(Tate Modern, Londra, 15 Şubat – 1 Eylül 2024)
Popüler kültürdeki ünü, Yoko Ono'nun sanatçı kimliğinin pek çok zaman önüne geçebiliyor. Ancak performans sanatına öncülük etmiş ve 1960'larda izleyicilerin rahatsız edici, şiddetli ama görünüşte disiplinli bir gösteriyle kıyafetlerini kesmeye davet edildiği "Cut Piece" gibi eylemlerle bu sanata güçlü bir feminist boyut kazandırdığı gerçeği yadsınamaz. Tate Modern'de gerçekleşen "Yoko Ono: Music of the Mind" isimli retrospektif, onun modern sanattaki büyük yerini mercek altına alıyor. Sergi, Ono'nun nesneler yerine fikirleri ön plana çıkaran kavramsal pratiğini ve dünya barışı için sürdürdüğü kampanyayı inceliyor.
(Maison Européenne de la Photographie, Paris, 28 Şubat – 26 Mayıs 2024)
Richard Avedon ve Louise Dahl-Wolfe gibi fotoğrafın en büyük isimlerinin ilham perisi, ilk "süper modellerden" biri olan Lisa Fonssagrives-Penn'in kişisel arşivinden nadir bir vintage baskı koleksiyonu Paris'teki Maison Européenne de la Photographie'de sergileniyor.
(National Portrait Gallery, Londra, 21 Mart – 16 Haziran 2024)
160'tan fazla eski fotoğraf baskısından oluşan kapsamlı bir sergi olan "Julia Margaret Cameron and Francesca Woodman: Portraits to Dream In", Julia Margaret Cameron ve Francesca Woodman'ın çalışmalarını bir araya getiriyor. İkili, bir asırdan fazla bir süre arayla ve farklı ülkelerde (Cameron için 19. yüzyıl Britanya'sı, Woodman için 20. yüzyıl sonu Amerika'sı) çalıştı; Cameron, 19 yüzyılda Britanya'da, Woodman ise 20 yüzyıl sonunda ABD'de yer edindi. Ancak ikisi de portreciliğe farklı bir ilgi duymuştu. Bu sergide; Woodman'ın, kendini hareket halinde ya da yarı karanlıkta fotoğraflama becerisi, Cameron'ın teatral düş manzaralarını tamamlıyor.
(Institute of Contemporary Art, Boston, 4 Nisan – 2 Eylül 2024)
Firelei Báez, ilk müze sergisini 2024 yılında Institute of Contemporary Art (ICA) Boston'da açıyor. Sergi, Báez'in bilim kurgu, folklor, fantezi, antropoloji ve sosyal tarih gibi çok çeşitli kaynaklardan ilham alan resim, çizim ve yerleştirmeleriyle pratiğine yakından bir bakış sunuyor. Renklerin başrolde olduğu Firelei Báez'in eserleri, genellikle gücü sorgulayan, cinsiyet, milliyet ve ırkı irdeleyen canlı figürler içeriyor. Aynı zamanda hem hikaye anlatımı hem de mit oluşturma araçları olarak işlev görüyor.
(MoMA, New York, 4 Nisan – 2 Eylül 2024)
Dördüncü kuşak Navajo dokumacı Melissa Cody, 4 Nisan 2024'te New York MoMA'da sergilenmeye başlayacak büyük ölçekli duvar halılarını geleneksel dokuma yöntemleri ve el yapımı boyalar kullanarak yaratıyor. Cody, anavatanı Arizona'nın manzaralarını ve geleneksel Navajo goblen sembollerini pop kültürü ve video oyunu referanslarıyla iç içe geçiriyor; bu geleneksel tekstil sanatını modern sembollerle birleştirerek, zorunlu göç ve kültürel değişim süreçlerinin Navajo ve diğer yerli toplulukları nasıl etkilediğini gösteriyor.
(National Gallery, Londra, 18 Nisan – 21 Temmuz 2024)
Caravaggio'nun "The Martyrdom of Saint Ursula (Aziz Ursula'nın Şehit Edilişi)" tablosu büyüleyici ve unutulmaz bir sarıcılığa sahip. Bu resimde, gölgelerin en karanlığında, bir okçu genç bir kadına yakın mesafeden ateş eder. Kadın ise gizemli bir şekilde, garip bir ruhani zaferle kaderini kabul eder. Sanatçı da şaşkın bir tanık olarak her şeyi izler. Caravaggio yakında ölecektir ve bu görkemli başyapıtında adeta bunu biliyor gibidir. Caravaggio, iki ay sonra gizemli bir şekilde ölür. Ancak en çarpıcı eserlerinden bazılarını son çalkantılı yıllarında yapar. İşte "The Last Caravaggio" isimli sergi, efsanevi ressamın bu son dönemine ışık tutuyor.
(Alte Nationalgalerie, Berlin, 19 Nisan – 4 Ağustos 2024)
Caspar David Friedrich'in (1774-1840) doğumunun 250. yıl dönümünü kutlayan "Infinite Landscapes", romantik manzara ressamının eserlerini konu alan diğer iki büyük Alman sergisine katılıyor. Hamburg, Dresden ve Berlin'deki Alte Nationalgalerie'de düzenlenen bu sergiler, Friedrich'in hayatını ve mirasını, her mekanda farklı bir giriş noktasından hareketle inceliyor. Hamburger Kunsthalle, sanatçının insan ve doğa tasvirlerini ve çağdaş sanat üzerindeki süregelen etkisini keşfediyor; sanatçının 40 yılı aşkın bir süre yaşadığı Dresden'deki Albertinum ise eserlerini şehirdeki sanatsal etkileri bağlamında sergiliyor. Berlin'deki Alte Nationalgalerie ise sanatçıyı 20. yüzyılın başlarında yeniden keşfeden müzenin kendi ilişkisini vurguluyor. 1906 tarihli büyük retrospektif "Deutsche Jahrhundertausstellung", ölümünden sonra neredeyse unutulmaya yüz tutan sanatçının yeniden tanınmasını sağlamıştı. "Infinite Landscapes", sanatçının perspektif ve değişim kavramlarını incelemek için yarattığı 60 resim ve 50 çizimi bir araya getiriyor.
