Seçkin Pirim ile Sanatı, Yeni Projeleri ve İş Birlikleri Üzerine

Tanımlara sığamayacak kadar şahane işlere imza atan, mütevazılığıyla her daim hayran bırakan, sanat eserinden içeri girilen bir Louis Vuitton mağazası yaratan, dünyada bir ilki gerçekleştiren sanatçının sohbetine davetlisiniz.

ABONE OL
13 Ekim 2021 Çarşamba 10:04 | Son Güncellenme:
42 dakika okunma süresi
Seçkin Pirim ile Sanatı, Yeni Projeleri ve İş Birlikleri Üzerine

Son dönemde imza attığın şahane iş birliklerini takip ediyoruz. Öncelikle kapak çekimimizde de yer alan Louis Vuitton iş birliğinden bahsedelim, bir ilke imza attın.

Bu iş birliğinin görüşmelerine pandemi öncesi başlamıştık. Louis Vuitton İstanbul'da bu mağazayı açmaya karar verdiğinde, danışmanları Aytül Ayke Fıratoğlu ile görüşmüş ve bir sanatçıyla iş birliği yapmak istediklerini belirtmişler. Louis Vuitton'un dahil olduğu LVMH grubu zaten dünyanın en büyük sanat yatırımcılarından. Louis Vuitton Foundation'dan bahsetmeye bile gerek yok. Bir mağazalarını tamamen bir sanatçıya teslim etmekse, marka için bir ilk. Bu çalışmayla ilgili bir araştırmaya giriyorlar ve üç sanatçı ismi önerisi alıyorlar. Normal şartlarda önerilen isimlerden örnek çalışma istenir ve aralarından seçerler fakat hiçbir seçim süreci olmadan direkt benimle çalışmak istediler. Direk, "Seçkin ile ilerleyelim." demişler. Bu çok güzel ve gurur vericiydi.

Louis Vuitton ilk kez böyle bir çalışma yaptı, işin üretimi dahil nasıl bir süreçti?

Aslında çok uzun uzadıya gitmedi. Louis Vuitton bana ilk başta ''Bize bir cephe tasarlar mısın?'' diye sorduğunda ''Ben size bir cephe tasarlamak yerine içine girilebilen bir heykel yaparım.'' demiştim. İlk başta üç ayrı proje sundum. Ardından hep birlikte üç seçeneği ikiye indirdik. İki proje arasında çok gittik geldik. Louis Vuitton hangi projenin benim içime sindiğini sordu ve o proje üzerinden ilerledik. Sanatçıya inanılmaz saygı duyuyorlar. İşin teknik kısımları devreye girdikçe mimari olarak zorluklar oluştu. PIN Architecture böyle projelerde bana mimari konuda destek veriyor, onlarla çalışmaya başladık. Malzememiz ilk başta mermer değildi, kendi heykellerimde kullandığım teknik bir malzemeyle çalışacaktık. Louis Vouitton'un Hong Kong'da çalıştığı tüm cephelerini yapan bir firma var onlarla çalışacaktık. Fakat ben ülkemizle de bir bağı olsun istedim çünkü gerçekten ikonik bir şey yaptığımız. Bu projenin geçmişle ve gelecekle bir bağı olması için Louis Vuitton'a ''Türkiye'den çıkan bir taşla yapabilir miyiz?'' önerisinde bulundum.

"Abyss" 2016, Kağıt kesim üzeri metalik boya

Aslında eserin hikayesi de bizimle, kendi topraklarımızla ilintili hale geldi böylelikle yani...

Louis Vuitton tarafı benim Türkiye'den çıkan taşlarla yapma teklifimi kabul etti ve mermer kullanarak çalıştım. Tüm taşlar Antalya Demre'den geldi. Projenin detaylarının Türkiye'de Sunstone tarafından gerçekleştirilmesi ise ayrı bir keyif oldu. Louis Vuitton ile gerçekleştirdiğimiz bu proje benim için müthiş bir deneyim oldu. Dünyadaki tüm büyük sanatçılarla iş birliği yapmış, sanat koleksiyonu olan, sanatçılara destek veren ve saygı duyan bir marka. Yaklaşık 14 ay süren projenin sonucundan gayet memnunum. Benden daha çok onların memnun olması ise beni en çok mutlu eden şey. Bir mail aldım yönetimden, "masterpiece" olarak bahsediyorlar eserden. Bu, inanılmaz bir mutluluk.

