Öner Kocabeyoğlu ile Koleksiyoner-Sanatçı İlişkisi Üzerine

Sanatla soluk alan koleksiyoner Öner Kocabeyoğlu ile fark yaratan üretimlere imza atan sanatçılar Seçkin Pirim, Ardan Özmenoğlu ve Günnur Özsoy'la bir araya geldik. Koleksiyoner-sanatçı ilişkisini masaya yatırdığımız sanat dolu bir sohbet gerçekleştirdik.

ABONE OL
8 Şubat 2022 Salı 11:52 | Son Güncellenme:
41 dakika okunma süresi
Öner Kocabeyoğlu ile Koleksiyoner-Sanatçı İlişkisi Üzerine

Nişantaşı'nda tarihi Ralli Apartmanı'nda Öner Kocabeyoğlu'nun koleksiyonunun yer aldığı Papko Art Collection'dayız. Yıllar önce Fahrelnissa Zeid'in ilk kişisel sergisini gerçekleştirdiği bu apartman şimdilerde Öner Kocabeyoğlu'nun koleksiyonuna ve sanat sohbetlerine ev sahipliği yapıyor. Kocabeyoğlu'nun koleksiyonerlik serüvenine ortak olurken, seçkisinde yer alan sanatçılar Seçkin Pirim, Ardan Özmenoğlu ve Günnur Özsoy'la yıllar içinde dostluğa dönüşen ilişkisine şahit oluyoruz.

Şakir Gökçebağ, "İsimsiz", 2015

Fırça yerleştirme

Bir koleksiyoner olarak kendinizi "Sanat hamisi" olarak tanımlıyorsunuz. Bu açıdan sanat sizin için ne ifade ediyor?

Sanat hamisi olabilmek için önce koleksiyoner olduğunuzu anlamak lazım. Koleksiyoner olduğumu bundan yaklaşık 10 yıl önce Santral İstanbul'da gerçekleşen sergiden sonra anladım. O sergi, yeni koleksiyoner olmaya başlıyorum diyebildiğim andır. Ama hala koleksiyoner olduğumu söylemiyorum. Ben kendimi biriktirici olarak tanımlıyorum. Bir sürü şey biriktiriyorum. Onlardan biri de sanat. Biriktirme konusunda en çok sanattan zevk alıyorum. Çünkü üretenler canlı, birçoğu hayatta. Sanat bence bir yaşam biçimi. Sanatla beraber yaşamak çok farklı bir deneyim. İlk başlarda, sadece beğeniyle duvarlarınızı süslesin diye sanat eseri alıyorsunuz. Sonra mekanla birlikte yaşayan sanat eserleri sizi o kadar içine alıyor ki artık sanatın ve eserin olmadığı yerde barınmak istemiyorsunuz. Benim için de sanat artık bir yaşam biçimi. Hayatımı ona göre şekillendiriyorum diyebilirim.

Sanatın korunmasında misyon üstlenmenin birçok sorumluluğu olsa gerek. Bu konuda zorluklarla mücadele ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Sanat hamiliği kolay bir şey değil elbette. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede koşullardan dolayı durum daha da zorlaşıyor. Eser biriktirmenin, sanata ve sanatçıya destek olmanın çok güzel yanları var. Fakat bunların hepsinin bir de ekonomik tarafı var. Bütçeniz dahilinde elinizden geldiğince destek olmaya çalışıyorsunuz.

Arik Levy, "Unique Piece, Rockstonelmplosed 216", 2018

Ayna parlaklığında marine grade paslanmaz çelik

Bir koleksiyoner olarak kendinizi "Sanat hamisi" olarak tanımlıyorsunuz. Bu açıdan sanat sizin için ne ifade ediyor?

