Yerel ve yabancı orkestraların, yıldız adaylarının, usta müzisyenlerin ve disiplinlerarası iş birliklerinin sahne alacağı İstanbul Müzik Festivali, Cumhuriyet'in 100'üncü yılına özel projelerin öne çıkacağı bir akışla izleyicinin karşısına çıkıyor. İstanbul Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakırkaya, festivalin bu yılki seçkisini "Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı kutlamasına yakışacak özel projeler, repertuvarlar, eser siparişleri, çocuk etkinlik ve atölyeleri ile 7'den 70'e tüm müzikseverleri çok sesli, çok renkli bir festival bekliyor" sözleri ile anlatıyor. 18 farklı mekanda 60'ın üzerinde ismi ağırlayacak yarım asrı deviren festivali Çakırkaya'dan dinledik.
2008'den bu yana festival için çalışıyorum, ilk 10 yıl festivalin direktör yardımcısı olarak görev yaptım. Bir önceki festival direktörü, kıymetli hocam Dr. Yeşim Gürer Oymak ile meslek hayatımın en keyifli 10 yılını kol kola çalışarak, üreterek, nice güzel anı biriktirerek geçirdik. 2018 yılında kendisi İKSV Genel Müdür Yardımcısı pozisyonuna yükseldi ve bu önemli görevi bana devretti. Ben de son beş yıldır bana verilen bu son derece değerli ve bir o kadar da zor görevi en iyi şekilde sürdürmeye gayret ediyorum.
Uluslararası bir klasik müzik festivali programı, doğası gereği en az iki yıl öncesinden planlanmaya başlanıyor. Prestijli orkestraların, yıldız solistlerin dünya turnesi programlarına ancak bu kadar erkenden plana girerek dahil olabiliyorsunuz. Aynı şekilde verilecek yeni eser siparişlerini de çok önceden hayal etmek, kurgulamak ve bestecilerle anlaşmak gerekiyor; bu eserlerin yazılması da uzun bir süreç. Her yıl festivalimizde bir temamız oluyor; artistik içerik de bu temaya, başlığa göndermeler yapan özel projeler, yeni eser siparişleri, yan etkinlikler üzerine kuruluyor. Bu yıl, bir milletin yeniden doğuş mucizesi olan Cumhuriyetin sıra dışı reformları ile başlayan kalkınma, eğitim ve aydınlanma seferberliğinin akılcılık, bilimsellik, eleştirel düşünce, bağımsızlık, barış, insan sevgisi ve eşitlik gibi her biri bir diğerini tamamlayan önemli ideallerini hatırlayacağımız, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılını kutlayacağımız çok özel bir festival programı hazırladık.
Bu yaz Borusan Holding sponsorluğunda gerçekleştireceğimiz festivalde, asırlar boyunca Anadolu topraklarında yaşamış birçok önemli kadın figüründen ilhamla yazılan eser siparişlerinden, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yapıtlarını vermiş geleneksel Türk müziği ile İstanbul tangosu bestecilerine, günümüz klasik müzik dünyasının yıldız solistlerinden prestijli orkestralarına ve disiplinlerarası projelere uzanan çok renkli ve çok sesli bir program sunacağız. Ulu önder Atatürk'ün geleceğimizin teminatı olarak gördüğü gençlerimiz de festivalimizin ana kahramanları olacak. Bu yıl gençler ve kendini genç hisseden müzikseverler için yepyeni bir konser serisi başlatıyoruz; klasik müzikle gece kulübü kültürünü birleştiren bir parti havasında geçecek Disko Klasik konseri, İstanbul'un gözde eğlence mekanlarından Babylon'da, gecenin geç saatlerine kadar sürecek. İngiltere'de Classic FM tarafından açıklanan "Dünyanın önde gelen 30 yaş altı 30 müzisyeni" arasına seçilmiş, yeni neslin en çok aranan isimlerinden çellist Jamal Aliyev'in bestelerine davulda Barış Baykan'ın eşlik edeceği ilk performansın ardından Alman topluluk Orchester im Treppenhaus dinleyicileri klasik müzikle dans ettirerek bir disko atmosferi yaratacak. Benim de sahne değişimi sırasında DJ olarak sahnede olacağım gecede, klasik müzikle partileyeceğiz!
