Somerset House'da açıldığı günden bu yana çekim alanı olan Londra Tasarım Bienali'nin en ilgi çeken performanslarından biri de, Finlandiya pavyonunun "Empati Yankı Odası" (Empati Echo Chamber) oldu. Kentin tarihi yapılarından Somerset House'da düzenlenen Londra Tasarım Bienali'nde; hayal gücü geniş tasarımcılar, küratörler bir araya geldi. Birçok ülke, şehir ve kurum, şaşırtıcı sunumlarla, yerleştirmeleriyle fikirlerini ortaya koydular. Tasarımcı Enni Kukka ve stüdyosu akin.kolektiv'in eseri olan "Empati Yankı Odası" da bunlardan biri. Bu yerleştirme, yansıtıcı bir malzeme ile çevrelenmiş küçük bir odadan oluşuyor. Bu odaya giren iki yabancı, 15 dakikalık bir empati deneyimi yaşıyor. İki ziyaretçi; fikirleri, duyguları ve sorularıyla bu boş alanı doldurup yeniden şekillendiriyor. Her 15 dakikada bir, iki ziyaretçi bu empati alanına davet ediliyor. Enni Kukka "Burası yansıtıcı bir alan; hem kelimenin tam anlamıyla, hem de duygusal açıdan. Oda, yansıtıcı bir malzemeden yapılmış olup, içeri girdiğinizde deneyimlerinizi, bakış açılarınızı yansıtmaya teşvik ediyor. Burada birbirinize empati ile cevap verirsiniz" diyor.
'Empati sanatçısı' Kukka; aynı fikirlerle beslendiği için içe kapanmayı, güvensizliği örnek alan 'bireysel yankı odalarımız'a bir tepki olarak, "Empati Yankı Odası"nı tasarlamış. "Burası, ziyaretçilerin birbirini gerçekten görmek için kendi dünyalarından çıkmalarını teşvik edip, 'ortak bir değişim anı' oluşturur" diyor. İki yabancıyı bir odada buluşturan bu yerleştirme; empati duygusunun günümüz şartlarında ne anlama geldiği; Covid-19 sonrasında yeniden fiziksel yakınlığı keşfetmemizde nasıl rol oynabileceği konusunda ilginç bir deneyim yaşatıyor. Bienalin sanat direktörü, İngiliz tasarımcı Es Devlin, bu yılki temayı "Resonance" (Yankılanma) olarak belirlemiş. Devlin, 'yüksek yankılanma' çağında yaşadığımızı; ürettiğimiz ve tasarladığımız her şeyin kolayca 'yankılanlandığını' belirtiyor ve "Tasarımcılar, yaşadığımız küresel zorluklar karşısında; kültürel çeşitliliğe sahip bakış açılarıyla, farklı yaklaşımlar geliştirme yeteneği olan kişiler. Tasarımcıların, ürettiği fikirlerin, eylemlerin 'yankılanması' gerçek anlamda toplumları dönüştürücü bir etkiye sahip" diyor.
Es Devlin'in, Somerset House'ın meydanında 400 ağaç dikerek gerçekleştirdiği orman yerleştirmesi de, bienalin en ilgi çeken yerlerinden biri. Tasarımcı Devlin, insanoğlunun doğaya acımasızca hükmetmesine bir tepki olarak, şehrin orta yerinde küçük bir orman yetiştirmiş. Ormanların şehri istila etmesini istiyor. Meydanın zeminini bozmadan, alana toprak serilerek 20 kadar farklı türden 400 ağaç dikilmiş. Bu yerleştirme "Forest For Change" (Değişim İçin Orman- Küresel Hedef Pavyonu) adını taşıyor. Guatemala pavyonunda ise el yapımı yağmur çubukları heykelleri, ziyaretçiler tarafından aktif hale getiriliyor, sürekli gelişen bir performans yaratıyor. "Nostaja" başlıklı yerleştirme sanatçı ve tasarımcı Maria Adela Iaz tarafından tasarlanmış. Bu performans; suyun, insanlar ve gezegenimiz için hayat ve ölüm arasındaki hayati önemini vurguluyor. Tasarımcı Peter Eckart'ın yıllardır biriktirdiği tek kullanımlık plastik çatal bıçaklar da Alman pavyonunda 'arkeolojik kalıntılar' olarak sergileniyor. AB ülkelerinde 3 Temmuz 2021'de yürürlüğe girecek olan plastik çatal bıçakların yasaklanması öncesine denk düşüyor bu sergi. Bu yasakla birlikte bu tek kullanımlık plastikler artık geçmişe ait kalıntılar olarak kalacak. Polonya pavyonundaki yerleştirme ise elektrik öncesi dönemden kalma ritüellerle, tekstillerin üretilme yöntemlerini yansıtıyor ve sürdürülebilir modaya ilham veriyor. Londra Tasarım Bienali bu sene, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Chatham House ile iş birliği içinde "Kriz Çağında Tasarım" (Design In An Age Of Crisis) temalı bir sergi de düzenledi. Sergide 50'den fazla ülkeden 300 proje izleyicilerle buluştu. Küresel iklim krizi, doğal afetler ve Covid-19 salgınını yaşadığımız bugünlerde, bu başlık daha da önem taşıyor. Türkiye'den de İTÜ Mimarlık Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencilerinin projeleri; Londra Tasarım Bienali'nde, Somerset House'da fiziksel olarak sergilenmek üzere seçildi. Pandemi şartlarında gezilen, Kraliçe Elizabeth'in torunu Prenses Eugeni'nin de ziyaret ettiği bienal 27 Haziran'a kadar sürecek.