Dice Kayek’in yaratıcıları Ece Ege ve Ayşe Ege’ye göre pandemi sonrası her şeyin az ve öz olacağı bir döneme gireceğiz ve özgün markaların yükselişine tanıklık edeceğiz.
Rue Saint Benoit’daki butiğiniz 2 Haziran’da yeniden hizmet vermeye başladı. Yeni süreçte butiğin faaliyetlerinde ne gibi farklılıklar olacak?
Ayşe Ege: Paris’te bulunan mağazamız 2 Haziran’dan itibaren, tüm sağlık ve hijyen kurallarına uyularak açıldı. Hem müşterilerimiz hem çalışanlarımız için gerekli olan tüm sağlık önlemlerini aldık. Mağazamızda düzenli olarak dezenfekte işlemleri yapılıyor, çalışanlarımız özel olarak hazırladığımız Dice Kayek maskelerini kullanıyorlar. Sosyal mesafe kurallarına uygun olarak müşterilerimize hizmet veriyoruz, denenmiş ürünler mağazamızda özel alanda bekletiliyor ve yoğun buharlı ütüleme işlemi yapıldıktan sonra tekrar servise sunuluyor. Tabii ki bu durum kolay değil, bununla birlikte müşterilerimizin ve çalışanlarımızın sağlığı her şeyden çok daha önemli ve her kurala harfi harfine uyuyoruz. Müşterilerimize randevu üzerine hizmet veriyoruz. Esasında, Dice Kayek butiğinde “exclusive – one to one müşteri” servisi veriyorduk, bugün bizim için çok büyük farklılık olmadı yine aynı şekilde müşterilerimizi ağırlamaya devam ediyoruz. Ayrıca bu pandemi sırasında gördük ki, insanlar büyük mağazalara girmekten çekindikleri için daha güvendikleri küçük butiklere talep gösteriyorlar.
Pandemi lüks modayı nasıl etkileyecek sizce?
Ece Ege: Pandemi dolayısıyla lüks moda sektöründe büyük değişiklikler olacak. Moda hala 20. yüzyıldan kalma eski kurallar ile ilerliyor; ancak 21. yüzyılda artık radikal değişiklikler olacak ve olmaya başladı. Bu dönem aslında moda sektörünün ne kadar değişmesi gerektiğini ancak kimsenin bunun için özel bir çaba sarf etmediğini; sonunda herkesin yani tasarımcı, üretici, tüketici, alıcıların bir anda birleşerek var olan sistemi değiştirmek için bir adım atmasına büyük bir fırsat yarattı. Çevre kirliliğinin enerjiden sonra en büyük nedeni olan ve aşırı üretim yapılan tekstil ve moda sektöründe pozitif değişimi uygulamak için herkesin bir dayanışma ile bir araya gelip harekete geçtiğini gördük. Sürdürülebilir moda, tüketicinin “unique” olma arzusu daha da öne çıkıyor. Her yerde bulabildiğimiz büyük markalardan kaçınıp el emeği olan, iyi şartlarda üretim yapılan, kaliteli markalara yönelecekler. Uzun zamandır, koleksiyon hazırlama süreci, koleksiyon satışı ve üretim süreci çok kaotikti, hiç durmaksızın devam eden bir süreç vardı. Artık sürekli üretim, sürekli yeni koleksiyonlar olmayacak; her şey az ve öz olacak. Moda dünyası ve tüketiciler, büyük grup veya fonların desteği olmadan var olan bağımsız tasarımcılara ve tabii ki yerel tasarımcılara destek olmalı.Doğaya saygılı, “recycle” ipliklerle üretilmiş kumaşlar kullanılmalı, işçisini sömürmeyen, iyi şartlarda çalışma ortamı sağlayan markalarla çalışılmalı.Tüketici daha da bilinçlenecek. Dice Kayek olarak biz 2020 Ocak itibariyle senede iki koleksiyon yapmaya karar vermiştik, bu şekilde devam edeceğiz.
Bu dönemin sizin yaratım sürecinize yansıması nasıl oldu?
E.E: Fazla değişiklik olmadı; biz zaten olmasını istediğimiz, savunduğumuz değerlere göre tasarım yapıyorduk. Sürdürülebilir zamansız ürünler üretiyorduk. Bugün 27 sene önce ilk koleksiyonumuzda yer alan beyaz poplin gömleklerimizden hala giyenler var. Bu çok önemli bir şey.
Moda tutkunlarının alışveriş alışkanlıklarında köklü bir değişim bekliyor musunuz?
A.E: Açıkçası bunu bilemeyiz, bunu zaman gösterecek. İnsanların ekonomik koşulları, dünyadaki sosyoekonomik durum bu alışkanlıkların değişip değişmeyeceğini belirleyecek. Ancak kesinlikle tüketici etraflıca düşünerek kalitesini, üretim şartlarını göz önüne alarak satın alma yapacak.
E.E: Biz esasında uzun süredir defilelere inanmıyoruz ve defilelerin tamamen dijital ortama taşınacağını da düşünmüyoruz. Bir markanın koleksiyon sunumunu yapmak için hazırladığı defileler yerine çok daha kreatif iş birlikleri oluşturmak, bunları dijital ortamlarda paylaşmak lazım. Kreatif iş birliklerinin yeni dijital platformlara taşınması taraftarıyız, bu illa defile olmak zorunda değil. Moda haftalarının da artık yavaş yavaş ortadan kalkacağını düşünüyoruz, moda takvimi tamamen değişecek. Dice Kayek olarak biz dijital ortamda çalışmalar yapmaya 2013 yılında başlamıştık, hatta “Noir” adlı moda filmimiz Milan Fashion Film Festival’de en iyi styling ödülünü almıştı. Biz zaten dijital ortamda farklı, yaratıcı işler yapmayı hep savunduk ve birçok moda filmi iş birlikleri yaptık; yapmaya devam edeceğiz.
Bu dönemin özgün markaların değerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
E.E: Kesinlikle doğru ve biz de özgün markalardan biriyiz. Yüzde yüz özgün markaların değerinin yükseleceği döneme giriyoruz. Dice Kayek bunlardan biri, zaten bizim senelerdir savunduğumuz değerler bu şekildeydi.
Marka olarak bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceksiniz?
A.E: Dice Kayek markası bugün dünyanın dört bir yanında yaklaşık 80 farklı ülkede, birçok mağazada satılıyor. Bununla birlikte biz Dice Kayek olarak, son zamanlarda “direct to consumer”a ağırlık vermeye karar vermiştik. Bunun ilk örneği olarak Dice Kayek’in ilk flagship mağazasını geçtiğimiz sene Haziran ayında Paris’in kalbi Saint-Germain-des-Prés’de açtık. Pandemi süreci bu kararımızı daha da çok destekledi, marka olarak müşteriye verdiğimiz doğrudan hizmeti çok önemsiyoruz. Paris’te açılan butiğimizin ardından yeni online mağazamız için de çalışmalara başlamıştık. Bugün artık dijital platformların, e-ticaretin çok önemli olduğu süreçte, biz de Dice Kayek online mağazamızı Haziran ayı içinde açıyoruz. Mağazamızda olduğu gibi, online platformda da özelleştirilmiş bir servis vermeyi amaçlıyoruz. Gelecekte de artık aracılar olmadan, müşteriler ile online veya offline bir servisin verildiği bir sistem olmalı diye düşünüyoruz.