Her yıl milyonlarca insan, unutulmaz anılar biriktirmek ve eğlencenin tadını doyasıya çıkarmak için festivallere akın ediyor. Kimileri müziğin büyüsüne kapılmak için, kimileri gastronomik bir yolculuğa çıkmak için, kimileri de sanatın ve tarihin izinde benzersiz bir deneyim yaşamak için bu etkinliklere katılıyor. Dünyanın dört bir yanında düzenlenen festivaller, o şehrin ruhunu en iyi hissedebileceğiniz, sosyalleşebileceğiniz ve sıradan bir geziden çok daha fazlasını sunan organizasyonlar. Eğer siz de bir sonraki tatilinizi unutulmaz bir festivalle taçlandırmak istiyorsanız, işte mutlaka deneyimlemeniz gereken dünya çapındaki festivaller!
Dünyanın en büyük ve en renkli festivallerinden biri olan Rio Karnavalı, samba dansçıları, gösterişli kostümler, devasa geçit törenleri ve sınırsız eğlencesiyle ünlü. Her yıl şubat ayında düzenlenen festival, Brezilya kültürünün en büyük yansıması olarak kabul ediliyor. Rio Karnavalı, aslında büyük bir yarışma gibi de düşünülebilir. Samba okulları aylarca süren hazırlıkların ardından, Sambadrome stadyumunda olağanüstü performanslar sergiliyor. Renkli tüyler, taşlarla süslenmiş ihtişamlı kostümler, devasa şamdanlar ve kusursuz koreografi ile hazırlanmış dans gösterileri, izleyenleri büyüleyen bir görsel şölen sunuyor. Ancak festivalin eğlencesi sadece Sambadrome'da sınırlı değil. Şehir genelinde düzenlenen "bloco" adı verilen sokak partileri, karnavalın en hareketli ve özgür ruhlu bölümlerinden biri. Rio'nun dört bir yanındaki bu partilerde insanlar sabahlara kadar dans ediyor, müzik eşliğinde eğleniyor ve karnaval coşkusunu doyasıya yaşıyor.
Münih'te düzenlenen Oktoberfest, dünyanın en büyük içecek festivali olarak bilinse de aslında bundan çok daha fazlası. Geleneksel Bavyera kültürünü deneyimleyebileceğiniz Oktoberfest, her yıl milyonlarca insanı ağırlıyor. Eylül ayının ortasında başlayıp Ekim ayına kadar süren festival, sadece bir içecek etkinliği değil; müzik, dans, geleneksel lezzetler ve eğlencenin iç içe geçtiği devasa bir kutlama. Festivalde yerel halkın giydiği geleneksel kıyafetler hemen göze çarpıyor. Erkekler deri pantolonlar (lederhosen), kadınlar ise şık ve nostaljik elbiseler (dirndl) giyerek etkinliğe katılıyor. Münih'in dev çadırlarında canlı müzik eşliğinde sosyalleşmek, geleneksel Bavyera yemeklerini tatmak ve tabii ki ünlü Oktoberfest içeceklerinden denemek mümkün. Lunaparklar, panayırlar, geçit törenleri ve eğlenceli yarışmalar da festival boyunca ziyaretçilerine eşlik ediyor. Münih sokakları festival boyunca adeta açık hava eğlence alanına dönüşüyor ve her köşede farklı bir etkinlikle karşılaşmak mümkün.