Mağazanın son halini ilk gördüğün anda hissettiğin şey neydi?

Açıkçası çalışma esnasında bütün olarak hiçbir zaman göremedim. Yapım aşamasında en küçük bir zerrenin bile görünmemesi için büyük gayret sarf edildi. Bir defada tüm perdeyi açtılar ve ben de o sırada yurt dışından dönmüştüm. Uçaktan inince hemen oraya gitmek istedim fakat akşam saatleriydi ve karanlıkta da görmek istemiyordum. Sabah heyecanla uyanıp gittim ve uzaktan bakıp ''Gerçekten yaptık." dedim. Ama heyecanım kısa sürdü. "Bakayım şu detaylar olmuş mu? Şurada biraz eğrilik var mı acaba? Biraz daha zımparalamak lazım.'' gibi mesleki detaylara kapıldım. Benim bir huyum var; çalışmalarım veya sergi bittikten sonra onun keyfini yaşama kısmı yalnızca iki gün sürüyor. Hemen ''Daha çok çalışmalıyım.'' hissi başlıyor. ''Daha iyi işler yapmalıyım ve bunun için çok çalışmalıyım.'' sorumluluğu oluşuyor.

Aslında senin eserlerinle ilgili sormak istediğim iki konu, bu işle beraber daha da anlam kazandı. Dijitalleşmenin, makine kullanımının üretimindeki yeri ve işlerindeki boyutlama seçimin. Bakış açını merak ediyorum.

Ben teknolojiyi kendi özel hayatımda da seviyorum. Doğru kullanıldığı sürece işlerimin yapım sürecinde de kullanmanın iyi olduğu kanısındayım. Eserin değerini düşürdüğü ya da azalttığıyla ilgili bir durumun söz konusu olduğunu düşünmüyorum. Bunu da şöyle açıklıyorum: Ben bir işi tasarladığım ve karar verdiğim zaman Louis Vuitton projesinde de olduğu gibi en başından sonunda çıkacak şey belli. Süreç içerisinde herhangi bir spontane değişikliğe gitmiyorum. En başında karar verdiğim şey ile sonunda olan aynı. Ara süreçte bazı keşifler yapıyorum ama bunu yeni, farklı bir işi yaratmak üzere kullanıyorum. O işi değiştirmiyorum. Teknoloji zaman verimini artırıyorsa kullanmak lazım diye düşünüyorum. Örneğin bir sergimde 50 bin tane kağıdı keserek kullandığım bir iş yaptım. Burada kesim için lazerden faydalandım ve bir buçuk yılda bitireceğim bir işi üç ayda bitirdim. Geriye kalan bir sene bana yeni üretimler için zaman kazandırdı. Hayat hızlı ve yapmak istediğim çok şey var. Çağdaş olabilme yolunda tüm sanat tarihine baktığınızda teknolojiyle sanat paralel yürümüştür. Hiçbir teknolojik yapılanma, sanat için çıkmamıştır ama sanatçı mutlaka onu alıp kendi sanatı için kullanmıştır. Video sanat için mi çıktı? Hayır çıkmadı ama sonra ''Video Art'' oluştu. Yani sanatçı bu materyali kullanmaya başladı. O yüzden de buna karşı değilim tam tersi çok daha ufuk açıcı bir deneyim olduğunu düşünüyorum. İlk lazer makinesini aldığımda bundan yıllar evvel, sadece tekstil için kullanılıyordu. Atölyeme tamir için geldiklerinde ve kağıtla yaptığım işleri gördüklerinde, ''Yok artık bizim makine mi yapıyor bunları.'' diye şok oldular. Aslına bakarsan, teknolojiyi kullanmak bizim için de bir heyecan verici bir dönemeç.

Eserlerindeki renk seçimini nasıl belirliyorsun? Renk, senin eserlerinin imzası gibi...

