Begüm Kütük Yaşaroğlu ve Gökay Gündoğdu Alem Talks’ta bir araya gelerek "Pandemi sonrası modanın değişen yüzü ve yeni alışveriş alışkanlıkları" üzerine konuştu.
Gökay Gündoğdu: Bu dönemde eşin Erdil ile çok değerli bir yardım faaliyetinde bulundunuz. Pandemi sürecinde sağlık çalışanları için 3D yazıcılarla siperli maske üretimine destek verdiniz. Nasıl geçti bu süreç?
Begüm Kütük Yaşaroğlu: Bir yandan pandemi başladığından bu yana her gün haberleri izleyerek, dünyadaki o büyük yıkıma ve acıya tanıklık ettik. Bir yandan da bu dönemin ilk zamanlarında biz de ne yapabiliriz, çevremize nasıl yardım edebiliriz diye düşündük. Bu süreçte 3 Boyutlu Destek ekibi ile tanıştık. Oradaki üç bin gönüllünün arasına katılarak, 3D yazıcılarla siperli maske üretimine destek verdik. 3D yazıcınız varsa zaten ekip size projelerini yolluyor, siz de sisteme giriyorsunuz ve yazıcı kendi otomatik olarak basmaya başlıyor. Eşim Erdil’in de işi gereği heykel atölyesinde üç tane 3D yazıcısı vardı, onları eve getirdik ve yazıcılar 24 saat aralıksız çalışmaya başladı. Aradan zaman geçince, sosyal medyadan ihtiyaç sahiplerine ulaştığına dair fotoğraflar alınca çok mutlu olduk. Hepsine ayrı ayrı, ‘’Kalbim ve dualarım sizlerle’’ diye mesaj yolladım. Gündemi takip edip iç sıkıntısı yaşamak yerine; ömür boyu hatırlayabileceğimiz, belki evlatlarımıza anlatabileceğimiz bir süreç yaşadık. Bu süreçten kalbimiz ve vicdanımız mutlu olarak ayrılıyoruz.
G.G: Pandemi dönemi seni bir tüketici olarak nasıl etkiledi? Beklentilerinde ve alışveriş alışkanlıklarında değişiklikler oldu mu?
B.K.Y: Pandemi başlamadan önce Taggfashion’dan yoğun bir alışveriş yaptım, sonbaharda keyifle giyip gezmek için. Hatta alışveriş yaptığım dönemde senin yaza çıkacak olan nefis koleksiyonun da hazırlık aşamasındaydı. Onlar ne zaman çıkacak derken pandemi dönemi araya girince aldıklarımızı giyemedik, yenilerini alamıyoruz. Ben de bu süreci merak ediyorum ve senden dinlemek istiyorum aslında.
G.G: 2020 benim beşinci yılım. Yaz koleksiyonu için de hakikaten son bir yıldır titizlikle hazırlanıyordum. O yüzden benim için çok değerliydi. Çıkan sonuçtan da mutluydum. Hatta organik malzemelerden yapılmış bir ekolojik koleksiyonumuz olacaktı. Bir projem de dijital defile yapmaktı. Bir yıldır iki sanatçı arkadaşımla bunun üzerine hazırlıklar yapıyorduk. Ancak araya pandemi dönemi girince sezonun ana koleksiyonu bile satışa çıkamadı. Tüm dünyada takvim değişti, moda haftaları birer birer iptal oldu. Şimdilerde dijital moda haftaları gündemde, biliyorsun.
B.K.Y: Dijital moda haftalarını izledim. Aslında bir yandan fütüristik görünüyor bir yandan da insanın hareket edince kumaşta oluşturduğu deformasyona kadar her detayın çok iyi bir şekilde tasvir edilmesi tatlı bir durum. Ancak tasarımcının parçanın üzerinde bir sihri, bir dokunuşu vardır. Mesela Taggfashion için seçtiğin kumaşlar, onların kalitesi, tasarımlarına verdiğin öneme baktığımız zaman hepsi senin izlerini taşıyor. Peki bizler tüketici olarak günün sonunda, bu ürünleri ellemeden, deneyimlemeden nasıl satın alabileceğiz? Ben kendi adıma bu duruma hala adapte olamadım.
G.G: Hepimiz için çok yeni ama dünyada uzun süredir konuşulan bir konu. Moda pazarlaması üzerine İstanbul Moda Akademisi’nde altı yıl ders verdim. Ondan önce de Milano’dayken Domus Akademi’de de aynı başlık altında ders veriyordum. 2010’dan bu yana tüm trendler aslında deneyimsel pazarlamaya yönelikti. Dijitalin engellenemez bir yükselişi vardı. Bütün mağazalar fiziksel alanlarında müşterilerine daha fazla deneyim yaşatmak adına birçok aplikasyon geliştirdi. Mesela 2010 yılında yapılan Fashion’s Night Out’da, New York’ta “Macy’s Magic Fitting Room” etkinliği yapıldı. Mağazadaki tüm kıyafetlerin okutulduğu bir ekranın karşısına geçip, istediğin kıyafeti giy-çıkar yapmadan kendi üzerinde görebilme şansı yakalıyordun. Bir diğer adıyla da ‘Artırılmış gerçeklik’ diyorlar. 2011 yılında da Burberry, defile alanına canlı olarak tüm insanların izleyebileceği bir platform yerleştirmişti. Neredeyse 10 yıl öncesinden bahsediyoruz. Baktığımız zaman konuştuklarımızın hepsi o zamandan bu yana adım adım gerçekleştiriliyordu ama günümüzdeki kadar aktif değildi. Pandemi dönemi, dijital etkinliklerin koşulsuz şartsız hayatımızda olacağını gösterdi. Elbette, senin de dediğin gibi geleneksel tüketiciler bir anda bu duruma adapte olamayacaklar. Hepimiz yavaş yavaş adapte olacağız. Tüm markalar bir şekilde deneyim yaratıp tüketicilerine dokunmak için, teknolojiyi ilerletip müşterilerini tutmakta ısrarcı olacaklar. Bu dönemde dikkat çeken konulardan biri de indirim furyası oldu. Biliyorsun Gucci gibi lüks bir marka da herhangi başarılı bir genç tasarımcı da Bergdorf Goodman, Harvey Nichols gibi çoklu marka satan mağazalarda yer alabiliyor. Pandemi döneminde çoklu marka satan mağazalar ellerindeki stokları eritebilmek için indirim yapma kararı aldı. Ama söz konusu marka kendi mağazasında aynı indirimi uygulamadı. Hal böyle olunca da bazı markalar, ürünlerini çoklu marka satan mağazalardan geri çekti. Hatta Gucci de bu markalar arasında yer alarak, satışlarının çoğunluğunu kendi mağazalarından gerçekleştirme kararı aldı.
B.K.Y: Bu dönemde insanların alışveriş alışkanlıklarına baktığımda; daha çok rahat ve spor parçalara yöneldiklerini görüyorum. Ben de evin içerisinde bu tarz parçalar tercih ediyorum. Bir yandan da bu duruma alışmaktan korkuyorum açıkçası. Sen ne düşünüyorsun bu konuyla ilgili?
G.G: Bütün arkadaşlarıma beli lastikli olan tüm parçalardan uzak durun diyorum.