Helin Kandemir ve Nezaket Erden ile "Bihter" Filmi Üzerine

"Aşk-ı Memnu" eserinin Prime Video yapımı yeni uyarlaması "Bihter", bize farklı bir vizyon sunarken hikayenin iki kilit ismi Nihal ve Peyker'i canlandıran Helin Kandemir ve Nezaket Erden'i yakın markaja alıyoruz. Şu anda hem "Bihter" filmiyle ekranda hem de tiyatro sahnesinde yükselişte olan iki yıldız ile bir araya geldik.

14 Kasım 2023 Salı 11:54 | Son Güncellenme:
33 dakika okunma süresi

Artık bir kült haline gelen hikayesi ve ikonik karakterleri ile hayatımızdaki yeri bir başka olan "Aşk-ı Memnu" eseri, bu kez yeni bir bakış açısı ve uyarlama ile karşımızda. Filmin Peyker'i ve Nihal'ini ise iki yetenekli isim canlandırıyor. Filmi merak edenlere, Peyker'i canlandıran Nezaket Erden, "1920'lerde geçen bu hikayeye günümüzden bir bakış getiriyor. Yani böyle de olabilirdi, bir de buradan okuyalım önerisinde bulunuyor. Bence uyarlamalar böyle yapılmalı zaten. Ve de Bihter'in hikayesini düz bir 'yasak aşk' hikayesi olmaktan ve hikayenin bütününü bu tartışmaya indirgemekten kurtarıyor" diyerek en güzel yanıtı veriyor. Helin Kandemir ise filmin en çok cesur duruşuna odaklanıyor.

HELİN KANDEMİR

Türk sinemasına yeni bir soluk kazandıran Bihter filminde Nihal karakterini canlandırmak, şu an senin için nasıl bir heyecan?

Birbirinden yetenekli ve üretken insanlarla beraber, okuyucusu tarafından yıllardır sevilip sahiplenilen bir romanı yeni bir versiyonuyla tekrar seyircisine taşıdık. Bu kadar kadın merkezli bir işin içinde olmak, beni inanılmaz heyecanlandırıyor.

İkonik Aşk-ı Memnu eserinin Prime Video farkıyla çekilen yeni uyarlaması, bize yeni bir vizyon sunuyor. Peki sen Nihal rolü ile oyunculuğuna neler ekledin, kendine ve oyunculuğuna dair nasıl bir vizyon kazandın?

Bir oyuncu için en renkli kanallar genelde gri karakterlerle tanıştığında açılıyor. Nihal, doğruları kadar hatalarıyla da gerçek bir karakter. O yüzden beraber deneyim kazanmak çok güzel. Bu rolün yerini, kendi oyunculuk hikayemde başka bir yerde tutacağım çünkü hayatıma piyanoyu ve bu şahane yetenekli insanları getirdi. Kamera önünden arkasına kadar pırıl pırıl bir ekiple, bir set ortamı ve hazırlık süreci geçirdim. Küçük yaşta bu kadar tecrübeli insanlarla aynı seti paylaşmak eşsiz bir deneyim benim için.

Rol için ilk görüşmelere başladığında ve ardından senaryoyu ilk okuduğunda nasıl bir dünyaya adım attığını düşünmeye başladın? Neler hissettin?

Senaryoyu ilk okuduğumda yıllardır kült olmuş bir eserin yepyeni bir versiyonuyla tanışmış oldum aslında. Senaryoda Merve Göntem'in dünyası var ki onun daha önce hep yaratıcılığına ve cesaretine hayran olduğum bir kalemi vardı. Arman Güvenç başta olmak üzere yapım tarafında birlikte çalıştığım herkesin de bu cesareti gösterebilecek bir vizyonu vardı. Beraber yeni bir yaratım sürecine girmek çok keyifli bir deneyim oldu benim için.

Bir role hazırlanırken nasıl bir süreçten geçiyorsun? Nihal rolüne hazırlık aşaması nasıldı?

Duygularımı ve duyularımı kullandığım, insan merkezli bir iş yapıyorum. Oyunculuk; doktorluk ya da mühendislik gibi rasyonel bir iş değil ve herhangi bir ekole sığdırmak mümkün olamıyor bu mesleği. O yüzden gerçekten bir karaktere hazırlanırken onunla duygusal anlamda iletişim kurmuş olmak istiyorum. Benim için kalbimde yeni bir karaktere yer açmak, çocuk büyütmek gibi. Zaman, efor ve sevgi istiyor benden. Nihal için hazırlık süreci de benzer bir şekilde ilerledi. Ayrıca uzun bir süre piyano ve biraz da Fransızca dersi aldım. Hatta piyanoya filmden sonra devam ettim. Artık evimde piyano var ve düzenli çalıyorum.