Sanat hamisi olabilmek için önce koleksiyoner olduğunuzu anlamak lazım. Koleksiyoner olduğumu bundan yaklaşık 10 yıl önce Santral İstanbul'da gerçekleşen sergiden sonra anladım. O sergi, yeni koleksiyoner olmaya başlıyorum diyebildiğim andır. Ama hala koleksiyoner olduğumu söylemiyorum. Ben kendimi biriktirici olarak tanımlıyorum. Bir sürü şey biriktiriyorum. Onlardan biri de sanat. Biriktirme konusunda en çok sanattan zevk alıyorum. Çünkü üretenler canlı, birçoğu hayatta. Sanat bence bir yaşam biçimi. Sanatla beraber yaşamak çok farklı bir deneyim. İlk başlarda, sadece beğeniyle duvarlarınızı süslesin diye sanat eseri alıyorsunuz. Sonra mekanla birlikte yaşayan sanat eserleri sizi o kadar içine alıyor ki artık sanatın ve eserin olmadığı yerde barınmak istemiyorsunuz. Benim için de sanat artık bir yaşam biçimi. Hayatımı ona göre şekillendiriyorum diyebilirim.

Sanatın korunmasında misyon üstlenmenin birçok sorumluluğu olsa gerek. Bu konuda zorluklarla mücadele ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Sanat hamiliği kolay bir şey değil elbette. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede koşullardan dolayı durum daha da zorlaşıyor. Eser biriktirmenin, sanata ve sanatçıya destek olmanın çok güzel yanları var. Fakat bunların hepsinin bir de ekonomik tarafı var. Bütçeniz dahilinde elinizden geldiğince destek olmaya çalışıyorsunuz.

Koleksiyonerlik serüveniniz Selim Turan'ın kırmızı renkli tablosunu satın almanızla başlamış. Sizinle o tabloyu satın aldığınız güne gidelim. O gün hissettiğiniz duygular nelerdi? Bir koleksiyoner olarak bugünlere geleceğinizi tahmin ediyor muydunuz?

O tabloyu alana kadar hiç müzayedeye gitmemiştim. Müzayedede bir arkadaşımın tavsiyesiyle ve beğenimle Selim Turan'ın o tablosunu aldım. O gün bir koleksiyoner bilincinde olmadığım için o tablo herhangi bir duygu yaratmadı.

Alican Leblebici, "Bir Paşanın Portresi", 2020

Tuval üzerine yağlıboya

Selim Turan'ın tablosunu satın aldıktan sonra koleksiyoner çizginiz nasıl oluşmaya başladı? Sizi yönlendiren sanat danışmanları oldu mu? Yoksa koleksiyonunuzu kendi zevkinize göre mi şekillendirdiniz?

İlk başta tabii ki nasıl ve neye ilgi duyacağımı, ne yapacağımı pek bilmiyordum. Bir koleksiyoner olacağım bile belli değildi. Bir arkadaşımın sanatla beraber yaşayışı beni o dönem çok etkiledi diyebilirim. Ama hiçbir zaman bugünleri düşünmedim. O günden bugünlere bir sürü insanla tanıştım. O insanlarla tartışarak, konuşarak, onlara danışarak bugünkü koleksiyoner çizgimi yakaladım. İlk başta Paris Ekolü sanatçılarından Selim Turan'ın eserini aldım. Sonrasında Hakkı Anlı'nın eserlerini koleksiyonuma kattım. Hatta Hakkı Anlı için bir kitap da hazırladım. Sonrasında koleksiyonum günden güne büyüdü. Diğer sanatçıları tanıdım. Özellikle ilgi duyduğum Paris Ekolü sanatçılarının eserleri koleksiyonumda büyük bir yer kapladı. Bu sanatçıların hepsinden küçük birer retrospektif yapma telaşında olmadım. Ama koleksiyon kendiliğinden büyüdü ve küçük bir retrospektif oldu.

Paris Ekolü'nün sanat anlayışında ilginizi çeken yönü neydi?

O yılların Paris'inde onlarla vakit geçirmeyi, o dönemi yakalamayı çok isterdim. Hep söylerim bunu, Türk resmi ilk kez çağdaşlarıyla aynı eserleri üretmeye o dönemde başlamış ve onları yakalamış. Hatta bazı sanatçılar çağdaşlarını geçmiş. Örneğin, Nejad Devrim o dönem Serge Poliakoff gibi sanatçılara eşdeğer eserler üretmiş. O dönem Fransız hükümeti çağrı yollayarak onlara yer açıyor. Sanatçılar hem atölyeye hem barınacak yere sahip olarak hayatlarını idame ettiriyor ve Paris gibi şehirde eser üretiyorlar. Buradan Fransa'ya giden sanatçılar birlikte yaşıyor ve üretiyorlar. Sanat, yaşamlarının her alanına nüfuz etmiş durumda. Bu dönemin dünya sanat tarihi açısından da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama Türk sanat tarihi açısından Paris Ekolü dönüm noktası.

