Her şeyden önce mimarlık mesleği, kendinizi ortaya koyabileceğiniz ve ifade edebileceğiniz bir alan. Bu meslekte tüm birikiminizi, tarzınızı, hayata bakış açınızı ve yaşam felsefenizi çalışmalarınızda ortaya koyma şansına sahip olabilirsiniz. Mimarlık mesleğini seçen bir kişinin üst düzey akademik yeteneklere sahip olması gerekir ve bu da kendini geliştirmeye merak anlamına gelir. Bunun için de en ideal mesleklerin başında kuşkusuz iç mimarlık gelir. Çünkü yeni yapım teknolojileri, inşaat metotları, teknikler ve elbette tasarım trendleri bu meslek mensuplarının takip etmesi gerekenlerin başındadır. Kendini geliştirmek için en ayrıcalıklı meslek bence, işte bu yüzden de iç mimarlığı seçtim. Mimarlık benim için, yaratıcılığın özgürce ortaya çıktığı, dünyanın her yerinde çalışma imkanına sahip olduğunuz, keşfetmeye, hayal etmeye ve üretmeye izin veren bir alan. Çizim ve tasarım konuları dahil, mutfak kültüründen restorasyona, renklerden siyasete kadar pek çok alanda bilgi sahibi olmayı gerektiren uçsuz bucaksız bir tasarım dünyasını ifade ediyor.
Sabah erken saatlerde 07:00 civarı kalkıp, bir gece önce yapmış olduğum günlük iş planıma teker teker tikleri atarak başlarım. Önce devam eden projelerin başındaki ustalar aranır, şantiyelere gidilip kontroller yapılır, gün içerisindeki telefon trafiği, ürün denetimleri, müşteri görüşmeleri derken mesai 19:00’da biter. Sonra sporuma gider saat 22:00’den sonra çizimlerime başlarım, genellikle 02:30’a kadar devam ederim. Dört-beş saatlik uykudan sonra tekrar rölantide aynı koşuşturma başlar. Mesleğimi çok sevdiğim için bu koşuşturma beni yormuyor.
Mimarlık için ne denir, bilirsiniz. İş değil, yaşam tarzı. Akşam evinize gittiğinizde de iş devam eder çünkü mesleki deformasyon. Özveri göstermeniz gereken, disiplin isteyen ve gerçekten keyfine varabilecek kişilerin yapması gereken bir meslek. İç mimarın koordinasyon becerisi yüksek olmalı, uyumlu bir kişiliğe sahip olmalı. İç mimarlık yapmak için öncelikle bu mesleği sevmek gerek. Çok gezmek, çok görmek, öğrencilikten başlayarak çok çalışmak gerek. Mesleğimizin dinamikleri çok fazla. İç mimarlık çağla birlikte yaşar, değişir; her mimar da bu değişimleri, gelişimleri ve yenilikleri takip etmelidir.
Müşterilerin beklentileri tasarımlarınızı nasıl ve hangi yönde şekillendiriyor? Lorinda Mamo’ya ait olan “Her harika tasarım çok daha iyi bir hikaye ile başlar” cümlesini paylaşmak isterim. Müşterilerimizin alışkanlıkları, yaşam tarzları, sezonun trendi ne ise tasarımlarımız en ufak bir detaydan bile şekillenebiliyor. Müşterilerimizin mekanlarını tasarlarken, onlar hakkında ve istekleri hakkında ne kadar çok bilgiye sahip olursak, o kadar onların isteklerinin tam karşılığını verebiliyoruz.
Her iç mimarın kendine ait bir tarzı ve kişiliği vardır. Müşterilerimiz bazen bu tarzımızın dışında mekan konseptleriyle gelebiliyorlar. Bu tür durumlarda o projeye bir şekilde imza atmanız gerekiyor. Bu tür durumlarda, en çok önem verdiğim nokta fonksiyonel ve kullanışlı mekanlar ortaya çıkartmak. İç mekanlarda tasarımımın mekana hayat katması ve bunu mekana cesaret katarak, fantezi ve sofistike ögelerle gerçekleştirmek en büyük özelliklerimden. Her mekanın ayrı bir karakteri olduğunu savunurum sadece mekana estetik değer katacak tasarımların yanında mekana işlev katacak ve kullanım amacını destekleyecek tasarımlar yapmak vazgeçemediğim unsurlar.
