Öncesini pek bilmiyoruz ama Tanrı insanı toprağa bağımlı yapmıştı bir kere... Topraktan yaratılmıştık ve toprağa dönene kadar toprak için çalışacaktık artık. Günümüzden yaklaşık 11 bin yıl önce ise gerçekten insanlar ilk kez yaşamak için toprağı ekip biçmeye başlamışlardı. Öncesinde doğaya, gökyüzüne, zamana dair sonsuz bir bilgi biriktirmişlerdi. Çünkü hayatta kalmak için her şeyi gözlemek gerekiyordu. Güneş doğuyor ve batıyor, hava ısınıyor ve soğuyordu. Bu basit değişim arasında doğa hiç durmadan doğuyor ve ölüyordu.
Bugün bahar olarak adlandırdığımız bu mevsimsel değişim aslında tüm tarım toplumlarında yeni yıl başlangıcıydı. Çünkü kışın soğuğunda toprak donmuş ve ölmüştür. Kışın bitmeye başlaması ile güneşli günlerin yeniden ısıtmaya başladığı toprak, yavaş yavaş yeniden canlanır. Bu sonsuz bir döngüdür artık. Doğa kış ile birlikte bereketini ve verimini kaybeder. Havaların ısınması ile birlikte yaz gelmeye başlar ve doğa yeniden canlanır, toprak yeniden bereketli ve verimli olur.
Doğanın dirilişi ile yeni yıl!
Roma mitolojisine Venüs olarak geçen aslında Eski Ön Asya’da “İştar” olarak adlandırılan savaş ve aşk tanrıçası, güneşe en yakın olduğu mart ayı boyunca akşamları gökyüzünün en parlak cismi olan Venüs (Zühre) yıldızıdır. Bu dönemin aynı zamanda doğanın dirilişi ve dolayısı ile baharın ve yeni yılın, yeni yaşamın başlangıcı olması, mitolojik öykülere konu olmuştur. Bereket Tanrısı “Tammuz”un yılın altı ayı toprağın altında, altı ayı toprağın üzerinde sürdürdüğü hayatı bu döngüyü temsil eder. Tammuz, yerin üzerine Mart ayının 21’inde yani gece ile gündüzün eşit olmaya başladığı mevsimsel değişimin başlangıcında çıkar ve sevgilisi İştar ile birlikte olur. Bu birleşme toprağın tohumla buluşması ve filizlenmesini simgeler. Tammuz’un yer yüzüne çıkması ile birlikte doğa canlanır.
Hititlerde kaybolan bereket tanrısı Telepinu da benzer bir mitoloji ile anlatılır. Tanrı altı ay saklanır ve bu süre boyunca yazın başlangıcına kadar büyük kıtlık ve kuraklık yaşanır. Altıncı ayın sonunda Fırtına tanrısı Tesup onu bulması için bir arı gönderir. Tanrıyı bir mağarada uyurken bulan arı iğnesi ile tanrıyı sokarak uyandırır. Tanrının uyanması ile doğa canlanır ve bahar başlar. Hititler bunu mart ayında yeni yıl bayramı olarak kutlarlar. Arının bu mitolojideki rolü oldukça önemlidir. Bilim insanları arının baharın başlangıcında en büyük polen taşıyıcı olarak önemini vurgularlar. Albert Einstein arıların dünyadan kaybolmasından sadece 40 gün sonra kuraklığın başlayacağı düşüncesi, yaklaşık 4 bin yıllık mitolojinin gücünü ortaya koyar.
Bahar çeşitli törenlerle kutlanır
Anadolu’da çiftçi toplulukların kullandığı, mevsim değişimlerini gösteren takvimde güneş yılı, gün dönümlerine göre mevsimlere ayrılır. Günlerin uzaması toprağın daha çok güneş görmesi, yani ısınması; kısalması da daha az güneş görmesi sonucu soğumasına yol açtığından 21 Mart baharın, 21 Haziran yazın, 22 Eylül sonbaharın ve 22 Aralık kışın başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Arapça “kor” anlamına gelen ateş cemrelerle tanımlanır; 19-20 Şubat’ta birinci cemre havaya, 26-27 Şubat’ta ikinci cemre suya, 5-6 Mart’ta üçüncü cemre toprağa düşer. Canlılara hayat veren suyun kış sonunda eriyen karlarla çoğalması ve doğanın yeniden canlanması, çeşitli törenlerle kutlanmış ve bunlar için tapınaklar yapılmıştır. “Hızır Günleri” olarak adlandırılan yaz mevsimi 5/6 Mayıs ile 21 Haziran (Gün dönümüne) arasına rastlar. Yaz mevsimi Anadolu ve Balkanlar’da 6 Mayıs’ta kutlanan Hıdrellez Bayramı ile başlar. Bu mevsimde ekinler erginleşir, hava sıcaklıkları artar. Ağustos (14 Ağustos-21 Eylül) hasat ayıdır ve bu ayda hasat bayramları kutlanır.
Doğa insan gibi düşünmez elbet, kolay kolay değiştirmez de kendini, doğanın yeni yılı ve bahar bayramınız kutlu olsun.