Mesleğine olan tutkusunu, "Hedefim, yaptıklarımı daha geniş ölçekte uygulayabilmek. Bunun için stratejik ortaklıklar kurarak sürdürülebilir mimarlık konusunda daha fazla farkındalık yaratmayı ve küresel çapta değişim sağlamayı amaçlıyorum. Ayrıca, tutkum olan iklim okuryazarlığını artırmak için Climate Framework (İklim Çerçevesi) ve RIBA İklim Rehberi gibi projeler üzerinde çalışmaya devam edeceğim." sözleriyle anlatan Mina Hasman iklim çalışmalarıyla TIME 100 listesine girmesiyle dikkat çekiyor.
Mimarlık mesleğine olan ilginiz nasıl başladı? Sizi bu alana çeken en büyük etken neydi?
Küçük yaştan itibaren resme büyük bir hayranlığım vardı ve etrafımdaki her şeyi detaylı bir şekilde gözlemliyordum. Çizimlerimde hep mekânları, binaları ve onların form, doku ve ışıkla olan ilişkisini ele alıyordum. Binaların içine girdiğimde hissettiklerimi hatırlıyorum; bazı yapılar bana huzur verirken, bazıları bana bambaşka bir enerji veriyordu. Özellikle Ayasofya gibi tarihî binalar beni her zaman büyülemiştir. Onların ihtişamı, zamana meydan okuyan varlıkları ve içlerinde barındırdıkları hikâyeler mimarlığa olan ilgimi şekillendirdi. Bu deneyimler, bir yapının sadece bir barınak değil, aynı zamanda bir duygu, bir kimlik ve bir deneyim yarattığını anlamama yardımcı oldu.
Kariyer yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen dönüm noktaları neler oldu?
Kariyerime yön veren en önemli dönüm noktası, Cornell Üniversitesi'nde eğitimim sırasında tanıştığım hocam Kevin Pratt oldu. Onun rehberliği sayesinde sürdürülebilirlik konusuna daha derinlemesine eğilmeye başladım. Mimarlığın yalnızca estetik ve işlevsellikten ibaret olmadığını, aynı zamanda çevresel ve toplumsal sorumluluklarla şekillendiğini fark ettim.Daha sonra SOM'da geliştirdiğimiz Urban Sequoia (Kentsel Sekoya) projesini COP26'da, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda tanıtmak kariyerimde bir diğer önemli dönüm noktası oldu. Bu proje, kentsel alanların karbon salınımını azaltmasının ötesinde, aktif olarak karbon yakalayabilen ve üreten bir sistem haline gelmesini hedefliyordu. İklim değişikliğiyle mücadelede radikal bir dönüşüm yaratabilecek, şehirleri ve binaları karbon nötrden öteye taşıyarak karbon negatif hale getirebilecek bir yaklaşım sunduk. Ayrıca, SOM'de ekibimle birlikte sektörde yeni bir standart oluşturan Whole Life Carbon Accounting (Tüm Yaşam Karbon Muhasebesi) hizmetini hayata geçirdik. Bu hizmet, bir binanın yalnızca inşaat sürecindeki değil, malzeme üretiminden kullanım ömrünün sonuna kadar olan tüm süreçlerdeki karbon ayak izini hesaplayarak çevresel etkisini en aza indirmeyi amaçlıyor. Böylece mimarlar ve mühendisler daha bilinçli tasarım kararları alarak karbon nötr veya hatta karbon negatif binalar inşa edebiliyorlar.
Sürdürülebilir mimarlık konusunda öncü isimlerden birisiniz. Bu alanda başarılı projeler üretmek için en önemli kriterler neler? Sürdürülebilir mimarlık tam olarak nedir?