Dijital platformların yükselişi ile farklı bir dönemin kapıları da açıldı. Bu alanın sektör için nasıl bir dünya sunduğunu düşünüyorsun?

Dijital platformlar hepimize çok ciddi bir özgürlük alanı kazandırdı. Daha kendimiz olarak, daha korkusuzca üretebiliyoruz ki yaratıcılığın çalışabilmesi için alanımızın açık olmasına çok ihtiyacımız var. Aynı zamanda daha konforlu saatler ve daha planlı bir set takvimi görmek de çalışma verimini ciddi anlamda arttırıyor bence.

Şu anda eş zamanlı farklı bir heyecanın da Balina adlı tiyatro oyunu. Kimilerinin sahne tozu yutmak, kimilerinin sahne büyüsü dedikleri şeyin sendeki etkisi nasıl?

Balina oyunu beni, hayatımın iyileşmeye ve kendimi sevip sahiplenmeye çok ihtiyacım olan bir zamanında buldu. Ben daha önce hiç sahneye çıkmamıştım. Konservatuvarlı bir oyuncu da değilim ve bunun duygusal ağırlığını üzerimde hep hissettim. Hatta bu his beni, daha fazla öğrenip denemeye teşvik etti. Bir gün hayatıma tiyatro girdi ve benim bütün defolarımı, en metruk yerlerimi tek tek dönüştürmeye başladı. Eşsiz bir hikayenin parçasıyım ve sahnede olup izleyiciyle bire bir bağ kurmak, beni bir oyuncu olmanın ötesinde bir insan olarak da çok güçlendirdi diyebilirim.

Bihter filmi, bir dönem filmi olarak moda alanında da öne çıkıyor. Özellikle senin kıyafetlerin üzerinden bir "büyüme" göndermesi ile... Dönem kıyafetlerini seviyor musun? Sen tarzını nasıl ifade ediyorsun, modayla aran nasıl?

Gerçek bir şey oynuyorum derken tam olarak bundan bahsetmiştim. Nihal henüz çok küçük bir yaşta. Kimliğini aradığı, hatta kendinden yaşça büyük kadınlardan etkilendiği ve bir büyüme ihtiyacı hissettiği bir aralıkta. O yüzden filmin başından sonuna kadar yaşı giderek büyüyen bir styling takip ediyoruz. İlk defa bir dönem işinin içinde bu kadar uzun süre var oldum. O dönemin ruhuyla giyinmek çok keyifli bir şey. Kendi hayatımda da hep rahat ve iyi hissettiğim şekilde giyiniyorum. Özel olarak herhangi bir şey takip etmiyorum.

Çocuk denilecek yaşta oyunculuk yapmaya başlamanın, tecrübeli, usta isimlerle bir arada bulunmanın, ünlü ve tanınır olmanın zaman zaman rollercoaster'a binmişsin hissi yaratan yanları oluyor mu?

Sette olup mesleğimi yapmak benim için artık doğal ortamımda olmak demek. Kendimi bu işi yaparken çok güçlü ve konforlu hissediyorum çünkü çocukluğumdan beri duygularımı ve dünyamı ifade etmek için hep oyunculuğu kullandım. Bir rollercoaster durumu hiç yaşamadım. Sadece çocuk yaşta geliştirdiğim alışkanlık ve duygusal bağ çok derin olduğu için yer yer bu kadar bağlı olmakla ilgili korku duyuyorum. Çünkü bir şey olmadan yapamayacağımızı hissettiğimizde hayat bizi, o şey olmadan yapabilir hale getirmek için elinden geleni yapıyor. Bu yüzden oyunculuğun bir mecburiyet değil, kendimi ifade edebilmek ve anlatıcı olabilmek için benim "seçtiğim" bir yol olduğunu sık sık hatırlatıyorum kendime.

Helin Kandemir nasıl biri peki? İnsanın kendini anlatması zordur ama kendini 4-5 kelimeyle nasıl anlatırsın?