Bu dönemin sanatçılarıyla kendinizi özdeştirdiğiniz noktalar oluyor mu?

10 yıl önce Santral İstanbul'daki sergi fikri ortaya çıktığında Ferit Edgü'yü tanıdım. Edgü hem entelektüel bir yazar hem de ressam. Onun da yer aldığı Paris Ekolü'nü ondan dinledim. Ara Güler'le de o dönemin Paris'ini ve sanatçıların ilişkilerini çok konuştuk. O büyülü atmosferin içinde onlarla olmak çok isterdim.

Botero, 2006

Tuval üzerine yağlıboya

Koleksiyonunuzda dikkat ettiğim bir diğer husus ise soyut resimlerin çokluğu. Soyut resimde ilginizi çeken detaylar neler?

Ben daha önceki sohbetlerimde şöyle demiştim: "Anlayamadığım resimleri seviyorum." Bu cümlem pek anlaşılmadı. Hala daha anlaşılmıyor. Soyut resimlere bakarak düşünmeyi seviyorum. Hiçbir zaman klasik resme ilgi duymadım. Klasik resim fotoğrafın, kartpostalın olmadığı zamanlarda gelişmiş. O dönemin ressamları manzaraları, gemileri, savaşları, insanları tasvir etmişler. Bu dönem o eserlerin somut üretimler olduğunu görüyoruz. Ben aldığım eserlerle sanata anlam yüklemeyi sevdim. O yüzden soyut resim beni hep içine çekti. Örneğin, ofisimde Mübin Orhon asılı, her baktığımda derin düşüncelere dalıyorum.

Bugün koleksiyonunuzda çağdaş ve modern birçok eser var. Bu eserlerin koleksiyonunuzda birleşim kümesini oluşturan ana unsurlar neler?

Ben eserleri konuşturmayı çok seviyorum. Bazen genç çağdaşla, modern eseri kimi zaman zıt dönemlerin yapıtlarını karşılıklı asabiliyorum. Bu yorumumun doğru olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde eserler arasında bir diyalog oluşuyor. Santral İstanbul sergisinden sonra kendime bir yol haritası çizdim. Çünkü koleksiyonun gelişmesi ve büyümesi lazımdı. Doğum yıllarına göre sanatçıları incelemeye başladım. Bu konuda okumalar yaptım. Birçok insanla sohbet ettim. Pek çok insana danıştım. Sonucunda ortaya böyle bir koleksiyon çıktı.

Koleksiyonunuzun bir kısmında ise yükselen sanatçıların eserleri yer alıyor. Yükselen sanatçıları hangi kanallar yoluyla keşfediyorsunuz? Yükselen sanatçıların eserlerinin koleksiyonunuzda yer alması için kriterleriniz neler oluyor?

Benim gözüm Paris Ekolü'yle çok gelişti. Ben pentür çok seviyorum. Buradan çağdaş sanata geçince de o gözle eserler aramaya başladım. Örneğin, hiçbir zaman video sanatına ilgi duymadım. Gözüm doğru şekilde eğitildiği için doğru eserler seçtiğimi düşünüyorum.

Deniz Aktaş, "Kırılgan İnşa", 2021

Tuval üzerine mürekkep,

Günnur Özsoy, "Beyaz Serisi", 2019

Polyester

Dünya çapında önemli çağdaş sanatçıların eserleri de koleksiyonunuzun bir parçası. Bu sanatçılarla tanışma imkanınız oldu mu? Çağdaş sanatın dünya çapındaki ivmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birkaç tanesiyle tanışma ve sohbet imkanım oldu. Antony Gormley ile karşılıklı sanata dair konuşmamız oldu. Keza Tony Cragg ile birçok kez sohbet ettim. Peter Halley'ı New York'ta atölyesinde ziyaret ettim. Birkaç defa kendisiyle sohbet ettim. Barselona'da sergisine ve konuşmalarına katıldım. Peter Halley çok sevdiğim bir sanatçıdır. Çağdaş sanat göreceli bir yerde. Biraz bu alanda sürü psikolojisi var. İnsanlar alınan eserlerin arkasından gidiyor. Halbuki daha seçici olunabilir. Amerika'da sanat hamiliği çok önemli. Nasıl oluşmuş bu durum diye bakacak olursak, geçmişte galericilik yapmış birçok kişinin Musevi ya da Ermeni olduğunu görüyoruz. Tabii bunların Amerika'da lobileri de var. Galeri sahipleri kendi lobilerindekilere ne zaman hangi eseri almalarını gerektiğini söylemişler. Dolayısıyla o alınan eserler 20, 30 yıl sonra çok değerlenmiş. Sanat hamileri de hala bugün o galericileri ve sanatçıları destekliyor.

