Hilal Altınbilek ve Onur Tuna Hakkında Bilinmeyenler

İki yetenekli oyuncu Hilal Altınbilek ve Onur Tuna, yaratıcı enerjileriyle oyunun kurallarını yeniden yazarken, tarzlarıyla etiketlerin dışına çıkıyor. İkili ile yeni heyecanlarına odaklandığımız keyifli bir yolculuğa çıktık.

YAZAR: Kübra Bıçak
30 Ocak 2024 Salı 11:31 | Son Güncellenme:
32 dakika okunma süresi

Hilal Altınbilek

Oyunculuk sevdanız çocukluk yıllarında başlamış. O yıllarda sizi bu tutkunun peşinden sürükleyen şeyler nelerdi?

Ortaokulda bir tiyatro oyununda yer almıştım; o günden sonra deneyimlediğim bu hissin peşinden gittim.

Genç yaşta bu mesleğe başladığınızı göz önünde bulundurduğumuzda, ideallerinizin ve hayallerinizin değiştiğini düşünüyor musunuz?

Sadece iş için söyleyemem, her konuda değişti. Gençken daha aceleci ve kaygılıydım artık daha yavaş ve dingin olmayı benimsiyorum.

Oynadığınız bir karakterle bağ kurarken karakterin size benzeyen ya da sizden farklı yönlerini baz alıyor musunuz? Bir karakter için nasıl hazırlanıyorsunuz?

Tabii ki önceliğim kendimden yola çıkmak fakat kendimden uzak karakterleri oynadığım da oldu. Bir şekilde bana ait bir iz arıyorum oynadığım her karakterde. Çok fazla film izliyorum karakterimle benzer hikayelerde gezinen, sınırlarımı genişletmeye çabalıyorum.

Yıldızınızı parlatan dönem dizisinden sonra izleyiciye ters köşe yaptığınız Şebnem karakteri ile karşımızdasınız. Şebnem'i sizden dinleyebilir miyiz?

Mücadele etmenin katmanlarında gezinen biri. Her ne kadar potansiyelini kullanmanın çaresizliğine düşse de kendi olmaktan gocunmayan bir kadın; hırsını aklı ile harmanlıyor. Bu şu demek değil; sadece bir kazanma arzusu ya da merhametsizlik içinde yapmıyor bunu; aksine Şebnem tüm bunların içinde filizler yeşertmeye çalışıyor.

Şebnem diğer oynadığınız karakterlerden hangi noktada ayrılıyor?

Cesaret konusunda ayrılıyor; çünkü diğer roller başına gelen her şeyi kabullenmiş karakterlerdi. Şebnem başına gelen her şeyi kendisi yazıyor gibi. Özetle Şebnem, kendi karakterini kendi yazıyor.

Normal hayatta Şebnem ile arkadaş olur muydunuz? Onunla empati kurduğunuz noktalar var mı?

Kesinlikle olurdum. Şebnem her konuda değil ama bazı konularda cesaretlendiren bir arkadaş olabilirdi.

Dizide Onur Tuna ile beraber rol alıyorsunuz, sanıyorum çok da tatlı bir arkadaşlık ilişkiniz var. Onunla partner olmak nasıl?

Onur ile çalışmak çok güzel. Çok iyi paslaşabildiğim bir oyuncu. Doğru bir partnerle yola çıktığım için kendimi şanslı görüyorum.

Bu dizide pek çok başarılı oyuncuyla birlikte çalışıyorsunuz. Set ortamınızı merak ediyorum açıkçası. Setten bize anlatabileceğiniz eğlenceli anılarınız var mı?

Benim setim çok yoğun, o yüzden konsantre olmam gereken çok sahne var. Yani sadece sahnenin getirdiği şeyleri bazen görebiliyorum. Onun dışında Nesrin'le (Cavadzade) ve Sumru (Yavrucuk) Abla'yla çok gülüyorum.

Oyunculuk dışında neler yapmaktan keyif alırsınız? Yaşamın akışında sizi mutlu eden anlar neler?

Yeni şeyler öğrenmek ve yeni yerler görmek benim en keyif aldığım şeyler. Yaşamda beni mutlu eden anlar ise sadece anda olduğum zamanlar oluyor.

Hayat felsefeniz nedir? İşler istediğiniz gibi gitmediğinde nasıl bir tavır alırsınız?

