Paris, 2025 İlkbahar/Yaz Haute Couture Moda Haftası, modanın bir anlatı sanatı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bu sezon, tasarımcılar yalnızca zarafet ve ihtişam sunmakla kalmadı, aynı zamanda modayı bir felsefi yolculuğa dönüştürdü. Mitolojik referanslardan doğanın ilhamına, modern romantizmden avangart siluetlere uzanan koleksiyonlar, couture'ün sınırlarını yeniden çizdi. El işçiliğinin olağanüstü ustalığı, detaylardaki incelik ve malzemelerin yenilikçi kullanımı, defileleri birer sanat performansına dönüştürdü. Geçmişin izlerini geleceğin vizyonuyla harmanlayan tasarımcılar, modanın giysinin ötesinde duygu ve düşünce aktarımı olduğunu gösteriyor. Yenilikçi yaklaşımlar, özgür formlar ve zamanın ötesinde kalan bir estetik anlayışı, Paris'i yine modanın kalbi haline getiriyor. Bu sezon, couture'ün gerçek gücünün, hayal gücünü zorlayan hikâyeler yaratmak olduğu bir kez daha görülüyor.
Jean Paul Gaultier'nin haute couture dünyası, Ludovic de Saint Sernin'in ellerinde baştan çıkarıcı bir enkaza dönüştü. "Le Naufrage" temasıyla moda, denizkızı fantezilerinden hayalet gelinlere uzanan mistik bir yolculuğa çıktı. Plissé Grès'in zarif kıvrımları, timsah derisi görünümlü lateks ve kristal kaplı file dokular, lüks ve arzunun sınırlarını zorladı. Saint Sernin, Gaultier'nin mirasını sofistike bir şehvetle yorumlarken, koleksiyon hem mitolojik hem de teatral bir görsel şölen sundu.
Sanat yönetmeni olmadan şekillenen Chanel 2025 İlkbahar/Yaz Haute Couture koleksiyonu, Grand Palais'nin kalbinde şiirsel bir moda senaryosu yarattı. Işık ve gölgenin ritmini yakalayarak, modanın sınırlarını estetik bir özgürlükle yeniden çizdi. Yumuşak şafak tonlarından derin gece karanlığına uzanan bu kromatik hikayesiyle, tüvitlerin uçuşan zarafetiyle harmanlandı. Bermuda şortların yerini alan hafif etekler, payetlerle işlenmiş elbiseler ve gök mavisi pelerinler, zamanın ötesinde bir lüksü yansıtır nitelikte.
Maria Grazia Chiuri, Dior'un mirasını Rokoko'nun abartısı ve sürrealizmin düşselliğiyle harmanlayarak, 2025 İlkbahar/Yaz Haute Couture koleksiyonunda modayı bir masala dönüştürdü. Centre Pompidou'nun gerçeküstü sergisinden esinlenen tasarımlar, "Alice Harikalar Diyarı" dokunuşlarıyla zamanda kaybolan bir rüya sundu. Rafya, at kılı ve dantelin narin dengesi içinde, Dior'un ikonik siluetleri özgürleşti. Şeffaf korseler ve kabarık etekler, tarihin büyüsünü çağdaş bir zarafetle buluştururken, moda yine bir sanat manifestosuna evrildi.
Elie Saab'ın Paris'teki defilesi, zarafetin ve ışığın etkileyici bir birleşimi olarak karşımıza çıkıyor. Her parça, barış ve umudu simgeleyen zarif dantel işlemeleri, tüylü detaylar ve parıldayan kristallerle bezendi. Saab, memleketi Beyrut'un yeniden doğuşundan ilham alarak, romantizmi ve gücü birleştiren bir dil oluşturdu. Klasik zarafeti modern bir dokunuşla harmanlayan bu koleksiyon, moda aracılığıyla insanlık ve güzellik üzerine güçlü bir mesaj veriyor.
Giorgio Armani, Paris'teki yeni genel merkezinin açılışını, couture dünyasında ustalığını pekiştiren bir moda anlatısıyla taçlandırdı. Metalik satenler, ipek gazarlar ve kristal kaplı şapkalar, ışık ve hareketin büyüleyici bir uyumuna dönüştü. Bambu motifleri ve krizantemler, doğadan ilham alan sofistike bir masal anlatırken, Armani'nin zamansız vizyonu podyumu adeta bir rüya sahnesine çevirdi. 90 yaşındaki bu maestro, yine hayal gücünü aşan bir zarafetle geçmişi ve geleceği harmanladı.
Koleksiyonda doğuyla batıyı zarif bir şekilde buluşturan Giambattista Valli, Fas ve Hindistan'ın duygusal zenginliğinden ilham alıyor. Hafiflik ve romantizmi ön plana çıkarırken zarif ipekler, dalgalanan etekler ve brokar ceketlerle derin bir estetik yarattı. Les Jardins de la Ménara'daki huzurdan esinlenen tasarımlar, yalnızca görsel değil, aynı zamanda ruhsal bir yolculuk vadediyor. Valli, zarafetin ve iyimserliğin incelikli bir ifadesiyle, geçmişin ve geleceğin birleşiminden doğan bir koleksiyon sundu.
Fotoğraflar: Getty Images Türkiye