Sürdürülebilir mimarlık, uzun vadeli düşünme, sorumluluk alma ve çevresel, ekonomik ve toplumsal faktörleri bir arada değerlendirmeyi gerektirir. 1987'de Birleşmiş Milletler Brundtland Komisyonu, sürdürülebilirliği "bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yetisini tehlikeye atmadan karşılamak" olarak tanımlamıştır. Ancak bence günümüzde sürdürülebilir mimarlık bundan çok daha fazlasını ifade ediyor; binaların sadece enerji verimli olması yetmiyor, karbon nötr hatta karbon negatif olması gerekiyor. Bu alanda başarılı projeler üretmenin en önemli kriterlerinden biri disiplinler arası iş birliğidir. Sürdürülebilir bir yapı oluşturabilmek için mimarların, mühendislerin, çevre bilimcilerin ve ekonomistlerin birlikte çalışması gerekir. Bir diğer önemli kriter ise veriye dayalı tasarım yaklaşımıdır; çünkü yalnızca ölçebildiğiniz şeyleri iyileştirebilirsiniz. Malzeme seçiminden enerji tüketimine kadar her aşamada verilere dayalı kararlar almak, yapıların çevresel etkisini azaltmak için hayati önem taşır.
Mimaride teknolojinin yükselişi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yapay zeka ve dijitalleşme süreci sektörü nasıl etkiliyor?
Teknoloji, mimarlıkta büyük değişimler yaratıyor. Yapay zeka ve dijitalleşme sayesinde tasarım süreçleri daha hızlı ve verimli hale geliyor. Veri analitiği, simülasyonlar ve otomasyon araçları sayesinde enerji tüketimi ve karbon salınımı en aza indirilebilir. Ancak bu teknolojileri bilinçli ve sorumlu bir şekilde kullanmalıyız. Yapay zeka büyük verimlilikler sağlarken, etik ve toplumsal etkilerini de göz önünde bulundurmalıyız. İnsan dokunuşu ve yaratıcılığı her zaman önemli bir faktör olacak, bu yüzden teknolojiyi tamamlayıcı bir araç olarak görmek gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir projeye başlarken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Bir projeye başlarken, öncelikle tüm paydaşlarla bir araya gelerek temel performans kriterlerini ve yol haritasını belirliyoruz. Proje boyunca iteratif ve entegre bir tasarım süreci izliyoruz. Bu süreçte enerji tüketimi, maliyet, karbon salınımı ve diğer (çevresel) faktörleri sürekli olarak ölçüyor, analiz ediyor ve tasarım kararlarını bu doğrultuda şekillendiriyoruz. Yani, ölç – bilgilendir – tekrar ölç modeliyle ilerliyoruz.
Tasarım ve çevresel sorumluluk bir araya geldiğinde, mimarların rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mimarlar olarak geleceği şekillendiren yapılar tasarlıyoruz. Yaptığımız her seçim, kentlerin kimliğini ve doğaya olan etkisini belirliyor. Binaların sadece işlevsel yapılar değil, kültürel ve çevresel değerler taşıyan, toplulukları bir araya getiren ve sürdürülebilirliği destekleyen yapılar olması gerekiyor. Bunun yanı sıra, mimarların toplumsal sorumluluk taşıyan projelere imza atması, sadece çevresel değil, sosyal etkileri de göz önünde bulundurması gerektiğine inanıyorum. Mimarlar, estetikten ziyade sürdürülebilirlik ve insan odaklı tasarım ilkelerini ön planda tutarak toplumu ve doğayı olumlu yönde dönüştürebilir.
Sektörünüzde kadın olmak nasıl bir deneyim? Bu alanda karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Mimarlık ve sürdürülebilirlik alanında bir kadın olarak çalışmak zaman zaman zorluklar içerse de, benim için her şeyden önce onur verici bir deneyim. Bu sektörde kadınların varlığı ve liderliği giderek artıyor ve ben de bu dönüşümün bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Kendi deneyimlerime baktığımda, karşılaştığım en büyük zorluklardan birinin, kadınların teknik bilgilerinin zaman zaman sorgulanması olduğunu söyleyebilirim. Ancak, ben bunu bir engel olarak görmüyorum. Çünkü işime olan tutkum ve uzmanlık alanımdaki bilgim, bana her zaman güven verdi ve çevremdekilerin de saygısını ilk andan itibaren kazanmamı sağladı.
Sizi TIME 100 listesine dahil ettiklerinde ne hissettiniz?
