Biraz yorulduğum için dizilere bir süre ara verdim. Geçen nisan ayından beri geziyorum, kendime vakit ayırıyorum. Pandemide sinema filmleri yapmıştım. Şimdi arka arkaya sinema filmlerim yayına girecek.
"Kim Bu Aile" filmim şu an vizyonda. 4 Kasım'da da "Mahalleden Arkadaşlar" vizyona girecek. Selçuk Aydemir'in kitabından uyarlanan bir film. O filmde İko adında zeki, komik, cin gibi bir ev hanımını oynuyorum.
Antalya Film Festivali için Antalya'daydım birkaç hafta önce. Şimdi de sonbaharın en güzel olduğu rotaları çizeceğim kendime. Sonbaharın renklerini çok seviyorum ve bu dönemi kaçırmak istemiyorum. Bir sonraki durağım ise İngiltere olur.
İngiltere'de olmak bana çok iyi geliyor. Tiyatrolara, sergilere gidiyorum ve rahat rahat gezebiliyorum. Orada okuyan oğlumla bol bol vakit geçiriyorum.
Öncelikle rahatlamış hissediyorum. Bir kere ergenlik zor. Çocuğun 16 yaşından sonra ebeveyn ile bağı kalmıyor. Biz bu dönemde Nejat'la sanat sohbetleri yapıyoruz. Artık iyice arkadaş olduk. Bu sohbetler ilişkimizi de samimi yapıyor.
Dürüstlük bir çocuğa karşı çok önemli. Çocuğun yanında çoğu aile, kötü olan davranışı sergilemez ama çocuk bilir. Filmlerde de öyledir. "Aman çocuk duymasın." dedikleri her şeyi çocuklar duyar. O yüzden çocuğa her zaman açık olmak gerekir. Eğer çocuğunuza açık olursanız sonrasında ilişkiniz de daha net oluyor.
Çok zordu benim için. Ozan Güven'le ikimizin ilk kamera deneyimiydi. Yavuz Turgul "Işığını al." diyordu. Ama "Işığını al." ne demek biz bilmiyorduk. Sette bizi yönlendiren usta oyuncular vardı. Türkan Şoray'la Şener Şen bize bu konuda çok yardımcı oldu. Çok güzel bir ekiptik. Benim için bir o kadar da zordu ama okul gibiydi. Geceler boyunca "Ne olur bitsin." diye dua ediyordum çünkü o dönem okuyordum; Eskişehir'den gidip geliyordum. Benim için kabus gibiydi. Kameranın tiyatro ile alakası yok. Ölçeğe göre oynuyorsunuz. Başlarda çok zorlandım.
Ben o zamanlar çok rahatsızlık duyuyordum. "Ben oyuncu olmak için çıktım yola, ünlü olmak için çıkmadım ki." diyordum. Ama hayat seni oyuncu da yapıyor, ünlü de. O yıllar hayatı çok da kavradığım bir dönem değildi.
Hangi dönemimde nasıl olduğumu pek tahayyül edemiyorum. Ama asla genç yaşlarıma geri dönmek istemezdim. Gençlik, saflık demek; savruluyorsun oradan oraya. 40'lı yaşlarda olmaktan mutluyum.
Bir kere daha özgüvenli ve kendinle daha barışık olduğun bir dönem. Öncesinde hep kendinle yarışın varken, 40'lı yaşlarınla birlikte bu süreç bitiyor. Ve kendinde rahatlama hissediyorsun.
Çok çalıştığım zaman kendim olamıyorum. Şu hayatın beni az çalıştırması lazım. Çok yorulduğum zamanları sevmiyorum. Oyunculuğu, karakter yaratmayı çok seviyorum. Onu tam yapamadığım zaman sinirleniyorum. Sanki elimden oynadığım bir şeyin alındığını hissediyorum. Kendimi de sevmiyorum bu durumu da.