Bazı işlerde özellikle de büyük projelerde duruma, durduğu alana, yaşattığı auraya göre rengin üzerinde düşünüyorum. Ama bazı sergiye yaptığım işlerde olduğu gibi çok içten gelen bir şekilde çıkıyor. Benim sanatsal üretimim, hayatımla çok özdeş devam eden bir yapıda. Her zaman anlatırım, üniversitede sadece siyah giyinirdim, bir gün Beyoğlu'nda yürürken mavi bir tişört gördüm ne kadar güzel bir renk diye düşündüm, daha önce hiç renkli giyinmemiştim. Aldım giydim ve sonra heykeller mavi olmaya başladı. Çok sükunetli bir yılım oldu, heykelleri beyaza boyamaya başladım. Ateşli bir dönemde kırmızı girdi. Doğallığıyla gelişti her şey aslında. Hayatımda bir şeyler değiştiği zaman işler de değişmeye başlıyor. Hiçbir zaman ''Bunu ne renk yapsam?'' diye düşünmedim. Doğallığıyla gelişti. Hep şunu soruyorlar: ''Sizin heykellerinizi inceliyoruz mavi, kırmızı, beyaz bir de siyah. Başka renk yok. Neden?'' Ben de bilmiyorum. Başka bir renge boyamak şu an için içimden gelmiyor. Başka renk kullanmamam o kadar çok soruldu ki hayatım boyunca kullanmayacağım renklerle çalışmayı denedim, duygusunu anlamak için, bende ne hissettirecek diye bir işi mor renge, diğerini de yeşile boyadım.

"Bodufushi/Maldivler" 2021, Metal üzeri statik boya

Peki ne hissettirdi?

Aslında ilk başta güzel olduğunu düşündüm ama hala alışamadım. Yüksek ihtimalle bir daha boyamam o renklere. Kötü oldu anlamında değil ama en azından söylemim olarak orada kalsınlar diye. Şu an için Louis Vuitton projesiyle beraber aslında renk kullanımından daha çok farklı malzeme deneyimleme isteğim tekrar oluştu. Ben eskiden ahşap heykeller yapardım sonra akrilik ve boyama gibi renkli şeylere geçtim. Şimdi mermerle, doğal taşla uğraşmak çekici gelmeye başladı. O yüzden renk yerine malzemeyle heyecanımı tatmin etmeye ve değiştirmeye başladım.

Contemporary Istanbul'un 16. edisyonunda mermer materyal kullanarak çalıştığın, Alpay Mermer iş birliği ile gerçekleştirdiğin eserin sergilendi ve çok dikkat çekti. Biraz ondan bahsedelim mi?

Melike Alpay Özmen düzenledikleri Amorf Yarışması'nda jüri olmam için bir davette bulundu ve biz öyle tanıştık. O süre zarfında çok keyifli vakit geçirip iyi anlaştık. Melike bu konulara çok meraklı ve heyecanlı. Melike mermer işiyle ilgilendiği ve benim de o sıralar Louis Vuitton işinden kaynaklı mermere olan ilgim ve merakım bizi bu konu hakkında yoğun bir sohbete tuttu. Birbirimizi de çok sevdik. Contemporary Istanbul'un başlangıcına da iki ay kadar kısa bir zaman vardı. Melike ile beraber bir iş yapma heyecanı sardı bizi. CI'a yetişse ne güzel olur diye düşündük. O sırada jüride taşla ilgili üretim yapan insanlar da vardı. Melike, "Benden sana taş ne istiyorsan yapalım." dedi. O sırada "İmalatı için de tam adamı burada." dedi. Hüseyin Tokman da yanımızdaydı. "O da ben de üretiriz." dedi. Hep birlikte çıkarız bu işten dedik. Melike'nin gazıyla, hayatımın en hızlı ilerleyen heykellerinden biri ortaya çıktı. Mermerle çalıştığım ilk heykeldi. Sonuçtan gayet memnunum. Şimdi aklımdakini söylemeyeyim, bir sonrakine sürpriz olsun mermere ekstra bir duygu daha katmak istiyorum, benim için çok heyecanlı. Şimdi renk sorusu kapandı, mermer sorusu gelmeye başladı. Hayatın bu olağan akışını çok seviyorum Gözde. Bu hayatımda her zaman plansız oldu.