Ben gerçekten bütün karakter özelliklerinin ötesinde hayatı sıkı sıkı tutan biriyim. Çocukluğumdan beri hep yarayı sarandım ki bu yıl bu anlamda en titrediğim, en zor yıllardan biriydi benim için. Etraf ne kadar karanlık olursa olsun sabah uyandığımda camı açıp kendime hala anlatacak hikayelerim olduğunu ve devam edebileceğimi bildiğimi söylüyorum.

Filmin orta yerine oturan Bihter-Firdevs ilişkisi; üzerine uzun uzun psikolojik çözümlemeler yapılabilecek kadar derin. Sen nasıl bir aileden geliyorsun? Annenle nasıl bir ilişkin var?

Anneme çok düşkünüm. Dünyadaki bütün yavruları, beni ve kız kardeşimden ayırmayan o sevgi ve saygı dolu kalbini çok örnek alıyorum. Arkadaş gibiyiz ve her şeyimi her zaman annemle paylaşırım. O yüzden annem, benim neyi yapıp neyi asla yapmayacağımı çok iyi bilir. Ve aksi bir durumda arkamda bir dağ gibi durur.

Kendini beslemek adına neler yapıyorsun?

Oyunculuğum, öğrenciliğim, arkadaşlığım ve her şeyden önce kendim için en sık yaptığım şey bolca insani temas... Bir de empati. Bolca deneyim. Kendi duygularım ne kadar geniş olursa, o kadar renkli bir şeyler sunabilirim seyirciye. İçeriden saygı ve sevgiyi hiç eksik etmeyip kendime artık daha sık hata yapma hakkı veriyorum.

Şanslı biri misin sence, şansını kendi yaratanlardan mı?

Hayatın attığı pasları doğru değerlendiren biriyim. Şans değil ama nasip diyebilirim bunun için. Mesela ben okuluna çok düşkün bir çocuktum ve hala öyleyim. Belki yolumu farklı çizmek istesem mesleki anlamda başka bir şey yapıyor olabilirdim ama ben hangi kapıdan girersem gireyim yolun sonu hep oyunculuğa çıktı. Kocaman bir nasip ve büyük bir emek bu

Bir Z kuşağı olarak, eleştiri kabul ediyor musun? 19 yaşında bir genç olarak, önümüze sıkça çıkan bu kuşak meselesine sen ne açıdan bakıyorsun?

Eleştiriyi aşırı derecede kabul eden biriyim. Hatta birlikte çalıştığım insanlar, ailem ve arkadaşlarım tarafından da bu konuda çok eleştirilirim. Her jenerasyonun kendine göre zorlukları ve artıları var. Bu yüzden yaş skalasının bir ayrıcalık getirdiğine inanmıyorum. Hepimiz mücadele ediyoruz ve öğreniyoruz.

Hayallerinin en yeni, güncellenmiş halinde neler var?

Hayallerim arasında, kendimi dünden daha mutlu ve üretken bulmak var. Bu sene ciddi bir motivasyon kaybı yaşadığım bir dönemim oldu. Bu sürecin tamamında gerçekten hayata tutkuyla bağlı olduğum tarafımın ne kadar kıymetli olduğunu bir kere daha anladım.

NEZAKET ERDEN

Tiyatro sahnesindeki güçlü duruşunu son yıllarda ekrandan da yansıtıyorsun. İnsanlar İkiye Ayrılır, İki Şafak Arasında, Uysallar; derken Bihter. Peyker nasıl bir zamanda, nasıl girdi hayatına?

Bir süredir aslında doğru seçimler yapmak için sabırla bekliyorum. İçinde bulunduğum her iş benim için çok kıymetli. Ben çok çalışkan ve tutkulu bir oyuncuyum. Bu yüzden de tutkuyla çalışabileceğim rolleri bekliyor ve tiyatro oyunlarımı çok sık bir şekilde oynuyordum. Yine oyun takvimimin çok yoğun olduğu bir dönemde telefonum çaldı. Senaryoyu okudum. Uyarlamanın getirdiği yeni bakışı sevdim. Bihter bir film olduğu için ve aslında Bihter'in hikayesine odaklandığı için diğer karakterlerin dünyasına o kadar girilmiyor. O sırada dedim ki; bu bir dönem işi, hiç oynamadım daha önce, güzel olur deneyimlemek. Yaratıcı ekip, yönetmenler, oyuncular iyi. Hem de yoğun oyun programımla birlikte yürütebileceğim bir çekim takvimim var. Neden denemeyeyim ki?