Hindistan ve Nepal'de baharın gelişini kutlamak için düzenlenen Holi Festivali, belki de dünyanın en renkli kutlamalarından biri. "Renklerin Festivali" olarak da bilinen Holi, sevgi, neşe ve birlikteliği temsil ediyor. İnsanlar ellerinde rengârenk toz boyalarla sokaklara çıkıyor ve birbirlerini boyayarak eğlenceye ortak oluyor. Festivalin kökeni Hindu mitolojisine dayanıyor. İyiliğin kötülük karşısında kazandığı zaferi simgeleyen bu festival, insanların aralarındaki tüm kırgınlıkları unuttuğu, dostluk ve barışın ön planda olduğu bir etkinlik. Holi sadece bir eğlence değil, aynı zamanda büyük bir sosyal kaynaşma fırsatı. Festival boyunca her köşede dans eden, şarkı söyleyen ve kahkahalar atan insanları görmek mümkün. Renklerin havada uçuştuğu bu büyüleyici atmosfer, fotoğraf meraklıları için de inanılmaz kareler sunuyor. Holi'yi gerçekten yaşamak isteyenlere, Hindistan'ın Vrindavan veya Mathura şehirleri önerilebilir. Buralarda festivalin ruhu bambaşka bir seviyeye çıkıyor!
Müzik festivali denince akla ilk gelen organizasyonlardan biri hiç şüphesiz Coachella! Kaliforniya'nın çöl manzaralarıyla ünlü Indio kasabasında düzenlenen bu festival, sadece bir müzik etkinliği değil, aynı zamanda bir moda ve sanat gösterisi. Coachella, her yıl Nisan ayında dünyanın dört bir yanından gelen müzikseverleri, ünlüleri ve influencer'ları ağırlıyor. Festivalin en büyük özelliği, sahneye çıkan dünya çapındaki yıldız sanatçılar. Beyoncé'den Harry Styles'a, The Weeknd'den Billie Eilish'e kadar pop, rock, hip-hop ve elektronik müziğin en büyük isimleri Coachella sahnesinde performans sergiliyor. Ancak festivalin cazibesi sadece müzikten ibaret değil. Devasa enstalasyonlar, çarpıcı ışık gösterileri ve interaktif sanat eserleri Coachella'yı adeta bir sanat cennetine dönüştürüyor. Tabii ki moda da Coachella'nın olmazsa olmazı. Festival boyunca herkes bohem tarzda, özgün ve cesur kombinlerle adeta bir podyum şovuna çıkmış gibi görünüyor. Vintage elbiseler, püsküllü çizmeler, göz alıcı aksesuarlar ve renkli makyajlar festivale bambaşka bir hava katıyor. Coachella Festivali hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Japonya'nın en ünlü festivallerinden biri olan Gion Matsuri, 1000 yılı aşkın bir geçmişe sahip. Kyoto'nun Gion bölgesinde düzenlenen bu festival, her yıl Temmuz ayında şehri adeta bir zaman kapsülüne çeviriyor. Geleneksel Japon kültürünü ve tarihini en iyi yansıtan festivallerden biri olarak kabul edilen Gion Matsuri, süslenmiş arabaların (yama boko) şehirde dolaştırıldığı muhteşem geçit törenleriyle ünlü. Festival boyunca Kyoto'nun dar sokaklarında gezerken, kimono giymiş insanlar, tapınaklarda düzenlenen dini törenler, geleneksel Japon yemekleri ve samuray dönemini andıran detaylarla karşılaşabilirsiniz. Özellikle Yamaboko Junko adı verilen geçit töreni, festivalin en görkemli anlarından biri. Gösterişli arabalar, geleneksel müzikler eşliğinde dar sokaklardan geçerken, izleyenler kendilerini bir masalın içinde gibi hissediyor. Eğer Japonya'nın geleneksel ruhunu keşfetmek istiyorsanız, Gion Matsuri tam anlamıyla büyüleyici bir deneyim sunuyor.
Domates savaşına hazır mısınız? La Tomatina, her yıl Ağustos ayının son Çarşamba günü İspanya'nın Buñol kasabasında düzenlenen çılgın bir festival. İnsanların birbirine tonlarca domates fırlattığı bu etkinlik, tamamen eğlence ve coşku üzerine kurulu. La Tomatina'nın kökeni tam olarak bilinmese de, 1945 yılında bir grup gencin eğlenmek için domates savaşı başlatmasıyla gelenek haline geldiği söyleniyor. Bugün ise dünyanın en büyük gıda savaşlarından biri olarak biliniyor ve her yıl binlerce turist bu eğlenceye katılmak için İspanya'ya akın ediyor. Festivalin kuralları oldukça basit: Domatesleri ezerek birbirinize fırlatın! Festival bitiminde kasaba itfaiyesi sokakları yıkayana kadar eğlenceye devam edebilirsiniz.