Koleksiyonerlik Türkiye'de günden güne gelişiyor. Özellikle genç koleksiyonerlerin sayısındaki artış sanat piyasasına renk katıyor. Siz koleksiyonerliğin Türkiye'deki gelişimini ve sanata olan katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genç koleksiyonerler çok değerli. Ama herkes koleksiyoner olacak diye bir şey yok. Herkes üç, beş eser alır duvarlarını süsler. Daha önce Türkiye'de böyle bir şey yoktu. Şimdi herkes duvarında sanat eseri görmek istiyor. Bunun için BASE, Mamut Art gibi gençlere alan açan yeni oluşumları çok önemsiyorum.

20 yıldır tutkuyla topladığınız eserleri Ralli Apartmanı'nda yer alan Papko Art Collection'da muhafaza ediyor, dönem dönem de buranın kapılarını sanatseverlere açıyorsunuz. Böyle bir sanat mekanı oluşturmaya nasıl karar verdiniz?

Benim aklımda hep böyle bir mekan vardı aslında. Dostlarımla beraber sohbet edeceğim, sanatın içinde olduğu bir alan. Bu sohbetlerin konusu farklı olsa bile, gelen insanların illaki gözü duvardaki resme takılıyor. Böylece dostlarınızı da sanatın içine almış oluyorsunuz. Asmalı Mescit'te bir binam vardı ama artık oraya eserler sığmıyordu. 2009 yılında biriken eserleri bir araya toplamaya karar verdim ve böyle bir mekan oluşturdum.

Kolekiyonunuzun yer aldığı Ralli Apartmanı, Fahrelnissa Zeid'in Türkiye'de ilk kişisel sergisini düzenlediği mekan. Bu mekanı bilinçli olarak mı tercih ettiniz, yoksa bu bir tesadüf mü?

Biz ilk taşındığımızda bu hikayeyi bilmiyorduk. Sonrasında Zeid'in burada ilk kişisel sergisini açtığını öğrendik. Hangi katta açıldığına dair de bir netlik yoktu. Necmi Sönmez, sonrasında Zeid'in kızına yazdığı mektuplardan serginin dördüncü katta açıldığını öğrendi. Dördüncü kattaki alanda Santral İstanbul sergisi öncesi pek çok çalışma yapıldı. Burası o açıdan yaşayan bir mekan oldu. Ayrıca o katta Marcus'la (Graf) beraber bir sergi de düzenledik. Son dönemde gözümün gelişmesiyle o katta eserlerin yerleştirmesine de başladım.

Sevdiğiniz bir sanatçının eserini satın almak için sınırları ne ölçüde zorlarsınız?

Maddi, manevi ulaşabileceğin ve ulaşamayacağın eserler var. Herkesin alım konusunda bir limiti vardır. Ben de o limite göre zorluyorum. Ulaşamayacağım bir eseri düşünerek hayatımı karartmak istemem. Mesela koleksiyonuma Rothko, Giacometti, Cy Twombly gibi sanatçıların eserlerini eklemek isterdim.

Koleksiyonunuzda yer alan sanatçıyla tanışmak sizin için ne kadar önemli?

Koleksiyonumda yer alan sanatçılarla özellikle tanışmak isterim. Bu benim için çok önemli. Paris Ekolü döneminde üretim yapan sanatçıların bir kısmını yakalayamadım. Hayatta olan sanatçılarla da görüşüyorum. Paris Ekolü'nden Albert Bitran'ı vefat etmeden önce sergiye davet ettim. Keza Yüksel Arslan, Santral İstanbul'daki sergimizde hayattaydı ama sağlık sıkıntılarından dolayı katılamadı. Bugün ise eserini satın aldığım sanatçıyı tanımak isterim. Atölyesini ziyaret eder, uzun uzun sanatçılarla sohbet ederim.

