Tasarım serüvenin nasıl başladı?
Tasarım serüvenimin miladını hatırlamıyorum ama beni bebekliğimden itibaren tanıyan herkesin ortak söylediği ve benim de kendime dair ilk hatırladığım şey elimden düşmeyen kumaşlar ve boncuklar, giydirdiğim bebekler, o yaşlarda çizebildiğim kadar çizdiğim renkli kıyafetler ve masa örtüsü dahil bulabildiğim her güzel kumaşı (kendimce) üstüme sararak, yarattığım o görünüm ile bir karaktere bürünme halimdi. Bunun ileride işim olacağını ailem de dahil hepimiz biliyorduk fakat inşaat mühendisi bir anne ve babanın en büyük çocuğu olarak analitik düşünmenin önemiyle büyütüldüm. Dolayısıyla önce iyi bir üniversitede bilgisayar ve işletme eğitimi al sonra hayallerine koş denilerek yönlendirildim. Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri eğitimini, Saint Martins ve IMA gibi ek eğitimler takip etti. Bu eğitimler ve yaklaşım sayesinde, uzun yıllar perakende sektörünün lider firmalarında üst düzey yöneticilik yaptım. Bu yıllarda Hong Kong’a yaptığım bir iş seyahati sırasında Fransız asıllı olan ruh eşim ile tanıştım ve artık hayat Paris, Brüksel ve İstanbul arasında mekik dokumayla benim için farklı bir boyut kazandı. En sonunda uzun yıllardır hayal edip hedeflerim arasında daima ilk sıraya yerleştirdiğim kendi markamı yaratma isteğim ağır bastı ve tüm bu profesyonel iş bağlantılarımı sonlandırarak kendim için çalışmaya başladım. Tasarım tarzım ve moda kimliğim bu seyahatler sayesinde şekillendi. Yaptığım tüm seyahatlerde kendi dolabım için seçtiğim orijinal tasarımlar ve vintage parçalarla, kendim için tasarlayıp diktirdiğim kıyafetler birleşince de Mirela Cerica markasının hikayesi başladı.
Evinde dünyanın dört bir yanından aldığın aksesuarları görünce favori lokasyonlarını merak ettim.
Eşim ve kızım ile beraber birkaç ülkede yaşayan ve dünyanın birçok ülkesine yoğun bir takvimle sık sık seyahat eden ve kendini o ülkelere ait hissedebilen biriyim. Bu seyahatlerden de ruhuma değen, kimliğimle örtüşen ve bende “her gün görmek istiyorum” hissini uyandıran parçaları üşenmeden ve yorulmadan fazlasıyla taşıyan biriyim de aynı zamanda. Kariyerim boyunca, Asya’nın birçok bölgesini keşfetme ve çok uzun mesailer harcama, dolayısıyla o ülkelerde yerel olma şansına sahip oldum. Bu keşiflerim esnasında en çok etkilendiğim lokasyonlar; Seul, Hong Kong, Tokyo, Şanghay, Singapur, Hindistan, Vietnam ve Marakeş oldu. Eşim ise Abu Dabi’de doğmuş, 13 yaşına kadar Afrika’da ve ardından Avrupa’nın birçok şehrinde yasamış biri. İkimizin de favori lokasyonları örtüşüyor. Dolayısıyla evimizde gördüğünüz dünyanın dört bir yanından özenle seçilmiş ya da geçmişimize şahitlik etmiş bu parçalar, aslında bizim ruhlarımızın ve pasaportlarımızın üstündeki renkli ve güzel damgalardan bazıları sadece.
Seni bir süredir çok heyecanlandırdığını bildiğim showroom’unda moda tutkunlarını neler bekliyor?
Ben paylaşmayı çok seven biriyim, aksi şekilde yaşayamıyorum. Bazen dostlarım bile bunu yadırgarlar ve (her anlamda) kapılarını herkese açıyorsun derler. Halbuki benim kapılarımı, ben henüz farkında bile olmadan önce hep enerjim açar ve bir o kadar güzel enerjiler çağırır. Yani önce ruhlar birbirini bulur, sonra benim gerçek kapılarım açılır ve ben kendimi aslında sadece güzel insanlarla sarılı masaların etrafında bulurum. Evimin kapısını keşke herkese açabilsem fakat böyle bir şey söz konusu olamadığı için showroom’umu evim gibi bir enerji ve birikim ile tasarlayıp, kreatif açıdan beni ve gelen misafirlerimi çok besleyen, feminen ve klasik ama aynı zamanda çok modern bir ortam hayal ederek tasarladım. Sadece ürünlerin teşhir edildiği bir mekan değil, sıcak, ilham veren ve paylaşım odaklı bir yaşam alanı yaratmayı hedefliyorum. İstanbul’u, Paris, Marakeş ve Hong Kong takip edecek.
