1967, Kopenhag doğumlu Olafur Eliasson, izleyicinin deneyimini geliştirmek için ışık, su ve hava sıcaklığı gibi temel malzemeleri kullanan, heykel ve büyük ölçekli enstalasyonlarıyla tanınan İzlanda-Danimarkalı bir sanatçı.
Olafur Eliasson'ın sanatla tanışması, kendisi gibi sanatçı babası sayesinde oluyor. Eliasson, henüz 15 yaşındayken Danimarka'daki küçük bir alternatif galeride manzara çizimleri ve guaj resimler sergileyerek ilk kişisel sergisini açtı. Ancak Eliasson'a göre onun ilk sanat eserleri, 1980'lerin ortalarında yaptığı 'break-dance'. İki okul arkadaşıyla kendilerine 'Harlem Gun Crew' adını veren bir grup kurdu ve dört yıl boyunca kulüplerde ve dans salonlarında performans sergilediler, sonunda İskandinav şampiyonluğunu kazandılar.
Eliasson, 1989'dan 1995'e kadar Danimarka Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. 1990 yılında, Danimarka Kraliyet Akademisi tarafından seyahat bütçesi ile ödüllendirildiğinde, New York'a gitti ve burada Williamsburg'da sanatçı Christian Eckart için stüdyo asistanı olarak çalışmaya başladı.
Olafur Eliasson, sanatında Bruce Nauman, James Turel ve Robert Irwin gibi isimlerden ilham alıyor.
Olafur Eliasson, sanat okulundan mezun olduktan sonra Berlin'e taşındı. Burada açtığı stüdyo, bugün hala sanatının ana üretim merkezi. 1996 yılında Eliasson, bir mimar ve geometri uzmanı olan ve aynı zamanda Buckminster Fuller'ın eski bir arkadaşı olan Einar Thorsteinn ile çalışmaya başladı. Thorsteinn'in geometri ve uzay bilgisi, Eliasson'ın sanatsal üretimine büyük etki etmeye başladı. Sanatçının geometriyi temel aldığı eserlerini bugün bile görebiliyoruz, özellikle de büyük ölçekli işlerinde.
Eliasson, projelerinde, aralarında mimarlar Thorsteinn ve Sebastian Behmann, yazar Svend Age Madsen, peyzaj mimarı Gunhter Vogt, mimarlık teorisyeni Cedric Price gibi çeşitli alanlardaki uzmanlarla iş birliği yapmaya özen gösteriyor.
Olafur Eliasson, ağırlıklı olarak heykel ve enstalasyon üzerine çalışsa da deney yapmayı seven yapısı nedeniyle, sanat hayatı boyunca pek çok medyum ve konuda işler üretti ve üretmeye devam etmekte.
Olafur Eliasson, düzenli aralıklarla, tümü İzlanda'da çekilmiş renkli fotoğraflardan oluşan bir seri sunuyor. Serideki her grup fotoğraf spesifik bir konuya odaklanıyor: volkanlar, kaplıcalar ve vahşi doğada izole edilmiş kulübeler. İlk serisinde İzlanda'nın tüm köprülerini çekmeye çalıştı. 1996'dan sonraki bir dizi ise Vatnajökull'un altındaki volkanik bir patlamanın ardından belgelendi. Genellikle bu fotoğraflar havadan, geleneksel olarak haritacılar tarafından kullanılan küçük bir kiralık uçakta çekiliyor. Bu seri halindeki fotoğraflar, Alman fotoğrafçılar Bernd ve Hilla Becher'in tekrar eden görüntülerini hatırlatıyor.
1998'de Eliasson, sıhhi tesisat sistemlerindeki sızıntıları izlemek için kullanılan, kolayca bulunabilen, toksik olmayan bir toz olan uranin'in, tüm nehirleri hastalıklı bir floresan yeşile boyayabildiğini keşfetti. Olafur, 1998 Berlin Bienali sırasında Spree Nehri'nde Müze Adası yakınlarındaki bir köprüden bir avuç toz saçarak bir test yaptı. Çevre açısından güvenli bu boyayı Moss, Norveç (1998), Bremen (1998), Los Angeles (1999), Stockholm (2000) ve Tokyo'daki (2001) nehirlere önceden uyarıda bulunmaksızın dökmeye başladı. Stockholm yayalarını şehrin suyunun kirli olduğu konusunda endişelendiren "Green River" ile uluslararası üne kavuştu. Sanatçıyı, sanat hayatı boyunca bu tarz çevre bilinçliliği üzerine çalıştığı eserler üretirken görmeye devam ediyoruz.
