Öncelikle bana ve “2021 Var Olmak” adlı kitabıma yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Kitabımın rengi mavi. Bu şu anlama geliyor: Aslında biz özgürlüğe açılıyoruz! Bugünlerde gazetedeki köşemde Hollywood uyuyor, sanat uyuyor gibi yazıları çok kaleme aldım. Genel anlamda dijital dünyanın uyanışına şahitlik ediyoruz. Bir yandan dijital bankacılığa geçerken, diğer bir yandan çocuklarımızın da eğitim rutinlerinin dijital ortama göre adapte edildiğine tanıklık edeceğiz. Aslında sanat her yerde… İnsan, var olma sanatını ortaya koymaya çalışıyor ve baktığınızda gündelik hayatta, kendimizi bir noktaya taşımanın sanatı içerisindeyiz. Dünya sanatı konusunda ya da kültürel bazda da 2021 yılının 21 Mart’ı ile yani Ekinoks ile birlikte, özgürlüğümüzü kısıtlayan bir buçuk yılı geride bırakacağız. Dünya sokaklara dökülecek.
Şu anda herkes sanatı depoluyor. Üretiyor. İnsanlık yaşam mücadelesi veriyor. Bunun sonucunda ortaya çok farklı şeyler çıkaracaklar. Ayakta kalma mücadelesinde olan insan, birbirine teknoloji ile ulaşmaya çalışıyor. O yüzdendir ki dünya bir devrim geçiriyor. İnsanoğlu teknoloji ile robotlaşma, duygular ile merhamet arasında büyük bir sınav veriyor. Eğer bu köprüleri kurabilirsek, dünyada ilk Türkiye’de uyanacak sanat. Unutmayın! Her şey Türkiye’de başlar derim. Çünkü dünyanın haritasını açtığınızda organizasyon, güç ve enerji burada başlıyor.
Ülkemizde birçok kültürel ve tarihi sanat eseri bulunuyor. Bunlar ortaya çıkmak zorunda. Tarihi eserlerimiz, müzelerimiz enteresan bir şekilde dünyada yankı uyandıracak ve ilgi görecek. En önemlisi ise kültürel miraslarımız dünya gündeminde daha çok yer alacak. Bunun yanı sıra da kültürel miraslarımız ile birlikte turizm sektörümüz de çok ciddi şekilde can bulacak. Dünyada şu anda dijitalleşmiş sanatı, platformlar aracılığıyla bolca seyretme fırsatı buluyoruz. Hollywood, 2021’in Eylül’ünden önce uyanmayacak. Hollywood’un uyanması demek sanatın can bulması demek, dijital platformlara meydan okuyacağını da göreceğiz. “2021 Var Olmak” isimli kitabımın adı da buradan geliyor. Aslında şu anda baktığımızda küresel göçe doğru gidiyoruz. Küresel göçle ilgili filmler ortaya çıkacak. Aşı politikalarında verilen savaşları anlatan yapıtlar ortaya çıkacak. Dijitalleşmenin insanın, çocuğun üzerindeki etki alanlarını anlatan eserler ortaya çıkacak.
Sanat bugün uyuyor fakat sanatçı büyük bir veri birikiminde. Onu öngörüyorum. Belki sinemalar, müzeler boş olabilir. İnsanlar seyahatlerini kısıtlamış olabilir. Ama tarihler 21 Mart’ı gösterdiğinde özgürlüğümüze kavuşacaksak, dünyadaki bütün algoritmalar da yavaş yavaş değişecek. Sanat bizim karşımıza çok farklı insanları, çok farklı fikirleri çıkaracak. Ama o güne kadar da tabii ki sanatçılar, yazarlar şu anda dünyanın verdiği bu var olma mücadelesini, yaşam mücadelesini, yeni bakış açıları ile birlikte ele alacaklar. Ben sadece şunu söyleyebilirim. Bilginin ulaşılabilirliğinin çok kolay olduğu bu günlerde, dijital çöplüğe dönüşmek üzere olan bir döngüye doğru giderken, sanat çok kirleniyor. Eğer sanatla ilgilenen, sanata dokunan, müzik yapan, enstrüman çalan, kitap veya blog yazan biriyseniz; yani sanatın hangi tarafını tutuyorsanız tutun, biraz köşenizden izlemenizi, bilgilerinizi korumaya çalışmanızı tavsiye ederim. İnsanlık kazanacak. İnsanların bir anda parladığına şahit olacağız. Bunun yanı sıra çok daha farklı sanatçıları da kazandıracağız dünyaya. Bir kere mültecilerden çok enteresan sanatlar ortaya çıkacak. Bu benim beş yıl önceki yazımdı. Bunu küçük de olsa kitabıma koymaya çalıştım. Özellikle 1989’dan sonra doğan, bugün Amerika’nın, ülkemizin bir köşesine sıkışmış, dünyanın her köşesinde kamplarda yaşamak zorunda kalan insanların, çok enteresan yeteneklerini keşfedeceğiz. Yeni yetenekleri de keşfedeceğiz. Türkiye için şunu söyleyebilirim; müzikler, restoranlar, kafeler 21 Haziran 2021’den sonra eskisinden çok daha coşkulu olacak. Bunu unutmayın derim.
Bu dönemde en önemli olay olarak şunu söyleyebiliriz ki eğitim artık sokaklara taşacak. Çocuklarımız bir buçuk yıldır tabletlerden, bilgisayarlardan okuma yazma öğrenirken, online eğitimlerle gençlerimiz, büyüklerimiz üniversitelerden mezun olurken, artık sahaya inecekler. Dünyada yeni eğitim modelleri ortaya çıkacak. Baktığınızda insanoğlu, bu sıkışmadan çıkarken, çok farklı yaşam modelleri üretecek. Dolayısıyla dünyada kolektif bilinçle hareket ederken; kitlesel hareketler, yeni yaşam modelleri, yeni turizm yapıları, büyük göçler ve büyük bir hareket söz konusu olacak.
20 Kasım 1942 ‘Marsyen’ bir haritaya sahip olan Joe Biden, koltuğuna ilk adımlarını atarken ülkesinin sorunlarının her zamankinden daha büyük olduğunu fark edecek. Beyaz Saray’da ulusal muhafızlar (askerler) eşliğinde yemin törenine giren Başkan; Trump’ın skandalları ile uğraşmak zorunda kalacak. Bireysel silahlanmanın ülkesinde ne kadar büyük bir sorun haline geldiğine sadece dünya değil, kendisi de vakıf olacak. En olaylı günlerinden geçerken, “Amerika’ya neler oluyor?’’ sözünü 2023 yılına kadar söylemeye devam edeceğiz. 4 Temmuz 1776 yılında Plüton Oğlak döngüsünde kurulan Amerika; Plüton yıllarından geçerken, eski kitaplarımdan size Amerika’yla ilgili bir sözü paylaşmak isterim: “Ahtapot gibi dünyayı saran bu ülke, kendi gövdesinden yara aldıktan sonra dünyadaki kolları olan üslerini kendi elleriyle kesecek.’’ Kendi saraylarını da basan göstericilerin aslında ayin yaptıkları ise yıllar sonra açıklanacak. O güne kadar bu konu sanki bir gösteri gibi hafızalarda kalacak.