Anneniz modaya meraklı mıydı?
Annemin bir karakteri vardı ve kendi tarzında giyinirdi. Çok güzel bir kadındı. Onda gördüğüm kıyafetleri hiçbir zaman başkalarında görmüyordum.
Ankara Koleji'nde okurken mi kıyafet çizmeye başladınız?
Ayakkabı çizerdim. Ama okulda daha çok sanat ve edebiyat yönüm kuvvetliydi. Tiyatro oyunlarında başrol oynardım, şiir okumada birinciydim. Evde dev bir aynamız vardı; müzik açar, dans eder, şovlar yapardım Hollywood filmlerindeki gibi. Hayatım hep hayal aleminde geçti.
Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Hareketleri, tarzı, konuşması hoş bir kadınım. Güzellik ayrı bir şey tarz ayrı. Ben inan ki 10 yaşındayken de böyleydim. Mizah severim. Kızım "Anne beni tek güldüren sensin" der. Hayatı tiye almak, kendinle dalga geçmek güzel. Sen kimsin, yarın yoksun işte. Var olduğun sürece eğer insanları, dostlarını, çocuklarını, çalışanlarını bir adım daha ileriye taşımak için bir gayret sarf ediyorsan sen insansın. Ben hep bunu yaptım. Kazık yemedim mi? Çok, ama önemli değil. Onların problemi.
Türkiye'de haute couture iç giyimi ilk siz başlattınız. Sonra çeşitli markalar çıktı ama uzun soluklu olmadı yolculukları. Neler söylemek istersiniz?
Ben kar amaçlı biri değilim; benim yolum aşk, sevgi ve güzellik. Oradan gittiğin zaman tüccar olmuyorsun ve 40 sene devam ediyorsun. İnsanlar da bunu fark ediyor ve sana saygı duyuyor. Bende bir kumaş koleksiyonu var, iki tane Range Rover alınır. Modada bir değişim oldu; son birkaç senedir pijamalarla sokağa çıkılıyor. Bu da bana yardımcı oldu. Şimdilerde iç ve dışı birleştirdim ben de.
Türkiye'de stilini beğendiğiniz birisi var mı?
Ferhunde Verdi, Türkiye'nin şıklarındandı. Şimdilerde dikkatimi çeken biri yok. Bizim kadınlar eldiven kullanmıyor oysa ne kadar şıklık katıyor. Bende bir valiz var.
Vazgeçemediğiniz başka aksesuarlar var mı?
Annemden kalma bijuteriler, Berrin Menderes'ten kalma kolyeler... Hatıraları var.
Fotoğraf: Fevzi Ondu