"The Weather Project", 2003 yılında Londra'daki Tate Modern'e yerleştirildi. Enstalasyon, galerinin Turbine Hall'unun açık alanını doldurdu. Eliasson, bir şeker ve su karışımıyla havada ince bir sis oluşturmak için nemlendiriciler ve sarı ışık yayan yüzlerce tek renkli lambadan oluşan yarım daire biçimli bir disk kullandı. Salonun tavanı, ziyaretçilerin kendilerini güneşi simgeleyen turuncu bir ışık kütlesine karşı küçük, siyah gölgeler olarak görebilecekleri devasa bir aynayla kaplandı. Altı ay boyunca açık kalan "The Weather Project" oldukça başarılı oldu. Birçok eleştirmence "The Weather Project", Olafur Eliasson'ı "yüzyılın en önemli sanatçılarından biri" haline getirdi.
Olafur Eliasson, The Public Art Fund tarafından New York Limanı'nda, yüksekliği 27.5 ile 36.5 metre arasında değişen "The New York City Waterfalls (New York Şehri Şelaleleri)" adı verilen dört tane, insan yapımı şelale yaratmak için görevlendirildi. Enstalasyon, 26 Haziran-13 Ekim 2008 tarihleri arasında gerçekleşti. 15,5 milyon dolar ile Christo ve Jeanne-Claude'un Central Park'taki "The Gates" yerleştirmesinden bu yana en pahalı kamusal sanat projesi unvanını aldı.
Olafur Eliasson, 2009'da başlayan ve devam eden "Colour Experiment Paintings" serisinde görünür ışık spektrumunun her bir nanometresi için boyayı tam renkte karıştırmak amacıyla pigmentleri, boya üretimini ve renk uygulamasını analiz etmeye başladı. Bu çalışma, çeşitli spektrumlarda oluşturulan renk çarklarına sahipti. Ayrıca bu süreçte Caspar David Friedrich'in çalışmalarını da araştırdı. 2014'te Eliasson, J.M.W. Turner'ın ışık ve renk kullanımını izole eden ve kaydeden "Turner Colour Experiments"ı yaratmak için Turner'ın yedi resmini analiz etti.
"Contact" enstalasyonu, 17 Aralık 2014'ten 23 Şubat 2015'e kadar Fondation Louis Vuitton, Paris'te sergilendi. Eser, izleyicinin içinde yolculuğa çıktığı bir dizi olay şeklinde tasarlandı. Geçitler ve geniş yerleştirmeler arasında ilerleyen ziyaretçiler; karanlık, ışık, geometri ve yansımalardan oluşan bir koreografinin parçası oldu. Yol boyunca optik cihazlar, modeller ve bir göktaşı, Eliasson'ın algı mekanizmaları ve uzayın inşası üzerine devam eden araştırmalarını yansıttı.
Olafur Eliasson'ın hem birey hem de bir sanatçı olarak doğayla ve küresel iklim değişikliğiyle yakından ilgilendiği biliniyor. Pek çok eserinde bu konuya göndermeler yapıyor; doğayı gözlemleyerek bu objektif gözlemlerini yansıtmayı veya iklim değişikliğine dikkat çeken provokatif eserler üretmeyi seviyor.
Eliasson'ın "Ice Watch Series"inde bedensel tepki ve sanat arasındaki ilişki ve iklim değişikliği farkındalığının artırılması araştırılıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde (2014'te Kopenhag, 2015'te Paris ve 2018'de Londra) devasa buz bloklarının yerleştirilmesiyle Eliasson, büyük "iklim değişikliği" konferanslarına ve raporlarına dikkat çekiyor. 2014'te başlayan projesiyle, Grönland'daki Nuup Kangerlua fiyordundan Kopenhag sokaklarına 12 buz bloğu taşıdı. Buz blokları bir daire şeklinde yerleştirildi. Her bir buz bloğunun ağırlığı 1.5 ile 5 ton arasındaydı. Kasım 2015'te Eliasson, jeolog Minik Rosing ile birlikte bir kez daha Grönland'dan Paris'teki Place du Panthéon'a 12 devasa buz bloğu taşıdı. Enstalasyon, Paris'te düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı ile aynı zamanda ayarlandı. Aynı enstalasyon, 2018'de Eliasson, Londra'daki iki konum arasında toplam 30 buz bloğunu sıraladığında bir kez daha tekrarlandı: Tate Modern müzesinin kıyısında 24 blok ve Bloomberg merkezinden 6 blok şeklinde yerleştirildi.
