Paris Türk Ekolü sanatçılarımızdan olan Avni Arbaş, 27 Nisan 1919'da İstanbul'da doğdu. Arbaş'ın babası Kuvay-ı Milliye'den süvari albayı Mehmet Nuri Bey, Anadolu'da Fransızca öğretmenliği yapan ve aynı zamanda resimle uğraşan aydın bir kişiydi. İlk resim bilgilerini babasından öğrenen Arbaş, 1929 yılında erken yaşta babasını kaybetti. Annesi Rana Hanım ile beraber İstanbul'a gelen Arbaş, burada Galatasaray Lisesi'ne kayıt oldu. Ressam Cihat Burak ile Selim Turan'la burada dostluğu başlayan sanatçı, Mehmet Ali Bey'in öğrencisi oldu. Arbaş, dönemin Akademi hocaları İbrahim Safi ile Naci Kalmukoğlu'nun atölyelerinde çalıştı. Burada, çıplak modelden resimler yapan sanatçı, Kalmukoğlu'na İzmir Fuarı'nda panolarının yapımına yardım ederek, boyalarını almak için para kazandı.
Arbaş,1937 yılında şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan dönemin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi orta kısmına girdi. İbrahim Çallı ile Leopold Levy'nin atölyelerinde çalışan Arbaş, Akademi'de kaldığı dokuz yılın son dönemlerinde Devlet Resim ve Heykel Sergilerine katıldı. Léopold Lévy'nin atölyesinde birlikte çalıştığı arkadaşları ile birlikte kendilerinden önce kurulan "D Grubu" na karşı, "Yeniler Grubu" adıyla bir grup kurdu. Bu grup üyeleri içinde, Abidin Dino, Avni Arbaş, Nuri İyem, Selim Turan, Kemal Sönmezler, Turgut Atalay, Nejat Devrim, Agop Arat, heykeltıraş Faruk Morel ve afiş sanatçısı Yusuf Karaçay gibi Türk sanatının önemli isimleri vardı. 1946 yılında okulu bitiren Arbaş, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in destekleriyle düzenlenen "Yurt Gezileri"ne katılarak 23 yaşında Siirt'e gitti. Siirt'te iki ay kalan sanatçı, burada pek çok üretime imza attı. Sanatçının buradaki çalışmaları Siirt-Ankara yolculuğunda zedelendi, bir kısmı ise saklandığı depoda çıkan bir yangında yok oldu.
Fransız Hükümeti'nin verdiği karşılıksız bir burs ile 1946'da Paris'e giden sanatçı, 1951 yılında Türkiye'de Maya Galerisi'nde, 1954 yılında ise Paris'te Mahmut Makal'ın "Bizim Köy" adlı kitabından esinlenerek yaptığı çalışmaları ile ilk sergilerini açtı. Fikret Mualla, Hakkı Anlı, Abidin Dino, Selim Turan, Remzi Raşa, Nejat Devrim, Mübin Orhon ve Albert Bitran ile beraber Paris Türk Ekolü pentür sanatçılarından olan Arbaş, 1977 yılında Türkiye'ye döndü, Bu dönemde ağırlıklı olarak Mustafa Kemal portrelerinin yanı sıra, "İstanbul" ve "Boğaz" konulu yapıtlar üretti. Paris'te iken zaman zaman yanına uğrayan Nazım Hikmet'in karakalem portrelerini de çalışan sanatçı, 2003 yılında İzmir'in Foça ilçesinde 84 yaşında vefat etti.
Batı sanatının izlenimci yapısından etkilenen Avni Erbaş, sanatında kendine has yorumunu oluşturdu. Figüratif bir anlayışa sahip olan sanatçı, eserlerinde insana dair her şeyi konu edindi. Sanatçı için konu, resmini oluşturması için gerekli bir araç oldu. Doğada olan her şeyi kendine konu edindi. Çiçekler, balıkçılar, hayvanlar ve daha fazlası onun tuvallerinde sıklıkla karşılaştığımız öğelerdi. Öznel yönelimleri doğrultusunda da çalışmalar gerçekleştiren sanatçı,
Erbaş, yağlıboya ile oluşturduğu eserlerinde figürleri lekeci bir duyarlıkla, tuval yüzeyinde yeniden inşa etti. Soyut anlayışı benimseyen sanatçı, eserlerindeki ana öğeyi, yöresel ve tarihsel bazı çağrışımlarla destekledi. Erbaş, kişisel beğenilerini elden bırakmadan, gözlenen gerçeklikle hareket ettiği çalışmalarında üretimlerini kesintisiz devam ederek her gün sanatına yeni bir öğe kattı.