(Munchmuseet, Oslo, 27 Nisan – 25 Ağustos 2024)
Edvard Munch'u en çok "The Scream (Çığlık)" tablosu ile tanısak da Oslo'daki kendi adını taşıyan Munchmuseet, "Trembling Earth" isimli sergi ile sanatçının doğaya duyduğu ve çoğunlukla radar altı kalmış olan hayranlığı ortaya çıkarıyor. Müzenin kendi koleksiyonundan Munch'un eserler ile kamu ve özel koleksiyonlardan çeşitli eserleri bir araya getiren sergi, Edvard Munch'un doğa tasvirlerinin bu kadar geniş bir yelpazesini tek bir alanda görmek için nadir bir fırsat sunuyor.
(Guggenheim Museum, New York, 17 Mayıs – 29 Eylül 2024)
Jenny Holzer'ın çığır açan retrospektif enstalasyonunun Guggenheim Museum'ı ele geçirmesinden 35 yıl sonra müze, dönüm noktası niteliğindeki serginin genişletilmiş bir versiyonu olan "Light Line" ile sanatçının pratiğini yeniden incelemeye alıyor. Holzer'ın onlarca yıllık çalışmalarından aforizmalar içeren kayan metinleri gösteren elektronik bantların 2024 versiyonu, sanatçının sosyal kaygıları ele almak ve halkın katılımını teşvik etmek için uzun süredir kullandığı yazılı kelimeleri ele alıyor. Jenny Holzer'ın genellikle bilinç akışı metoduyla yazdığı metinleri, gerçeğin göreceliğinin altını çiziyor. Guggenheim tarafından 1989 yılında düzenlenen sergi, o dönemde oldukça etki gösterdi. Serginin yeniden tasarlanması, hakikat, topluluk ve kişisel özgürlüklerin bir kez daha toplumun karşı karşıya olduğu bazı önemli meselelerin merkezinde yer aldığı bir döneme denk geliyor. 2024 sergisinde Holzer'ın en eski ve nadiren sergilenen çalışmalarından bazılarının yanı sıra, sanatçının en son teknolojik yenilikleri kullanmaya devam eden ilgisini gösteren yapay zeka ile oluşturulmuş yeni metinleri de yer alıyor.
(Grand Palais Immersif, Paris, 18 Eylül 2024 – 2 Mart 2025)
Hiç şüphesiz dünyanın en ünlü Meksikalı sanatçısı Frida Kahlo'yu, "Viva La Vida" başlıklı sergi ile daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Paris Grand Palais Immersif'teki bu sergi, bizi bu ilham verici ressamın iç dünyasına tam anlamıyla sokarak tüm sorularımıza cevap vermeyi vaat ediyor. Bugüne kadar 14 ödül kazanan bu gezici serginin Paris durağı, Kahlo'nun zengin ve çalkantılı hayatını 360 derecelik projeksiyonlar, sanat eserleri, fotoğraflar ve belgeler aracılığıyla günlüğünden yola çıkarak anlatıyor.
(Holburne Museum, Bath, 27 Eylül 2024 – 5 Ocak 2025)
Paula Rego'nun grotesk fantezi sahneleri ve gerçeküstü karakterleri, "Uncanny Visions: Rego and Goya" isimli sergide Francisco Goya'nın 200 yılı aşkın bir süre önce resmettiği kabusvari görünümlerle yan yana gösteriliyor. Rego'nun peşini Portekiz'in savaş sonrası diktatörlüğü, Goya'nın peşini ise Napolyon savaşlarındaki vahşet bırakmamıştı. Karanlığın yoğun tasvirleri ile gerilim filmi niteliğindeki bu etkileyici sergi, İngiltere'nin Bath şehrindeki Holburne Museum'da izleyicilerle buluşuyor.
(National Portrait Gallery, Londra, 10 Ekim 2024 – 19 Ocak 2025)
Francis Bacon'ın sanatındaki çarpıtılmış, cezalandırılmış insanlar genellikle portrelerden çok, sanatçıya göre hiç de iyi olmayan insanlık durumunun imgeleri gibi. Yine de George Dyer'dan Henrietta Moraes'e ve Lucian Freud'a dek en iyi tanıdığı insanlar için keskin ve nihayetinde sevgi dolu bir gözü de vardı. Francis Bacon'ın 1950'lerden itibaren ürettiği eserlerden oluşan "Francis Bacon Portraits" sergisi, sanatçının portre sanatıyla olan derin bağını ve bu türün geleneksel tanımlarına nasıl meydan okuduğunu keşfediyor.
(Royal Academy, Londra, 9 Kasım 2024 – 16 Şubat 2025)
Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Raphael; London Royal Academy'deki "Michelangelo, Leonardo, Raphael" isimli sergide bir araya geliyor. Bu üç dehayı bir araya getiren buluşma, 1504 civarında Floransa'da, Leonardo ve Michelangelo savaş sahnelerini resmetmek için yarışırken genç Raphael'in izleyip öğrendiği gerçek hayattaki karşılaşmalarını yeniden canlandırıyor.