2014 yılında Eliasson ve uzun süredir birlikte çalıştığı Alman mimar Sebastian Behmann, mimarlık ve sanat ofisi Studio Other Spaces'i kurdu. "Mekansal araştırma laboratuvarı" olarak kurulan bu stüdyoda mimarlar, mühendisler, ustalar ve asistanlardan oluşan bir ekip istihdam ediliyor. Bu ekip, enstalasyon ve heykeller gibi sanat eserlerinin yanı sıra büyük ölçekli projeler ve komisyonlar tasarlayarak inşa ediyor.
Olafur Eliasson, profesyonel olarak ilk kişisel sergisini 1993'te Nicolaus Schafhausen ile Köln'de gerçekleştirdi. Eliasson, ABD'deki ilk sergisini 1996'da Tanya Bonakdar Galerisi'nde yaptı. San Francisco Modern Sanat Müzesi (SFMOMA), Eliasson'ın eserlerini bir araya getiren ABD'deki ilk büyük sergi "Your Time: Olafur Eliasson"ı Eylül 2007'den Şubat 2008'e kadar düzenledi. Küratörlüğünü o dönem Şikago Çağdaş Sanat Müzesi Müdürü olan Madeleine Grynsztejn'in üstlendiği, sanatçıyla yakın iş birliği içinde yapılan restrospektif, sanatçının 1993 ve 2007 yılları arasındaki kariyerini kapsıyordu. Sergi, mekana özgü enstalasyonlar, büyük ölçekli sürükleyici ortamlar, bağımsız heykel, fotoğraf ve birbirine bağlı oda ve koridorlardaki ardışık olarak görülen özel sipariş eserleri içeriyordu. San Francisco'daki ilk çıkışının ardından sergi, Museum of Modern Art ve P.S.1. Contemporary Art Center gibi yerlerde ulusal bir tura başladı.
Olafur Eliasson, ayrıca Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya ve daha pek çok ülkede kişisel sergiler düzenledi ve düzenlemeye devam ediyor. Bununla birlikte uluslararası bienal ve fuarlarda Danimarka'yı temsil etmeye devam ederek pek çok pavyon ve enstalasyon tasarladı. Bu bienaller arasında 1997 yılında gerçekleşen Sao Paulo Bienali ve 5. Uluslararası İstanbul Bienali, ilk dahil olduğu 1999 yılından itibaren uzun seneler boyunca katıldığı Venedik Bienali ve 1999 yılında gerçekleşen Carnegie International bulunuyor.
Olafur Eliasson, 1999 yılında Venedik Bienali'ndeki "The Spiral Pavillion" projesi için Benesse Ödülü'ne layık görüldü. Bu başarısının ardından 2001, 2005, 2017 ve 2021 yıllarında Venedik Bienali için pavyon tasarlamaya devam etti. Eliasson, 2003 yılında ise 50. Venedik Bienali'nde Danimarka'yı temsil etti.
Thyssen-Bornemisza Art Contemporary tarafından İngiliz mimar David Adjaye ile iş birliği içinde Venedik Bienali için sipariş edilen "Your Black Horizon" enstalasyonu, 1 Ağustos - 31 Ekim 2005 tarihleri arasında İtalya'nın Venedik yakınlarındaki lagünde San Lazzaro adasında gösterildi. Sergiyi barındırmak için bir manastır arazisine, tek bir aydınlatma kaynağına sahip siyaha boyanmış kare bir odadan oluşan geçici bir pavyon inşa edildi. Odanın dört duvarına da izleyicilerin göz hizasında yerleştirilmiş ince, sürekli bir ışık hattı, yukarı ve aşağı arasında yatay bir bölünme görevi görüyordu. Bu pavyon, Haziran 2007'den Ekim 2008'e kadar, Hırvatistan'ın Dubrovnik kenti yakınlarındaki Lopud adasında yeniden gösterildi.
"Olafur Eliasson: Senin beklenmedik karşılaşman" başlıklı sergi, tüm dünyada gerçekleştirdiği proje ve yapıtlarıyla büyük ilgi gören sanatçı Olafur Eliasson'un 30 yıllık kariyerinden kapsamlı bir seçkiyi bir araya getiriyor. Sanatçının Türkiye'deki bu ilk sergisinde, yeni üretimler de dahil olmak üzere 40'a yakın yapıt yer alıyor. Eliasson'un 30 yıllık sanatsal pratiği boyunca odaklandığı su, ışık, renk, algı, hareket, geometri ve çevre gibi konulara odaklanan serginin küratörlüğünü, müzenin küratöryel ekibinden Öykü Özsoy Sağnak, Nilay Dursun ve Ümit Mesci üstleniyor. İsmini sergideki eserlerden birinden alan "Senin beklenmedik karşılaşman" sergisi, 7 Haziran 2024 – 9 Şubat 2025 tarihleri arasında İstanbul Modern'de ziyaret edilebilir.