Aşk-ı Memnu gibi kült bir eserden yola çıkarak bildiğimiz dünyaya farklı bir bakış açısı sunan Prime Video'nun yeni Bihter filminin senaryosunu ilk okuduğunda neler hissettin?

Ben Aşk-ı Memnu'yu lise yıllarımda okumuştum. Senaryoyu okuduğumda şu çok hoşuma gitti, aslında 1920'lerde geçen bu hikayeye günümüzden bir bakış getiriyor. Yani böyle de olabilirdi, bir de buradan okuyalım önerisinde bulunuyor. Bence uyarlamalar böyle yapılmalı zaten. Ve de Bihter'in hikayesini düz bir "yasak aşk" hikayesi olmaktan ve hikayenin bütününü bu tartışmaya indirgemekten kurtarıyor.

Filme dair seni en çok heyecanlandıran ne oldu?

Edebiyat uyarlamaları hep ilgimi çekmiştir. Uyarlamalar bire bir yapıldığında bana keyif vermiyor. Hele ki yıllar önce yazılmış bir hikayeye bugünden bakılmadığında. Bihter'in hikayesini sadece bir "yasak aşk" hikayesi olmaktan çıkarması beni etkileyen şey oldu. İnsanların arzularını, tutkularını yaşaması genelde zehirli ve sonunda cezalandırılacak bir suç gibi işleniyor edebiyatımızda. Ve kültürümüzde de insanların arzularını yaşaması desteklenen bir şey değil. Dolayısıyla tutulan, yaşanmasına izin verilmeyen arzularla insanlar, ahlaki bir yerden bakılınca, daha büyük "günahlar" işleyebilecek hale gelebiliyorlar. Bastırılan arzular bir şekilde insanları zehirliyor. Bu senaryoda benim sevdiğim şey şu oldu; tutku da arzu da yaşanmasına izin verildiğinde, gerçekçe kabul edildiğinde aşılamaz günahlar değil yüzleşilmesi gereken duygular olarak karşımızda durabilir. Peyker'i bu açıdan biraz cesaretsiz ve fazla ahlakçı bulsam da seçimlerini anlayabiliyorum. Bihter bencilce de olsa arzularının peşinden giderken, Peyker doğru olanı yapmak uğruna sevmediği biriyle evleniyor. Bütün ahlaki değerlerimizi bir yana bırakalım demiyorum elbette. Ama sırf başkaları için, toplum için "doğru" olanları yapmak adına hiç istemediğin bir hayatı yaşamak çok ağır bir yük. Peyker'in yaptığı seçimlerin arkasında tutarlı bir biçimde durması ise hoşuma gidiyor. Yine de ben şunu tabii ki merak ediyorum; Peyker duygularını daha çok ortaya koyma cesareti gösterse nasıl olurdu? Belki bu da başka bir uyarlamanın konusu olur, kim bilir? Bence Bihter filmi, Aşk-ı Memnu'yu bir yasak aşk hikayesi olmaktan çıkarıp arzularımız üzerine düşünmeye, bizi yaşanmasına izin vermediğimiz arzularımızla yüzleştirmeye alan açıyor.

Güçlü bir kadrosu var filmin. Nasıl bir set ortamı vardı? Seni farklı açılardan besleyen detaylar neler oldu?

Yaratıcı ekibi, yönetmenleri ve oyuncularıyla çok kıymetli bir ekipti. Herkesin işini en iyi şekilde yapmak için uğraştığı bir set ortamı vardı. Ben bir dönem filminin içinde olduğum için sette sürekli hayallere daldım. O dönemde yaşayan insanları, yaşam biçimlerini düşündüm. Kadınların maruz kaldığı baskılar kim bilir o zamanlar nasıldı diye düşündüğüm anlar oldu. Tüm bunlar benim hayal ve düşünce dünyamı zenginleştirdi.

Dijital platformların yükselişi ile farklı bir dönemin kapıları da açıldı. Bu alanın sektör için nasıl bir dünya sunduğunu düşünüyorsun?

Daha fazla film ve dizinin çekilmesinin hikaye çeşitliliğini daha da artıracağını umut ediyorum. Yönetmen, senarist ve oyuncu çeşitliliğinin de daha fazla artmasını hayal ediyorum. Tüm bu çeşitliliğe imkan sunacak bir dünya olmalı dijital platformlar. Büyük bir potansiyel var ama henüz tam olarak karşılık bulduğunu düşünmüyorum. Çok iyi diziler, filmler üretiliyor son zamanlarda. Çoğalmasını hem bir izleyici hem bir oyuncu olarak çok istiyorum.

