Belçika’nın meyve bahçeleri ve atlarıyla ünlü bir bölgesinde yer alan bu çiftlik evi, restore edilerek çağdaş bir görünüme büründürülmüş. Orijinali 1970’lerde inşa edilen çiftlik evini yeni çehresine kavuşturan isim ise iç mekan tasarımcısı Mila Podiablonska. Ev yenilenirken, civardaki 15. yüzyıldan kalma yapılarla uyumunun da korunmasına dikkat edilmiş. Evin sahibi olan genç işadamının sıkça seyahat etmesi ve çoğunlukla şehirdeki lüks otellerde ikamet ediyor oluşu, Podiablonska’nın üst düzey bir lüks anlayışıyla ev sıcaklığını bir arada barındırmak istemesinin ana nedeni olmuş. Tasarımcı, bunun için üst kalitede özel üretim doğal malzemeler kullandığı gibi son teknoloji ev otomasyon sistemleriyle de konfor ve teknolojiyi bir araya getirmiş. Eski ile yeninin, klasik olanla modern olanın uyumunu sağlamak bu projedeki ilk hedef olmuş. Yapısal ve dekoratif yenilemelerin ardından ortaya modern bir çiftlik evi çıkmış. Uygulanan yapısal değişikliklerden biri binanın arka duvarının yıkılıp, mutfağa daha fazla yer kazandırmak amacıyla dışarıya doğru ilerletilmesi olmuş. Mutfak boyunca uzanan 14 metrelik yerden tavana cam ile de hem ferahlık hem de bahçeye açılan harika bir manzara elde edilmiş. Yerel mimar Jeroen Bellings’in de görev aldığı bu yapısal değişikliklerde, yerel otoritelerden gerekli izinlerin alınması ve çalışmaya başlanması yaklaşık bir ay sürmüş. Evdeki tüm ısıtma ve elektrik sistemlerinde Domotica ev otomasyon sistemleri kullanılarak, ısıtma, iç ve dış aydınlatmalar, jaluzi ve panjurlar bir akıllı telefon ya da tablet yardımıyla kontrol edilebilecek hale getirilmiş.
Işık, bu projedeki en önemli unsurlardan biri olmuş. Aydınlatma konusunda evin geneline baktığımızda, Mila Podiablonska’nın yaratıcı ve zaman zaman cesurca tercihler yaptığına şahit oluyoruz. Neredeyse mekanın her bir metrekaresi aydınlatma çözümleri için özel olarak değerlendirilmiş. Tavandan olduğu kadar, duvar ve yer
aydınlatmalarına da yer verilmiş. Podiablonska’nın bir sanat eserini, aksesuarı ya da bir mobilyanın, duvarın dokusunu vurgulamak için aydınlatmanın gücüne başvurduğunu
görüyoruz. Örneğin banyo zemininde kullandığı LED spotlar ile basit ama etkileyici bir hava yaratırken, yatak odasında tavandan sallandırılan ama duvar lambası gibi kullanılan kristal avize fikriyle dramatik bir etki oluşturmuş. Işık kadar siyahların da mekanın ruhunu oluştururken önemli bir rol üstlendiklerini söyleyebiliriz. Yemek masasının üzerindeki koyu gölgeli avizeler mekanın en etkileyici parçalarından. Podiablonska, mekanın genelinde siyah rengi temel eleman olarak kullandığını belirtiyor. Girişteki lobi kısmı büyük yemek odasına ve diğer yaşam alanlarına açılıyor. Yemek odasının zeminindeki sert ahşap parkelerle natürel ve geleneksel hava güçlendirilmiş. Taş basamaklarla zemini karo taştan oturma alanına çıkılıyor. Yemek odası ve otuma alanı cam panel ile ayrılmış. İki bölüm arasında oluşan sekiye yerleştirilen bölmelere dizilen odunlar ve şöminenin yanı sıra sıcak bir aydınlatma ile geleneksel çiftlik havasını vurgulayan hoş bir detay oluşturmuş. Yanyana duran bu iki mekanda rustik bir doğallıkla, modern bir lüks anlayışının uyum içinde olduğu görülüyor. Yatak odasına baktığımızda göze ilk çarpan rahatlatıcı hava olmakta. Konfor, lüks ve tenselliği temsil eden kumaş seçimleri, ipek, kadife yatak örtüleri, perdeler, kristal aydınlatmaların yarattığı gölge oyunları yatak odasının rahatlatıcı yanını vurgularken, dolaplar, giyinme odası gibi bölümlerle kullanışlılığın da ön planda tutulduğunu görüyoruz. Konuk yatak odasında ise geleneksel çizgiler çok daha fazla hakim. Banyoda ortada kullanılan yuvarlak formlu küvet ve zeminden tavana yerleştirilen Japon tarzı bölmelerle sade bir hava elde edilmiş. Dışarıda ve içeride geleneksel çizgileri koruyan ama bir o kadar da modern bir tasarım anlayışına sahip bu çiftlik evi, hem rüstik bir samimiyeti hem de şehirli bir lüks ve konfor anlayışını birlikte ortaya koyuyor. Senem ÖZTÜRK / [email protected] / Fotoğraflar: www.absoluteinteriordecor.com