Röportaj: Melissa Von FABER-CASTELL
Fotoğraf: Lara SAYILGAN
Styling: Hakan ÖZTÜRK
Saç ve makyaj: Uğur KIRAL
Fotoğraf asistanı: Salih YILMAZ
Styling asistanı: Pınar AKAR
Mekan için Mandarin Oriental, Bodrum’a teşekkür ederiz.
Victoria Swarovski, hiç mübalağasız insanın içini umutla, yaşama sevinciyle dolduran bir genç kız. Henüz 24 yaşında. Swarovski markasının sahiplerinden Paul Swarovski’nin kızı. Yani oldukça varlıklı bir ailenin kızı. Üstelik yıllardır kendi parasını kendi kazanıyor. Avusturya’da ünlü bir pop şarkıcısı. Aynı zamanda Let’s Dance programının sunucusu ve bir tasarımcı. Ve gerçekten o kadar mütevazı, o kadar içten ve enerji dolu bir kız ki... “Merhaba” deyip elini sıktığınız anda sanki en iyi arkadaşınız oluveriyor. Ayrıca çok aşık. Bu durum, gözlerine yansımış durumda. Geçtiğimiz yıl, peri masallarını andıran bir düğünle hayatını Werner Mürz ile birleştirdi. Mandarin Oriental, Bodrum’da gerçekleştirdiğimiz çekim boyunca biricik kocası Werner da yanından bir an olsun ayrılmadı. Victoria’yı daha iyi tanımak için onunla röportajı, Türkiye’deki en yakın arkadaşı Melissa von Faber-Castell gerçekleştirdi.
M.V.F.C: Victoria, hayatta seni en çok ne heyecanlandırıyor?
V.S.: İlgi çekici insanlarla tanışmak; gerçekten dürüst, hayat boyu arkadaşım olacak insanlar ve ailem.
M.V.F.C: Günlük rutinlerin neler?
V.S.: Uyanmak, kahve içmek, haberleri izleyip okumak, spor yapmak ve günün akışında ne varsa onu yapmaya koyulmak. Bu bazen müzik, bazen kıyafet koleksiyonum için yeni bir tasarım hazırlamak, bazen Let’s Dance’in yeni sezonu için çalışmak, bazen de Blume adlı çiçek tasarımı işim için yeni bir tasarım yapmak olabiliyor.
M.V.F.C: Sana en çok ne ilham veriyor?
V.S.: Çok fazla şey bana esin kaynağı oluyor. Ailem, arkadaşlarım, yeni ülkelere seyahat etmek. Örneğin, Türkiye seyahatimde pek çok harika insanla tanıştım. Tüm bu deneyimler bana ilham veriyor.
M.V.F.C: Gününe renk katan lüksler neler?
V.S.: Hayattaki basit şeyler. Kocamla, kız kardeşlerimle ve gerçek arkadaşlarımla zaman geçirmek. Güzel bir kahkaha atmak ve gerçekten kimsem o olmak. Ve en önemlisi sağlıklı olmak.
M.V.F.C: Arkadaşlıklar senin için ne ifade ediyor?
V.S.: Senin de bildiğin gibi Melissa, arkadaşlıklar benim için hayatta çok önemli. Gerçekten az ama öz arkadaş bulmak zor bir şey. Aynı değerleri paylaşmak ve aynı ilkelere sahip olmak çok kıymetli. Dostlarım için her şeyi yaparım. Aynı şekilde onlar da bana, benim onlara davrandığım gibi davrandığı müddetçe.
M.V.F.C: Stilini nasıl tanımlıyorsun?
V.S.: Çok renkli bir tarzım var. Turuncu, mavi, pembe, turkuaz gibi parlak renkleri giymeyi seviyorum. İngilizce’de, ‘casual’ ve ‘glamorous’ olarak adlandırılan iki stili birleştirip kendimce ona ‘casuglam’ diyorum. Yani ne çok günlük, ne de çok ihtişamlı. İkisinin ortası...
M.V.F.C: Sen her zaman iyi görünüyorsun. Daima feminen ve güzel. Okazyon ne olursa olsun, sen elegansın. Verebileceğin en iyi stil tavsiyesi nedir?
V.S.: Karl Lagerfeld’in “Asla çizgili giyinme, bu dezavantajlı bir görünüme neden olur” sözüne inanıyorum. Jean ve tişört giyiniyorsam mutlaka gösterişli takılar takarım. Bu daha gösterişli bir görünüm sağlar. Bir de liploss sürmeden evden dışarı çıkmam.
M.V.F.C: Türkiye’de en çok neyi seviyorsun?
V.S.: En çok seni Melissa! Hahaha! İnsanları çok seviyorum. Herkes çok kibar ve tatlı. Burada kendimi daima evimde gibi hissediyorum. Bence yemeklerden bahsetmeyelim; çünkü bu başlı başına bir yazı dizisi olur. Sadece şunu söyleyebilirim; köfte ve yoğurt gerçekten çok iyi!
RÖPORTAJIN TAMAMI BU HAFTA ALEM'DE.