Brown-Forman, Kentucky'nin Louisville şehrinde bundan 152 yıl önce faaliyetlerine başlayan, Kentuckyli Brown ailesi tarafından kurulmuş halka açık bir şirket. Bünyesinde çok farklı kategorileri barındıran Brown-Forman, dünya çapında 170'den fazla ülkede önde gelen markalarıyla faaliyet gösteriyor. Pek çok kategoride dünya çapında markaların üreticisi. Amerika'da ilk kez ürünü kapalı şişeye doldurarak pazarlayan, böylece kalite standartlarını sağlayan da BrownForman. Sektördeki farkı nedir derseniz, özellikle altını çizmek isterim ki halka açık bir şirket olmasına rağmen hala bir aile şirketinde çalıştığınızı size hissettiriyor. Bununla beraber 2022'de Ethisphere Enstitüsü tarafından dünyanın en etik şirketleri arasına girmiş durumda.
Bence kariyer yolculuklarının tanımlanmış bir reçetesi yok. Her kuşağın ve hatta her bireyin kendi yöneticisinden farklı beklentileri var. Kendimce başarılı yöneticileri düşündüğümde her birinin kendi yolları ve tarzları olduğunu görüyorum. Benim kendime çizdiğim yolda en önem verdiğim, her şeyden önce yol arkadaşı olmak. Bununla birlikte adil olmak, özgün yani aslında kendim olmak, beraber çalıştığım arkadaşlarımla açık ve dürüst ilişkiler kurmak, ihtiyacı olana elimden gelenin en iyisiyle destek vermek diye özetleyebilirim. Tüm bunlar karşı taraftan önce, kendi iş tatminim için çok önemli. Her şeyi bilmediğimi ve bilemeyeceğimi kabul etmek benim için önemli bir dönüm noktasıydı. Bu farkındalıkla birlikte gerektiğinde yardım istemek benim için çok kolaylaştı. Yardım istedikçe de farklı bakış açılarının her işe ne kadar fazla katkı sağladığını deneyimledim. Bir altın kural varsa bu onlardan biri olabilir.
Bu sektörde çalışmak işin yapısı gereği çok farklı dinamikleri barındırıyor. Sosyal yönü çok yüksek ve bu alanda çalışmaya başladıktan sonra karakterimle de özdeşleştiğini düşündüğüm için çok keyif almaya başladım. Tabii bir çalışma ortamını keyifli yapan şey, yalnızca sektörün kendisi olamıyor. Çalıştığınız şirket de çok önemli. Brown-Forman, insana değer veren ve hem geleneklerine hem de değerlerine çok bağlı bir şirket. Kendimi buraya ait hissediyorum diyebilirim. Bu da aslında yaptığım işi en iyi şekilde ve keyifle yapmamı sağlıyor.
Kadınların rolünün arttığını söyleyebilirim. Eğlence sektöründe çalışan kadınlara kariyer süreçlerinde biz de destek olabilmek için Brown-Forman Türkiye olarak da çeşitli eğitim programları düzenlemeye başladık. İş dünyasının geneline bakacak olursak, şirketlerin toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci ve çabaları arttıkça kadınların rolü ve payı da yükselmeye devam edecektir. Buna ek olarak çeşitlilik ve kapsayıcılık alanlarında Brown-Forman olarak kendimize çok ciddi hedefler koyduk. Bu hedefleri belirlemekle kalmadık, amaca yönelik de çalıştık. Sadece birkaç senede çok ciddi iyileşmeler elde ettik. Dünya genelindeki çalışanlarımızın yüzde 48'ini kadın çalışanlar oluşturuyor. Kıdemli kadın liderler özelinde ise dünya çapında bu oran yüzde 41. Bundan iki sene önce bu oran yüzde 34 idi. Executive kadın liderlere geldiğimizde bu oran yüzde 35'te, ancak 2030'a kadar amacımız yüzde 40'a ulaşmak.
İş ve özel hayat arasında keskin çizgilerle sınırlar çizilebileceğine inanan biri değilim. Sonuçta bölünmüş kişiliklerimiz yok ve tek bir hayat yaşıyoruz. Dolayısıyla işimin, özel hayatımın önüne geçtiği zamanlar olduğu gibi; özel hayatımın da işimin önüne geçtiği zamanlar olabiliyor. İş hayatında sürdürülebilir performans için denge gerekiyor ve genel olarak bu dengeyi korumayı başardığımı düşünüyorum.
