Geçtiğimiz günlerde tasarım dünyasının çok önemli iki ustasını kaybettik; Sir Terence Conran ve Christian Liaigre.
Bu iki öncü bugünün tasarım ve dekorasyon algısını ciddi şekilde oluşturanlar arasındadır. Dünyaya sadece estetik mekanlar ve tasarım objeleri değil aynı zamanda insanlara gusto seviyesi yüksek bir yaşam tarzını sunmuşlardır.
Sir Terence Conran ile Demokratik Tasarım
Bu İngiliz tasarımcı ve girişimcinin Birleşik Krallık’ın zevk ve yaşam biçimini yönlendirdiğini söylesek yeridir. Kendisi henüz öğrenciyken basit bir mobilya stüdyosu ile başlayıp, bildiğimiz Conran Design Company, Habitat ve hatta yemek sektörünün önemli isimlerinden Bibendium gibi birçok markanın yaratıcısıdır. Conran Company‘nin bünyesinde olan markalardan biri olan Habitat, İngiltere’de ilk defa alıcının mobilyayı demonte alıp evde kurmasını gerektiren yenilikçi ‘’Flat Packaging’’ kavramını getirmiştir.
Conran uzun seneler boyunca içinde tasarım, iç mimarlık, perakende, yemek ve yayıncılık bulunan iş dallarını birbirine geçirerek estetik değeri inanılmaz olan bir yaşam biçimi sundu. Design Museum’un yenilenmesi sırasında kendisi ile çalışan Mimar Thomas Headerwick onun için güzel bir ifade kullanır; ‘’ O evlerimiz hakkındaki düşüncelerimizde devrim yarattı.’’
Christian Laigre ile Romantik Fransız Minimalizmi
Fransız iç mimar ve girişimci Liaigre, estetik vizyonunu sadece Fransa’ya armağan etmekle kalmadı, Amerika’daki birçok önemli proje ile çok tanınmış kişilerin gönlünü fethetti.
Kendi oluşturduğu bu minimal tarza kattığı; Brancusi ve Ruhlmann’dan ilham alınan ve ustaca kullanılmış olan formlarında ya da kullandığı Afrika heykellerinden veya Art Deco parçalardan o kadar özel ve kendine has bir stil geliştirdi ki herkesi kendisine hayran bıraktı. Liaigre Fransa’nın önemli otel projelerine imzasını atarken (ikonik Hotel Montemlabert gibi) Fransızlığını Amerika’ya taşıyıp bugünün hala en önemli ikonik mekanlarından bazılarına hayat verdi. Benim için en özeli kesinlikle New York’taki Mercer Oteli’dir. Otelci deha Andre Balazs ile yarattıkları bu dünya özelliğini korumakla beraber, dünya starlarının hala kendilerini özel hissedebildiği ender yerlerdendir.
Conran ve Laigre’den günümüze uyarlanabilir tasarım tavsiyeleri – Yalın ve Cesur Mekanlar Yaratmak:
• Siyah ve beyaz renkleri ustaca kullanmak.
• Açık ve koyu renkli malzemeleri beraber kullanıp tezat oluşturmak.
• Aksesuar seçimlerinde daha rüstik veya etnik parçalara yer vermek.
• En az bir adet eşsiz ‘’Showpiece’’ kullanmak; özel parçalarla mekanı eşsizleştirmek.
• Nötr renklerle cesur renkleri birleştirmek.
• Birbirinden farklı malzemeler ve dokularla canlılık yaratmak. Metal, deri, ahşap gibi malzemeleri beraber kullanmak mekana güç katar.
• Gün ışığını iyi kullanmak ve onu doğru desteklemek; önemli parçalarla ışığı birleştirerek o nesneyi ve bulunduğu yeri çok daha gösterişli ve görünür hale getirmek.
• Kullanılan mobilyaların fonksiyonel olmasına dikkat etmek.
• Pratik ve işlevsel çözümler üretmek.
• Oranlarla oynamak (mekanları duvarlara bölmeden, kullanılan malzeme veya eşyaların yardımıyla oranları doğru kurgulayabilirsiniz, mekanı büyütmek veya esnetmek size kalmış), hepsinin mevcut sihirleri mevcut.
• Seytan ayrıntıda gizlidir; detaylara önem vermek; basit gibi görünen bir koltuğun ayakları bile bir tasarımı ve mekanı vezir ya da rezil edebilir.
• Mekanlarda zanaat ve sanat kullanımı; bu mekanı eşsizleştirir.
Bu iki tasarımcıyı bu denli benzersiz kılan aslında; sadece gözle görünür yerine, sürekli hissedilenin arayışında olmaları. Birçok farklı öğeyi birbirine katarak zamansız mekanları ve bununla gelen yaşam biçimilerini yarattılar.
Bu kurdukları zamansızlık o kadar değerli ki; onlar mekanı ‘Yaşanır, Hissedilir, Duyulur, Koklanır, Tadılır’hale getirip adeta bir deneyim haline getirdiler. Bir yeri bize göre güzel kılan şey, hissettirdiği değilse nedir ki?