Şu anda ekran dışında, aynı zamanda tiyatro oyunları ile de gündemdesin. Bir yandan "Sevgili Arsız Ölüm - Dirmit" ile oyunculuğuna övgüler yağmaya devam ederken, diğer yandan Aşık Shakespeare ile dikkatleri üzerine çekiyorsun. Son dönemde sen de "benim zamanım" diye düşünüyor musun?

Uzun süredir işimi büyük bir tutku ve heyecanla yapıyorum. Çok seviyorum oynamayı, üretmeyi. Ve asla çalışmaktan vazgeçmedim. İnancımı hiç kaybetmedim. Şu an benim zamanım mı, zaman daha neler gösterecek bilmiyorum. Ama hayatımın keyifli ve verimli bir zaman dilimindeyim. Hayallerim büyük... Zamanın benden yana olmasını diliyorum. Şunu biliyorum ki ne olursa olsun çalışmaya ve işimi tutkuyla yapmaya devam edeceğim. Karşılığını da bu şekilde almaya hep devam ederim umarım.

Ekranda ve sahne ışıklarının altında olmak senin için bir çocukluk hayali miydi? Mersin'de büyürken 30'lu yaşlarında bu konumda olabileceğinin hayallerini kuruyor muydun?

Ben çok coşkulu bir çocuktum. İçimde hep tanımlayamadığım ve karşılığını bir türlü bulamayan bir duygu vardı. Mahallede arkadaşlarımla oynadığım oyunlarda oyun dünyasının gerçekliğine çok kaptırırdım kendimi. Sonra bir dans grubu kurduk arkadaşlarımla. Dans ederken yaşadım coşkumu. Kan ter içinde kalana kadar dans ederdim. Dünyanın en iyi dansözü olacağıma ant içerdim. Sonra ortaokulda voleybolcu olmak istedim. Oyun oynama coşkusunu voleybolda tattım. Derslerim çok kötüleşince annem beni takımdan attırdı. Sonra lisede radyocu olmaya karar verdim. Baktım ki ben sadece sesimle değil bedenimle de var olmak istiyorum. Aramaya devam ettim. Bir gün bir afiş çıktı karşıma "Mersin Şehir Tiyatrosu kursiyerlerini arıyor." Hiçbir ilgim yok tiyatroyla, oyun bile izlemedim o yaşıma kadar. Seçmelere katıldım. Seçildim ve eğitim almaya başladım. Eğitim sürecinde biraz zorlandım ama sahnede olmanın çocukluğumdan beri içimde taşıdığım ama bir türlü yaşayacak alan bulamadığım coşkun duyguma karşılık geleceğini sezdim. Ne yapacağımı bilmiyordum, konservatuar okuyabileceğime inanmıyordum. Haluk Bilginer'in bir röportajını okudum. Oyunculara ya felsefe ya sosyoloji okumalarını öneriyordu. İstanbul'a gitmeyi aklıma koydum. Gözüme Boğaziçi ya da Galatasaray Felsefe bölümünü kestirdim ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe bölümünü kazandım. Orada tiyatro kulübüyle çalıştım, oyunlar oynadım. Tutkum giderek büyüdü, Akademi 35.5 Sanat Evi'nde eğitim aldım. Okulu bitirdim ve Kadir Has Üniversitesi'nde oyunculuk yüksek lisansı yapmaya başladım. Sonrasında da hep kendimi geliştirmek için çalışmaya devam ettim.

Bize milli bir gurur yaşatan voleybol takımından Zehra Güneş, bir konuşmasında "Zorluk çeken insanların başarılı olduklarına inanıyorum" diyordu. Senin başarıya yaklaşımın nasıl?

Sevgili Zehra ile benzer düşünüyorum. Maddi ve manevi olarak çok zor dönemlerden geçtim ve devam edebilme, direnme gücünü gösterebildim. Gerçekten tutku ile bağlı olduğum bir şey olmasaydı oyunculuk pes edebilirdim. Ezhel'in Kazıdık Tırnaklarla diye bir şarkısı var, çok seviyorum. Ben tırnaklarla kazındığına inanıyorum gerçek başarıların.

Küçük bir rolü bile devleştirecek enerjidesin. Başarın zaten Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde aldığın iki En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü ile tescilli. Peki oyunculuk sana ne ifade ediyor?

Oyunculuk bana yaşadığımı hissettiriyor. Bu dünyaya gelme amacımı bulduğumu düşünüyorum. İnsanlarla hikayeler üzerinden bağ kurabiliyorum. O kadar çok insanla karşılaşmama, bağ kurmama ve yalnız olmadığımızı hissettiğim ana vesile oldu ki oynadığım roller... Evet izlediğimiz bir film, okuduğumuz bir roman birden tüm dünyamızı değiştirmez belki ama bazen sadece yalnız olmadığımızı hissettirmesi bile yeterlidir.

Bihter filmi bir dönem filmi olarak moda stili ile de öne çıkıyor. Dönem kıyafetlerini seviyor musun?

Bihter'de 1920'leri tanıma fırsatım oldu. Filmden sonra Pera Palace'ta Gece Yarısı dizisinde oynamaya başladım. Orada da 1940'lara ışınlandık. Gerçekten o dönemleri bu şekilde ziyaret etmek çok hoşuma gitti. İnsanlar ne giyiyordu, ne yiyor içiyor, günlük hayatları nasıldı hepsini kurgunun içinde yaşama imkanınız oluyor. Ben her zaman içinde rahat hissettiğim kıyafetleri tercih ederim. Son moda kıyafetleri eğer içinde rahat edemiyorsam tercih etmem. Anneannemim, annemin eski kıyafetlerini giymeyi çok severim. Eski ve yeninin diyalog içinde olduğu tasarımları da çok beğenirim. Kendime has bir estetik zevkim, güzellik duygum, tarzım var bence.


Röportaj: Filiz ŞEREF KULU

Fotoğraflar: Fırat KOÇAK

Styling: Ali ARISOY

Prodüksiyon: Ceylan YENİACUN

Saç: Mutlu Ahmet SİNAN

Makyaj: Gamze TEKİN ALP

Fotoğraf asistanı: Çağdaş SEZGİN

Styling asistanı: Gönül SOYÇERİ, Seda ÜNALDI

Saç asistanı: Rojin BOTAN

Makyaj asistanı: Begüm TANK

Mekan için Ecole St Pierre Hotel'e teşekkür ederiz.

EN ÇOK OKUNANLAR

Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

Melis Goral Yeni Elements Koleksiyonu'nu Tanıttı

1 dakika okunma süresi
2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

2025 Altın Küre Adayları Açıklandı

16 dakika okunma süresi
"Mufasa: Aslan Kral" Galası'nda Beyonce ve Blue Ivy'den Metalik Uyum

"Mufasa: Aslan Kral" Galası'nda Beyonce ve Blue Ivy'den Metalik Uyum

1 dakika okunma süresi
Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

Dries Van Noten'ın Yeni Kreatif Direktörü: Julian Klausner

4 dakika okunma süresi
Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

Moda Tutkusu X Love My Body: Moda Dünyasında 10. Yıl

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

Eylül Ayı Burç Yorumları

Eylül Ayı Burç Yorumları

Ceyda Hilal Eğerci ile Klasik Yat Dünyası

Ceyda Hilal Eğerci ile Klasik Yat Dünyası

Bodrum Günlüğü: Suzan Sabancı, Alara, Fatoş Mildon, Caroline Koç

Bodrum Günlüğü: Suzan Sabancı, Alara, Fatoş Mildon, Caroline Koç

Dyson'dan Yenilik

Dyson'dan Yenilik

Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 2024 Edisyonu

Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 2024 Edisyonu

Bodrum Günlüğü: Maya Portakal, Aslı Gümüşel, Esra Oflaz

Bodrum Günlüğü: Maya Portakal, Aslı Gümüşel, Esra Oflaz

Bodrum Günlüğü: Feryal Gülman, Hande Ataizi, Simla-Hüsamettin Beyazıt, Pelin Karahan

Bodrum Günlüğü: Feryal Gülman, Hande Ataizi, Simla-Hüsamettin Beyazıt, Pelin Karahan

Golf'ün 50 Yıllık Zaman Tüneli

Golf'ün 50 Yıllık Zaman Tüneli

19 Ağustos Kova Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

19 Ağustos Kova Burcu Dolunayında Burçları Neler Bekliyor?

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan