Ebru Döşekçi'nin Yeni Sergisi ve Hikayesi

Alexandre Vallaury binasında bugüne kadar düzenlendiği en kapsamlı sergiyle sanatseverlerle buluşan Ebru Döşekçi, izleyiciye deneyimlenebilecek oyun alanı sunarken umut dolu bir yolculuğa da çıkarıyor.

YAZAR: Kübra BIÇAK
11 Nisan 2023 Salı 13:20 | Son Güncellenme:
15 dakika okunma süresi

Heykellerinde geometrik oyunları, hislerin bir ifadesi olarak kullanan Ebru Döşekçi, "Kimse Bilmez" sergisinde sanat pratiğine yeni eklediği deneyimlerle izleyicinin karşısına çıkıyor. Soyut dışavurumu minimalist yaklaşımla ele alan heykel sanatçısı, bu sergisindeki işlerinde görünen ve gizli ögelerle kendiyle yüzleşiyor MOS Bebek. Sergi açılış heyecanına ortak olduğumuz Döşekçi ile sanat dolu bir sohbete davetlisiniz.

Uzun bir aradan sonra kapsamlı bir sergiyle karşımızdanız. Bu sergi fikri nasıl doğdu?

Bugüne kadar yaptığım en kapsamlı sergim "Kimse Bilmez". Bu sergide 19 farklı işle sanatseverlerin karşısına çıkıyorum. Bu kadar kapsamlı bir sergiyi uzun zamandır yapmıyordum. En son sergim 2019 yılındaydı. Dört sene geçti üzerinden, şimdi ise "Kimse Bilmez" başlıklı sergiyle izleyiciyle buluşuyorum. Bu sergide kendi hayatımdan ve yaşadıklarımdan yola çıktım. Bu sergide aynı zamanda başkalarının hayatlarına benim bakış açımdan göndermeler yapıyorum.

İstanbul'da iz bırakmış usta mimar Alexandre Vallaury binasında serginizi gerçekleştiriyorsunuz. Eserlerinizin mekanla özdeşleştiğini düşünüyor musunuz?

Heykel büyük bir alan istiyor. Sizin heykeli hissetmeniz gerekiyor. Alexandre Vallaury binası benim için bu açıdan çok iyi oldu. Bu binada aynı zamanda iki farklı galeri var. Sanat destinasyonu haline gelebilecek bir bina burası. Sergimi bu binada açmak çok istedim. Sağ olsun binanın sahibi Zafer Bey bana bu konuda destek oldu. Küratörümüz Ceren Erdem dizilim konusunda yolculuğuma eşlik etti. Esra A. Aysun ise A'dan Z'ye projenin koordinatörlüğünü üstlendi. Bu sergi için ayrıca Elif Dastarlı ile bir kitap hazırlıyoruz.

Bu sergi bölümlere ayrılıyor değil mi?

Evet, bu sergide anlatacaklarımı bölümlere ayırdım. "Hep yuvaya dönmek" , "Yaralarım gizlidir", "Siz hepiniz ben tek" ve "İçerideki benden içeri" işleri bir grup sayılabilir. Aslında bu sergi benimle alakalı. "Siz hepiniz ben tek" dediğim zaman ben ve bütün dünyayı anlatıyorum. "Yaralarım gizlidir" işimde ise içeride gizlenen top beni temsil ediyor. Bu top üzerinden tüm hayatım üzerinden akışı, hayatın seninle beraber akıp gitmesi üzerine bir anlatı yapıyorum. "I am here" bir sürü, üst üste yığılmış bütün hayatla ilgili süreçlere değiniyor. Eserin altında gördüğünüz iki nokta, yapının dengesini sağlıyor. Bu anlamda bu eser dengede duran bir iş. Form olarak da ışığı, gölgesi, yansımalarıyla çok güçlü duran kütlesel bir yapı. Ama sadece iki noktadan ayakta duruyor. Biz bir sarı yansıma görüyoruz. Ben alttaki iki noktayı kendim olarak tasvir ettim ve yansıyan sarı ışığı da umut olarak nitelendirdim. Oradaki sarı ışık hayattaki umudumuzu yansıtıyor. O yüzden "I am here" diyorum.

Sergide heykellerinizin içine gizlenen renkler olsa bile ona temas eden beyaz tonlar var. Anlatınızda beyaz renk insana dair neleri temsil ediyor?

Sergide bir harmoni yakalamak için eserlerde genelde beyaz rengini kullandım. Renkleri eserlerin içine gizledim. Bir kütlenin, kalıbın içinden çıkan renk. Bu renk aslında hepimizin içinde. Kaide işlerimin isimleri "Herkes – hiç kimse" aslında hem herkes hem de hiç kimse. Aslında bu işler birine atfederek yaptığım eserler değil. Beyazın içinden her birinden ufak ışıklar ve renkler çıkıyor. Renkli renkli yansımaları çıkıyor. Bu yansımalar herkesi temsil ediyor. Bizim kendimizle yüzleşmemiz, hem karşıya verdiğimiz enerji hem de "Kimse Bilmez" dediğimiz için aslında kimsenin bizim bilmediğimiz yüzü.