İlk öğrendiğimde inanamadım. Bill Gates gibi vizyoner isimlerle aynı listede yer almak benim için büyük bir onur. Bu listeye seçilmem, SOM'de ekibim ile geliştirdiğim Whole Life Carbon Accounting (Tüm Yaşam Karbon Muhasebesi) hizmeti ve Climate Framework (İklim Çerçevesi)'ndeki liderliğim ve bu alanlardaki çalışmalarımın küresel ölçekte bir fark yarattığını gösterdiği için beni daha da motive etti. Bu tanınma, bana sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularında daha geniş kitlelere ilham verme fırsatı sunuyor.
Sizi seçmelerindeki etkenler nelerdi sizce?
Çalışmalarımın somut ve ölçülebilir sonuçlar üretmesi, geleceğe yön veren ve ölçeklenebilir projeler geliştirmem etkili oldu. Whole Life Carbon Accounting (Tüm Yaşam Karbon Muhasebesi) ve Climate Framework (İklim Çerçevesi) projelerim sayesinde bina ve inşaat sektöründe karbon yönetimi ve iklim okuryazarlığı konusunda farkındalık yaratmaya devam ediyoruz. Ayrıca, bu projelerin küresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlama potansiyeli ve somut çözümler sunarak sektördeki dönüşümü hızlandırma gücü de etkili olmuştur. Çalışmalarım, yalnızca çevresel etkileri azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda gelecekteki nesiller için daha sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam alanları yaratmayı amaçlıyor.
Genç mimarlar sürdürülebilirlik konusunda nasıl bir bilinçle hareket etmeli?
Verdikleri her kararın nesiller boyunca etkisi olacağını bilerek hareket etmeliler. Sürdürülebilirlik, sadece enerji verimliliği ile sınırlı değil; sosyal adalet, döngüsel ekonomi ve toplulukların ihtiyaçlarını da kapsıyor. Dolayısıyla, genç mimarlar, projelerinde çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik ilkelerini bir arada gözetmeli ve tasarımlarını bu üç unsur üzerinde denge kurarak yapmalılar.Önümüzdeki dönemde kariyerinizde nasıl bir yol haritası çizmeyi hedefliyorsunuz?
Hedefim, yaptıklarımı daha geniş ölçekte uygulayabilmek. Bunun için stratejik ortaklıklar kurarak sürdürülebilir mimarlık konusunda daha fazla farkındalık yaratmayı ve küresel çapta değişim sağlamayı amaçlıyorum. Ayrıca, tutkum olan iklim okuryazarlığını artırmak için Climate Framework (İklim Çerçevesi) ve RIBA İklim Rehberi gibi projeler üzerinde çalışmaya devam edeceğim. Bunun yanı sıra, daha fazla genç mimar ve sektördeki profesyonelle iş birliği yaparak, sürdürülebilir tasarım ilkelerinin tüm dünyada benimsenmesini sağlamayı planlıyorum.
Üzerinde çok çalıştığınız ve birkaç yıl önce hayata geçirdiğiniz RIBA İklim Rehberi kitabınıza da değinmek istiyorum. Bu kitabı hazırlama süreci nasıl gelişti? En büyük motivasyonunuz ne oldu?
RIBA İklim Rehberi'ni yazmaya başlamadan önce aylarca süren detaylı bir araştırma süreci yürüttüm. Çünkü iklim değişikliği, sürdürülebilirlik ve yapı sektörü ile ilgili inanılmaz derecede değerli çalışmalar, kitaplar ve bilimsel makaleler mevcut. Konunun uzmanları, iklim bilimciler ve araştırmacılar tarafından yazılmış bu kaynakları inceledim ve rehberimde onlara atıfta bulunarak, bilgilerini onurlandırmak istedim. Beni bu kitabı yazmaya motive eden en önemli şey, inşaat ve yapı sektöründe iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik hakkında herkesin ulaşabileceği ortak bir kaynak eksikliğiydi. Bugün, sektör genelinde bu konular hakkında ortak bir dilin ve tek bir kapsamlı kaynağın eksik olduğu kabul ediliyor. İşte bu nedenle, bu kitabın yalnızca teknik uzmanlar için değil, tüm paydaşlar için erişilebilir bir rehber olmasını diliyorum. Bunların yanı sıra, kitabın yakında Türkçe olarak da yayınlanması benim için ayrı bir gurur kaynağı. YEM Yayın tarafından, İstanbul Serbest Mimarlar Derneği ortaklığıyla ve Enka ile Polimeks'in değerli katkılarıyla Türkçe'ye kazandırılıyor. Bu süreçte emeği geçen herkese sonsuz minnettarlığımı ifade etmek isterim. Kitabın Türkiye'de de geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmasını ve sürdürülebilir yapı sektöründe farkındalık yaratmasını umuyorum.