ALEM Art Weekend'de Alpay Mermer ile güzel bir iş birliğimiz olmuştu ve orada bu birlikteliğin ilk tohumlarını attınız sanırım, ne mutlu bize bir vesile olabildiysek...

İlk konuşmalarımız zaten ALEM Art Weekend'de olmuştu Melike ile. Siz çok güzel ağırladınız bizleri orada. Birlikte oturduk, sohbet ettik ve sohbet ederken bu fikirler oluşmaya başladı. Bir gün ocakları gelsen görsen derken, bu tanışıklık güzel bir iş birliğine dönüştü.

"Glitch" 2015, Pleksi üzeri metalik boya

Contemporary Istanbul'da Pernod Ricard ile çok güzel bir iş birliğiniz var. Ustalaşma Döngüsü. Yağmur Çalış'a destek oldun. Genç sanatçılara destek olmayı çok sevdiğini biliyorum. Ustalaşma Döngüsü'nü bir sanatçının genç bir sanatçıya el vermesi şeklinde özetleyebiliriz miyiz?

Ben çıraklıktan geliyorum. Ankara'da doğdum, altı aylıkken ise Kuzguncuk'a yerleştik ve bütün hayatım orada geçti. O yüzden, Ankara'da doğdum, hayata Kuzguncuk'ta geldim derim hep. Kuzguncuk atölyelerin, mimarların, şairlerin, ressamların olduğu bir yer. Ben muhteşem bir ortamda, muhteşem isimlerle büyüdüm. Çocukluğumda da çizim yaparmışım hatta annem ''Git artık biraz sokakta oyna.'' dermiş ben resim yaparken. Resme olan merakım okula giderken atölyelerin açık kapılarından merakla içeri bakmakla başladı.

Kendini keşfetme sürecin nasıldı?

Onu hiç hatırlamıyorum ama biraz kader olduğunu düşünüyorum. Kuzguncuk'taki o meraklı çocukluk süreçlerimin, orada yaşıyor oluşumun, atölyelerin tüm kapılarının bana hep açık olmasının etkisi çok fazla. Usta çırak ilişkisiyle büyüdüm. Heykeltıraş atölyesi, resim atölyesi buralara girip çıktım ve işlere yardım ettim.

Öyleyse heykele yönelimin de okul öncesine dayanıyor?

Tabii ben o günlerden beri heykeltıraş olmak istiyordum. Bir sürü Kuzguncuklu sanatçının çok emeği var üzerimde. Çok önemli isimlerle büyüdüm ve çıraklığın ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bu ilişkiyi en iyi şekilde yaşamış biri olarak değerinin de oldukça farkındayım. Güzel Sanatlar Fakültesi açıldı, dediler ki "Gitmek ister misin?", bayıla bayıla giderim dedim. Beni sınava tüm Kuzguncuk hazırladı diyebilirim rahatlıkla. Bu yüzden bunun değerini bilen biri olarak ben nasıl yapmam? Sanatçılar arasında egosantrik bir durum vardır. Ben de gerçekten bu yok. Kendi işimle ilgili prensiplerim, takıntılarım ve netliklerim vardır ama yol açmak, birine destek olmak... Geçmişten aldığım duyguyla bu bana biraz da borç gibi. Ben aslında onlara olan borcumu ödüyorum gibi düşünüyorum. Ve mutlu da oluyorum.

"Arada" 2021, Metal üzeri polyester üzeri oto boyası

O süreç nasıl oldu? Yağmur Çalış'ı sen seçmişsin.

Cem Özveri böyle bir proje için geldiği zaman genç bir heykeltıraşa destek olmak istedim. "Her şeyi sana bırakıyoruz." dediler. Bildiğim ve takip ettiğim birkaç genç sanatçı vardı ama hiçbirini kişisel olarak tanımıyordum sadece işlerine aşinaydım Mamut, Base gibi platformlar vesilesiyle. Dört beş isme ''Bir proje için sizinle tanışmak istiyorum." şeklinde mesaj attım. Hepsiyle tanıştım. Yağmur da aynı benim gibi heykeli hayatının odak noktası yapmış biri. Diğer isimlerde öyleydi ama Yağmur bana çok heyecanlı geldi. O yüzden onunla çalışmayı seçtim, onda eski kendimi gördüm. Tek bir iş yapmasını, bütün dünyasını oraya koymasını istedim. O dünyanın içine ben de bir iş koydum ve çok güzel oldu. Şimdi belki de bundan sonraki sene Yağmur birine bayrağı devredecek. Böyle giderse ne kadar güzel olur duygu olarak.