İşler ters gittiğinde daha geniş bir açıdan bakmaya başlarım, daha sakin kalmaya çalışırım. Tabii ki ben de kızıyorum isyan ediyorum ama bir kabulleniş hakim oluyor. Sinirlensem, üzülsem bile altını o kabullenmekle dolduruyorum. Çok uçlarda yaşamıyorum artık.

Çok fit bir görünümünüz var. Bunun sırrı ne?

Genetik olabilir, çünkü hiç spor yapmıyorum diyebilirim. Sadece sağlıklı şeyler yemeyi çok seviyorum, tatlarını da çok seviyorum. Pesketaryenim. Benim şansım herhalde birinci olarak genetik, ikinci olarak sağlıklı besinlerin tadını çok sevmem.

Sosyal medya ile aranız nasıl? Takipçilerinizle neler paylaşmaktan zevk alıyorsunuz?

Çok düşkün değilim. Günlük hayatımdan paylaşımlar çok yer almaz. Genellikle setten, diziden kareler paylaşıyorum vakit buldukça. Özel hayatıma pek sokmuyorum.

Sosyal medyada sık sık köpek dostunuzu paylaşıyorsunuz. Köpeğiniz hayatınıza neler katıyor?

Yalnız hissetmiyorum. Onunla ilgilenmek, vakit geçirmek hoşuma gidiyor, anda kalmama da çok yardımcı oluyor.

Stalker yanınız var mı? Bunun için fake adres kullanır mısınız?

Asla öyle bir yanım yok. Önce kendi sosyal medyama zaman ayırayım, kullanayım, sonra stalk'lamam kalsın.

Sınırları zorlamayı seven biri misiniz? Sınırlarınızı aşan ama üstesinden geldiğiniz bir olayı bizimle paylaşabilir misiniz?

Zaten oyunculuk demek biraz da sınırları zorlamayı içinde barındırıyor.

Oyunculuk kariyerinizi taçlandıracak, hayal ettiğiniz bir proje var mı?

Ben kendime öyle çok uzak hedefler koymam hep yakın hedeflerle ilerlerim; o yüzden çok ileriki bir şey için bir hayalim var diyemem. Yolda keşfetmeyi ve ilerlemeyi daha çok seviyorum.

Onur Tuna

İktisat bölümü mezunusunuz. Oyunculuk ile yollarınız nasıl kesişti?

Çanakkale Gelibolu'da doğdum ve büyüdüm. Oyunculukla yolum epey küçükken kesişti. Eğitimci bir ailenin çocuğuyum. Doğduğum, büyüdüğüm yerde oratoryolarda, tiyatrolarda, müzikal organizasyonların hemen hemen hepsinde yer alan bir çocuktum. Yedi yaşında başladım tiyatro sahnesine. 14 yaşında gitarla haşır neşir oldum, daha sonra ise piyano çalmaya başladım. Sanatla olan ilişkim böyle gelişti ve büyüdü. Üniversitede de evet iktisat bölümünde okudum. Bu yıllarda aynı zamanda Müjdat Gezen İzmir'de tiyatro eğitimi almaya başladım. Daha sonra İstanbul'a geldim. Pişme dönemimden sonra televizyonda kendime bir yer buldum.

Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Çocuklukta yaşadığınız ekran yolculuğunuza yansıyan bir anı var mı hafızanıza kazınan?

Yaramaz bir çocuktum. Aile toplantılarında gecenin sonunda şarkı söyler, taklitler yapardım. Ortaokuldayken yazdığım, beste dediğim herhangi bir şeyi keyifle hemen aileme çalıp onların takdirini beklerdim. Misafir geldiğinde "Hadi Onur yeni şarkını çal bakalım" dendiğinde ortaya çıkan bir çocuktum. Dolayısıyla böyle aktivitelerim vardı küçüklüğümden beri. Bir şeyin bir şeye vesile olduğunu düşünüyorum ben. İktisat okudum ama istediğim tek bir şey vardı. O da İstanbul ya da İzmir gibi iki büyük şehirden birinde okumaktı. Zaten müzikle uğraşıyordum aktif olarak. Bu şehirlerde kendimi bu yönlerde daha çok geliştirebileceğimi biliyordum. Onlar da bana destek oldular. Çocukluğumdan beri yaptığım şeyleri gelirler, izlerler, dinlerler. Daha lise birinci sınıftayken yazdığım şarkıları noterden tasdik ettirmek için babam benimle gelmişti. Yani yapacağım şeylere güvenen bir ailem vardı. Bugün kendime ait bir müzik stüdyom var. Dördüncü albümümü çıkardım profesyonel olarak. Burada Türkiye'nin en iyi müzisyenleri, enstrüman sesleriyle çalışıyorum. Bunların hepsinin birer doğru orantı olduğunu düşünüyorum; bir günde olduğunu düşünmüyorum. 14 yaşındayken ailesi uyuyorken sessizce gitar çalmaya çalışan çocuğun, 38 yaşına geldiğinde başka bir meslekte olacağını düşünmüyorum. Bu gerçekten bir matematiksel uzantı, doğru orantı.

