Moda ve tasarıma dair ilk hatıranız nedir, anlatır mısınız?
Beş yaşındayken istediğim önden fermuarlı bilekten süet botu anneme çizmem ve annemin gittiği Paris seyahatinde sokak sokak arayıp bulamadığından bana bu botu özel olarak yaptırmak zorunda kalması ile sanırım moda ve tasarım ile ilgili ilk hatıramı kazanmış oldum.
Parsons School of Design sektörün birçok başarılı ismini yetiştiren, moda alanında kariyer yapmak isteyenlerin hayalini kurduğu bir okul. Orada aldığınız eğitim sizin tasarım anlayışınızı nasıl şekillendirdi?
New York’ta Parsons School of Design’ da Moda ve İletişim tasarımı dalları üzerine eğitim aldıktan sonra modaya dokunmak ve detaylarla oynamak istediğimi keşfettim. Bu süreçte stajlarımı Calvin Klein, Donna Karan, Alberta Ferretti, Moschino gibi markaların çanta ve ayakkabı bölümlerinde yaptım ve bunu çok sevdiğimi anladım. Bu zorlu ama bir o kadar faydalı bir süreç oldu. Moda dünyasının farklı alanlarını görme ve tecrübe etme şansım oldu. Uluslararası markalarda çalıştığım zaman ilk dikkatimi çeken, küçük ve önemsiz gibi görünen bir detayın bile nasıl saatler sürebilen bir işe dönüştüğüydü. Bir koleksiyonun yaratılma döngüsü aklınıza gelmeyecek detayları barındırıyor. Benim için daha hala en önemli konu bu detaylara hak ettiği zamanı ve emeği vererek tasarımlarımı en iyi şekilde sunabilmek.
Donna Karan, Alberta Ferretti, Calvin Klein ve Moschino gibi birçok tanınmış markada tecrübe edindiniz. Bizimle paylaşabileceğiniz unutulmaz anılar var mı?
Stajlarımdan sonra ilk gerçek iş tecrübem New York’ta Devi Kroell markasındaydı. Orada unutamadığım anım, Devi Kroell’in hamileliğinden dolayı seyahat edememesi ve benim henüz ilk ayımda koleksiyon geliştirme için tek başıma İtalya’daki ayakkabı fabrikalarını ziyaret etmem gerektiğini öğrenmem ile hissettiğim stresti. O zamanlar henüz İtalyanca da bilmiyordum. 15 günlük yalnız seyahatim sonucu ayakkabıyı ne kadar sevdiğimi anladım, harika öğrenim ve deneyimler kazanma şansı buldum. Acaba üstesinden gelebilecek miyim diyerek çıktığım bu seyahat benim için unutulmaz bir tecrübeye dönüştü. Kariyerimin sonraki evrelerinde de bu ve farklı şirketlerde koleksiyon geliştirme için çeşitli seyahatlere çıktım. Aslında zoraki başlayan bu deneyim bana kendimi, bilmediğim bir ülkede, lisana ihtiyaç duymadan, korkusuzca nasıl ifade edebileceğimi fark ettirdi ve unutulmaz bir anıya dönüştü.
Markanızı hayata geçirirken öncelikleriniz neler oldu?
İnsanın kendi ismini ve soyadını bir markaya veriyor olması çok heyecan verici. Tamamen ellerinde şekil kazanan, kendin büyüttüğün bir bebek gibi hayallerinin gerçeğe dönüşmesine şahit oluyorsun. Ancak aynı zamanda da büyük bir sorumluluk. Gidilmesi gereken uzun bir yol var ama kesinlikle aydınlık bir yol olduğunu biliyorum. Her an işi düşünüyorum. Oldukça büyük ödünler verilmesi gerekiyor, hatta bazen defalarca deniyorum ve deniyorum. İstikrarlı, kararlı ve çok özverili olmak çok önemli.
Gelecek koleksiyon hakkında ipucu alabilir miyiz?
SS2021 koleksiyonunda mercan ve turkuaz renkleri, doğal taşlar ve doğadan materyaller harmanlandı. Gündelik hayatın vazgeçilmez parçalarından oluşuyor. Farklı topuk boylarında çeşitli parçalar olacak. Kesinlikle beni çok heyecanlandıran bir koleksiyon olduğunu düşünüyorum çünkü renklere daha mesafeli duran bir yanım var. Bu koleksiyonda renklerin dünyasında bambaşka bir heyecan keşfettim.
Fotoğraflar: Ertan DEMİRBİLEK