Ebru Döşekçi ile genç sanatçılara destek olmak için verdiğiniz karardan konuşalım isterim.

Biz Ebru (Döşekçi) ile Eskişehir Odunpazarı Modern Müze'ye gittik ve ben orada bir konuşma ile workshop gerçekleştirdim. Konuşmayı Güzel Sanatlar Fakültesi'nden öğrenciler heyecanla dinlediler. Konuşma bitti yanıma geldiler, keşke sizinle vakit geçirebilsek dediler ve hep birlikte yemeğe gittik. Kahve içtik, yemek yedik, hepsiyle sohbet ettik. Sohbette malzeme alamadıklarından, kira ödemekte zorlanmalarından konuştuk, dertleştik.

Genç sanatçı adaylarının ortak derdi hep malzeme değil mi?

Evet çünkü özellikle heykelde, malzemeler gerçekten pahalı. Ben öğrenciyken de çok pahalıydı. Örneğin pleksi kullanarak çalışmak, onunla ortaya bir şey koymak istiyordum ama satın alamadığım için yapamıyordum. Farklı malzemeyle yapmak da istemiyordum, ortaya başka bir şey çıkarmaktı derdim. Pleksiden yapmam lazım ki o zaman farklı bir şey sunayım. Bunlara çok takılıyordum. Aynı dertleri onlarda görünce kendi hissettiklerimi hatırladım. Belki de insanların içlerinden çok iyi sanatçılar çıkacak ama kısıtlı imkanlar önünü tıkıyor. O gün Ebru ile bir karar verdik. Bazı kurumlar ve markalar bizden workshop istiyorlar. Normal şartlarda bunu yapmıyorum. Sadece müzelerde yapıyordum. O günden sonra workshopları sadece gençlere destek olmak için yapmaya karar verdik. Gerçekleştirdiğim iş birliklerinden aldığımız bütçeye Ebru da ben de dokunmuyoruz. Birinin kirası, birinin malzeme parası ödeniyor. O para onlara gidiyor. Biri çok iyi gidiyor şu anda, ona galeri ayarlamaya çalışıyorum. Birine bana gelen bir işi pasladım, parasını kazanacağı bir işe doğru gidiyor. Ona dedim ki, sen artık usta olma yolunda gidiyorsun artık bana yeni isimler ver. Oradaki zorluğu yaşamış biri olarak bunu yapabildiğim kadarıyla, Tanrı'ya şükürler olsun paylaşımda bulunabildiğim için mutluyum. Bu arada Brothers şahane bir şey yaptı, "Getirin o öğrencileri onları CI'da gezdirelim, ağırlayalım." dediler.

Ne kadar güzel bir şey yapıyorsunuz, tebrikler. Bu arada Seçkin, uluslararası alanda ses getirecek şahane bir projen daha var Maldivler'de. Bize anlatır mısın detayları?

Bu da çok güzel ve heyecanlı bir proje. Bundan üç yıl evvel Gürallar'ın Maldivler'de açtığı bir ada otelinde Esin Güral ile tanıştık. Sonrasında ben o ada oteline heykeller yaptım. Bu süreçte kendileriyle güzel bir arkadaşlık kurduk, çok zaman geçirdik. Esin Güral wellness üzerine bir otel inşa ettiklerini söyledi. Maldivler'de ''Arrivals Jeti'' dedikleri bir şey var. Küçük bir kulübe gibi düşünün, o kulübe aslında adanın ilk resepsiyonu, misafirleri orada karşılıyorlar. Esin Güral ''Arrivals Jeti sen mi yapsan?'' dedi. Ben de bu teklifi zevkle kabul ettim.

Denizin üzerinde, Maldivler'de muazzam bir sanat eseri olacak.

