Yabancı turistlere göre İstanbul’un büyüleyici atmosferi, markanın diğer zincir şubelerine göre burayı farklı kılıyor. Fakat yerli turist için otelin içindeki İsviçre unsurları Chalet Restoran’ın kapanmasının ardından azalmıştı. Chalet, 3 yıl aradan sonra otelin bahçesindeki 100 yıllık dağ evinde tekrar konumlandı.
Özellikle bu yıl İstanbul’un bolca kar yağışı almasıyla mekanın girişinden, içerideki ambiyansına kadar İsviçre Alpleri’nin havasını bir nebze de olsa hissediliyor. Otel yönetimi iç mimari planlarını değiştirmeyerek eski ruhu yaşatmayı amaçlamış. Kalabalık dekoruyla İsviçre dağ evi konsepti eksiksiz yerinde duruyor.
FÖNDÜ GELENEĞİ SÜRÜYOR
18. yüzyılda ortaya çıkan ve İsviçre için ‘milli’ bir öneme sahip föndü geleneği mönünün temelini oluşturuyor. Kırmızı detayların bolca kullanıldığı, kalabalık masalarda ortaya servis edilen peynir föndü Chalet’nin en spesiyali diyebiliriz. Et föndü yanında sunulan salsa, tartar gibi soğuk soslar da son derece başarılı.
Mekanın en önemli köşesi ise şömine başındaki koltuklar. Bu köşeyi genelde iş çıkışı hemen buraya gelen beyaz yaka hanımlar kapıyor. Gülü seven dikenine katlanır derler ya; Chalet’nin dikeni de föndüden gelen yağın az da olsa kıyafete sinmesi. 100 yıllık dağ evinin doğal ambiyansının tek kusuru bu.
CORRİDOR’UN ATIŞTIRMALIKLARI MELDA TUNA’YA EMANET
Mesleğinde çok başarılı olmuş kişilerin aynı sektörü tercih eden çocukları çoğunlukla ebeveynlerinin gölgesinde kalırlar. Bazıları bu gölgede hayatını güvenli bir şekilde sürdürürken kimileri de gölgeden çıkıp kendi benliğinde işler yapmak için çabalar. Mehmet Tuna’nın kızı Melda, ikinci örneğe bire bir uyan hayata sahip. 40 yıllık tarihiyle İstanbul’a ‘mekan’ kavramını ilk getiren markalardan biri olan Şamdan’ın sahibi Mehmet Tuna, kızı Melda’nın bu işe girmesini istemedi.
O yüzden eğitimini biyoloji üzerine görmesi için Paris Rene Descartes’ye gönderdi. Melda’nın bu yıllarda restoran deneyimleri ve ‘Tuna genleri’ içindeki yemek sevgisini aşka dönüştürdü. Biyoloji yerine bu alanda hayatına devam etme kararını verdikten sonra önemli restoranlarda stajını yapıp Türkiye’ye geri döndü.
KENDİ MEKANINDAN SONRA İLK KEZ
Türkiye’de bazı restoranların mutfaklarının sorumluluğunu aldıktan sonra geçtiğimiz yıl Türkbükü’nde kendi mekanını açarak deneyimini pekiştirdi. Tam bu markanın İstanbul şubesini beklerken Melda Tuna kariyerini ‘menü danışmanlığı’ yaparak devam ettirme kararı aldı. Danışmanlık yaptığı son marka ise Corridor. Nişantaşı Reasürans Pasaj’ından, Kuruçeşme’de boğaz manzaralı yeni yerine geçen Corridor, mönüsüne yemek ekleme projesini de Melda Tuna’yla hayata geçirmiş. Corridorbites adındaki bu atıştırmalıklar arasında Melda’nın kendi vizyonunu ortaya koyduğu seçenekler arasında ‘Çıtır Dev Mantı, Katmer Quesadilla, Somon Roll ve Nano Burger Trio geliyor. Cuma, Cumartesi’nin yanı sıra Corridor’un meşhur Salı partilerinin olduğu gün Melda’nın mönüsünü denemek için en ideal gün…
HUDSON DUVARLARINDA ‘SANAT’
Gelişen yeme-içme sektörüyle birlikte gezen/sosyalleşen müşterilerinde tercihleri sadece iyi yemekten ibaret olmuyor. İyi servis, iyi dekor, iyi müzik yani ambiyansın tamamıyla mükemmel olmasını arzuluyor. İyi mekanlar da bu özelliklerini kullanırken mekanlarına da kimlik kazandırıyorlar.
Henüz üç ay önce kapılarını açmasına rağmen ‘uğrak yer’ olmayı başaran Uğur Karabayır’ın Hudson’ı ‘BuBiProje’ ile her ay bir sanatçının eserlerini mekanında sergilemeye başladı. İlk serginin konuk sanatçısı Ozan Uzun… ‘Shade’ isimli 9 eserden oluşacak bu sergi 6 Mart’a kadar mekanın duvarlarında olacak…
KISA KISA
-Super Bowl devre arası şovunda sahne alan Beyonce’un San Francisco’da otel yerine Airbnb’den 10 bin dolarlık villa kiralaması çok konuşuldu.
-Yeme- içme sektöründeki inovasyon hamlelerinde pişirme tekniği ön plana çıkıyor. Önümüzdeki aylarda satışa sunulması beklenen dışı ısınmayan tava ve ocakların üretimine başlanıyor.
-Yaz boyunca cuma uçuşları öncesi İstanbul Atatürk Havalimanı Tav Primeclass Lounge’ın müziklerini yapan DJ Hakan Kabil ‘Primeclass Happy Hours’ adında bir albüm çıkardı. Hafta sonu uçuşları için ideal…
-Ders kitaplarının ömrünün sonuna mı geliyoruz? Amerika’da yapılan bir araştırmada üniversite öğrencilerinin %92’sinin klasik kitaplar yerine kitapları tabletten indirmeyi tercih ettiği ortaya çıktı.