"Hep Yuvaya Dönmek" adlı büyük yerleştirme, izleyeni içine davet eden ve merak uyandıran bir heykel. Bu heykel nelere dokunuyor?

Ursula K. Le Guin'in "Hep Yuvaya Dönmek" adlı varolmayan ütopik bir dünyadan bahseden bir kitabı var. O kitapta medeniyetle ilgili ideal bir dünyadan bahsediliyor. Eşit, adaletli ve doğaya saygılı bir dünya. Ben de o dünyadan yola çıkarak bu eseri yarattım. Hayal edip idealize ettiğimiz o dünyayı, hep içimize dönerek ve bakarak elde edebileceğimizi anlatıyorum. Dışardan değil içimizde bu dünyayı bulabileceğimizi söylüyorum. O yüzden hep yuvaya dönmek diyorum. Bu iş aynı zamanda bir ağaç kavuğunu andırıyor. Benim gençliğimde gittiğim bir ağaç vardı. O yüzden siz fotoğraf çekerken yaslan dediğinizde çok hoşuma gitti. Gençliğimde gittiğim o ağaca sırtımı yaslar, onun kökleri sayesinde dünyayla bağ kurduğumu düşünürdüm. O ağaçtan enerji alırdım. Umutsuz ve mutsuz hissettiğim zaman o ağacın altına gider, o ağaçla etkileşime girerdim. Tabii sonuçta ağaç benimle konuşmuyor. Ben kendi kendime konuşuyorum. Orada da gene bir içe dönüş var. Ben kitaptan esinlenerek o ağaç kabuğunu burada tasvir etmeye çalıştım.

"An" dan yola çıkarak oluşturduğunuz eserleriniz de var. "An" eserlerinizde nasıl şekil alıyor?

"An" ı anlattığım iki işim var. Formsal olarak baktığınızda iki boyutlu formu üç boyuta taşıyorum. Yani çizgi aslında iki boyutlu bir şey ama çizgiyi üç boyutlu bir malzemenin üzerine koyduğunuz zaman boyut kazanıyor. Eser aslında dümdüz gözüküyor. Ama yandan baktığınızda farklı bir boyut kazanıyor. Yani dümdüz giden yapı üç boyutlu hale dönüşüyor. Bu işlerimde hep formsal heykelsi işler var aynı zamanda da bir "an"ı temsil ediyor. İki kişi hayatları dümdüz giderken bir noktada bir araya geliyorlar. Aslında o "an" varoluş anı. Bu eser aynı zamanda benim ilk seramik işim. Seramik kırılgan bir malzeme. Malzemenin cinsi de aslında "an" daki kırılmayı ifade ediyor.

"Siz hepiniz ben tek" serisi hayata karşı bir meydan okuma mı?

Bu serimde bütün bir dünyayı ya da hayatın tamamını düşünebilirsiniz. Bu dünyada renkleriyle var olan biri var. İşlerin içinde saklı renkli toplar var. O toplar da benim kalbim. Heykellerin içine gizlenmiş o renkli toplar kalbimin büyüklüğünde.

"Benden içeri" işinizde birtakım referanslar veriyorsunuz. Bu işiniz neyi tasvir ediyor?

Serginin bu kısmına kadar aslında hep içimize döndük. Hep içe baktık. Bu kabuktan bambaşka bir iş çıkıyor bu serimde. Bu serimde Yunus Emre anlatısından ve Oriah Mountain Dreamer'ın dizelerinden yola çıkarak oluşturdum. Çünkü biz dışarıya kendimizi bambaşka gösteriyoruz. Ama kendi kendimizle kaldığımız halimiz bambaşka bir yüz. Kendi kendimizle kaldığımız zamanki halimiz ile dışarıdan bizi görenlerin algıladığı halimiz aynı mı? Dışarıdan bembeyaz görünüyorsundur ama içini açtığın zaman kan kırmızı bir insan ortaya çıkabilir?

Dünyaya ve kişilere olan merakınız, ilk kez bu sergi için üretmeye başladığınız "Sophie" serisiyle gün yüzüne çıkıyor. Bu serinin sanat pratiğinizdeki önemi nedir?

Aslında bu iş grubu benim daha önce hiç yapmadığım bir şey. Bugüne kadar ben atölye içindeydim. Bakalım ne çıkacak diye girerdim atölyeye. Ama bu işlerde biraz farklı oldu. Ben Paul Auster'ın "Leviathan" kitabını okuyordum. Kitapta Maria adında sanatçı bir karakter vardı. Maria'nın karakteri beni çok etkiledi. Bu karakteri araştırdım. Ve Auster'ın Maria karakterini Sophie Calle'den etkilenerek oluşturduğunu öğrendim. Sophie Calle benim çok etkilendiğim bir sanatçıydı. İlk defa 2007'de Venedik Bienali'nde işlerini görmüştüm. İşlerini gördüğümde uzun bir süre yanından ayrılamamıştım. Sophie Calle sonrasında ise İstanbul Bienali'nde karşıma çıktı.

Kitapla tekrar karşıma çıkan bu sanatçıyla olan bağlantı çok hoşuma gitti. Disiplinlerarası farklı sanatçıların birbiriyle olan ilişkilerini araştırmaya başladım. Auster kitabı yazarken Sophie Calle ile bir anlaşma yapmış. Calle, Auster'a "Tamam sen beni Maria diye anlat ama ben sana performans uyduracağım. Günün birinde sen bu performansı gerçekleştireceksin" demiş. Auster'da Calle'un uydurduğu performansla kendine yeni bir kitap yazmış.

Sophie'nin en belirgin özelliği, yoldan geçen insanları takip etmesi, tanımadığı kişileri yemeğe davet etmesi ve onlar hakkında kurgu oluşturması. Ben de Sophie'nin yaptığı gibi insanları takip edeyim ve o insanların bende bıraktığı etkiyle alakalı heykeller yapayım dedim. Hiç tanımadığım insanların bende bıraktığı izlenimler, hisler, izdüşümler bu serinin çıkış noktası oldu. Ben sokağa çıkıp tanımadığım insanları takip ettim. Bu süreç beş, altı ay sürdü. Bu işler, hiç tanımadığım insanlar hakkında yaptığım heykeller aslında. "Kimse Bilmez" aslında bu işlerde yine karşımıza çıkıyor. Çünkü ne onlar benim onları takip ettiğimi, ne de benim çevremden birileri bunu biliyordu. Ne de o insanlar şu anda kendileriyle ilgili bir heykel yapıldığını biliyor.

Bu seri sizin için yeni bir deneyim. Devamı gelecek mi?

Bu serinin bende şöyle bir açılımı oldu. Ben normalde atölyeye girer çalışırdım. Halbuki atölyenin dışında bana referans olan şeylerin etkisiyle de bir şeyler yapabileceğimi gördüm. Bu benim için yeni bir başlangıç oldu. Benim başka projelerim de var. Bu konuya özel değil ama bir referansla bana ait olmayan dünyaya ait bir şeyler yapmak benim daha çok ilgimi çekmeye başladı.

Bu sergiye gelecek sanatseverlerin hangi duygular ile ayrılmasını dilersiniz?

Aslında sergide biraz oyun, umut hissetsinler isterim. Ben tüm bu işleri kendimle bağ kurarak oluşturdum. Bu yüzden insanların işlere baktıkları zaman bir şekilde bağ kurmalarını isterim. Zaten bir iş iyiyse, insana dokunuyor. Benim umudum da, bu sergideki işlerin birilerine dokunması.

EN ÇOK OKUNANLAR

Akneli Ciltler İçin Cilt Bakım Rutini

Akneli Ciltler İçin Cilt Bakım Rutini

3 dakika okunma süresi
ALEM Talks Podcast: İdil Yazar

ALEM Talks Podcast: İdil Yazar

1 dakika okunma süresi
Buckingham Sarayı'nda Beckham Rüzgarı

Buckingham Sarayı'nda Beckham Rüzgarı

2 dakika okunma süresi
2025 Pantone Rengi Açıklandı: Mocha Mousse

2025 Pantone Rengi Açıklandı: Mocha Mousse

1 dakika okunma süresi
Michelin Rehberi 2025 Türkiye Seçkisi Açıklandı

Michelin Rehberi 2025 Türkiye Seçkisi Açıklandı

4 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

Bodrum Günlüğü: Haluk Dinçer, Gizem Sabancı, Nejdet Ayaydın

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

18 Eylül Balık Tutulmasının Burçlara Etkileri Neler?

Eylül Ayı Burç Yorumları

Eylül Ayı Burç Yorumları

Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 2024 Edisyonu

Deniz Kızı Kadın Yelken Kupası'nın 2024 Edisyonu

Dyson'dan Yenilik

Dyson'dan Yenilik

Tuba Ünsal ve Burcu Baldouf İle "İyileşme Yolculuğu"

Tuba Ünsal ve Burcu Baldouf İle "İyileşme Yolculuğu"

Güneş Çağlarcan Solo Sergi Açılışı

Güneş Çağlarcan Solo Sergi Açılışı

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Kırmızı Çocuklar Derneği'nin Yeni Üyesi: Kırmızı Karavan

Bodrum Günlüğü: Gül Dürüst, Şükran Güzeliş, Zeynep-Metin Fadıllıoğlu

Bodrum Günlüğü: Gül Dürüst, Şükran Güzeliş, Zeynep-Metin Fadıllıoğlu

Ceyda Hilal Eğerci ile Klasik Yat Dünyası

Ceyda Hilal Eğerci ile Klasik Yat Dünyası

Bodrum Günlüğü: Cem Hakko, Ferit Şahenk, Kıvanç Tatlıtuğ

Bodrum Günlüğü: Cem Hakko, Ferit Şahenk, Kıvanç Tatlıtuğ

Bodrum Günlüğü: Maya Portakal, Aslı Gümüşel, Esra Oflaz

Bodrum Günlüğü: Maya Portakal, Aslı Gümüşel, Esra Oflaz