Bu sezon koleksiyonunda neler var?
Benimle aynı adı taşıyan ve markamın 3. sezonu olan 2020-2021 Sonbahar/ Kış koleksiyonunu hazırlama prensibim sürdürülebilir, feminen ama konforlu lüks tanımına çok uyan parçalarla, her bir parçanın bir bütünün içinde bile ön planda olacak şekilde tasarlanması ve koleksiyona dahil edilmesi şeklinde. Mirela Cerica markasında belli bir desen, renk veya kumaş ön planda değil, her bir ürün kendi detayları ile öne çıkıyor. Kıyafetler dışında her biri tek denecek derecede özel olarak bir araya getirilmiş aksesuarlar var. DesignedbyMirelaCerica koleksiyonunu ben tasarlıyorum. Her biri keskin, detaylı ve aksesuarlı parçalar. Bununla beraber, zamansız çok cool jean koleksiyonumuz, ikili ve üçlü triko takımlarımız, nitelikli basic diyebileceğim parçalar ve “Date Night” kapsül koleksiyonu da bu ürün grubuna dahil. Bu koleksiyonun temel değeri ise yine her zaman olduğu gibi; doğru ve kaliteli kumaşın yanında yüksek dikiş işçiliği. “Date Night” serisinin bir seçkisi Beymen’lerde yerini aldı, koleksiyonumun geri kalan kısmını ise bu ay showroom’umuzun kapılarını açtığımızda paylaşacağız. Her ürünün içeriğine baktığınızda karışımlarının farklı farklı değerli iplikler barındırdığını görürsünüz, 100% cotton ya da ipek karışımlı gömlekler, vegan deriler, kaşmir karışımlı kabanlar ve her bir parçası çok özel olan Date Night Collection elbise ve tuniklerimiz tabii. Aksesuar koleksiyonumuz ise yine bir o kadar çarpıcı moda ögesi parçalardan oluşuyor. Ekstra büyüklükteki kristal küpelerin yanında, zamansız ve vazgeçilmez altın kaplama “Totem” küpeler veya bir kere taktığınızda asla bir daha çıkarmak istemeyeceğiniz “Yayla” bilezik ve kolyelerden oluşuyor. SelectedbyMirelaCerica ise hep seyahat halinde geçen bir hayatın, özenli ve keyifli birikiminin koleksiyona eklenmiş kısmı. Kıyafetler kadar aksesuarların da bir eşi ve tekrarı yok. Kimono grubumuz bu koleksiyonun en kuvvetli parçaları sanıyorum. Japonya’dan getirdiğim bu gerçek, el yapımı, saf ipek olan kimonolarımız ile bir kimono klanı yarattık diye konuşulduğunu duyuyoruz. Sadece görüp almıyorum, onların her biri için özenle mesai harcıyorum ve geçmişlerini öğreniyorum. Dolayısıyla her bir parça el değiştirip onu asıl bekleyen kişiye ulaşınca o hikayeyi nihai sahibi ile paylaşma kısmı benim için en değerli kısmı oluyor.
Koleksiyon yaratırken nelerden ilham alıyorsun?
Algıları çok açık biri olduğumu düşünüyorum dolayısıyla bir koku, bir ses, bir sanat eseri ya da o eseri anlatan kişinin onu anlatırkenki hayranlığı bile her şeyin başlangıcı olabiliyor bende. Ama ana karakter ve ilham perim müthiş bir varlık olduğunu düşündüğüm “kadın”. Tasarımlarımda geçmiş ve güncel seyahatlerimin etkisi de çok fazla… Vietnam’da bir yoldan geçerken okuldan dönen öğrencilerin ellerinde yuvarlak yumurta gibi, samandan yapılmış çantalar gördüm. Her açısıyla ilk görüşte aşk anıydı yine o an. Arkalarından koşup onlardan ellerindekinin bir beslenme çantası olduğunu öğrendim. Nereden bulabileceğimi anlamak sanıyorum üç günümüzü aldı. Ama buldum! O aldığım beslenme çantası benim en severek kullandığım sepet çantam oldu uzun zamandır. Önümüzdeki yaz, bu çantalar koleksiyonumun bir parçası olacak diye şimdiden heyecandan uykularım kaçıyor.
Fotoğraf Selin SARAL
Fotoğraf asistanı: Aykun YÜCECAN
Video: Fatih ER