İskandinav tasarım, hepimizin çok iyi bildiği ama aslında bana sorarsanız, felsefesine ve özüne yeteri kadar hayatımızda yer veremediğimiz bir yaşam biçimini sunuyor. Bildiğimizin çok ötesinde derin bir felsefe ve yaşam biçimini ele alan bir hareket. 1950’lerde İskandinav ülkelerinde ortaya çıkan bu akım, sadelik, minimalizm ve işlevsellik ile karakterize edilen bir tasarım hareketidir. Benim hep beğendiğim bir tarz olmasına rağmen, kendi hayatımın ilerleyişi süresince yaşam biçimimi farklı şekillerde sorgulatıyor olması, benim için çok değerli.
İskandinav tasarımı, mobilya tasarımından çok daha geniş açılı bir hareket; dekorasyon, moda, tasarım, felsefe, sağlıklı yaşam şeklidir. Bu zamanda tekrar bu anlayışa bakmakta yarar var; keza pandemi ile beraber unutulmuş ve tekrar hayatımıza soktuğumuz birçok öğeyi barındırıyor. İskandinav tasarım felsefesinin kalbinde işlevselliğe, temiz çizgilere ve uzun ömürlülüğe derin bir saygı vardır.
İskandinav tasarımı, işlevselliği güzellikle birleştirmeyi amaçlayan minimal, temiz bir yaklaşımla karakterize edilir. Odak noktası, dağınıklıktan arındırılmış basit çizgiler ve aydınlık alanlardır. Bu ilkeler, mimariden elektroniğe kadar tasarımın tüm alanlarına uzanır; ancak en çok mobilya, tekstil, seramik ve aydınlatma dahil olmak üzere iç tasarımı tanımlamak için kullanılır. En çok kullanılan İskandinav renkleri nötr ve tek renkli (parlak, siyah ve ten rengi olan sıcak beyazlar) olup, vurgu olarak kullanılan renk patlamaları eklenmiştir. Adaçayı gibi doğadan gelen renkler, peluş pembeler, gri-maviler İskandinav tasarımında en popüler olanlardır. Organik ve doğal malzemeler, İskandinav tasarımında sıklıkla yer alır ve İskandinav ülkelerinin doğa ile olan ilişkisini yansıtır. Bugün tasarım parçalar arasında hala en tanınmış ve en çok satılan veya bilinen kültleşmiş mobilyalar, genelde bu akımdan çıkmıştır; Alvar Aalto (Finlandiya), Arne Jacobsen (Danimarka), Josef Frank (İsveç) gibi...
İskandinav tasarımının yol gösterici ilkelerinden biri, kişinin çevresiyle uyum sağlamak ve uzun ömürlü şeyler yaratmaktır. Kaliteli eşyalarla dolu basit bir ev ortamını teşvik ederek ve aşırı tüketimden yoksun, engelsiz bir yaşam tarzını geliştirerek, iyi yaşama sanatına iltifat etmeyi amaçlamaktadır. Bu bakımdan öncelikle birey için önemlidir; çünkü iyi yaşamayı teşvik eden bir ev ortamı, modern yaşamın baskılarına karşı giderek daha önemli şekilde bir karşı koymaktadır. Ayrıca bu akım, yaygın tüketiciliğe meydan okuyan ve doğa ile bağımızı derinleştiren gezegeni amaçlar.
Sadelik, işlevsellik ve rahatlığın mihenk taşlarının yanı sıra bu mimari ışığı kullanır; doğal malzemeler için kullanım yaratır ve doğa ile bütünleşir. İskandinav mimarisinin ve şehir planlamasının çevreye duyarlı, sosyal açıdan yenilikçi olması tasarım için de çok önemli bir niteliktir. Akıllı tasarım ve doğa anlayışı sayesinde İskandinavya, doğayı şehirlerine getirmeyi başardı.