Set bittiği an o karakterden çıkıyorum. Öbür türlüsü hayatı çok zorlaştırır. Ama bazı karakterlerin sizi etkilediği zamanlar oluyor. Bu profesyonel bir meslek, orada oyunu oynadıktan sonra, karakterden çıkıyorsun.
"Yedi Kocalı Hürmüz" filmine hazırlık çok farklı geçmişti. Oyuncu koçuyla birlikte tüm kadro çalışmıştık. O süreç çok güzel geçmişti. Atıf Yılmaz ile çalışmak çok enteresandı. Fatih Akın'la çalışmak başka bir deneyimdi. Pandemiden önce İran'da film çektik. O bambaşka bir deneyimdi. Böyle deneyimleri yaşamayı seviyorum.
Eskiden ekstrem sporlara çok fazla ilgim vardı. Ama çocuk olduktan sonra daha temkinli olmaya başladım. Hayatta hep riskleri göze aldığım, bir macera peşinde olduğum için başka şeyler yaşamak istemiyorum.
Sokakta beni gören bir insanın gerçekten sevindiğini gördüğümde onları mutlu etmeye çalışıyorum. Senin elinde sihirli bir değnek var ve insanları mutlu ediyorsun. Onları sevindirmek beni çok mutlu ediyor. Bir hayranın seni gördüğünde seviniyorsa bu müthiş bir şey. Bu gücü ve kudreti insanları mutlu etmek için kullanıyorum.
"Asmalı Konak" yayınlandıktan sonra çok ünlü oldum. Sonrasında bende "Ben yaparsam güzel olur?" gibi bir durum oluştu. Psikoloğa gittim ve ona "Ben böyle bir şey yaşıyorum. Yanlış bir durum olduğunu da biliyorum." dedim. Bunun da farkındaydım. Sonrasında bu durumu kendi kendime çözdüm.
Kalkarım ama uyanamam. Hiçbir şey yapmadan durmayı çok severim. Sabahları neşeli de, neşesiz de değilimdir.
Kendimi hemen dalgaya vururum. Bu arada depresyona girmeyi de değerli buluyorum. Uzun dönemli depresyonu elbette yanlış buluyorum. Ama bir şeye üzüleceksen, üzüleceksin. Bu açıdan kişisel gelişim cümlelerini de çok doğru bulmuyorum. Bu hayatta mutluluk da var, mutsuzluk da. Sadece o mutsuzluğa çok bağlanmamak ve sonrasında o durumdan çıkmak lazım.
Hala benim gibiler var mı bilmiyorum ama en son Burhan Altıntop'a çok güldüm.
Çok aşık olduğum bir dönemden geçiyorum. Beş yıldır devam eden bir ilişkimiz var ve günden güne sevgim artıyor, hiç azalmıyor. Biz ayrı yaşıyorduk ama artık birlikte yaşıyoruz. Ayrı yaşadığımız için mi aşk bitmiyor diyordum. Ama birlikte de her şey çok güzel oldu. Kendim olabildiğim bir aşk yaşıyorum.
Ben ilk gün aşık olduğumu anladım. Kendimden hiç böyle bir şey beklemiyordum. Ben aşık olunca çok gülerim.
Daha çok tatil yapmaktan hoşlanıyoruz.
Yeni yeni astrolojiyle ilgilenmeye başladım. İzliyorum, bakıyorum ve öğrenmeye çalışıyorum.
Ben Koç burcuyum. Bazı astrologlar burçların belli bir yaştan sonra yükselene geçtiğini söyler. Benim yükselenim Balık ama bende geçmedi. Ben her duygumu büyük yaşarım. Daha sakin olmak isterdim.
Piyasada bu dönemde heykel daha fazla ağır basıyor. Sanatın her dalında yapılan üretimleri inceliyorum. Hepsi beni içine çekiyor. Video art işlerini, resmi çok severim. Genç sanatçıları özellikle takip ediyorum.