Festivalin spesifik bir tema başlığı yok bu yıl, ancak Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutladığımız ve Cumhuriyetin en önemli reformlarından eşitlik ilkesi ile güçlenen Türk kadını imgesine odaklandığımız bir program hazırladık.
İstanbul Müzik Festivali'nde bu yıl bir rekor kırılıyor; 12 yeni eser sunacağız izleyicilere. Sekiz eserin dünya prömiyeri, dört eserin ise Türkiye prömiyeri gerçekleşecek. Çağımızın en üretken bestecilerinden Fazıl Say'a 100'üncü yıl kutlamaları çerçevesinde verilen çok özel bir eser siparişi var; Dünya Anne. Nilgün Marmara, Gülten Akın, Birhan Keskin, Sezen Aksu gibi bu topraklarda yaşamış hüzünlerini, umutlarını, barış arzularını, iyiliği, huzuru, karanlığı ve aydınlığı dizelerine taşımış sembol şairlerin şiirlerinden esinle bestelenen yeni şarkıları Serenad Bağcan'ın güçlü sesinden dinleyeceğiz. Festival izleyicileri ile Atatürk Kültür Merkezi ve Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek iki konserde buluşacak başarılı caz sanatçıları Ferit Odman ve Volkan Hürsever, Fazıl'a eşlik edecek. Yaşar Kemal'in destansı romanı Binboğalar Efsanesi, multidisipliner bir müzikli tiyatro uyarlamasına dönüşecek. "Kadınlar Yeterince Bekledi"de ise festivalin siparişi üzerine Hollanda, Türkiye ve İran'dan kadın besteciler Meriç Artaç, Kate Moore ve Aida Shirazi tarafından yazılan üç bölümlük eser dünya prömiyerini yapacak. Yarının Kadın Yıldızları konseri de Cem Esen tarafından bestelendi. Sevgili Cem'in viyolonsel ve piyano için yazdığı "A Piece to Joy, Op.33" isimli eserini, yine fondan destek alacak genç müzisyenlerimiz seslendirecek. Ve son olarak ülkemizin erken dönem tango bestecilerine saygı duruşunda bulunulacak Cumhuriyet Tangoları konserinde izleyiciler, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası şefi ve besteci Hasan Niyazi Tura'nın festivale hediye ettiği, ilk defa dinleyici karşısına çıkacak yeni bir enstrümantal tango eserini dinleme fırsatı bulacak.
İstanbul Müzik Festivali her yıl şehrin kültür mirasına dikkat çekmek amacıyla birçok tarihi mekanı bir konser alanına çevirip etkinliklerini bu sıra dışı ikonik yapılarda gerçekleştiriyor. Bu anlamda İstanbul gerçekten bir hazine! Yarım asır sonra dahi, bize daha evvel kullanmadığımız yepyeni alanlar sunuyor. İBB Miras restorasyon çalışmaları kapsamında yenilenen Mevlanakapı Kara Surları, Yerebatan Sarnıcı, Balat'taki Özel Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi, Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, Aya Dimitri Rum Ortodoks Kilisesi gibi birçok sıra dışı mekanda olacağız.
Festival 2003'ten bu yana, klasik müzik dünyasına önemli hizmetlerde ve katkılarda bulunan sanatçılara bir teşekkür mahiyetinde Onur ve Yaşam Boyu Başarı Ödülleri veriyor. 2023 yılı İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü'nü, çağdaş müziğimizin gelişmesi ve içinde bulunduğumuz coğrafyaya ait seslerin ve değerlerin geniş kitlelere yayılması için sağladığı büyük katkıların yanı sıra genç ve yetenekli Türk müzisyenlerinin eğitim ve gelişimleri yönünde verdiği emeklerinden ötürü sevgili Hasan Uçarsu'ya takdim edeceğiz. Festivalin bu yıl yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü ise çağımızın en önemli keman virtüözlerinden biri olan Anne Sophie Mutter'e takdim edeceğiz.