Oyunculuk kariyeriniz başlamadan önce arkadaş grubunun "Sen kesin oyuncu olmalısın" denen üyesi miydiniz?

Söylediğim gibi çocukluğumdan beri sanatla ilgilendiğim için sosyal çevrem de, dertleri hep aynı olan insanlarla çevriliydi. Karma gereği bu böyle ilerledi. Kafamda hep müzik, oyunculuk veya sanatsal aktiviteler varken; bunlara değer gösteren, bunları anlayabilen, bunları inceleme yeteneği olan arkadaşlarım oldu ve dolayısıyla birbirimizi geliştirdik. Tabii ki bu konuda birbirimizi destekledik.

İlk defa kamera karşısına geçtiğinizde hissettiğiniz duygu neydi?

Göz kapaklarım titredi. Kameranın orada olması, varlığı beni çok heyecanlandırdı. İlk kamera karşısına geçtiğimde hem çok şanslıydım hem de etik boyutta biraz da şanssızdım. Fikret Kuşkan, Rana Cabbar, Menderes Samancılar, Şenay Gürler, Arif Erkin ile çalışma fırsatım olmuştu. İlk kamera karşısına geçtiğimde sanki bir okulun içerisindeydim. Kameradan ziyade hepsinin orada olmasının varlığı bende büyük bir gerginlik yaratmıştı. Ama uzun vadede okul olarak değerlendirmeyi öğrendim bu süreci.

Kötü ya da komik audition anılarınız var mı? Olmaz olur mu hiç?

Mesela ilk bu işe başladığımda Amerika'dan gelmiş basketbolcu, mavi gözlü çocuk karakteri için audition vermiştim ve olmamıştı.

Kendinize idol olarak gördüğünüz, "Bir gün birlikte bir dizide ya da filmde yer almak isterim" dediğiniz bir oyuncu var mı?

Türkiye'de çok değerli oyuncular var. Birçoğuyla da çalışma fırsatı buldum. Mesela Fikret Kuşkan gibi büyük bir aktör ile karşılıklı oynadım. Mehmet Özgür ile çalışmayı çok istiyordum; onunla da bir 60 bölüm çalışma şansım oldu. Bunun dışında Şener Şen ile karşılıklı oynamak ve çalışmak çok isterim.

Şimdiye dek sizi çok etkileyen, "Keşke bu rolü oynasaydım" dediğiniz bir karakter var mı peki?

İlki 1960'larda , 2007'de Michael Caine performansı ile ikincisi çekilen "Sleuth" filmini çok severim. Tek mekan, iki kişilik çok güzel bir hikaye. Bu filmde zıtların oynadığı karakteri oynamayı çok isterdim. Oyuncuların, derdini oyunlarla anlattığı monolog sahnelerini daha çok seviyorum açıkçası. Böyle hikayelerde mesleki olarak daha fazla var oluyormuşuz gibi geliyor bana. Biraz bencilce olabilir ama bu sahnelerde yer almayı seviyorum.

Sinema dünyasında çalışmak istediğiniz bir yönetmen var mı?

Bu zor bir soru. Ama Zeki Demirkubuz'un sinematografik dertlerini de çok beğeniyorum. Umarım yolumuz bir gün kesişir.

Gelelim Mesut Komiser rolüne. Sizi bu role çeken şey neydi? Bu dizideki deneyiminiz hakkında bize neler söyleyebilirsiniz? Kendi karakterinizin en çok hangi yönünü sevdiniz?

