İstanbullu ailelerin İstanbul'da doğmuş büyümüş biri olarak, kültür ve sanat eğitimiyle geçen mutlu bir çocukluk, ardından kültür ve sanat ile iç içe, sevdiğim işleri yapabilme şansına sahip olduğum yıllar geçirdim. Bunlardan bazıları, koreograflıktan dergi genel yayın yönetmenliği, TV programcılığı, 2002 yılında ise Borusan Holding adına Türkiye'nin ilk marka elçiliği... Son dönemdeyse önce kızım ve sonra torunlarım ve dostlarımla taçlanan, Sanatla Randevu aracılığıyla kültür, sanat ve seyahatle geçen yıllar...
Sporun ve zinde bir bedene sahip olmanın önemini annemden, sağlıklı beslenmeyi, sanata ve kültüre bağımlılığı doktor babamdan aldığımı söyleyebilirim. Babam bir doktor olarak farmakolog gibi çalışır, şifa dağıtan karışımlar hazırlardı. Onun insanlığa şifa dağıtmasını hayranlıkla izlerdim. Annem ise yetenekli ve dokunduğunu güzelleştiren bir kadındı.
Yeryüzünde en önemli özelliklerden birinin görgü olduğuna inanmışımdır hep. Ve görgünün aileden geldiğini ve sonradan edinilmediğini biliyoruz. Sevgi, saygı, kendinden önce başkasının hakkını göz etmek gerektiğini -ki bu bugün çok da doğru gelmeyebilir- hep aileden alıp aileye aktarmaya gayret ettim. Öte yandan Atatürk'ten madalya almış bir annenin kızı ve Kurtuluş Savaşı'nda madalya almış dedelerin bir torunu olarak onun açtığı yoldan yürümenin ilkelerini ailemden öğrendim ve ben de kızıma ve torunlarıma aktarmaya çalıştım, çalışmaktayım.
Uzun yıllar TV program sunuculuğu yaptım. Aynı zamanda kendim hazırlayıp sunduğum program aslında bir dergiden farksızdı. Derken global dergilerin Türkiye edisyonlarının ilk yayın yönetmeni oldum.
Çok teşekkür ederim. İnsan çok yönlü doğuyor, diye düşünüyorum. Ancak bu özellik üzerine gidilmeli ve geliştirilmeli. İşte o zaman anlam kazanıyor.
Marka elçisi olarak Borusan Holding'i yıllarca yurt içinde ve yurt dışında temsil ettim. Marka elçiliği markanın önüne geçmeden, arkasında kalmadan, markayla aynı noktada durarak, onu temsil etmek ve doğru insanlarla, iş ve projelerle markayı bir araya getirmek olarak özetlenebilir. Ben de yıllarca Borusan Holding'de, Türkiye'nin ilk marka elçisi olarak görev yaptım; birlikte çok güzel kültür-sanat projelerine imza attık.
Evet, çocukluğumdan beri böyleydi. Çocukken "Ne olmak istersin?" diye sorduklarında arkeolog ya da gazeteci olmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum. Ne arkeoloji bitirdim, ne de gazetecilik... Ancak ne mutlu ki ikisini de yapabildim ve yapabilmek için öğrenme aşkım hiç bitmedi...
Tam olarak öyle. 2015'te tanıştığım, Sacred Seven tur şirketinin kurucu ortağı, turizmci arkadaşım Ayşe Kaynarcalı ile seyahat ederken arkeoloji ve sanata olan ilgimi görmesiyle beraber, ilgi duyan herkesle birlikte müzeleri, bienalleri, arkeolojik sit alanlarını görüp gezebileceğimiz bir platform kurmaya karar verdik. 2017'de kurucu ortakları olarak Sanatla Randevu'yu kurduk ve kültür-sanat-seyahat üçgeninde hem Türkiye'de hem de yurt dışında birçok güzel işe imza attık, atmaktayız.
Çok haklısın Gözde'ciğim... Neticede birlikte de çok yeri gezdik ve gördük, daha keşfedeceğimiz o kadar çok yer var ki... Bu konudaki desteklerin benim için her zaman çok önemli oldu, olmaya da devam ediyor. Sana bu açıdan müteşekkirim. Sanatseverliğin ve desteğin çok kıymetli. Gerçekten de sanat ve seyahat öyle iki şey ki, insan içine daldıkça daha da derin bir aşkla bağlanıyor. Her defasında arkeolojik alanları, müzeleri ve çeşitli coğrafyaları aşkla gezer hale geliyoruz.
