"İkinci edisyonu yapmaya karar verdiğimizde ilki gibi yedi koleksiyoner belirleyip o şekilde devam edecektik. Bunu düşündüğümüz dönemde; eş zamanlı olarak Venedik Bienali'nde kadınların ön planda oluşu, ikinci edisyonu sadece kadın koleksiyonerler ve sanatçılar ile yapma fikrini ortaya çıkardı. Türkiye'de çok iyi kadın koleksiyonerler olduğunu biliyorduk. Bir liste hazırladık ve onun üzerinden 10'dan fazla kişi ile iletişime geçtik. Sanatçıların üretim pratikleri genel olarak yol göstericiydi. Koleksiyonerler, koleksiyondan gelecek işe kendisi karar veriyor. Sergiye özel yapılan işler olduğu gibi, sergilenmemiş eski işler de mevcut sergide. İşler arasında herhangi bir bağ ya da ilişki olması gerekmediğinden özgürler bu konuda. Sanatçıları seçerken farklı pratikleri bir araya getirmeye çalıştık. Sanatçıyı anlamaya imkan veriyor. Koleksiyonerlerin, koleksiyonları hakkında bilgi edinmek açısından da önemli bir sergi."
"Sergiye sevgili Rezzan Benardete'nin koleksiyonundaki eser ve benim yeni ürettiğim seri olan 'Dalgın dalga' serisi ile katılıyorum. Koleksiyondaki eser, 'Evim kalbimdir' konusuna odaklanıyor. Yeni işlerim ise ona cevap verecek şekilde; dalgalanan ritimde dalgınlık anlarına odaklanıyor. Hayallerine koşanlar, gündüz düşü görenler, fezaya uzanan ve onu kollayan figürlerin olduğu seri; şeffaf, ince ve uçucu hafifliğe sahip. Kadınlığın farklı hallerini yansıtıyor. İkisi de son dönem üretimlerimden, ortak bir dil ve teknikle yaptığım eserler. Sera bezi olarak kullanılan pamuklu bir kumaş kullanıyorum, kendim renklendiriyorum ve figürleri dikiyorum. Benim için bu malzeme ikinci bir ten gibidir. Kırılgan ve transparandır ama hikayelerimi taşıyacak güçleri vardır. Mekana ve ışığa göre farklı bir şekil alabilirler. Eserlerin eserlerle diyaloğunu gösteriyor. Koleksiyonerin dünyasına dahil olmuş bir eseri farklı bakış açısıyla yorumlamak olarak görüyorum bu sergiyi."
Banu Çarmıklı
"Sergiye değerli sanatçı İpek Duben'in eserleri ile katıldım. Kadının kimliğini ve bireyselliğini sorgulayan işler üretiyor. Ataerkil bir toplumda kadının varlığını, görünmezliğini ve ötekileştirilmiş durumunu feminist bir bakış açısıyla anlattığı çalışmalarını değerli buluyorum. Güncelliğini her daim koruyan bu çalışmalarda sanatçı kendi bedenini kullanmış. O dönemin sosyo - politik ortamı içinde cesur bir hareket olduğunu düşünüyorum. Boşlukta, sanki havada asılı kalmış bu kadın bedenlerinde teslimiyet ve tevekkül duygularını hissediyorum. Farklı felsefi ve derin okumaları olan çalışmalar her zaman ilgi alanımdadır. İpek Hanım, kadın meseleleri dışında göç, toplumsal cinsiyet, kimlik politikaları gibi önemli konular alanında da eserler üretiyor. '7 Koleksiyoner 7 Sanatçı Sergisi', koleksiyoner ve sanatçıyı buluşturan; hem farklı koleksiyonlardaki işleri görme hem de sanatçıların farklı mecralardaki üretimlerini sanatseverlerle paylaşması adına önemli bir sergi."
