Notre Dame Katedrali Kapılarını Yeniden Açtı
2 dakika okunma süresi
Modernize edilmiş barok iç mekan tasarımı ve Prinsengracht Kanal manzarasıyla Amsterdam'ın en iyi restoranlarından biri olan Venus & Adonis, misafirlerine bitki bazlı vejetaryen ürünlerin yanı sıra etten balığa dek genel olarak mevsimsel malzemelerle hazırlanmış menüler sunuyor. Ustalıkla hazırlanmış kokteyller ve geniş bir doğal şarap seçkisi ile tamamlanan menüyü kış mevsiminde içerde, yaz mevsiminde ise terasın keyifli atmosferinde deneyimlemek mümkün. Hollanda'nın en hareketli bölgelerinden biri olan Jordaan'da yer alan Venus & Adonis restoranına, arkadaşlarınızın yanı sıra tek bile gitseniz pişman olmayacaksınız.
Centraal İstasyonu'nun hemen kuzeyinde ve IJ Nehri üzerinden kısa bir feribot yolculuğu mesafesinde yer alan Tolhuistuin restoranı, misafirlerine başlı başına bir yaşam alanı sunuyor. Açık alanda konumlanan restoranın ününün Amsterdam'dan dünyaya yayılmasının ana nedeni ise mevsimsel lezzetleri başrole alan küçük tabakları. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinde farklı lezzetleri mutfağında ustalıkla pişiren Tolhuistuin restoranının tabakları küçük olsa da devasa menüsü başlı başına bir gastronomik yolculuğa davet ediyor.
Amsterdam'ın merkezinde sıradan görünümlü bir restorana girip, Uzak Doğu mutfağına ışınlanmak isterseniz ilhamını Japonya'nın Sapporo kentinden alan SORA Sapporo Ramen restoranı sizleri bekliyor. Ramen, Noodle ve Gyoza gibi geleneksel Uzak Doğu lezzetleri konusunda şahaneler yaratan SORA Sapporo Ramen restoranındaki tüm tabaklar, büyük ölçekli ve her daim iştah açıcı görünümde. Sokak lezzetleri atmosferini kapalı kapılar ardında bir restoranda deneyimlemek için yolunuzu SORA Sapporo Ramen restoranına düşürmelisiniz.
Deniz mutfağı konusunda ezberleri bozan Pesca, klasik bir yemek deneyiminden öte akşam yemeğini adeta bir tiyatroya çeviriyor. Parlak ışıklarla aydınlatılmış restoran sahnesinden içeri giren misafirlerine günün taze balık ve deniz ürünleriyle lezzetli menüler hazırlayan restoran, adeta kişiselleştirilebilir bir gurme deneyimi sunuyor. Taze balık ve deniz ürünlerinden favorilerinizi seçtikten sonra nasıl pişirileceğine karar verip yan odaya geçiyorsunuz, oturmadan önce de favori içeceklerinizi içine doldurmak için bir kova alıyorsunuz. Gurme deneyiminin ötesinde teatral bir akşam yemeği yemek isteyenler, Pesca restoranını listesine muhakkak eklemeli.
Şehrin cool mekanı Gitane, şık iç mekan tasarımı ve ışıltılı pet-nat şişeleriyle sizi ilk andan itibaren içine çekmeyi başarıyor. Doğal şaraplarla servis edilen tadımlık menülerden sabah kahvaltısını öğle yemeği ile birleştiren tamamen keyif odaklı brunch'lara ve şefin ustalığı ile harmanlanan biftekli, dana pirzolalı ana yemeklere dek Gitane lezzetli ve bir o kadar da şaşırtıcı bir menüye sahip. Çağdaş alakart menüsüyle o an canınız ne istiyorsa onu sipariş verebilirsiniz. Zira beklentiler konusunda sizi hayal kırıklığına uğratmayacak potansiyele sahip.
Kiremit kırmızısı binasından içeri açılan, bitkilerle çevrili çakıl taşı zeminli küçük terasından yayılan samimi atmosferiyle müdavimi olacağınız Choux, Centraal İstasyonu'na sadece birkaç dakikalık mesafede bulunuyor. Çiftlikten sofraya uzanan Modern Fransız menüsünde; yenilebilir çiçeklerle süslenmiş bir yığın kızarmış patatesinin yanı sıra vejetaryen seçenekler de mevcut.
2018 yılında arka bahçelerinde pizza yaparak yolculuklarına başlayan Pizza Project, ilk günden bu yana misyonlarını 'Napoliten pizza sanatında ustalaşmak' olarak tanımlıyor. Misyonlarına uygun olarak hamurlarını pişirmeden önce 48 saat bekletip 500 derecelik fırında pişiren Pizza Project, sadece pizza konusunda değil Napoliten sandviçlerde de ustalık sanatını konuşturuyor. Ham maddesini yerel çiftçiden temin eden Pizza Project sürdürebilirliğe oldukça önem veriyor. Geri bildirimler konusunda oldukça hassas olan Pizza Project, restoranına gelen her misafirini potansiyel bir jüri üyesi olarak görüyor.
Amsterdam'ın favori restoranlarından Little Collins'in De Pijp veya Oud-West'teki lokasyonlarından birine erken gittiğinizden emin olun, zira uzun kuyruklarla karşılaşmanız mümkün. Günün her saatinde birbirinden lezzetli tabaklar sunan Little Collins'in kavrulmuş şeftalili Fransız tostuyla kahve ikilisinin yanı sıra Akdeniz esintili taze burrata ve domatesli tabakları, restoranın ününü şehre yayan imza lezzetleri arasında gösteriliyor. Little Collins'in farklı öğünlerini deneyimlemek için restorana birkaç kez gitmenizde fayda var.
Modern devasa bir sera bahçesi dekorasyonuyla Amsterdam'ın favorileri arasında yer alan De Kas, Hollandalıların gündelik tarzlarına fazlasıyla hitap ediyor. Park Frankendael'de bir bahçe serasında yer alan De Kas sadece görünümüyle değil lezzetleriyle de tamamen organik. Bünyesinde yetiştirdiği malzemelerle Akdeniz esintili bir menü sunan De Kas restoranında öğlenleri üç dört, akşamları da beş altı çeşit menü seçeneği bulmak mümkün. Organik lezzetler arasında keyifli bir gurme deneyimi yaşamak istiyorsanız önceden rezervasyon şart.
Şehrin en büyük Red Light Bölgesi'ne ev sahipliği yapan De Wallen'da yer alan Bird Thais, 25 yıldır hizmet veren bir Tayland restoranı. Girişi engelleyen büyük kuyruklara rağmen Bird Thais'de işler hızlı ilerliyor. Ancak vaktiniz kısaysa kardeş restoran Snack Bar'da sizi ağırlamaya hazır. Taylandlı aşçıların harikalar yarattığı mutfaktan çıkan imza lezzetler arasında kırmızı ve yeşil köri soslu balık, karides, dana eti ve tavuk çeşitleri var. Tayland mutfağında sebzelerin önemli bir yer tutmasından mütevellit vejetaryen menü konusunda da oldukça iddialılar.