Evet. O gün o cümleyle başladı her şey. Şu anda heykelin bitmesine bir buçuk ay kadar bir süre var. Bu ada oteli hem ruh hem beden temizliği üzerine kurulan bir oluşum. Ben de küçüklüğümden bu yana Mevlana'yı çok fazla okuduğum için onun petek formundan yola çıkarak kurguladım çalışmamı. ''Heykelin içinden geçip adaya girerken benliğini dışarıda bırak, içeriye geçtiğin anda artık başka bir benlikte ol.'' Bu düşünceyle çıktım yola. Büyük projelerde kafamda hep insanlar yaşasın, heykelin içine girsinler, heykelle bir olsunlar duyguları yatıyor. Maldivler'deki çalışmam da bunun birebir örneği oldu. Esin Güral ile çalışmak çok keyifliydi çok vizyoner, açık fikirli, sanatçıya hakkını veren bir isim. Kendisine bu anlamda saygı duyduğumu belirtmek isterim. Bu proje için oldukça heyecanlıyım ve bitmesini iple çekiyorum. İkonik bir yapı oldu. Çünkü Maldivler'de binlerce ada var fakat hiçbirinde böyle bir şey yok.

Tüm adalardan ayrılacağı kesin! Bahsettiğin projelerin hepsi dünya çapında işler. Louis Vuitton iş birliği, Maldivler'de ilk kez bir ''Arrivals Jeti'' bir heykel formun içerisinden geçecek. Kendini sanatsal üretiminde nerede görüyorsun? Hep bir sonrakine doğru heyecanlanıyorum diyorsun, sanatsal üretimin de dönüşüyor mu?

Tabii hayatım değişiyor ve işlerim de değişiyor. Ben hayatımda pek çok şeyi azalttım, minimalleştim ve heykellerim de minimalleşmeye başladı. Örneğin gardırobumda dört tane kot pantolonum vardır. Çok minimal bir hayatım var. Gittiğim yerler bellidir, gece hayatım yoktur. Yaşamım minimalleştikçe heykellerim de minimalleşti. Bu sebeple tabii ki bir değişim gerçekleşiyor. Bundan sonra nasıl olacak? Onu ben de bilemiyorum. Çünkü öngörebildiğim bir şey değil. O da doğallığıyla geliştiği için.

"İsyan" 2021, Kağıt kesim üzeri metalik boya

Senin motivasyonun kendi yaptığın işlerin nihai sonucunu görmek diyebilir miyiz?

Birisi bana ''Sen motivasyon sanatçısısın.'' demişti. Haz sanatçısıyla motivasyon sanatçısı arasında olmak en güzeli. Ben biraz daha motivasyon sanatçısıymışım. Biraz haz sanatçısı da olmak, dengelemek lazım. Ama ben hep ileride olacak bir şeyle ilgili motive oluyorum. Motivasyonumun düştüğü zamanlar tabii ki oluyor fakat o zaman da çalışmayı bırakmıyorum. Aralık ayında açıklamasını yapacağımız çok büyük bir sergi projemiz var. Türkiye'nin üç büyük antik kentinde aynı anda açılacak. Örneğin bunlar beni çok heyecanlandırıyor. Bir yandan da sanatsal anlamdaki gelişimimi de kurgulamaya çalışıyorum.

Yeni galeri iş birliğinden bahsedelim mi?

Dirimart'la bir yola çıktık. Beş altı yıldır Türkiye'de bir galeride çalışmıyorum. Dirimart'ta benim heyecanımı taşıyan bir galeri varlığı gördüm. Uluslararası anlamda var olmaya çalışan bir galeri. Daha başlamadan katıldıkları bütün fuarlarda işlerim yer almaya başladı. Amerika'ya Armory Show'a gittik. Armory Show'dan yurt dışında bir müze sergisi teklifiyle geri döndük. Hong Kong Art Basel'e katılıyorlar, oraya gideceğiz. Ardından Singapur var. Dünya üzerinde iş birliği yaptıkları çok önemli galeriler var. O yüzden heyecanlı.

O halde sanatsal kariyer olarak hedeflediğin nokta var diyebilir miyiz?