Çok fazla düşünüyorum ve bazen düşüncelerimi yavaşlatma ihtiyacım oluyor. Bu nedenle bu aralar kendimle baş başa kaldığım zamanlarda müzik dinliyorum, kitap okuyorum, piyano çalıyorum, spor yapıyorum ya da dizi izliyorum. Aslında hangisinden daha çok keyif aldığım, o gün nasıl hissettiğime göre değişkenlik gösteriyor. Bazen kafam çok dolu olduğunda yalnızca müzik dinlemek ya da televizyon izlemek istiyorum; bazense kendimi çok daha enerjik hissediyorum ve kitap okumak ya da spor yapmak istiyorum. Konsantre bir şekilde yeni bir şey öğrenmeye çalışmanınsa, benim için meditatif bir yanı olduğunu keşfettim ve bu nedenle bazen saatlerce piyanonun başında oturup çalmaya çalışıyorum. Bir de tabii ki ailem ve arkadaşlarım var; onların varlığı ve onlarla vakit geçirmek en önemli şükürlerimden biri.
Çok küçük bir çocukken astronot olmak istediğimi hatırlıyorum ama bunun dışında "Şu olmak istiyorum." dediğim bir kariyer hayalim hiç olmadı. Ailem benim doktor ya da mühendis olmamı çok istiyordu ama benim bu alanlara hiç ilgim olmadı. Bu alanlara ilgim olmadığını anlayınca da onlar tarafından "Ne iş yaparsan yap, her zaman elinden gelenin en iyisini yap!" öğütleriyle büyütüldüm ve bu yaklaşımı hala kendime pusula olarak kullanıyorum.
Kabul etmeliyiz ki pandemi koşullarında en çok yara alan sektör oldu. İçinde bulunduğumuz belirsizlik ve bazı kısıtlamalar, özellikle çalışanları ve ailelerini bir hayli yıprattı. Çoğu insan çok uzun bir dönem sosyal ortamlardan ayrı kaldığı için yeni dönemde eğlence sektörünün canlanmaya başladığını gözlemledik. Ancak ekonomik zorluklarla mücadele ettiğimiz bugünlerde, orta segmentteki eğlence noktalarında cirosal olarak düşüşü gözlemliyoruz. Bu düşüş çok üst segment eğlence mekanlarında pek karşımıza çıkmıyor. İnanıyorum ki ekonomik zorlukların azaldığı bir ortamda Türkiye'deki eğlence sektörü hızla toparlanacaktır.
Dünyanın girdiği süreç, özellikle çevresel sürdürülebilirlik ve kaynakların etkin kullanımı perspektifinden bakıldığında ne yazık ki pek de iç açıcı değil. Yapılan araştırmalar, tüketicilerin markaların ve şirketlerin bu alanda daha çok sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor. Tüketiciler markaların samimiyetle konuya yaklaşması gerektiğini ortaya koyuyor. Brown-Forman bu alanda global platformda bazı önemli taahhütleri olan bir şirket. Elektriğinden suyuna, fıçısından tahılına, şişesinden etiketine kadar kullandığı tüm kaynakları ya kendisi üreten ya da bu felsefeye bağlı olan üreticiler arasından seçen bir tavrı var. Dünya genelindeki tesislerinde kullanılan enerjinin çok büyük bir kısmı rüzgar ve güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerjiden oluşuyor. "Doğal Kaynakları Onurlandırmak" adını verdiği projemizi neredeyse tamamladık. Sıfır Atık Girişimleri, Su Tasarrufu, Ağaçların Korunması, bizim için üç temel çevresel sürdürülebilirlik odağı. Dünyada kendi fıçısını üreten tek şirketiz ve bunun için kendi yetiştirdiğimiz endüstriyel ağaçları kullanıyoruz. Üretimde kullandığımız tüm tahıllar ise hayvancılık sektöründe yem olarak değerlendiriliyor. Ve aslında uçtan uca tüm üretim süresince "sıfır atık" kuralını çok sıkı bir şekilde uyguluyoruz. Su kaynakları konusunda da ciddi bir hassasiyet mevcut. Yağmur suyu depolamak için 1100 dönümlük bir araziyi kullanıyoruz ve kendi atık su arıtma tesisimiz mevcut. Tüm bunları ele aldığımızda, sadece bir üretim tesisimizde su tasarrufu miktarımız yıllık sekiz milyon galona ulaşıyor. Bu kapsamdaki taahhütlerimize gelecek olursak, 2030'da kullanılan elektriğin tamamı yenilenebilir olacak. 2045'te ise net sıfır sera gazı emisyonu elde etmeyi taahhüt ediyoruz. Karbon ayak izini azaltmak için tüm tedarikçilerimizle iş birliği halindeyiz. Sürdürülebilirlik anlamında geleceğimizi hayal edebilmek için tüm olanaklarımızı kullanıyoruz.
Eğer yaz tatili için bir seyahatten bahsediyorsak Türkiye'nin Ege kıyılarını sanırım hiçbir yere değişmem. Bununla birlikte yeni şehirler ve ülkeler görmek, sokaklarını gezmek, yerel yemeklerini yemek benim için çok keyifli. Bir de rotadan ve gidilen mekandan çok, bu rotalara kiminle gittiğim daha önemli benim için diyebilirim