Lara MUTLU - lara.mutlu@alem.com.tr
Fotoğraflar: Doruk Seymen
Alea Pınar Du Pre
Alea Pınar Du Pre ve Sevil Dolmacı ile Dolmacı’nın Nişantaşı’ndaki ofisinde bir araya geldik. Du Pre, yeni sergisi için bir hayli heyecanlıydı. Daha önceleri ‘Snapshot’ isimli serileriyle tanıdığımız sanatçı bu kez bambaşka bir teknik kullanmış. Sanatçı, “Pasta tüplerinin dantel uçlarını kullanarak, akrilik boya ile yaptım tüm eserleri. İlhamı da cupcake yapan birinden aldım” diyor. Du Pre ve Dolmacı ile bir araya gelerek heyecanlarına ortak olduk. Sergi, 26 Mayıs’a kadar devam ediyor.
Serginizle ilgili sizi en çok heyecanlandıran şey nedir?
En son yaptığım yeni serinin ilk eserlerinin gün yüzüne çıkması. İnsanların tepkilerini görmek; bu benim için müthiş bir heyecan.
Bu fikir aklınıza nereden geldi?
Bu fikrin pişmesi ve aklıma gelmesi dört-beş sene sürdü. Bugünden yarına olmadı. İlhamımı cupcake yapan birisini görüp aldım açıkçası. Ben bunu akrilik yapayım dedim ve süreç başladı... Çok şeyler denedim, çıkmaz sokaklara da girdim ama sonunda başardım.
Koleksiyonda kaç eser yer alıyor? Renklerde nasıl karar kıldınız?
Sekiz parça yer alıyor. Renklere resmi tasarlarken karar veriyorum. Renk şemasına önceden karar vermiyorum. Bazıları çok pop, bazıları daha monokrom oldu.
Sevil Dolmacı ile yollarınız nasıl kesişti?
Sevil Hanım’ı takip ediyordum zaten. Bir gün bir sergide karşılaştık ve akabinde toplantı yaptık. Daha sonra birlikte çalışmaya başladık.
Sevil Dolmacı
Yeni bir galeri açmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında üç buçuk-dört yıl önce işe sanat danışmanlığı olarak başladım. Ancak sanatçılara daha iyi hizmet verebilmek için galeri ihtiyacı doğdu. Galerilerin tek tek kapandığı bir dönemde galeri açmak çok mantıklı değildi ama benim misyoner bir tarafım da var. Sanat tarihi okudum. Üzerine master ve doktora yaptım. Üniversitedeyken en çok çağdaş sanat ilgimi çekti. Üniversitede dersler verdim. Koleksiyonlarda beş bin, altı bin eser gördüm ve Zaha Hadid gibi isimlerle çalışma şansım oldu.
İşlerini takip etmekten keyif aldığınız favori sanatçılarınız kimler?
Maurizio Cattelan, Takashi Murakami, Jeff Koons.
Old master’lardan favorileriniz kimler?
Manet, Monet, Picasso, Matisse.
Sanat ulaşılabilir olmalı mı?
Tabii ki. Bu platformla birlikte genç sanatçılara alan sağlayacağız. Ayrıca yeni sanat alıcıları da ulaşılabilir fiyatlı sanat eserleriyle işe başlarlar. Sanatta para harcama kavramı, ne kadar paranız olduğu ile ilgili değil; bu işe ne kadar inandığınız ile ilgilidir. Dolayısıyla bize gelen sanatseverler çok ciddi mal varlıklarına sahip olabilirler ama daha yeni başlıyorlarsa koleksiyon yapmaya önce düşük bütçeli işler almak istiyorlar. Biz de bunları daha kompakt bir hale getirebilmek için böyle bir galeri ortamı yaratmak istedik. Burası randevu ile çalışılan bir yer.
İyi bir koleksiyoner olmanın sırrı nedir?
Kesinlikle profesyonellerle yol almak. İyi bir koleksiyoner, işine zaman ayırdığı kadar sanata da zaman ayırmalı; yurt dışı gezilerinde müze ve sergileri gezmeli ve sanat eseri alırken içinden gelen sesle deneyimlediği bilgiyi harmanlamalı.