Maske takıp tarihte bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Venedik Karnavalı, 13. yüzyıldan beri düzenlenen ve İtalya'nın en büyüleyici festivallerinden biri olarak kabul edilen bir etkinlik. Şubat ayında düzenlenen bu festival boyunca, Venedik sokakları ve kanalları göz alıcı kostümler ve zarif maskelerle süslenmiş insanlarla dolup taşıyor. Karnavalın en ikonik öğesi tabii ki Venedik maskeleri. Rönesans döneminin ihtişamını yansıtan bu maskeler, festivalin en dikkat çekici unsurlarından biri. Venedik sokaklarında yürürken, ihtişamlı balolar, gondollarda düzenlenen özel partiler ve göz alıcı geçit törenleriyle karşılaşabilirsiniz. Eğer sanat, tarih ve mistik atmosferlerin büyüsüne kapılmayı seviyorsanız, Venedik Karnavalı tam size göre!
Day of the Dead (Ölüler Günü), Meksika'nın en önemli kültürel festivallerinden biri ve ölümle ilgili bildiğimiz tüm gelenekleri tersine çeviren bir kutlama! Cadılar Bayramı'na benzer gibi görünse de, aslında sevdiklerini kaybetmiş insanların onları neşeyle anmalarına olanak tanıyan, canlı renkler ve müzikle dolu bir festival. Festival boyunca şekerden yapılmış kuru kafalar (calaveras), rengârenk kâğıt süslemeler ve özenle hazırlanmış sunaklar (ofrenda) sokakları süslüyor. İnsanlar yüzlerini geleneksel kuru kafa motifleriyle boyuyor, sokaklarda dans eden iskelet kostümlü gruplar ve kuklalar arasında kutlamalar yapılıyor. Meksika'nın Oaxaca ve Mexico City gibi şehirlerinde dev geçit törenleri, müzik, dans ve büyük bir topluluk ruhuyla kutlanan Day of the Death, aslında ölümün bir son değil, yaşamın bir devamı olduğunu hatırlatan inanılmaz bir deneyim sunuyor.
Eğer sanata ilgi duyuyorsanız, Edinburgh Fringe Festivali kesinlikle deneyimlemeniz gereken bir etkinlik. Her yıl Ağustos ayında İskoçya'nın başkentini adeta dev bir sahneye dönüştüren bu festival, dünyanın en büyük sanat festivali olarak biliniyor. Tiyatrodan stand-up komediye, sokak performanslarından çağdaş dans gösterilerine kadar aklınıza gelebilecek her türlü sanatsal etkinliği burada görmek mümkün. Edinburgh Fringe, sanatseverler için tam anlamıyla bir cennet. Festival boyunca şehirde her an bir sürprizle karşılaşmak mümkün; çünkü program o kadar geniş ki, neyle karşılaşacağınızı asla tam olarak bilemezsiniz. Sanatın bu kadar iç içe olduğu bir ortamda, Edinburgh'un tarihi atmosferi de festivale ayrı bir büyü katıyor. Şehrin Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşırken, Gotik mimarisiyle ünlü binaların arasında sanatın her haline tanıklık ediyorsunuz.
Bu festivaller, sadece eğlenmek için değil; yeni kültürleri deneyimlemek, insanlarla kaynaşmak ve hayatınıza renk katmak için mükemmel fırsatlar sunuyor. Eğer seyahat planlarınıza biraz daha heyecan katmak istiyorsanız, valizinizi hazırlayın ve dünyanın en büyüleyici festivallerinden birine doğru yola çıkın!
Fotoğraflar: Shutterstock, iStock, Getty Images Türkiye