2019 yılında İKSV Alt Kat ve İstanbul Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle çocuk ve gençlere yönelik oluşturduğumuz "Birlikte Güçlü Sesler Korosu" projesinin kalbimde önemli bir yeri var. Venezüella'da kurulan müzik projesi "El Sistema" bünyesindeki Beyaz Eller Korosu'ndan (White Hands Choir) ilham alarak oluşturduğumuz koro ile farklı engelleri olan çocuk ve gençlerle, Barış İçin Müzik Vakfı Korosu'nu bir araya getirdik ve 47. İstanbul Müzik Festivali kapsamında bir konser düzenledik. Farklı engellerine rağmen insanlığın tek ortak dili olan müzikle bir araya gelen çocuk ve gençlerin konserdeki heyecanını ve mutluluğunu hatırlayınca hala gözlerim doluyor. Önümüzdeki yıllarda bu projeyi tekrar canlandırmak istiyoruz.
Verbier Festivali, Lucerne Festivali, Salzburg Festivali, Holland Festival ve BBC Proms gibi klasik müzik dünyasının öncü festivallerinin her yıl programlarını ilgiyle inceliyorum elbette. Ancak bu kadar popüler olmayan, daha niş ufak festivallerin programları kimi zaman daha yaratıcı olabiliyor. Bu yaz, Hollanda'da düzenlenen ve Avrupa'nın en büyük klasik müzik outdoor festivali olan Wonderfeel Festivali'nin konuk küratörü olarak özel bir Türkiye focus programı oluşturmak üzere davet edildim. Devasa bir ormanın içerisinde üç günde 100'den fazla konserin gerçekleştirildiği; pusetindeki bebekten, bastonuyla gelen izleyicisine çok enteresan bir izleyici yelpazesine sahip Wonderfeel'in programı pek çok açıdan büyük festivallerden daha heyecan verici geliyor.
Özellikle yaptığı Hollywood film müzikleriyle tanınan İzlandalı besteci Hildur Guðnadóttir'in müzikal dili beni çok çekiyor. Amerikalı besteci ve piyanist Missy Mazzoli de radarımda. Işığı ve yansıtılan filmi kinetik heykelsi formlar üzerine haritalayan bir İngiliz sanatçı ve sahne tasarımcısı olan Es Devlin ile sahne tasarımını yapacağı özel bir projede bir araya gelmeyi çok isterdim. Bu isimlerin sanatlarına kendilerini adayış biçimleri, başarıları bana ilham veriyor. En kısa zamanda festivale davet etmeyi istediğim, kariyerlerinin başında iki de genç piyano sanatçısı var ama onların adlarını vermeyeceğim, önümüzdeki yıllar için sürpriz olsun.
Benim gerçekleştirmem pek mümkün olmayabilir ama ülkemiz için bir hayalim var. Aslında bir asır önce kurulmuş bir hayalin tekrar hayata geçirilmesi arzusu diyelim. Erken Cumhuriyet döneminde, toplumun her katmanına aydınlanmayı taşımak üzere kurulan; bilimsel, demokratik ve nitelikli eğitim modeli olarak bir süre uygulanan Köy Enstitüleri'nin olağanüstü bir misyonu vardı. Bozkırdan yaylaya, dağ başından sahil kasabalarına dek tüm çocukların sadece okuma yazmayı öğrenmesini değil; köyünde toprağa tohum ekmeyi, buğday üretmeyi, hayvanlarını gerektiğinde tedavi etmeyi, bunların yanı sıra mandolin, bağlama, piyano ve keman çalmayı ve hatta resim ve heykel gibi görsel sanatları öğrendikleri ve her yıl 25 tane dünya klasiklerini okumakla yükümlü oldukları müthiş bir eğitim ve kalkınma planıydı. Köy Enstitüleri'nin sanatı önceleyen eğitim anlayışının ve bir de Harika Çocuklar Yasası çerçevesinde üstün yetenekli çocukların yurt dışında eğitilmesine yönelik kaynak tahsisinin tekrar hayata geçirilmesi, ülkemizin ve toplumumuzun geleceği için kurduğum bir hayal. İnsan dünyada hayal ettiği müddetçe yaşar derler, yani hayal kurmaya devam!