Var tabii ki. Bazen yaptığı işler insanı çok öne çıkartıyor. Ben bazı zamanlar o kadar maymun iştahlıyım ki gerçekten çok şey yapmak istiyorum. Çok heyecanlanıyorum. O yüzden de müze sergileri, Louis Vuitton ile olan proje gibi işler yapalım, pek çok şey yapalım istiyorum. Bunlar için de çok çalışmak lazım. Küçüklüğümden bu yana çok büyük hayallerim var. Annem "Oğlum çok büyük hayaller kurmuyor musun?'' derdi. Olur ya da olmaz ama hayal kurmak bedava değil mi? Bedava. ''O yüzden en büyüğünü kurayım.'' derdim ve hala çok büyük hayallerim var. Lisede, birinci sınıfta, yaşlar yazmışım ve karşılığında da o yaşa geldiğimde yapmak istediklerimi yazmışım. 26, bir kişisel sergi açmış olmalıyım, 28 bir jüri üyeliğim olmalı gibi... Ve dört beş sene evvel o defteri bulduğumda, o yaşın karşılıklarını yapmışım.

Bundan sonrasına dair hayaller de yazıyor mu o defterde?

Var var, 100'e kadar gidiyor. Dedim ya, hayal kurmak bedava. Dönüp baktığımda, yazdıklarımın hepsini yapmışım.

Lisedeki Seçkin'i böyle bir vizyona sahip olduğu için tebrik ediyorum.

Yarışmaları yazmışım ama mesela para kazanmak için. Üniversitelerde yarışmaları para kazanmak için kovalıyordum, ödülünü alıp, o parayla da heykel yapmak için malzeme alıyordum.

Anladığım kadarıyla oradaki para kazanma isteği de tamamen heykel yapma arzusundan kaynaklanıyor.

Tabii, hala daha öyle. Benim öyle lükslerim yoktur. Seyahat etmeyi seviyorum o da beslendiğim bir alan olduğu için. Ama şu anda bile bir yerden para geldiğinde, bir heykelim satıldığında derin nefes alıp, ''Ohh be, üç, dört ay daha heykel yapabilecek, malzeme alabilecek kadar para kazandım.'' diye seviniyorum. O yüzden ilk rahatlamam onun üzerinden.

Tanıdığım en mütevazı insanlardan birisin. İnanılmaz işlere imza atarken bu yapın asla değişmiyor. Sana pek çok iş birliği teklifi geldiğini ve teklifler arasından nadiren seçim yaptığını biliyorum. Nasıl ve neye göre yapıyorsun bu seçimi?

Dostlarımın aracılığıyla girdiğim işler oluyor. Fakat ilk defa tanıştığım biriyse benim için insan olması önemli. İş sonra geliyor. Bazen atölyeye koleksiyonlarına eklemek üzere işlerime bakmaya geliyorlar bu vesileyle çok tatlı insanlarla tanışıyorum. Onlar işlerimle ilgilenirken ben ''Boş verin işi çok güzel sohbet ediyoruz.'' diyorum. Atölyeden iş almadan da çıkabilirler hiç önemsemem. O anda hayatıma giren güzel insanla mutlu olurum. İnsan benim için çok önemli.

Biz, senin de ilk edisyonunda olduğun "What Collectors Collect" serisi için yola çıktığımızda, koleksiyonerin sanatçıyla iletişimden beslenmesini konu almıştık. Ancak sen, şimdi sanatçı olarak koleksiyonerle iletişimden beslenmekten bahsediyorsun.

Besleniyorum. İnsan tanımayı da gerçekten seviyorum. İnsanların düşünce yapısını merak ediyorum. Bazen öyle anlar oluyor ki senin işini alan biri yakınlık gösterince seni de almış gibi davranmaya başlıyor. O insanlar hayatımdan eleniyor. Şimdi bu röportajı gerçekleştiriyoruz bundan da besleniyorum.

Sanat yolculuğunda seni ne besler?

Beni ilk başta çalışmak, bir de çok bakmak besliyor. Sanat anlamında neler oluyor bitiyor diye dünyaya çok bakıyorum. Haftanın yedi günü atölyeye gidiyorum, en mutlu olduğum yer orası. Bu sebeple kapanma olduğu zaman da benim için çok bir şey değişmedi. Bir de ben elimdekiyle mutlu olan bir insanım. Bir karavanımız var, karavanla tatile gideriz. Karavanda kalırız. Böyle küçük şeyleri severim ben.