Peter Halley, 2007

Tuval Üzerine Karışık teknik, 3 parça

Hans Op De Beeck, "Blossom Tree", 2018

Çelik, beton, poliüretan, polyester, epoksi resin, kaplama, kontrplak

Atölyesini ilk ziyaret ettiğiniz sanatçı kimdi? Hikayesinden biraz bahsedebilir misiniz?

Yıllar önce sırasıyla Devrim Erbil, Zekai Ormancı, Adnan Çoker atölyeleri ilk ziyaret ettiğim sanatçı atölyeleriydi. Koray Ariş de atölyesine gittiğim sanırım ilklerdendir. Kendisi ile çok yakın bir dostluğum var. Çatalca'daki atölyesine çok defa gittim hala da gidiyorum. Koleksiyonumda çok sayıda eseri var. Sanatçının atölyesi onun sanatının DNA'sına dair ipuçlarını veriyor. Sanatçının atölyesi aslında yaşam şeklinin bir yansıması. Atölye ziyaretlerinde yakaladığınız ilişki koleksiyoner olarak bakış açısını da geliştiriyor. Ben özellikle çok genç sanatçılarla sohbet etmeyi önemsiyorum. Onlara belli noktalarda fikir veriyorum. Bu noktada hem üretim sürecine destek olmak hem tanık olmak çok önemli bence.

Genç sanatçı keşiflerini hangi kanallardan yapıyorsunuz?

Eskiden Dokuz Eylül Üniversitesi'ni yakından takip ediyordum. Özellikle Ramazan Bayrakoğlu'nun öğrencileri yetenekli genç sanatçılar oluyordu. O dönem onlardan eserler alırdım. Bazen genç sanatçıları beğeniyor, destekliyorsunuz ama sanat serüvenleri devam etmiyor. Genç sanatçıları keşfetme açısından BASE, Mamut Art gibi oluşumlar da önemli. BASE'de jüri üyeliği de yaptım. Martta gerçekleşecek Bazaart'ta da jüri üyeliği yapacağım. Jüri üyeliği yaparken hem seçkiyi hem üretimi görüyorsunuz. Bir sürü okuldan farklı bakış açılarına sahip genç sanatçıların eserleri arasında seçim yapmak zorlayıcı oluyor. Bu süreçlere dahil olmak daha farklı fikirler sunuyor size.

Çekimde koleksiyonunuzda yer alan Seçkin Pirim, Ardan Özmenoğlu ve Günnur Özsoy'la birlikteydik. Bu üç ismin koleksiyonunuzdaki eserlerinden biraz bahsedebilir misiniz?

Bu binada dördüncü kat dışında başka bir çalışma alanım da olsun istedim. Dördüncü kat daha çok eserlerin yer aldığı alan olurken; ikinci kat, hem ofis hem sanatla yaşayan bir mekan oldu. Zaten artık benim sanatla yaşamayan bir yerde barınmam imkansız. İkinci katı dizayn ederken de aklıma Seçkin Pirim, Ardan Özmenoğlu ve Günnur Özsoy geldi. U Design Mimarlık'ın sahibi Umut'la (Uzuner) konuştuk ve üç sanatçıya alan ayırdık. Bu alanlarda üç sanatçıyla ne tür işler yapabiliriz diye konuştuk. Ardan'dan derinliği olan, neon bir iş istiyordum hep. O fikri verdim ve gerisini ona bıraktım. Seçkin işini kurgularken hem mekanla özdeşleşsin, bir anlamı olsun hem de Seçkin'i yansıtan bir eser olsun istedim. Burada yer alan eserindeki rengi ve boya çeşidini ilk defa bu işinde kullandı. Günnur'un eserleri daha önceki seçkimde vardı. Onun atölyesine giderek bir seçki oluşturdum ve beraber yerleştirmesini yaptık.

Sizin için de artık bir küratör gözü oluştu diyebilir miyiz?

Küratör gözü gelişmeye başladı diyebilirim. Günnur'un eserlerini satın aldıktan sonra kendime göre yerleştirme yapmam onu çok etkiledi. Burada yer alan eserlerini de o yüzden beraber yerleştirmeyi tercih ettik.

