Sosyal medyada "Gardırop Gurusu" olarak tanıdığımız Hande Can modaya bakışıyla ilham veren isimlerden. Stilini mücevherle tamamlamayı seven Can'la evinde buluştuk. Roberto Bravo tasarımlarıyla objektiflerimize poz veren Can ile seyahat, moda ve mücevher üçlüsünü masaya yatırdık.
Moda yazarlığını da, seyahat etmeyi de o kadar çok seviyorum ki, seyahatlerimden aldığım ilhamla daha da keyifli yazılar çıkarttığımı düşünüyorum. Genelde yazılarımı uçakta, sakin bir kafede veya sabahın ilk ışıklarında yazıyorum. Bu tempomun kendi içinde bir akışı olduğu için mobilize olsam da her şeye yetebiliyorum; zaten artık yetemeyeceğim bir hayat akışına da dahil olmuyorum.
Üst üste yaşadığımız üzücü afetler ve bitmek tükenmek bilmeyen negatif haberlerin karamsarlığı karşısında hepimizin psikolojisi bozuldu; maalesef bu da haliyle yeme bozukluğuna ve anksiyeteye dönüştü. Yaza sayılı haftalar kaldığı için eski rutinime geri dönme kararı aldım ve kendimi kampa soktum. Şu an sıfır karbonhidrat, sıfır şeker odaklı beslenmenin yanı sıra haftada dört kez antrenman ve bacak masajı ritüelime geri döndüm. Haftada bir de muhakkak saç bakımı ve yüz maskesi ritüelim var.
Kış ayı doğumlu olsam da kesinlikle yaz kadını olan bir insanım. Güneşle aramda farklı bir ilişki var. Baharın yaklaşmasıyla bu heyecan yeniden gün yüzüne çıkıyor. Nefes alışverişlerimin bile değiştiğini hissediyorum. Doğanın uyanışına bir kez daha tanıklık edeceğim için, o aşık olduğum manolyanın çiçeklerine bakarak yüzümde farklı bir tebessüm oluşacağı için kendimi şimdiden çok mutlu ve heyecanlı hissediyorum. Ayrıca bahar demek benim için kiraz mevsimine az kaldı demek. O yüzden çocuk gibi heyecanlanacağım günler kapıda. Ben planlı programlı yaşayan biri değilim. Genelde planlarım hep spontane gelişiyor. Muhtemelen baharda bir şeyler olacaktır ama nedir, henüz ben de bilmiyorum.
En çok kaş ekimimi kime yaptırdığımı ve günlük bakım ritüellerimi merak ediyorlar.
Modayı yakından takip ediyorum ama kölesi değilim. Kendi stilim doğrultusunda trendleri harmanlayarak gardırobuma dahil ediyorum. Renkli ve cesur giyinmeyi seviyorum, günlük kıyafetlerim casual tarzdan oluşuyor. Baştan sona marka kıyafet giyinmeyi kimliksiz ve kişiliksiz buluyorum ve genelde klasik olacak parçalara yatırım yapıyorum ama stilimin en dikkat çeken unsuru aksesuarlar. Dümdüz parçaları aksesuar ile zenginleştirmeye bayılıyorum.
Mary Kate-Ashley Olsen kardeşlerin tarzlarını çok beğeniyorum. Seyahatlerimde sokağı çok gözlemliyorum. Ne giyinilmiş, nasıl kombinlenmiş, ne gibi dokunuşlar yapılmış, istem dışı hep inceliyorum. Buna mesleki deformasyon da diyebiliriz. Özellikle yapılan kombinler, renk kodları bana çok ilham veriyor. Isabel Marant, Etro, Dior, Khaite en çok sevdiğim markalar arasında.
Bu yaz tasarımlar oldukça iddialı. "Cut-out" elbiseler, "edgy" modeller, funky aksesuarlar ve canlı renkler bu yazın olmazsa olmazlarından. Beyaz atletler hiç olmadığı kadar popüler ve yüksek belli bol paça jeanler yeniden dönüş yapıyor. Gardırobunuzu yenileme planınız varsa bu çerçevede revize etmenizde fayda var.
Beyaz tişört, yüksek belli güzel kesim denim ve sneaker.
Ben pırlanta seven biri değilim. Safiri veya yarı değerli taşları daha elegan buluyorum. Aquamarine, turmaline sevdiğim taşlardan bazıları.
Sanırım kemer tasarlardım. Kemerler benim için stilin büyük bir tamamlayıcısı. Yarı değerli taşlarla harika bir kemer tasarlayıp, yazın pareoların üzerine takıp gündüzden geceye taşınan şıklığın anahtar parçası yapardım.
Ben kasa bekleyen mücevher hiç sevmiyorum. Düğün takıları bana son derece gereksiz gelir; çünkü o geceden sonra hep kasa bekler ya da ayda yılda bir başka bir düğüne giderken takılır. Mücevher benim için günlük hayata adapte edilince güzel. Özellikle bijuteriler ile "mix&match" yapmaya bayılıyorum ve başkasında gördüğümde de son derece havalı buluyorum. Mücevher sevmeyen kadın yoktur diye düşünüyorum ama benim hayranlığım geleneksel mücevherler yerine daha tasarım parçalara karşı. Vintage mücevherlere olan sevgim ise apayrı bir konu. Eskilerin el işçiliğine ve tasarımlarına çok büyük hayranlığım var. En büyük tutkum ise küpeler ve yüzükler.
Kısa bir cevap olacak, hayır yok. Ama benden gelinime kalan mücevher olacak. İleride bu soruyu ona sorarız.
Son derece modern, "mix&match" yapmaya uygun, çok dinamik bir koleksiyon olmuş. Gündüz ayrı gece ayrı stil yaratılabilen tasarımları çok seviyorum. Özellikle renkli taşlardan oluşan tasarımlara bayıldım.
Kalın zincir kolyelere bayıldım. İster uzun, ister kısa, ister araya pırlantalar ekleyerek bambaşka tarzlar yaratabileceğiniz çok modern bir tasarım olmuş. Böyle parçaları çok beğeniyorum. Aksesuar benim oyun alanım olduğu için her şekle uyarlayabileceğim tasarımlar karşısında anında heyecanlanıyorum. Burada daha çok "mix&match" yaparak kullanmayı tercih ettik ama kafamda bu kolye ile yapabileceğim en az beş farklı look var.
Göbek piercing'i ve bel zincirinden hiç hoşlanmıyorum. Bunları asla takmam.
Yüz bakım kremlerim, şampuanlarım, denim pantolonlarım ve şallarım bavulumda her daim yerlerini alırlar. Yazlık bir yere gidiyorsam Raen güneş yağım ve bikinilerim, kışlık bir yere gidiyorsam en sevdiğim kazaklarım ve kışlık botlarım bavulumda her zaman ilk sırada olur.
Daha çok gezip, görüp, deneyimlediğim şeylerden alıyorum ilhamımı. Özellikle eski mimariler, kilise fasatları ve şehirlerin kendine has renkleri bende her seferinde farklı fikirlere dönüşüyor. Gördüğüm küçücük detaylar bazen tasarımsal, bazen mimari, bazen de fikir olarak şekilleniyor. O yüzden kreatif olarak çıkmaza girdiğimi hissetmeye başladığım an hemen kendime yeni bir seyahat rotası belirliyorum.
Cape Town, Marbella, Andalucia ve Güney İtalya en sevdiğim rotalar.