Sadelik, işlevsellik ve zarafet; bunlar Danimarka tasarımının anahtar kelimeleridir. Şık hatları ve sofistike yapısı ile tanınan Danimarka, aynı zamanda lüks bir dokunuş bulmanın en muhtemel olduğu ülkedir. Sandalyeler en çok Danimarka tasarımıyla ilişkilendirilir; ancak endüstri, mobilya ve ürün tasarımının yanı sıra; moda, güzellik, elektronik, seramik ve ev eşyalarında kökler bulmuştur. Danimarka aynı zamanda İskandinav ülkelerinde bir moda haftasına ev sahipliği yapan tek ülkedir.
Posterlerde, tipografide ve pazarlamada olduğu kadar; sanatta da amacını ortaya koymak için basit, geri çekilmiş görüntüleri kullanırken temiz kalan bir grafik tasarımı tercih edilir. Temiz çizgiler, ölçülü renk paletleri ve düzenli görseller, İskandinav grafik tasarımında öne çıkıyor. Genellikle, bir fikrin önerisini oluşturmak için birkaç satır kullanılır ve görsel dil, ölü alan kullanımına dayanır. İskandinav grafik tasarımı, olabildiğince az işaretleme yoluyla mümkün olduğunca fazla bilgi vermeyi amaçladığından, işlevsellik yine burada da anahtardır.
Kaliteli, doğal elyaflar ve uzun süre dayanacak şekilde tasarlanmış iyi yapılmış parçalar, İskandinav moda tasarımının can damarıdır ve belki de İskandinavya'nın neden modadaki sürdürülebilirlik hareketinin ön saflarında yer aldığını açıklar; İskandinav modası her zaman yavaş olmuştur.
İskandinav ülkeleri kış aylarında doğal olarak bu kadar az ışık aldığından, aydınlatma, İskandinav tasarımının büyük bir parçasıdır. Beyaz duvarlar veya büyük pencerelerle her fırsatta doğal ışığı arttırmanın yanı sıra, lambalar ve aydınlatma çözümleri de kritik önem taşır. Açık havayı seven İskandinavlar, evlerinin içindeyken bile doğayı kutlamaya inanırlar. Bu nedenle doğal ahşap, İskandinav iç mekan özelliklerinin baskın bir özelliğidir. Ahşap, sadece İskandinav mobilyaları için değil, aynı zamanda yer döşemeleri için de tercih edilen bir seçimdir.
Çam, kayın ve dişbudak, İskandinav mimarının açık ara favorileridir. Evlerde doğayı hissetmek için ise bitkilere çok fazla yer verilir. Kumaşlar konusunda ise sentetik karışımlar yerine pamuk, yün ve keten gibi doğal kumaşlar tercih edilir.
İskandinav tasarımının faydacılık eğilimi göz önüne alındığında, sürdürülebilirliğin, artık çoğu modern İskandinav tasarımının ayrılmaz bir parçası olması şaşırtıcı olmamalı. İşçilik, kalite ve günden güne daha iyi bir ortam sağlamak, başlıca İskandinav tasarım ilkeleridir.
İskandinav tasarım ve mimarisinin özellikleri ve ana unsurlarından bazılarını vurgulayalım:
Günümüzde İskandinav tasarımı temel olarak yaşam dengesi ve bireyselliği; minimalizmi ve ergonomik işlevi göstermekle ilgilidir; yani hayatı basit bir yaşam biçimine çevirmek.
Özellikle bugünün kafasında bakınca da aslında bugün kıymetli olan; unuttuğumuz veya yaşatmaya çalıştığımız her şeyi barındırıyor: Sade, basit ama işlevsel ve çözüm odaklı bir yaklaşım ve estetik değeri de fazlasıyla yücelten. Malzemelere saygı duymak, geri dönüşürlüğe ve tüketilene dikkat etmek, fazlalığa izin verilmemesi ise cabası. Bizi doğaya yaklaştıran ve bu sebepten bizi sağlıklı ve dingin tutan bile denebilir. Minimum gösterişle maksimum stil; İskandinav iç tasarımının amacı budur.