Seçkin Pirim, Ardan Özmenoğlu ve Günnur Özsoy'la sanatçı-koleksiyoner denkleminde ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?

Bu üç sanatçıyla uzun zamandan beri çok iyi ilişkilerim var. Ardan ve Seçkin'i yaklaşık 12, 15 senedir tanıyorum. Günnur'u daha geç tanıdım. Bu üç sanatçının ortak özellikleri, ileriye bakmaları ve açık fikirli olmaları. Bu özelliklerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hepsiyle her konuda sohbet edebiliyorum.

Seçkin Pirim'le ilk ne zaman tanıştınız? Pirim'in heykellerinde sizi etkileyen unsurlar neler oldu?

Seçkin'in ilk heykelini aldığım zamanı hatırlıyorum, yaklaşık 12 sene önceydi. Seçkin'in sanat yolculuğu çok gelişti, değişti ve ilerledi. Şu an mimariyle özdeşleşen eserler üretiyor ve çok takdir ediyorum. Seçkin'in geometriye bakış açısı ve eserlerde oluşturduğu kıvrımlar beni çok etkiliyor. Mesela buradaki eserinde farklı görüntüler görmek mümkün.

Ögelerin anlamlarına dair özel bir dil geliştiren Ardan Özmenoğlu'nun neon işleri koleksiyonunuzda yer alıyor. Özmenoğlu'nun neon işlerindeki ifade biçimi size ne çağrıştırıyor?

Ben sanatçının üretimine karışmam sadece fikrimi söylerim. Ardan'ın ilk aldığım işi neon eserleri değildi, post-it eserleriydi. Marcus'la dördüncü katta yaptığımız sergide Ardan'ın iki neon eseri kapının sağında ve solunda yer almıştı. Tracey Emin'i yakından takip ediyordum zaten. Ardan'la ayrıca neon eserlerden oluşan bir sergi yaptık. Onun fikir önderliğinde gerçekleşen sergide; sanatçıların eserlerini üretim aşamasından koleksiyonere ulaşımına kadar geçen süreçte karşılaştıkları 'absürt' kelime ve cümleler sanatçıların el yazısıyla, neon eserler halinde sergilendi. Türk sanat tarihinde bu serginin önemli bir yerde olduğunu düşünüyorum. Hatta bu serginin kitabını da yaptık.

Geometrik formlarla minimal estetik sunan Günnur Özsoy'un heykelleri sizin için ne anlam taşıyor?

Günnur'un sanat yolculuğu Ardan'dan ve Seçkin'den uzun. O işlerinde değişik formları farklı malzemelerle hayata geçiriyor. Onun işlerindeki üç boyutun farklı yansımaları beni çok fazla etkiliyor.

Miguel Rodrigues, 2021

Olympus, painted petG

Koleksiyonunuza en son hangi eseri eklediniz? Bu eseri nereden satın aldınız?

Koleksiyonuma en son Ferda Art Platform'dan Sadık Arı, Alican Leblebici ve Eda Soylu'yu ekledim. Almanya'ya da yaşayan Melike Kara'nın yeni işlerini ekledim. Bir de Justin Fitzpatrick'ten iki yeni eser koleksiyonuma dahil oldu.

Dijitalleşen dünya sizin de sanat alımlarınızı etkiledi mi? Eser satın alırken online kanalları kullanıyor musunuz?

Ben pentür geleneğinden geldiğim için klasik bir insanım. Eser satın alırken onu hissetmem, yaşamam gerekir. Mümkün olursa sanatçıyla tanışmak isterim. Sanat bu noktada beni mutlu eder. Dijital kanalları o yüzden pek tercih etmiyorum.

Son dönemde sanat piyasasında adını sıkça duyduğumuz NFT'ye karşı mesafeli olduğunuzu biliyorum. NFT'yi nasıl yorumluyorsunuz? NFT size göre neden sanat değil?

Çünkü bende olan bir eserin NFT'sinin üretilmesi biricik duygusunun yitirilmesine neden oluyor. İleride NFT esere sahip olanla, gerçeğine sahip olan karşı karşıya gelecek. Ben bu noktada bir çıkmaz olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda sanatla yaşayan bir insan olduğum için dijital dünyadaki eser beni mutlu etmeyecektir.