1900’lü yıllarda ünlü mimar ve tasarımcı Ludwig Mies van der Rohe’nin malzemeyi çelik ve cama indirgeyen sade tasarımlarıyla kendini gösteren ve “daha az daha çoktur” sloganıyla kendini özetleyen mimari tasarımın adı minimalizm. Birçok minimalist ev geniş boşluklarıyla basit, anlaşılır, verimli bir plan düzenine sahip. Basit formlar, açık kat planları, minimal iç duvarlar, mütevazı depolama alanları ve bol gün ışığı minimalist kat planının ortak özelliklerini tanımlıyor. Cephelerinde, kapı ve pencereler için geniş açıklıklar bulunan, çok sayıda girinti çıkıntıdan, karmaşık eğriler veya açılardan kaçınan basit tasarım ve basit çatı profilleri minimalist evlerin karakteristiğidir. Benim projelerimde minimalizm yerine maksimalizm hakim. İhtişamlı görünüm, cesur renkler ve iddialı çizgilerle dikkat çeker. Minimalist yaklaşımın tam zıttıdır. Minimal yaklaşım sadeliği öne çıkarırken, maksimal yaklaşım abartılı parçaları seçer. Hedef ise ihtişamdır. Tasarımlarımı incelemek isterseniz ahuakindesign.com adresini ziyaret edebilirisiniz.
Yeni sezonda çok daha canlı ve parlak renkler ile yaşam alanları daha canlı bir görünüme kavuşacak. Pandemi nedeni ile insanların evde çok daha fazla zaman geçirmeye başlaması ile dekorasyonda pozitif renklerin kullanımına ağırlık verilecek. Duvar kağıtları bu sene de dekorasyonda sıklıkla kullanılacak. Sulu boya darbeleri veya büyük boyalı çiçekler gibi sanat eserlerine benzeyen duvar kağıdı, odalara çarpıcı bir görünüm kazandırmanın yanı sıra öne çıkan trendlerden biri olacak. Mobilyada koyu renkler tercih edilecek. Son yıllarda İskandinavya trendi sayesinde oldukça popüler olan solgun ve ağartılmış ahşaplardan uzaklaşıyoruz. Meşe hala çok popüler olsa da, “wenge” gibi birçok yeni koyu ahşap ürün görülüyor. Gri renk hala birçok iç mekan için nötr bir seçenek olabilir, ancak bu yıl renk daha çok. Zümrüt yeşili, kayısı portakalı, boz kahverengi, kırmızı- bordo, lacivert, leylak, mor, sarı hardal sezonun trend renklerinden. Duvarlarda ve mobilyalarda, özellikle koltuk koleksiyonlarında daha cesur renkler görülüyor. Yeşilin koyu tonları, bu yıl iç dekorasyonda en çok kullanılan renk notalarından biri olacak.
Philippe Starck’ın Microsoft adına tasarladığı optik mouse ve Karim Rashid’in Atina’da tasarladığı Semiramis Otel beğendiğim projeler.
İnsanlar artık huzur veren keyifli yaşam alanları dekore etmek istiyorlar. Sadelik, huzur arayışı ve doğallık ön planda. Ev kavramı artık otel rahatlığında, ofis ciddiyetinde ve kişisel bir sığınak gibi görülüyor. Evlerde çalışma ya da “home office” denilen çalışma alanının önemi arttı. Bu alanları tasarlarken motivasyonlarını koruyabilmek-konsantrasyonlarını sağlayabilmek ve üretken olabilmeyi ön planda tutarak çalışma mekanlarını tekrardan tasarlıyoruz. Çalışma alanı için yeterli alanınız yoksa yaratıcı ve fonksiyonel çalışma masaları kullanılıp, duvarlarda delikli ve mantar panolarla desteklenip, ufak ama kurtarıcı çalışma alanı yaratılabilir.
Tasarıma bakış açım, titizlik ve duygu, buluş ve huzur gibi ögelerden oluşuyor.
Fotoğraf: Ertan DEMİRBİLEK