Yavaş yavaş bir senenin daha sonuna geliyoruz. Geriye dönüp durum değerlendirmesi yaptığımda kızgın tabiat anadan bolca tokat yiyip, evlerimize cezaya gönderildiğimiz, bir afetten diğerine sürüklendiğimiz bir sene görüyorum. İnsanoğlu olarak Polyannacılığı bir kenara bırakıp işleri yoluna koymanın ve dünyanın bitmek üzere olan pilini şarj etmenin çaresini düşünmeye başlamalıyız.
Benim gibi düşünenler de var ki bu bir trend olarak 2020’ye damgasını vurdu. Bu sene ve önümüzdeki senelerde dönüp dolaşıp eklemeler ve çıkarmalar yaparak son haline getireceğimiz bir yemek tarifi gibi düşünün bu trendi. Sürdürülebilirlik ve yanında bolca farkındalık…
Sürdürülebilirlik kısaca, doğanın ve gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerini göz ardı etmeden bugünün ihtiyaçlarının karşılanabilmesi. İklim değişikliğinin sert etkileriyle yüzleşmeye başladığımız bu günlerde sürdürülebilir girişimler giderek daha da önem kazanmaya başladı.
Her trendi benimseyip uygulamak zorunda değilsiniz tabii ancak, günlük yaşamınızı da etkilediği için gözden kaçırmanızın imkansız olduğu durumlar olacak. Örneğin tüketicilerin yani sizin ve benim günlük yaşamımızda plastik tüketimini azaltmamız ve tek kullanımlık plastik ürünlere, tasarımlara hayır demeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Tüketicilerin baskıları nedeniyle inovasyona yatırım yapmak, sürdürülebilirlik gönüllüsü markaların ilk adımı olmak zorunda. Z Kuşağı ve ‘Millenial’ların çevresel sorunlarla ve sürdürülebilirlikle ilgilendiğini bilerek, markalar çevre dostu temaları ürünlerine entegre etmeye başladılar. Büyük markaların 'sürdürülebilir' politikaları ve satın aldığınızda tabiat ananın size teşekkür edeceği tasarımlardan birkaç örnek.
Sürdürülebilirlik, 2020 İlkbahar/Yaz defilelerinin ana temasıydı. Dior, Miu Miu, Louis Vuitton, Alexander McQueen, Marni, Missoni gibi markaların çevreci politikaları ve çevreye odaklanan koleksiyonları dikkat çekti. Gucci, Burberry ve daha birçok lüks ve hızlı moda markası, Birleşmiş Milletler’in ‘Sürdürülebilir Kalkınma ve Bilime Dayalı Hedefler’in temel alındığı anlaşmayı imzaladı.
Bir diğer önemli adım ise Sıfır Atık. Atık üretimini en aza indirmeye, geri dönüştürmeye ve yeniden kullanmaya dayanan, uzun vadede yeniden kullanılmak üzere tasarlanmış ürünlerin kullanımını teşvik etmeliyiz. Örneğin mantardan yapılmış sandalye ve tabureler…
Atık ve geri dönüşümlü malzemelerin yeniden yorumlanarak tasarlanması; çevre kirliliğini ele alan, ekolojik gündeme sahip ürünler ve hatta sanat eserleri olarak ortaya çıkmaya devam ediyor. Örneğin okyanusların kirliliğini gözler önüne seren bu parça gibi.
Tüketicilerin bireysel satın alma seçimlerinin neden olduğu olumsuzluklar konusunda bilinçlenmeler, markaları sürdürülebilir ambalaj konusunda da harekete geçirdi. Kozmetik ve fast food markaları sıfır atık politikasıyla ambalajlarını yeniden gözden geçirmeye başladı.
Geri dönüşümle ilgili en çok etkilendiğim doğal olarak da aklımda kalan Bali seyahatimde gittiğim bir beach kulübün (Potatohead Beach Club) plajında unutulan ve kaybolan terlikler ile yaptıkları enstalasyon; kulübün girişinde heykelsi yapısıyla gelenleri karşılarken, içinde bulundukları doğal ortama ne kadar saygı duyduklarının göstergesiydi.