İstanbul Üniversitesi'ne bağlı Devlet Konservatuarı Bale Bölümü mezunuyum. Aynı zamanda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim ve sanat tarihi eğitimi aldım. Balerinlikten dolayı podyumda yürüdüm, dans ettim. Sonra koreograf olarak görev aldım. Türk moda sektöründe uzun yıllar yaptığımız defilelerden sonra televizyon, dergi ve marka elçiliğine yol aldım. Tabii her attığım adımda konservatuar eğitimlerimin bana büyük katkısı oldu.
Çok kıymetliydi, çünkü o dönem İstasyon Sanat Evi'nde dersler verdim. Bu özel akademi, değerli ressamlarımızın ve mimarlarımızın resim ve mimari dersler verdiği; tasarım derslerini o dönem Paris'ten yeni dönen, ESMOD mezunu Aslı Tunca'nın verdiği şahane bir eğitim kurumuydu. Orada Kostüm Tarihi dersleri verme şansım oldu. Harika bir dönemdi.
Dünyanın en büyük tarihi mirasına sahip, en zengin ülkelerinden biriyiz. Adeta tüm ülkenin UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde olması gerekir, kanaatindeyim. Bugün tekrar düzenlense bana göre, dünyanın yedi harikası da Türkiye'de olurdu. Büyük ve muazzam değerli bir mirasa sahibiz. Bu mirasın, arkeolojinin ve kültür varlıklarımızın korunması ve gençlere aşılanıp, aktarılması, bu bilincin yaratılması, tanıtılması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Doğru yönetilecek olsa Türkiye dünyanın en önemli açık hava müzesi olabilir.
Giyim tarzının kişinin kişiliğini ve duruşunu yansıtan bir detay olduğunu düşünürüm, sizin imzanızı taşıyan bir koleksiyon görmek beni çok etkiledi. Maksu ile iş birliğinizin hikayesini paylaşır mısınız?
Maksu ile geçtiğimiz yıl tanıştım. Madrid'deki mağazalarını ziyaret etmiş, sade ve şık koleksiyonlarını oldukça başarılı bulmuştum. Maksu aslında dünya devlerine tasarım ve üretim yapan büyük bir ailenin, kendi markası. Mehmet ve Makbule Aksu'nun yönetiminde Türk tekstil ihracatının önemli bir oyuncusu olarak hayatına devam eden firma dünya devlerine sunduğu üretimdeki tecrübesini, kendi DNA'sını oluşturarak marka haline getirdiği ve 2018 yılından beri faaliyet gösteren Maksu'daki, modanın trendlerin ötesinde bir sanat olduğuna ve kalıcı olan stilin duyulara zevk verdiğine olan inançları beni çok etkiledi. Ne mutlu ki, gün geldi, birlikte bir koleksiyona imza atma imkanı doğdu. Ben tasarımcı değilim; Maksu tasarım ekibine, tarzımı yansıtabileceğim yol gösterimlerde bulundum, dolabımdan örnekler gösterdim, giydiklerim ve giymek istediklerimden yola çıktık. Onlar da başta tasarımcımız Hazel Köylü olmak üzere beni çok iyi anlayıp koleksiyona hayat verdiler. Birlikte, defalarca gidip geldiğimiz Bursa'daki fabrika ve tasarım ofisindeki uzun çalışmalarımız sonucu, 2022-2023 Sonbahar/ Kış koleksiyonumuzu tamamladık ve sizlere sunduk.
44 parçadan oluşan, ilk etapta kapsül bir koleksiyon olarak düşündüğünüz ama eminim ki sizin sınırsız yaratıcı bakış açınız ve disiplininizle büyüyen bir koleksiyonla karşı karşıyayız. Bize koleksiyonun detaylarını anlatır mısınız?
Çok teşekkür ederim. Koleksiyon evet kapsül olarak düşünülmüştü; ancak tasarım ekibi, Maksu ailem ve biz o kadar heyecanlandık, öyle güzel bir sinerji ile çalıştık ki, eklemek istediğimiz birçok şeye yer verdik ve böylece 44 parçadan oluşan hatrısayılır bir koleksiyon çıktı ortaya. Koleksiyonun çıkış noktası, 'seyahat eden sanatsever kadının hayatını kolaylaştıracak bir gardırop' olmasıydı. Nitekim, gündüz giyilecek rahat kargo pantolonlardan saten eteklere, blazer ceketlerden detaylı bluzlara kadar birçok parça yer alıyor koleksiyonda. Koleksiyonun en büyük özelliği ise benim de aslında kendi hayatımda tercih ettiğim şekilde, gündüzleri sneaker'larla rahatlıkla kullanılabilir parçaların; gece ise çizmeler veya topuklu ayakkabılarla birden çok daha göz alıcı hale gelmesi.
Mekan için Orientbank Hotel, Autograph Collection Hotels'e teşekkür ederiz.