Bir koleksiyoneri besleyen şeyler nelerdir?

Bir koleksiyoneri en çok araştırmak, gezmek, görmek besler. Ayrıca sanat tarihi eğitimi almak, sanatçılarla sohbet etmek, müzeleri ve fuarları gezmek koleksiyoneri geliştirir.

2022 yılında sanat rotalarınız nereler olacak? Merakla beklediğiniz sergiler ve fuarlar neler?

İlk önce Venedik Bienali'ne gitmek istiyorum. Ben aynı zamanda Türk Pavyonu'nun 20 destekçisinden biriyim. Mümkün olduğunca hepsine katılmaya çalışıyorum. Haziranda Art Basel'e, sonbaharda ise Frieze'e gitmek istiyorum.

Sanatı toplumla buluşturmak adına pek çok projeye imza atıyorsunuz. Alan Kadıköy'de koleksiyonunuzdan bir seçkiyi sunduğunuz sergi de bunlardan bir tanesi. İlerleyen dönemlerde buna benzer projeler olacak mı?

Sonbaharda gerçekleşecek Bienal'de bir şeyler yapmak istiyorum. Bunun için mekan araştırması yapıyorum. Elimde çok fazla çağdaş sanat eseri birikti. Onun için de kapsamlı çağdaş sanat sergisi yapmak istiyorum. Alan Kadıköy'e bu konuda sözüm var. Onlarla birlikte gerçekleştireceğiz bu projeyi. Bu serginin kürasyonunu da bir küratörle yapmak isterim.

Bir koleksiyoner olarak yıllar sonra nasıl anılmayı hayal ediyor, düşlüyorsunuz?

"Biriktirdi, sonrasında sattı ve heba etti" şeklinde anılmak istemem. "Geldi, gördü, heyecanlandı, tartıştı, aldı, hep paylaştı, sahip çıktı, destek oldu, fikir verdi, gönül verdi, deli bir tutkuyla bağlandı, sevdi, sevildi." Sanırım böyle anılmak isterim... Bir de Öner Kocabeyoğlu Koleksiyonu bir marka olarak bu ilkeleriyle hatırlansın. Öner Kocabeyoğlu böyle yapmış, şimdi böyle yapardı gibi örnek alınsın isterim. Papko Art Collection da koleksiyonun kurumsal kimliği olarak hep hatırlansın arzusundayım. Müze kurmak gibi bir hayalim yok. Ben basit bir sanat biriktiricisiyim...

"Vita brevis, ars longa." (Hayat kısa, sanat uzun) - Hipokrat


Seçkin Pirim

"Sevgili Öner Kocabeyoğlu'nu 10-15 yıl önce koleksiyonerim olarak tanıdım. Sonrasında hem birçok işime sahip koleksiyonerim hem de çok iyi bir dostum oldu. Bütün bu süreçte çok şey paylaştık. Birlikte sergi gezdik, dolaştık, sohbet ettik. Bu sohbetlerin yüzde 90'ı da sanatla ilgiliydi. Sanatçının işlerine sahip olmak dışında, üreten kişiyi tanımayı, anlamayı seven biri. Hayatının büyük bir kısmında sanat var. Aynı zamanda sadece alım yapmak değil sanatla ilgili okumayı, görmeyi, bakmayı, seyahat etmeyi sever. Koleksiyonunu uluslararası anlamda oluşturmuş nadir insanlardan. En sevdiğim (hele ki yeni yaptığı mekanı görünce bu duygum ikiye katlandı) Papko'ya yeni bir iş eklendiğinde ya da sergiyi değiştirdiğinde gidip onunla birlikte işlere tekrar tekrar bakmak, karşısında keyifle bir kadeh kaldırmak. Bu kadar çok yapıta sahip olup hala yeni işler için delicesine heyecanlanması muhteşem bir his bence. En son gidişimde son işleri gördüğümde ilk önce içimden kendime, sonra da sesli şekilde ona söylediğim şuydu: 'Gerçekten delilik bu.' Bu işi aşkla yapan koleksiyonerlere çok ihtiyacı var sanat dünyasının. İyi ki varsın Öner Kocabeyoğlu."