Çağdaş sanata yatırımın dünyada yön değiştirmesiyle birlikte özellikle Türkiye'de de bir ivme kazandığını düşünüyor musun?

O tarafında çok bilgili olamam. Çünkü benim bütün mevzum üretmek üzerine. Tüm dünyaya baktığın zaman çağdaş sanat anlamında dünya çok daha başka noktalarda hızla ilerliyor. 2010'lu yıllarda biz bu ivmeyi zaten kazanmıştık. Sonra düşüşe geçti ve şu anda tekrar yukarıya doğru çıkacağı hissindeyim. Örneğin Louis Vuitton projesi insanlarda bir umut ışığı yaktı. Böyle bir markanın bir şeyi ilk defa İstanbul'da yapmayı seçmesi. Bunu birkaç kişiden duydum. Sonra ben de üzerine düşününce gerçekten böyle bir etkisi olabilir diye düşündüm. Tekrar bu ivmenin kazanılacağını düşünüyorum. Türkiye'de çok yetenekli sanatçılar var. Dünyada da Türkiye'yi tanıtan çok sanatçı var. Bu globalleşecek ve İstanbul tekrar göz bebeği olacak. Ben öyle hissediyorum.

  1. Röportaj: Gözde Yörükoğlu ERSU
  2. Fotoğraflar: Zeynel Abidin AĞGÜL
  3. Video: Öznur ÖZTÜRK

EN ÇOK OKUNANLAR

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi
Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

Monan Mücevher'den 10. Yılına Özel Sergi

1 dakika okunma süresi
Erşan Kuneri'nin Maceraları
Erşan Kuneri'nin Maceraları

Erşan Kuneri'nin Maceraları

1 dakika okunma süresi
Effect Burson'un 30 Yıllık Yolcuğulu
Effect Burson'un 30 Yıllık Yolcuğulu

Effect Burson'un 30 Yıllık Yolcuğulu

1 dakika okunma süresi
Kışa Özel Nail Art Trendi
Kışa Özel Nail Art Trendi

Kışa Özel Nail Art Trendi

1 dakika okunma süresi
Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor
Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

Gossip Girl'ün Çapkın Chuck Bass'ı Ed Westwick Baba Oluyor

1 dakika okunma süresi

DAHA FAZLASI

Refik Anadol ve Rafet Fatih Özgür ile “Inner Portrait” Projesi Üzerine
Refik Anadol ve Rafet Fatih Özgür ile “Inner Portrait” Projesi Üzerine

Refik Anadol ve Rafet Fatih Özgür ile “Inner Portrait” Projesi Üzerine

Aslı Gümüşel Hakkında Bilinmeyenler
Aslı Gümüşel Hakkında Bilinmeyenler

Aslı Gümüşel Hakkında Bilinmeyenler

Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine
Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine

Çağatay Odabaş ve Esra Çevik İle "Işık. Gölge. Sahneler." Üzerine

Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14
Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14

Niş Lezzet Üssü: La Plage No: 14

METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları
METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları

METT Bodrum'da Şef Kyung Soo Moon'un Mutfak Sırları

Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine
Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine

Pamela Harper ile Halcyon Days Üzerine

Tuba Ünsal Hakkında Merak Edilenler
Tuba Ünsal Hakkında Merak Edilenler

Tuba Ünsal Hakkında Merak Edilenler

Erol Tabanca ve İdil Tabanca ile Sanat Üzerine
Erol Tabanca ve İdil Tabanca ile Sanat Üzerine

Erol Tabanca ve İdil Tabanca ile Sanat Üzerine

Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine
Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine

Zehra Işık x Mert Aslan ile Yeni Koleksiyon Üzerine

Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine
Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine

Rabia Güreli ile Contemporary Istanbul Üzerine

“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler
“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler

“Frida Kahlo'nun Günlükleri” Sergisi Hakkında Merak Edilenler

Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği
Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği

Özge Özacar x Dior Beauty İş Birliği