Bazı kentler vardır, yaşadığını hissedersiniz... Sokakları, binaları insan suretine benzer, yaşamın ve yaşanmışlığın izlerini taşır. Öyle ki bazen bu yaşanmışlığı unutur, hikayelerin dili ile anlatırız kenti. Kent, bazen Ayıntap olur, bazen Hantap. Adını dilden dile hikayeden hikayeye aktardığımız bu kent, zaman içinde Antap’den Entep’e kadar uzar gider. İşte kentin sokaklarında etrafınızı sarıp sizi kendine çeken bu yaşanmışlıklardır. Her bir durak her bir tat, her bir yapı ve sokak yeni bir hikaye fısıldar kulağınıza...
İnsanlık tarihinin, özelikle son üç-dört bin yılının, canlı tanığı gibi tüm bu izlerin görülebildiği bir kent durur önünüzde. Kent bazen Karkamış’ı ele geçiren Asur Kralı Sargon’un bir yazıtı olur, bazen Zincirli Höyük’ten çıkarılmış bir Geç Hitit kabartması üzerine yemek tarifi, bazen tarihin tüm çağlarında olduğu gibi Batı’yı korumak için Doğu’nun sınırına kurulmuş askeri bir kent Zeugma olur... Hiçbiri birbirine yabancı değildir. Aralarındaki zaman farkı da uzaklaştırmaz onları. Aksine birbirinin tamamlayıcısı, devamı gibidirler.
Höyüklerden yerleşimlere yolculuk!
Gaziantep’in tarihini anlatmak zordur. Çünkü bugün modern kentin etrafında kentin geçmişi ile bağlantılı onlarca arkeolojik alan bulunur. Bu arkeolojik alanlar birbiri ile bağlantılı, çoğunlukla da birbirinin devamıdır. Höyükler höyüklere, yerleşimler yerleşimlere taşınmıştır zaman içinde. Gaziantep’te uygarlık tarihine ait onlarca yerleşim görmek mümkündür. Bölge, özellikle M.Ö. 5. ve 4. bin yıllarda önem kazanmaya başlar. Erken Tunç çağı yerleşimi olan Tilbaşar kent kimliğini gösteren ilk kentlerden biri olarak çıkar karşımıza.
Bugün olduğu gibi antik çağlar boyunca bölge; etnik, dinsel ve uygarlıklar arası bir sınır ve geçiş kenti olmasından dolayı farklı kültürlere ev sahipliği yapar. M.Ö. 2. bin yıldan sonra bölge Hitit İmparatorluğu için önem taşımaya başlar. Doğu’ya Babil ve Asurluların dünyasına ulaşmanın kapısı olur. Zincirli Höyük, Karkamış Hitit İmparatorluğu’nun önemli kentleri olarak yükselmeye başlar. Karkamış, Hitit ve Asur kralları arasında gidip gelir. Asur kralı Sargon kenti ele geçirişini pişmiş toprak tablet üzerine şöyle yazdırır: “Asur kralı, dünyanın kralı, Sargon’un sarayı.” Sargon şehri almış, bir de kendine bir saray yaptırmıştır.
Zeugma bir dostluk kapısı!
Kentin adını bugün en fazla Zeugma ile duyarız. Antik Yunanca’da “geçit, köprü” anlamlarına gelen Zeugma, Fırat Nehri kenarında Mezopotamya’ya geçişi sağlayan en stratejik noktada kurulmuş bir kent olarak çıkar karşımıza. Zeugma ilk kurulduğunda Doğu ile Batı’nın tanrılarını birleştirir ve bir dostluk kapısını kurar. Zamanla kent Roma’nın eline geçer ve Roma İmparatorluğu burada askeri bir garnizon kurar. 4 Roma Lejyonu olan Zeugma’da yüksek rütbeli askerler ve aristokrat aileler, birbirinden güzel villalarını Fırat Nehri’nin kıyısı boyunca yaptırırlar. Evlerin her odasının zeminine mitolojik sahnelerin anlatıldığı muhteşem mozaikler yaptırtırlar. Bu mozaikler bugün Zeugma Mozaik Müzesi’nde ve Zeugma Antik kentinde sergilenmektedir.
UNESCO’dan “Yaratıcı Şehir” unvanı
Gaziantep kent merkezi ise özellikle han, hamam, sivil mimari örnekleri, bedesten, camii gibi Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi mimari yapıları ile açık bir müze gibidir. 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten ya da halk arasında Kara Basamak Bedeste’nin açık beş kapısından en sevileni güneydeki meşhur Kusuri’nin dört mısralık yazısının olduğudur. Sıra sıra dükkanlar, Doğu’ya özgü baharatlarının kokusu ile otantik bir havası vardır. Hışva Han, Bayazhan, Millet Han, Gümrük Han, Tütün Han taş işlemeleri ile binlerce yıllık taş ustalığının sırlarını saklarlar duvarlarında. Birinden çıkar bir diğerine yol alırsınız.
Kürkçü Han ile Hasırcı Han’ın yakınında 16. yüzyıldan beri ışıl ışıl parlaklığını koruyan Bakırcılar Çarşısı karşılar sizi. Genellikle bakır, yemeni, sedef kakmacılığı gibi Gaziantep’in yöresel el sanatları ürünlerinin yapılıp satıldığı bu çarşı, kentin en göz alıcı yerlerinden biridir. Tahmis Kahvesi’nin kokusu da size ulaşmışsa artık siz yolunuzdan kolay kolay dönemezsiniz. Gaziantep’in UNESCO tarafından tescillenmiş Antep kebabı, Antep baklavası, Antep fıstığı gibi mutfak lezzetleri arasında kendine has lezzeti ile yer edinir Tahmis Kahvesi. Gaziantep’in yöresel zengin mutfak kültürü UNESCO tarafından gastronomi dalında “Yaratıcı Şehir” unvanı ise bu yıl Gaziantep’e verilmesi kentin uluslararası olmasının da önünü açmıştır.