Kitapta ele aldığınız sürdürülebilir kavramlar neler?
Kitapta, sürdürülebilirliğin sadece karbon ve enerji yönetimiyle sınırlı olmadığını vurgulamak istedim ve şu temel başlıklara yer verdim. İnsani etkenler: Sosyal değer, sağlık ve refah, topluluk uyumu gibi konulara odaklanarak, binaların sadece fiziksel yapılar olmadığını, insan hayatını doğrudan etkilediğini belirtmek istedim. Döngüsel ekonomi: Mevcut kaynakların yeniden kullanımı ve geri dönüşümünü teşvik ederek, atık oluşumunu en aza indirmenin yollarını sunmaya çalıştım. Enerji ve karbon: Küresel yapı sektörünün karbon salınımını hızla azaltması gerektiğini vurgulayarak, bu konuda atılabilecek adımları detaylandırmaya çalıştım. Su: İklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisini ve su kıtlığına karşı nasıl önlemler alınabileceğini ele almaya çalıştım. Ekoloji ve biyoçeşitlilik: Biyoçeşitlilik krizine dikkat çekerek, doğanın korunması ve yapı sektörünün ekosistemlerle uyumlu çalışması gerektiğini anlatmaya özen gösterdim. Bağlantı ve ulaşım: Sürdürülebilir ulaşım yöntemlerini teşvik ederek, aktif yaşam tarzının ve çevre dostu seyahatin önemini vurgulamaya çalıştım. Bu konuların her biri sürdürülebilirliğin farklı bir boyutunu ele alıyor, ancak gerçek anlamda etkili bir dönüşüm sağlamak için bunları birbirinden bağımsız düşünemeyiz.
Enerji ve karbon yönetimi açısından bina tasarımında hangi stratejiler öneriliyor?
Bina tasarımında enerji verimliliğini artırmak ve karbon salınımını en aza indirmek için izlenmesi gereken en önemli strateji önce pasif tasarımı (yani bir bölgenin yerine/ yöresine ve iklimine en uygun olacak şekilde olan tasarımı) merkeze almak olmalı. Öncelikle bir binanın doğal ışığı ve havalandırmayı en verimli şekilde kullanmasını sağlayarak enerji talebini en aza indirgemek gerekir. Daha sonra, bu yerel/yöresel (pasif) tasarım ilkeleriyle uyumlu aktif, mekanik bina sistemler entegre edilmeli. Son olarak, bina ölçeğinde yenilenebilir enerji kaynakları, güneş panelleri, rüzgar türbinleri veya jeotermal sistemler gibi kullanılarak karbon salımı bina sahasında mümkün olduğu kadar en aza indirgenmeli.
Başarılarınızla her daim gurur duyan, birbirine bağlı bir ailesiniz. Onlarla ilgili neler söylemek istersiniz?
Ailem benim en büyük destekçim ve ilham kaynağım. Bugün bulunduğum noktaya gelmemde, onların bana sunduğu fırsatların, verdiği güvenin ve her zaman yanımda olmalarının büyük bir payı var. Biliyorum ki, benim sahip olduğum imkanlara sahip olamayan birçok insan var ve bu yüzden aileme duyduğum minnettarlık tarif edilemez. Her adımda bana inandılar, beni cesaretlendirdiler ve hayallerimi gerçekleştirmem için hep yanımda oldular. Eşim Stathis, kariyerimde benim için adeta bir yol gösterici oldu. Birlikte büyüdük, birlikte öğrendik ve bu yolda birbirimizi her zaman destekledik. Bana her zaman vizyonumu genişletmem için ilham verdi ve karşılaştığım her zorlukta yanımda durarak gücümü artırdı. Onun desteği olmadan bugün yaptığım çalışmaları bu ölçekte hayata geçirmek çok daha zor olurdu. İkizim Merve ise sadece kardeşim değil, aynı zamanda benim sanatsal dünyamı besleyen en büyük ilham kaynaklarımdan biri. Onun yaratıcı zihni, sanatla kurduğu güçlü bağ ve dünyaya bakış açısı her gün benim de düşünce dünyamı zenginleştiriyor. Sanatıyla yalnızca güzellik yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda derin anlamlar katıyor, farklı perspektifler sunuyor ve beni daha yaratıcı olmaya her daim teşvik ediyor. Ve en büyük ilham kaynaklarımdan biri de kızım. Onun varlığı, her gün bana daha fazla cesaret veriyor ve dünyada gerçek bir fark yaratma isteğimi daha da güçlendiriyor. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için çalışmak, artık benim için sadece bir profesyonel hedef değil, aynı zamanda bir anne olarak en büyük sorumluluğum. Onun gözlerine baktığımda, sürdürülebilir bir geleceğin mümkün olduğuna olan inancım tazeleniyor ve daha iyisini yapmak için her gün yeniden motive oluyor ve yüreğimi koyarak doğru adımlar atmaya çalışıyorum. Ailemdeki herkesin sevgisi, desteği ve bana kattıkları, hayatımın en büyük değerlerinden biri. Böyle bir aileye sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum ve onların bana verdiği desteği, her fırsatta dünyaya fayda sağlayacak şekilde geri vermeye çalışıyorum.
İkiziniz Merve ile aranızda çok özel bir bağ var...
Merve benim diğer yarım. Evet aramızdaki bağ çok özel, kardeşliğin ötesinde bir bütün gibiyiz. Ayrıca, Merve, sadece ikizim değil, aynı zamanda ilham aldığım bir sanatçı. Merve'nin fotoğrafçılık ve sanat alanındaki bakış açısı, dünyaya farklı bir perspektiften bakmamı sağlıyor. Özellikle, RIBA İklim Rehberi için yarattığı sanat serisi, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusundaki mesajları güçlü bir şekilde iletmekte önemli bir rol oynadı. Onun sanatsal yaklaşımı, benim işimde de büyük bir ilham kaynağı oluyor ve birlikte daha derinlemesine anlam taşıyan projeler yaratmayı hedefliyoruz.
Sizce çocuklara sürdürülebilirlik kavramını aşılamak için ebeveyn olarak neler yapılmalı?
Çocuklara sürdürülebilirliği öğretmenin en etkili yolu, bunu günlük yaşamın doğal bir parçası haline getirmek olduğunu düşünüyorum. Onların dünyayı keşfetmesine, doğayla bağ kurmasına ve yaşadığı çevreyi korumanın önemini içselleştirmesine yardımcı olmak, küçük yaşlardan itibaren bilinçli bireyler yetiştirmede kilit rol oynuyor. Ben de kızımla birlikte doğada vakit geçirerek, ona çevrenin değerini anlatmaya ve her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu göstermeye çalışıyorum. Bunun yanı sıra, küçük ama anlamlı alışkanlıklar kazandırmanın önemine oldukça inanıyorum. Örneğin suyu boşuna açmamak, ışıkları gereksiz yere yakmamayı öğrenmek, plastik yerine yeniden kullanılabilir çantalar/torbalar kullanmak, dışarıda gördüğü bir çöpü alıp çöpe atmak, ya da her gün daha fazla oyuncak almak yerine eski oyuncakları yeniden kullanmak gibi şeyler ileride büyük fark yaratacak. Onlara ilham vermek, cesaretlendirmek ve dünyayı şekillendirebilecek güce sahip olduklarını hissettirmek, geleceğimiz için yapabileceğimiz en değerli şeylerden biri. Kızımın gözlerindeki merak ve öğrenme isteği, bana her gün daha yaşanabilir bir dünya için mücadele etme gücü veriyor.
Röportaj: Ceylan YENİACUN
Fotoğraf: Selçuk DANYILDIZ
Styling: Tuğçe KILINÇLI
Saç: Talat KIVRAK
Makyaj: Gamze TEKİN ALP
Styling asistanı: Zilan BÜLBÜL
Fotoğraf asistanı: Sinan DİNLER
Video: Cansın GÜVEN
Mekan için Swissôtel The Bosphorus İstanbul'a teşekkür ederiz.