağından çıkan blok mermerlerden hazırlanan eserlerden biri, mermeri bloktan çıkarmadan birbirine yapışık 25 boğumlu bir mermer zincir görünümüyle her yılın bir sonrakine kattığı değerleri, kurulan kuvvetli bağ ile bugün elde edilen başarının hikayesini anlatıyor. Bir diğer 14 tonluk bloktan oyulan "Geçit" ismindeki yaklaşık 10 tonluk heykel ise şirketimizin geçmiş ve geleceği arasındaki bağa, gelenek ve inovasyon arasındaki geçişe verdiğimiz önemi vurguluyor. Aynı zamanda Mithat Şen'in 25. yılımıza özel kendi ocaklarımızın mermerinden hazırladığı bir eseri de Alpay Mermer Madencilik ana binasında sergilenecek.
Alpay Mermer Madencilik olarak 25. yılınızı kutluyorsunuz. Bu yıla dair planlarınız neler?
25. yılımızı sanat ve sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalara adadık. Sürdürülebilirlik kapsamında İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği'ne üye olduk. Maden ocaklarında katma değerli madencilik yapmak için tam gücümüzle çalışıyoruz. Mermer atıklarının değerlendirilmesi sebebiyle atık tesisi ve mikronize kalsit tesisi kurulması için çalışmalarımızı başlattık. Mermerin tozunu bile ilaç sanayi ve sanat gibi alanlarda değerlendirmek için AR-GE çalışmalarımızı yürütüyoruz. Ayrıca sürdürülebilirlik kapsamında yeşil enerji kavramına önem veriyor, bu alanda somut adımlar atmak için hızla çalışıyoruz. Ayrıca sanatçılarımızla iş birliklerimiz devam ediyor. Önümüzdeki yıl bahar ayında Malik Bulut'la birlikte belirlediğimiz mermerle çalışan birkaç farklı Türk ve yabancı heykeltıraşla birlikte çalışmalar yürüteceğiz. Muğla'da uzun yıllardır kazı çalışmaları devam eden ve artık ziyarete açık hale gelen Stratonikea Antik Kenti'nde bir heykel sempozyumu organize ediyoruz. Mermerin binlerce yıllık geçmişini ve değerini bilen bir şirket olarak hem estetik hem de sağlamlık anlamında sanatın, mimarinin, tasarımın içinde mermerin hak ettiği yerde olması ve değerinin bilinmesi için şirketimizce çalışmalar yürütüyoruz. Bu sebeple 25. yılımızdan itibaren her yıl birden fazla heykel sanatçısıyla mermerden sanat eserleri üretilmesi için iş birlikleri yapmaya devam edeceğiz.
Avukatlık mesleğini özlüyor musun? Şu anki işine ne yönde etkisi oluyor?
Hak ve adalet arayışımız nerede olursak olalım devam ediyor. Avukatlık çok severek yaptığım bir meslekti ancak şu an bambaşka bir misyon edindim. Madencilik sektöründe gerçekleştirmek istediğim daha çok proje var. Bu sektörde çalışmaya başladığım ilk günden beri avukatlığın etkisi oldukça fazla. Tabii ki şirketimizin hukuk danışmanları, avukatları var. Ancak gerek duyduğumda ben de hukukçu kimliğimle konuya dahil oluyor, ekstra kontrol sağlayabiliyorum.
Minval adını taşıyan bir markanız daha var onun ortaya çıkış hikayesini bizimle paylaşır mısın? Koleksiyonunuzda öne çıkan tasarımlar neler?
Minval, sürdürülebilir madencilik kapsamında atık taşların değerlendirildiği ev dekorasyon markamız. Alman Lisesi'nden yakın arkadaşım ve ortağım mimar Nazlı Ant ile kurduğumuz Minval, mermer atıklarının farklı malzemelerle birleşmesiyle ortaya çıkan katma değerli ürünlerden oluşuyor. Doğanın kendi oluşumuyla ortaya çıkan değerli taşın, yine doğaya zarar vermeden, değerini bilerek mermere dönüştürerek her alanda kullanımını artırarak farkındalık yaratıyoruz. Bu vesileyle de tasarıma ve mimariye dokunmuş olmayı kendi adıma çok değerli buluyorum.
Bir günün nasıl geçiyor?
Ben erken kalkmayı ve işlerimi sabah saatinde halletmeyi seven biriyim. Uyanınca ilk işim kızım Ela'yla odasında vakit geçirmek ve güne onun enerjisiyle başlamak. Hızlı bir kahvaltıdan sonra Muğla'daki fabrikaya doğru yola çıkıyorum. Yaklaşık bir buçuk saat süren yol boyunca maillerime cevap yazar, önceden zaten belli olan günlük işlerimi tekrar gözden geçirir ve telefon görüşmelerimi yaparım. Fabrikada ise üretim, satış, finans bölümleriyle olan haftalık toplantılarımı yaptıktan sonra odama kapanır sessizce tüm işlerimi bölünmeden tamamlarım. Her günüm ekstra çıkan programlar dışında çok planlıdır, vakit yönetimini bu şekilde yaparım. Eve geldikten sonra ise mümkünse hiç iş konuşmadan ve telefonla ilgilenmeden tamamen kendimi kızıma, eşime ve evime odaklarım. Genelde yaz akşamlarında arkadaşlarımızla dışarıda yemek yeriz veya mahallemizdeki mekanlarda oturur sohbet ederiz. Özellikle hafta içi mahallemizden çok uzaklaşmamaya çalışırız, hafta sonları ise ya ailece denize ya da Muğla, İzmir civarında ufak tatillere gideriz. Günlük hayatımda iş dışında en çok kızımla oyun atölyelerine, oyun buluşmalarına gitmeyi, Zai'de tek başıma bir şeyler okuyup kafa dinlemeyi veya bir arkadaşımla sohbet etmeyi, civarda güzel bir sergi varsa gezmeyi seviyorum.
Bir süredir ailece Bodrum'da yaşıyorsunuz. İstanbul'dan sonra Bodrum'da olmak nasıl hissettirdi?
Bodrum bizim için çok özel ve kızımızı da burada büyütmekten dolayı çok mutluyuz. Senelerce İstanbul'da, üstelik de İstanbul'un en hareketli semtlerinden biri olan Galata'da yaşadıktan sonra Bodrum'un sakin temposuna alışmak tabii ki biraz vakit aldı. Ancak Bodrum doğasıyla, insanıyla, yaşam tarzıyla, mimarisiyle vazgeçilmez bir yer. Biz Bodrum'un gerçekten yerlisi olarak yaşayan insanlarız, Bodrum merkezde marinaya yürüme mesafesinde oturuyoruz.