Demna Gvasalia'nın modaya olan ilgisi, pahalı kumaşlarla ya da Paris'in ışıltılı moda haftalarından ziyade Kafkas Dağları'nın zorlu yollarında, göçmen kamplarında ve Batı'nın steril bürokrasisinde şekillendi. 1981'de Gürcistan'da doğan Demna, Abhazya Savaşı nedeniyle ailesiyle birlikte Tiflis'e kaçarken, hem çocukluğunu terk etmek zorunda kaldı hem de kendi kişisel yükselişinin ilk taşlarını dizmeye başladı. O göç sürecinde ailesinin bir nevi tercümanı olarak Almanca öğrenirken insanların nasıl göründüklerine, giydiklerine bakarak kim olduklarını anlama pratiğini geliştirdi. Demna için kıyafetler, sadece estetik bir unsur değil; statüyü, gücü ve hatta korkuyu anlatan kodlardı. Bugün tasarımlarında gördüğümüz militarist formlar, oversized siluetler, aşırıya kaçan logolar ya da ters yüz edilen klasikler, işte o günlerde zihnine kazınan "sosyolojik üniformaların" birer yansımasıydı.
Demna'nın moda anlayışı, geleneksel zarafetin ya da ihtişamın peşinde değil. O, gerçekliği deforme ediyor, günlük hayatın içinden aldığı parçaları abartıyor, yeniden yorumluyor ve onları modaya dair yepyeni bir anlatının temel taşları haline getiriyor. Vetements'i kurduğu günlerde Paris'in küçük, isimsiz kulüplerinde sergilenen parçalar, bir anda tüm moda dünyasının dikkatini çekmişti. Oversize siluetler, post-Sovyet estetiği, 90'ların grunge ruhu ve sıradanı 'sıra dışı' hale çeviren radikal tasarımlardan oluşuyordu. Demna, modanın elitist yapısını parçalara ayırarak sokağın, gerçek insanların tarzını başrole taşıyordu.
Balenciaga'nın kreatif direktörü olduğunda ise bu tavrından vazgeçmedi. Lüks algısını ters yüz ederek, duygularla ile sporu, yırtık kotlarla haute couture'ü aynı podyuma çıkardı. Kim Kardashian'ın Met Gala'da baştan ayağa siyah maskeyle görünmesi ya da Rihanna'nın transparan tayt botlarıyla magazin kapaklarını süslemesi, onun moda tarihine bıraktığı en büyük izlerinden sadece birkaçıydı.
Ama Demna'nın en büyük başarısı, sadece ünlülerin giydiği kıyafetleri tasarlamak olmadı. O, moda dilini tamamen değiştirdi. Kendi deyimiyle, "Sadece kapüşonlu ve yırtık kot üreten adam olmak istemedim." mottosuyla modayı, bir ifade biçimi olarak kullandı. Podyumları, duygusal ve politik mesajlarla dolu sahnelere dönüştürdü. 2022'de Ukrayna'daki savaşı nedeniyle, Balenciaga'nın defilesini dönemin krizine adadı. Modayı, bir tüketim objesinden çıkarıp, anlatı yaratan bir sanat formuna çevirdi.
2015'te Alexander Wang'in yerine Balenciaga'nın kreatif direktörü olarak atandığında, marka için yeni bir sayfa açılıyordu. Demna'nın Balenciaga'sı, Cristóbal Balenciaga'nın mirasına saygı dururken, aynı zamanda bugünün kaotik dünyasını yansıtan bir moda anlayışı yaratıyordu. Oversized blazerler, ikinci el hissi veren t-shirtler, hatta çöp torbası çantalar bunlara sadece örnek. "Güzel olanın ne olduğu bana bağlı değil, önemli olan duygular" diyerek, tasarımlarında konforla absürdü harmanladı.
Kim Kardashian ve Demna Met Gala'da
Kim Kardashian'ın 2021 Met Gala'da yüzünü tamamen kapatan siyah Balenciaga kıyafeti, Demna'nın modada kimlik ve anonimlik arasındaki ilişkiyi sorgulayan bakış açısının bir yansımasıydı. Dünyanın en tanınan yüzlerinden birini görünmez kılmak, ironik olduğu kadar düşündürücü bir hareketti. Aynı zamanda, onun moda dünyasına getirdiği en büyük tartışmalardan biri de başlamıştı: "Moda sadece bireyselliği mi kutlamalı, yoksa anonimliği de kucaklayabilir mi?"
Mart 2025'te, Demna'nın bir sonraki durağı Gucci olarak açıklandı. Balenciaga'daki on yıllık yönetimi boyunca radikal yaklaşımlarını haute couture ile birleştiren tasarımcı, şimdi İtalyan modasının en büyük miraslarından birine yön veriyor. Gucci'nin eklektik, tarihi kodlarını nasıl yeniden yorumlayacağıysa merak konusu. Ancak bir şey kesin: Demna, alışılmış olanı reddetmeye ve modaya yeni anlamlar kazandırmaya devam edecek. Özellikle Alessandro Michele'in fantastik ve retro estetiğinden sonra, Demna'nın daha sert ve kavramsal tasarımlarıyla karşılaşacağız gibi görünüyor.
Fotoğraflar: Getty Images Türkiye