"Banu ve Hakan Çarkmıklı'nın çok seçkin ve kapsamlı çağdaş sanat koleksiyonunda olan eserlerden 'Manuscript X' ile '7 Koleksiyoner 7 Sanatçı' sergisine katıldım. Son 10 yılda açtığım bütün sergilerimi ilgiyle izlediler ve koleksiyonlarına kattılar. 1981 tarihli "Şerife" serisinden beri aralıklarla üzerinde çalıştığım konular var. Kimlik, göç, aile içi şiddet, kadının toplumda yeri ve hakları gibi. 'Manuscript X' serisi, bir kadın olarak kendi kimliğim üzerinden geleneksel ahlak ve davranış kodlarını sorguladığım çalışmalarımdan bir bölüm. Zaman zaman eserlerime geri dönüp onları tekrar ele alırım, düşüncelerim derinleştikçe işler de zenginleşiyor. 'Manuscript X' serisi 2010-2012 arasında yaptığım bir iş. Sergi, birkaç koleksiyonerin tercihini gösteriyor. İzleyici belki seçkiler arasında bir ilişki kurabilir. Tarihleri ve konuları, işlerin yapıldığı dönemler hakkında bilgi veriyor; seyirciye düşünme alanları açıyor."
"Bu sergide Şükran Moral'ın 1997 tarihli "Hamam" işiyle yer aldım. Koleksiyonumuza kattığımız sanatçıların ve işlerinin özgün olması çok önem verdiğimiz bir kriter. Şükran Moral feminist sanatın Türkiye'deki başlıca temsilcilerinden ve tüm yapıtlarında bu özgünlüğü, orijinalliği ve meselelere cesurca yaklaşımını gözlemliyoruz. Dostluğumuz sebebiyle bu sergideki birlikteliğimiz beni ayrıca mutlu etti. Sanatçı / koleksiyoner dayanışmasının önemi açısından, böyle projelerin çoğalmasını ve koleksiyonerlerin koleksiyonlarını kamuyla paylaşımının artmasını diliyorum."
"Sergide, İrem Tok'un 'İsimsiz' eseriyle yer alıyorum. Koleksiyonum, çağdaş sanatın renklere, soyutlamaya, yapılara, mitolojiye, felsefeye ve yaratıcılığın güzelliğine duyduğum derin hayranlığı yansıtan; sanat sevgimi gösteren kalpten bir koleksiyon. İrem Tok'un bu eseri de insan ve bitki motiflerinin girift kombinasyonuyla koleksiyonumun felsefesine kusursuz bir uyumla katıldı. Ferda Art Platform, bu sergiyle bir koleksiyonerin, koleksiyonuna eklediği eserlerle kurduğu derin gönül bağını; oluşturduğu ve her eserle zenginleştirdiği felsefi izdüşümleri inceliyor. Bu serginin benim için ayrıca önemi, bir koleksiyona eklendiğinde genel izleyiciden kopabilen eserleri sergileyerek, onları tekrar bir araya getiriyor olması. Bir sergide yer alıp, sergiden koleksiyona eklenmiş olan eserler; Ferda Art Platform'un '7 Koleksiyoner 7 Sanatçı' sergisinin ikinci edisyonuyla tekrar sanatseverler ile buluşturuluyor. Koleksiyoner kimliğimin yanında, bir sanat izleyicisi ve sanatsever olarak, serginin bu yönünü çok değerli buluyorum.
"Şeli Elvaşvili'nin davetiyle, onun koleksiyonundaki seramik bir heykel ve diğer üç işim ile katılıyorum. Bu işi 2016'da üretmiştim, ilk yaptığım seramik çalışmalarından biri diyebilirim. O dönem bir misafir sanatçı programı ile İtalya'ya gitmiş; uzaktan da olsa Etna yanardağını görmüş ve uzun süre etkisinde kalmıştım. Etna'nın için için kaynayan, fokurdayan, tüten hali beni ateş ve toprağa yakınlaştırmış; bu bağ sayesinde seramik yapmaya başlamıştım. Doğanın yok edici güçlerinin yaşam gücüne dönüştüğü, seramiğin bir formdan öte, süreciyle işin parçasına evrildiği bir heykel bu. Sergi, sanatçının bir koleksiyonda bulunan eseriyle güncel işlerini bir araya getiriyor. Ben farklı malzemelerle çalışmayı, denemeler yapmayı seven biriyim. Sergide seramik heykelin yanı sıra, kitap ve ansiklopedilerle yaptığım çalışmaları da gösteriyorum. İlk soruda seramikle kurduğum bağın derininde toprak ve ateşe olan ilgimden bahsetmiştim. Kitaplarla çalıştığımda da likenler, yosunlar, taş ve tahta parçaları kullanıyorum. Her ikisinde de doğadaki güçlerle ve diğer varlıklarla bir temasa girme çabası var diyebilirim. Sergiler, sanatçı- küratör iş birliği ile belirli bir kavram bağlamında kurulurlar. Burada ise tercih, koleksiyonere bırakılıyor ve sanatçı da seçtiği iki yeni eseriyle katılıyor. Bence burada önemli olan, sanatçının farklı dönemlerde yaptığı çalışmalarının yan yana gelmesi ve kişisel koleksiyondaki işin tekrar görünür olması."
"Bu sergiye Nesrin Esirtgen ile birlikte 2013 tarihli çalışmamla katılıyorum. 'The Performer' isimli resim 2013 yılında 'Melezler' serisinin bir parçası ve ilk çalışmam olarak, ilk kez Contemporary İstanbul' da sergilenmişti. Ferda Art Platform'da sergilenen çalışmalarda, 2013 yılındaki 'Melezler' serisinden ilk çalışma ve son yıllara (2022-2023) ait 'Şüphe' serisinden işler görülebilir. Kısaca incelemek gerekirse; kimliksiz aynı zamanda tanıdık figürlerin beyaz arka planda, tanıdık nesneler ve araçlar ile konumlandığı, boş alanları resimsel öge olarak kullandığım 'Melezler' serisi (2013), üretim sürecimin ilk dönemlerine ait. Son dönem çalışmalarımda ise tuval ve akrilik malzemelerine ek olarak kağıt üzeri pastel, suluboya, linol baskı, kara kalem gibi farklı malzemeler ve uygulama biçimleri kullanıyorum. Böylece resimsel ögeleri karakter değişimine uğratırken, aralarındaki ilişkinin nasıl şekillendiğini deneyimliyorum. Bu çalışmalarda malzeme ve yöntemin büyük ölçüde ifade biçimi ve içeriği belirleme, yönlendirmede etkili olduğunu söyleyebilirim. Bu serginin, geçmiş ve bugün bağlamında sanatçı ve koleksiyonerin hem kendi kişisel yolculuklarıyla hem de birbirleriyle bir zaman yolculuğunda karşılaşmalarını sağladığını düşünüyorum."
"İnci Furni'nin koleksiyonumdaki 'Çay Bardakları' işi Ferda Art Platform'daki sergide yer alıyor. 2017 yılında İstanbul'dan New York'a taşındığım sene; İnci Furni, New York'taki önemli misafir sanatçı programlarından biri olan ISCP'ye katılmıştı. Kendisiyle olan tanışıklığım ve ISCP ile olan ilişkimden dolayı süreci takip ediyordum. Bu 'Çay Bardakları'nı orada gördüm; İnci'nin günlük hayata ait olan objeleri yalın ve oyuncu bir dille yansıtma üslubu ile çay bardaklarının Türk insanını çağırma hali beni yakaladı. Bir tür ülke özlemi de diyebiliriz... Sergide kadın koleksiyonerlerin bir araya getirilerek, koleksiyonlarından yine bir kadın sanatçının işine yer verilmesini önemsiyorum. Türkiye'de sanat alanında hem koleksiyoner, hem de profesyonel anlamda kadının varlığı fark edilir şekilde baskın. Sayıca ve bulundukları pozisyonlar açısından günümüz Türk çağdaş sanatı alanında kadınlar çok güçlü. Bu sergide de yıllar içinde koleksiyonlarını geliştiren, sanata olan tutkusunu hep diri tutan ve sanatçılarla kişisel ilişkiler kuran isimler yer alıyor. Sergide yer alan eserlerin sahipleri farklı jenerasyonlardan, Türk çağdaş sanatına yön veren kadın sanatçılar; bu isimleri bir arada görmek önemli."
"Sergide, Aras Seddigh'in erken dönemlerinden olan, koleksiyonuma kattığım ilk eseri yer alıyor. Tek bacaklı bir kelebek avcısının yer aldığı büyük bir tuval resmi. Koleksiyonerlerin seçkileri ile sanatçıları buluşturan bu sergiyi özellikle yeni koleksiyonerleri heyecanlandırması açısından önemli buluyorum."
"Sergiye, Tansa Mermerci'nin 2015 yılında koleksiyonuna kattığı 'Çay Bardakları' isimli suluboya desenim ve 2023'ün ilk aylarında yaptığım 'Leitmotif', 'Dondurma Külahları' isimli iki resmim ile katılıyorum. Bu eserler uzun zamandır üzerinde çalıştığım 'still life' teması içinde yer alıyor. 'Çay Bardakları' benim o dönem 2015'de kültürel nesneler diye kategorize ettiğim desenlerimden bir tanesi. Son iki resmimde ise tıpkı o zaman yaptığım gibi natürmort temasını yeniden yorumluyorum. Dijital bir büyütme ve tekrara odaklandığım bu resimlerde estetik bir deneme yaptım. Görselleri Seyrantepe'deki manavımdan esinlenerek soyutladım. Bu sergi benim açımdan geçmişte yaptığım bir iş ile şimdi yaptıklarım arasındaki ilişkiyi ve işlerimin süreçle nereye vardığını görünür kılan iyi bir zemin oluşturuyor. Koleksiyoneri ise, ince, gösteriş yapmadan, eseri sakince muhafaza eden, değer veren bir vizyoner olarak konumlandırıyor."
"Bu sergide, içinden geçtiğimiz dönem için anlamlı olduğunu düşündüğüm, Leyla Gediz'in 'Kartpostal' isimli eseriyle yer alıyorum. Eserin sağ alt köşesindeki 'Turkey' yazısı, sanatçının resmettiği akrobatik kız vasıtasıyla ülkemizi tasvir etmek istediğinin ipuçlarını taşıyor. Üstü çıplak altı kapalı, modern görünümde genç kız, bedenini zorlayan ters köprü pozuyla birçok durumu yansıtıyor. 'Kartpostal', anlatmak istedikleriyle beni yakalayan eserlerden oluşan koleksiyonumun ana taşlarından. Koleksiyonerlik, sahip olunan eserlerden çok; sanatçılarla kurulan diyaloglar açısından değerli. Bu sergi de, odak noktasına bu ilişkiyi oturttuğu için anlamlı. Ayrıca, birden fazla koleksiyoner ve sanatçı ikilisini bir araya getirdiği için de yeni diyaloglar kurma imkanı sağlıyor."
"Sergiye, Nesrin Sarıoğlu koleksiyonunda yer alan işlerimden biriyle, 'Kartpostal' ile katılıyorum. Kartpostal, genç bir kadını, aynı zamanda bir yoga asenası/pozu olan köprüye kalkmış gösteriyor. Kartpostalın kenar köşesinde 'Turkey' yazıyor. Bu bir Türkiye resmi midir? Bana göre evet. Güncel işlerim gösteriyor ki, işlerim aynı tutarlıkta ilerlemekte. Hem renk kısıtlaması bakımından, hem de sosyo-politik içerik açısından bir devamlılık söz konusu yapıtlarımda. Eserlerimde yalnız kompozisyonun daha kalabalıklaştığı, (buna katmanlaşmak da diyebiliriz) gözlemlenebilir. Nesrin Hanım benim en değer verdiğim koleksiyonerlerim arasında yer alıyor. Zira kendisi benimle birlikte risk almaktan çekinmez. Yeniliklere açıktır. Burada olduğu gibi, sansasyon yaratabilecek bir içerik işlediğimde veya biçimsel olarak resmin sınırlarını zorladığımda, tutucu ya da çekimser davranmaz. Tersine, heyecanımı paylaşır ve elimden tutar. Böylece, bir eşiği daha birlikte sıçrarız. Bence izleyici, bir eşikle karşı karşıya olduğunu her zaman duyumsar ve heyecan onu da sarar."süreçle nereye vardığını görünür kılan iyi bir zemin oluşturuyor. Koleksiyoneri ise, ince, gösteriş yapmadan, eseri sakince muhafaza eden, değer veren bir vizyoner olarak konumlandırıyor."