Baksı’yı kurmaya ne zaman, nasıl karar verdiniz?
Baba ile oğul ilişkisi, 1987’de babanın zorunlu gurbet yolculuğunun doğduğu ve hasret yaşadığı köyünde noktalanır. İşte o tarihte, hayatım boyunca beni hep destekleyen babama teşekkürün bir ifadesi olarak, köyün uçup giden eski yaşamının odağında yer alan köy konaklarını, tekrar köy hayatına katma kararı aldım. Daha sonra 2000 yılında bu düşünce biçim değiştirdi ve şimdiki Baksı Müzesi için ilk kazmayı vurduk. Baksı Müzesi için geriye dönük söylenecek çok şey var. Çünkü nereden baksanız 19 yıllık inşai etkinlik süreci söz konusu. Zihinsel süreçleri işe katarsak 32 yıldan söz ederiz. Öğrencilik yıllarımda müze karşıtı görüşlerimin de beni etkilediğini katarsak uzun bir hikaye.
Baksı Müzesi sizin için ne anlam ifade ediyor?
Benim için ise sanatımın ve yaşam birikimlerimin sözcüsü, şimdiye kadar ürettiğim en özgün ve etkileyici yapıtımdır. Baksı Müzesi, büyük insan hareketlerinin yaşandığı bir dönemin ürünüdür. Göç, yabancılaşma, değişim, tüm bunların yarattığı enerji, toplumsal ve bireysel travmalar dünyasından söz ediyorum. Gurbetçi bir babanın dönüşünü bekleyen annenin ve çocuklarının hayatlarının, o hayatı yaşayan biri tarafından anlatımıdır.
Şu an neyin üzerinde çalışıyorsunuz?
Hayli zamandır büyük projeler nedeniyle atölyeme kapanamadım. Atölye bana her zaman iç yolculuk yapma şansı vermiştir. Bu şansımı kullanacağım ve körler için resimlerim ile yolculuk planıma başlayacağım.
RÖPORTAJIN TAMAMI ALEM'DE.