Seçkin Pirim, "Crack", 2021

Pleksi üzeri metalik motor boyası


Ardan Özmenoğlu

"Öner Kocabeyoğlu ile 2010 yılında Maçka Modern Galerisi'ndeki 'Very Contemporary' adlı sergimde tanıştım. Sanata ve sanatçılara olan ilgisini o gün hissettim. Öner Bey, dünya sanat piyasasını yakından takip eden, sanatı ve sanatçıyı her koşulda destekleyen özel bir koleksiyoner. Sanata olan tutkusu, onun koleksiyonunu geçmişten bugüne nasıl kurguladığını ve oluşturduğunu gösteriyor. Öner Bey her yeni sanat fikrine açık, İstanbul'da gerçekleşen bütün sergileri takip eden, müze, bienal ve sanat projelerinin destekçisidir. Papko'ya olan her ziyaretimde hayran kaldığım ve takip ettiğim sanatçıların eserlerini görmek benim için eşsiz bir deneyim."

Ardan Özmenoğlu, "Back back back", 2021

Turuncu, sarı ve gün ışığı renklerinde neon, ayna, pleksiglas, metal çerçeve


Günnur Özsoy

"Bir sanatçı olarak eserlerimi insanlarla paylaşmayı ve onların reaksiyonlarını incelemeyi çok severim. Öner Kocabeyoğlu ile ilk kez karşılaştığımda onun yapıt karşısındaki heyecanını ve coşkusunu görmek, kurduğu derin bağları hissetmek beni çok etkilemişti. Zaman geçtikçe onun sanat yapıtlarıyla ilişkisinin sürekli devinerek büyüyen sonsuz ilişkisi olduğunu ve bunun da, yapıtla en basit anlamda yaşamak olduğunu gördüm. Gösterişten uzak bir şekilde sanatçıların arkasında durabilmesi ise hayran olduğum en mütevazı özelliğidir. Kocabeyoğlu koleksiyonu bir sanatçının birçok eserini kapsadığından, derinlemesine bir yolculuk yapmanıza olanak sağladığından benim için çok kıymetlidir."


Röportaj: Kübra Bıçak

Fotoğraflar: Zeynel Abidin Ağgül

Fotoğraf asistanı: Hüseyin Rahmi Ağgül

Video: Fatih Altaş

Video editörü: Metin Göktel

EN ÇOK OKUNANLAR

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler
Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

Doğu Ekspresi ile Yeni Keşifler

4 dakika okunma süresi
İstanbul'un Yeni Lüks Restoran Deneyimi: Bardot
İstanbul'un Yeni Lüks Restoran Deneyimi: Bardot

İstanbul'un Yeni Lüks Restoran Deneyimi: Bardot

4 dakika okunma süresi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri
Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

Moda Dünyasında Oyuncu Değişiklikleri

6 dakika okunma süresi
Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?
Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

Yeni Yıla Tiflis'te Girmeye Ne Dersiniz?

7 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği
Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği

Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği

Luigi Stinga ile İtalyan Mutfağı
Luigi Stinga ile İtalyan Mutfağı

Luigi Stinga ile İtalyan Mutfağı

Şeflerin En'leri: Favori Lezzet Durakları
Şeflerin En'leri: Favori Lezzet Durakları

Şeflerin En'leri: Favori Lezzet Durakları

Tuba Ünsal Hakkında Merak Edilenler
Tuba Ünsal Hakkında Merak Edilenler

Tuba Ünsal Hakkında Merak Edilenler

Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine
Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine

Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine

Estée Lauder Şirketleri'nin "Pembe Kurdele" Hareketi
Estée Lauder Şirketleri'nin "Pembe Kurdele" Hareketi

Estée Lauder Şirketleri'nin "Pembe Kurdele" Hareketi

Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14
Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14

Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14

Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine
Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine

Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine

Lisa Resling-Halpern ve Kathryn Oskay ile Türk Tasarım Sergisi Üzerine
Lisa Resling-Halpern ve Kathryn Oskay ile Türk Tasarım Sergisi Üzerine

Lisa Resling-Halpern ve Kathryn Oskay ile Türk Tasarım Sergisi Üzerine

Nicole Kidman'ın Oyunculuk Kariyeri Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Nicole Kidman'ın Oyunculuk Kariyeri Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Nicole Kidman'ın Oyunculuk Kariyeri Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine
Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine

Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine

METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları
METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları

METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları