Kendimi dinlediğim ve keşfettiğim bir dönemdeyim. Dinginlik, durgunluk ve olgunluk çağımdayım sanırım. Her yaşın bir keşif yolculuğu olduğuna inanıyorum. O yüzden her yaşa her güne yeni bir heyecan ve şükürle başlıyorum.
Kendimi tam da öyle hissediyorum. İşimle ilgili hedeflediklerimi gerçekleştirdim. Yeni plan ve projeler üzerinde çalışıyorum. Koşturmalarım her zaman devam ediyor elbette ama bir durup kalmayı, es vermeyi, hayatın telaşından uzaklaşmayı deniyorum. Bunun için en güzel yer ise ailemin yanı her zaman olduğu gibi.
Yaş aldıkça hayata ve çevremizdeki insanlara karşı bakış açımız değişir. Bu çok normal. Yeni tecrübeler edinip, yeni şeyler deneyimledikçe aslında kendimizi daha yakından tanımaya başlıyoruz. Kendimizi tanıdığımızda ise hayattan beklentimizi tam olarak anlayıp bunun için çabalıyoruz. Yıllar geçtikçe, alışkanlıklarımız, duruşumuz, düşüncemiz olaylara bakış açımız, hayatımızda kalan dostlarımız, beklentilerimiz değişiyor. Kendini tanıdıkça hayattan ya da hayatındakilerden neyi beklediğini ya da beklemediğini çok iyi biliyorsun.
Onların dünyasına dahil olmayı çok seviyorum. Birlikte geçirdiğimiz her an benim için de bir keyif yolculuğu. Çocuk olmayı hatırlamak, onlar gibi düşünüp hissetmek çok iyi geliyor. Karşılıklı bir öğrenme süreci içindeyiz hep. Bu şahane bir şey...
Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını öğrendim ilk önce. Önceliklerin, hayata bakışın, alışkanlıkların, düzenin, sosyal aktivitelerin her şey doğal olarak değişiyor. Üstelik bu değişimlerin hepsini bile isteye ve büyük bir zevkle yapıyorsun.
Nil'in daha sakin ve duygusal bir tarafı var. Naz, biraz daha maceraperest bir çocuk. Bu farklılıkları birbirleriyle olan ilişkilerinde çok güzel bir denge sağlıyor. Yaşları da birbirine yakın olduğundan hem abla-kardeş hem de birbirlerinin en yakın arkadaşı oluyorlar.
Annem hayatımın her anında en büyük destekçim, arkadaşım, önemli bir yanım. Güçlü bir karakter ve ailemizin her ferdine yetişiyor. Umarım ben de onun gibi bir anne olabilirim çocuklarım için.
Hayalden ziyade planlarım ve hedeflerim var. Çocuklarıma iyi bir model olma hedefim var mesela. İşinde iyi olmaya çabaladığında başarı birlikte geliyor. O yüzden iş hayatına ilişkin büyük hedefler koymuyorum. Dileğim ise sağlık, huzur, mutlulukla ve şükürle geçen bir yaş daha almak.
Bu işe başladığım dönemde bence hiçbirimizin bu sektöre dair net fikirleri yoktu; o yüzden de insanlar ne tepki vereceklerini bilmiyorlardı. Tamamen yeni bir oluşumdu ve belirsizdi. Sadece bir potansiyelin olduğunu düşünenler ve bunu görenlerin ürettiği içerikler vardı. Ben kendime göre bir iş modeli ve içeriği yarattığımı düşünüyorum. Beni mutlu eden, çok yorulsam da şikayet etmeyi aklımdan geçirmediğim bir işim var. Bu yüzden şanslı olduğumu düşünüyorum.
Sadece sosyal medyada değil; hayatımda beni iyi yönde etkileyecek ve iyi niyetli tüm eleştirileri dinler, fayda yaratmaya çalışırım. Zamanla neyi eleştiri olarak alacağını neyi yok sayacağını öğreniyorsun. Bu biraz zaman alıyor ve acıtıcı olabiliyor ama her şeyde olduğu gibi bunun için de zaman gerekiyor.
Giydiğim, kullandığım markalar her zaman merak ediliyor.
Aslında spor küçüklüğümden beri hayatımda var. Farklı farklı sporlar denedim ama hayat koşturmacasından ve önceliklerimden dolayı hiçbirine istediğim yoğunluğu veremiyordum. Son birkaç senedir bu düzeni tam anlamıyla oturttum. Bununla birlikte beslenme konusundaki bilincim de arttı. Hem spor hem de beslenme rutinimi oturttuktan sonra hem istediğim zihne hem de sağlıklı bir bedene kavuştum.
Gurur ve hayranlık.
Aslında Nil ve Naz'da olduğu gibi, ablam da ben de çok farklı karakterlere sahibiz. İkisinin ilişkisini yer yer bize çok benzetiyorum. Ablam inanılmaz bir dinleyicidir ve her zaman bana neyin iyi geleceğini bilir. Kız kardeşlik benim için her yönüyle tanıdığın ve asla zarar görmeyeceğin bir yol arkadaşlığıdır diyebilirim. Onu çok seviyorum.
Aslında ilgimi en çok Motoguo, Yume Yume, Meryll Rogge, Charles Jeffrey Loverboy gibi henüz çok da keşfedilmemiş markalar çekiyor. Bu markalardan aldığım tasarımları gerçekten yenilikçi ve ilham verici buluyorum. Bunların dışında JW Anderson ve Loewe, son yıllarda en çok sevdiklerim. Jonathan Anderson'ın gerçek bir dahi olduğunu düşünüyorum. Radikal tasarımlarına gardırobumda her zaman yer var. Maison Margiela, Marni, Acne Studios, Miu Miu ve Prada ise daimi favorilerim. Yurt dışı alışveriş sitelerini kurcalamayı çok seviyorum, alışverişlerimin çoğunu o mecralardan yaptığımı söyleyebilirim.
Bu konu beni gerçekten çok mutlu ediyor. Çünkü bunun başlıca sebebi, hep kendimle bağdaştırdığım ve sevdiğim markalar ile ilerliyor olmam. Bu da markalar ile güven ve aidiyet ilişkisi kurmamı sağlıyor. Zaten beni takip edenler de bunun farkında olduğu için onlardan da çok güzel tepkiler alıyorum.
Hayal kurmak yerine hedef belirlemeyi tercih ediyorum sanırım. Belki biraz gerçekçi oluşumdan kaynaklanıyor. Kendimi pek hayal kurarken hatırlamıyorum. Daha gerçekçi biriyim.
Rutinin dışına çıkan, sürekli devinim içinde olan mesleklere ilgi duyardım sanırım. Her gün aynı işi yapamazdım. Yaratıcılığı barındıran meslekler olurdu. İlgi alanım olması sebebiyle moda tasarımı olabilirdi.
Her ne koşulda olursam olayım kendime alan yaratabilmeyi öğrendim. Eğer çok yoğunsam ve dinlenebileceğim bir vaktim yoksa en etkili çözümüm o an müzik dinlemek oluyor. Kendi oluşturduğum playlist'ler içinden o an ihtiyacım olanı seçip odaklanıyorum. Nefes çalışması, wellness ve aromaterapi ilgimi çekiyor. Yoğun bir temponun ardından sakin bir rutin bana çok iyi geliyor. Ve tabii spor olmazsa olmazım.