Dizinin ilk hikayesini okuduğumda kafamda, suçunu örtmeye çalışan zeki bir kadın katil karakterini canlandırdım. Onun açıklarını yakalamak isteyen insanın da aynı oranda zeki olabileceğini tahmin ederek, "acaba" dedim. İlk önce, güzel olabilir mi diye düşündüm. Daha sonra iş iddialı da geldi açıkçası. Çünkü normalde bu tarz kriminal olaylarda hep erkekleri koyarlar ama bu sefer karşımızda çok zeki bir kadın var. Ve bu kadın kendi hayatı için istediği gibi olayları kriminal olsa bile yönlendirebiliyor. Bu da benim ilgimi çekti. Hikaye içerisindeki partnerlik ilişkisinin aslında başka bir done üzerinden aşka dönüşmesi de bir diğer ilgimi çeken konuydu. Çünkü direkt aşk değil de bir tutarsızlık ya da bir çıkmaz üzerinden bir şey yaşanınca, ister istemez kontrast oluyor. Bu tarz konular Mesut Komiser'i oynamaya sevk etti beni.

Mesut Komiser izleyicinin gözünde nasıl bir yerde?

Başlarda sosyal medyada aldığım izleyici tepkileri, Mesut Komiser'in pek anlaşılamadığı yönündeydi. Bazı hikayeler sabır ister, Mesut karakterinin hikayesinin de böyle olduğunı düşünüyorum, süreçte hikayeler açıldı ve kendi rayına oturdu.

Hilal Altınbilek ile partner olmak nasıl bir duygu? Hilal Altınbilek'i sizin gözünüzden dinleyebilir miyiz?

Hilal her şeyden öte çok akıllı bir oyuncu. Duyduğu şeyi, aldığı repliği ya da herhangi bir komutu çok hızlı şekilde oyuna dönüştürebiliyor. Bu da bir oyuncu için çok değerli. Ve Şebnem karakteri her oyuncunun oynamak isteyeceği çok yönlü bir karakter. Çok fazla katmanı var. Çocuğuyla, eşiyle, aşkıyla, cinayetle ayrı ilişkisi var. Bu, bir oyuncunun en çok isteyeceği şey. Dolayısıyla skala olarak farklı oyunlar gösterip karakteri doldurma isteği doğuruyor oyuncuda. Hilal bunu çok başarılı bir şekilde yapıyor. Bütün oyunları yerine koyduğunu düşünüyorum. O bakımdan hem proje adına hem de kendi adıma çok şanslıyım. Hilal'le aynı zamanda çok iyi arkadaşız. Sahnede birbirimizi rahatlattığımız çok an oluyor.

Mesut Komiser, aşkı söz konusu olduğunda gözü kara bir karakter. Onur Tuna aşık olduğunda nasıl bir kişiliğe bürünür?

Mesut kadar gözü kara değilim. Çünkü Mesut kendini var eden hayatıyla alakalı kararlar alıp polisliği seçti. Ailesinin yaşantısından sıyrılarak başka seçimler yaptı. Geçiş yaptığı yerden ise aşkla beraber çok çabuk sıyrıldı. Mesut bu anlamda yürek yemiş bence. Ben aşkta o kadar cesur biri değilim.

Sektörde yaşadığınız en büyük zorluk neydi?

Bu sektörle alakalı kırılma anı ya da üzüldüğüm an gibi katarsis yaşadığım özel, spesifik bir yer gösteremem ama kümülatif olarak sektörde bazı şeylerin değiştiğini görebiliyorum. Mesela sosyal medya denen olguyla beraber sektörün teknik boyutunun ufak ufak estetiğinin değiştiğini fark ediyorum. Bunu çok doğru bulmuyorum. Sette sahne düşünen bir oyuncunun, elinde telefon olup sürekli orayı burayı çekmesini çok algılayamıyorum. Mesela bunun bir değişim ve dönüşüm olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda tabii ki dizi sürelerinin çok uzun olması durumu var. Bu durum ürün kalitesini ister istemez düşürüyor. Hepimiz aslında mesleğe başladığımızda genç oyuncular olarak daha idealisttik. Oyuncu bazında bir şeyler yapmak isterken, ister istemez bazı şeylerle yüzleşiyoruz. Sürenin uzun olması ve beş günde bir bölümü çekme zorunluluğundan ötürü uzun vadede birçok oyuncunun idealistliğinden vazgeçtiğini görüyorsunuz. Siz de mecbur bu duruma boyun eğiyorsunuz. İdealist yapınızı kaybediyorsunuz. Bu meslekte uzun yıllar geçirdikçe, insanın içine dert olabiliyor bu durum.

Sosyal medyadan konu açılmışken, sizin buradaki platformlarla aranız nasıl? Takipçilerinizin sizin hakkınızda en çok merak ettikleri konu ne?

Sosyal medyayı çok aktif kullanan biri değilim. Menajerim durmadan bana paylaşım yapmam gerektiğini söylüyor. Onlar yaptığım işi algoritma olarak hesaplıyor olabilirler. Ama ben yaptığım işi böyle görmek istemiyorum. O yüzden dönüşen bir dünyada, sosyal medyayla ya da herhangi farklı bir aplikasyonla oyunculuğa karşı olan duygusal yapımı kaybetmek istemiyorum. Takipçilerin en çok merak ettiği şey ise setten kareler. Bu konuda beni çok sıkıştırıyorlar.

Müzik, hayatınızın ayrılmaz bir parçası. Müziğin hayatınızdaki yerinden bahsedebilir misiniz?

Açıkçası enstrüman çalmak çok keyifli bir şey. Müziği kendime arkadaş gibi görüyorum. Uyandığımda sete gitmeden önce ya da sonrasında mutlaka enstrümanlarımla ilgileniyorum, onların başına oturuyorum. Ve kendinize ait öz bir şeyler çıktığında bazı melodiler hoşunuza gidiyor. Ve o melodilerin üzerine konuşmak keyifli olabiliyor. O melodilerin üzerine belli bir tempo, metronom dilinde sözleri yerleştirmeye çalışmak da keyifli olabiliyor. Dolayısıyla bunlarla çocukluğumdan beri uğraştığım ve çok süratli yaptığım için, bu durum aşırı keyif veriyor. Bazen iyi olur, bazen kötü olur, bazen içinize sinmez ama dediğim gibi hoşunuza giden bir melodinin üzerine içinizden geçen üç, beş cümleyi konuşmak ne kadar kötü olabilir ki? Yayınlansın veya yayınlanmasın, adına sanat desinler, demesinler; bu benim için bir deşarj yöntemi.

Şahane Hayatım için de sözü ve müziği size ait bir parça bestelediniz. Bu şarkı nasıl ortaya çıktı?

"Bitik Yine" adında bir şarkı yapmıştım, onu stüdyoda kaydetme kararı aldık. Kayıt yaptıktan sonra dinlediğimde şarkının Şebnem ve Mesut'un hikayesine ne kadar yakın olduğunu fark ettim. Sonra yönetmenle konuştum ve dinlemesi için ona şarkıyı attım. Üzerinden bir süre geçti. Bir gün yönetmenimiz sahneyi montajda bağladıktan sonra şarkıyı açmış ve dinlemiş. Bu sahneye bu şarkının uyacağını düşünerek sahneye eklemiş. Kerem Çatay da dinlemiş şarkıyı, onay vermiş. Buradan hepsine bu fırsatı bana verdikleri için çok teşekkür ederim. Aslında ben bu şarkıyı yayınlamayı düşünmüyordum. Çünkü elimde hazırlandığım, bütün söz-müziği bana ait olan bir albüm var. Yakın zamanda çıkacak, şarkıyı da orada kullanacaktık. "Kısmet buymuş" diyerek hızlı bir şekilde şarkıyı hazırlayarak yayına soktuk. İzleyiciden de çok güzel tepkiler aldık.

Modunuz düştüğünde hangi şarkı sizi yükseltir?

Mutlu şarkılar, mutlu insanlar içindir. Bu soruya cevap vermek zor. Şarkıları böyle bir kategoriye ayıramam.

Dizi temposu çok yoğun ama çalışmadığınız bir günde neler yapıyorsunuz, nasıl vakit geçiriyorsunuz, nelerden hoşlanıyorsunuz?

Set dışında ben genelde evde olmayı severim. Buna genelde insanlar "Hadi canım, sen de!" diye tepki veriyorlar ama evde vakit geçirmeyi gerçekten çok seviyorum. Ormanlık bir alanda oturuyorum. Yürüyüşlere çıkarım, evde piyano, gitar çalar, beste yaparım. Aynı zamanda üç kedim var; onlarla da vakit geçirmeyi çok severim. Resim yapmayı da seviyorum. Abstract çalışmalardan çok hoşlanıyorum. Spor da yaşamımın ayrılmaz bir parçası.

Yasemin Yazıcı ile devam eden güzel bir birlikteliğiniz var. Onunla yaşam nasıl gidiyor? Birlikte neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz?

Evet, güzel giden bir birlikteliğimiz var. Birlikte resim yapıyor, kitap okuyoruz. Yasemin kitap okumayı, kendini geliştirmeyi çok sever. Hatta şu an Liverpool Üniversitesi'nde psikoloji master'ı yapıyor. Bir de bir İspanya'ya gitmek gibi bir planımız var, umarım gerçekleşir. Açıkçası birlikteyken kendi dertlerimizleyiz. Birbirimizi besleyen bir ilişkimiz var. Evde ben resim yapıyorsam, o kitap okuyor. İnsanların bazılarına çok sıkıcı gelebilir. Ancak hayat kısa, belki de yarına yatırım yapıyoruz.

Bugüne kadar yaptığınız en büyük sürpriz neydi?

Ben pek sürpriz yapamam. Heyecanlanır, hemen yaptığım şeyi gider karşımdakine söylerim. Öyle aceleci bir huyum var. Bana yapılan en iyi sürpriz ise doğum günümde yapıldı. Rammstein'ı çocukluğumdan beri çok severim, Budapeşte'de konseri varmış. Kız arkadaşım Yasemin bütün her şeyin organizasyonunu yaparak bana sürpriz hazırlamış. "Sadece çantanı al" dedi ve gittim. Benim için çok özel ve güzel sürprizdi.

Ekran serüveni devam ederken tekrar tiyatro sahnesinde yer almak ister misiniz? Hangi hikayeyle, kimlerle tiyatro sahnesine dönmeyi düşünürsünüz?

İleride elbette tekrar tiyatro sahnesinde yer almak istiyorum. Zaten yıllardır birçok arkadaşımla "Hadi yapalım" deyip sürekli yarı yoldan döndüğümüz bir durum bu. İsmail Hacıoğlu ile uzun süredir aklımızda olan bir proje var. Eğer o olursa, onunla tiyatro sahnesinde yer almak çok isterim. Şener Şen ile bir tiyatro oyununda yer almak ise diğer hayalim. Herhalde emekli olana kadar onunla oynayabilirim.

  1. Genel Yayın Yönetmeni: Gözde Yörükoğlu Ersu
  2. Röportaj: Kübra Bıçak
  3. Fotoğraflar: Jiyan Kızılboğa
  4. Styling: Burcu Çam & Mina Tanay
  5. Saç: Mutlu Ahmet Sinan
  6. Makyaj: Burcu Taş
  7. Video: Kaan Karaaslan
  8. Fotoğraf Asistanı: Doğa Sucu
  9. Makyaj Asistanı: Arzu Sezer
  10. Prodüksiyon: Ceylan Yeniacun
  11. Prodüksiyon Asistanı: Nazlı Sancaklı

EN ÇOK OKUNANLAR

“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi

“Bizans'a Yelken Açmak” Sergisi

4 dakika okunma süresi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

1 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

1 dakika okunma süresi
New York'ta Türk Gecesi

New York'ta Türk Gecesi

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Bodrum Günlüğü: Cem Hakko, Ferit Şahenk, Kıvanç Tatlıtuğ

Bodrum Günlüğü: Cem Hakko, Ferit Şahenk, Kıvanç Tatlıtuğ

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Bodrum Günlüğü: Suzan Sabancı, Alara, Fatoş Mildon, Caroline Koç

Bodrum Günlüğü: Suzan Sabancı, Alara, Fatoş Mildon, Caroline Koç

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 2024 Edisyonu

Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 2024 Edisyonu

Ağustos Ayı Burç Yorumları

Ağustos Ayı Burç Yorumları

19 Ağustos Kova Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

19 Ağustos Kova Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

Güneş Çağlarcan Solo Sergi Açılışı

Güneş Çağlarcan Solo Sergi Açılışı

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

21 Temmuz Oğlak Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

21 Temmuz Oğlak Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

Ceyda Hilal Eğerci ile Klasik Yat Dünyası

Ceyda Hilal Eğerci ile Klasik Yat Dünyası

Bodrum Günlüğü: Gül Dürüst, Şükran Güzeliş, Zeynep-Metin Fadıllıoğlu

Bodrum Günlüğü: Gül Dürüst, Şükran Güzeliş, Zeynep-Metin Fadıllıoğlu