Cumhuriyet kuşağının en önemli temsilcilerinden Semiha Berksoy, operayla ünlendiği kadar resim sanatında da kendisini ulusal ve uluslararası alanda göstermiş bir isim. Türkiye'nin uluslararası alanda tanınmış ilk sanatçılarından biri olan Semiha Berksoy'un hayatına ve eserlerine göz atıyoruz.
1910 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Semiha Berksoy, heykeltıraş bir anne ile şair bir babanın çocuğu olması sebebiyle olacak erken yaştan sanat ile içli dışlı olmaya başladı. Ne yazık ki henüz sekiz yaşındayken annesini İspanyol virüsünden kaybeden Berksoy'un bu kaybının izlerini, ileriki yaşlarında ürettiği eserlerinde görebiliyoruz.
Lise döneminde İstanbul Konservatuvarı'nda Nimet Vahit Hanım'la şan çalışmaya başlayan Semiha Berksoy, böylece Türkiye'nin en ünlü kadın opera sanatçılarından biri olma yolundaki ilk adımlarını da atmış oldu. 1929 yılında ilk konserini veren Berksoy'a sahnede Cemal Reşit Rey eşli etti.
Güzel Sanatlar Akademisi sınavlarını da kazanan Semiha Berksoy, Namık İsmail Atölyesi'nde Refik Epikman ile heykel ve İsmail Hakkı Oygar ile seramik çalışmaya başladı.
Sahne sanatlarına ağırlık vermeye başlayan Semiha Berksoy, 1957 yılına dek resim yapmaya bir süre ara verdi. 1960'larda ise resim çalışmalarına yoğunlaştı; bu sayede 1960 ve 70'lerde yurt dışı da dahil pek çok sergiye katıldı. Türkiye'deki ilk resim sergisini ise 1974 yılında Ankara'da açtı.
2000 yılında Viyana'da Kunst Museum Bonn'da gerçekleştirilen ve yüzyılın en önemli sanatçılarını bir araya getiren "Zeitwenden 2000 Millenium" sergisine katılan Semiha Berksoy, bu sergide yer alan ilk Türk ressam oldu. Üstelik "Semiha Berksoy Odası" adlı yapıtıyla birincilik ödülünü de kazandı.
Semiha Berksoy'un resimlerinde bir sembol olarak karşımıza çıkan "kader çizgisi", sanatçının otoportre ve portreleri başta olmak üzere çoğu yapıtında izlenebiliyor. Bu çizgi, tuval yüzeyini enlemesine bölen, genel olarak baş ve gövdeyi ayıran, kalın ve siyah bir kontur olarak ezeli ve ebedi bir zaman-mekana işaret ediyor.
Sanatçının, "Annem Ressam Fatma Saime", "Annesine Göbeğinden Bağlı Çocuk" (1966), "Gülen Otoportre", "Gören Otoportre" (1969), "Duran Otoportre" (1968) ya da 1972 tarihli "Bozulamayan Kader Çizgisi", "Ümit", "Cendereye Vurulmuş Kadın", "Doğum-Annem", "Keder Otoportre" gibi yapıtlarında ortaya çıkan kader çizgisi, umut ve yitim, yaşam ve ölüm, yeraltı ve yerüstü, geçmiş ve geleceğin biçimsel ifadesini temsil ediyor. Semiha Berksoy'un kader çizgisinin baskın bir ifade ile ortaya çıktığı resimlerinde annesinin sık sık yer almasının nedeni, Berksoy'un hayatındaki en önemli figür olan annesi Fatma Saime Hanım'ı erken yaşta kaybetmesi.
Annesini merkezine aldığı sayısız resimlerinden "Annem Ud Çalarken" (1958), "Annesi Tarafından Kötülükten Korunan Kız" (1970), "Korku" (1971), "Annem ve Ben"de (1974) izlendiği gibi Fatma Saime Hanım, Semiha Berksoy'un resimlerinde güzelliğin, zarafetin, şefkatin, yaşamın ve ölümün bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Annesinin çok sevdiği renk olan eflatunu onun başının etrafında bir hare olarak resimleyen Berksoy'a göre ölüm, yaşam ile iç içe ve ayrılmaz bir kavram ve annesi başta olmak üzere sevdiği insanların ruhunu hep yanında hissederek resimlerinde yaşatıyor.
Semiha Berksoy'un eserleri La Biennale di Venezia bünyesinde, Adriano Pedrosa'nın küratörlüğünü üstlendiği 60. Enternasyonel Sanat Sergisi, "Foreigners Everywhere" isimli sergiye katılıyor. 20 Nisan 2024'te Venedik'te yer alan Arsenale ve Giardini'de sanatseverlerle buluşan The Biennale Arte 2024'te yer alan Semiha Berksoy'un eserleri, böylece ikinci kez Venedik Bienali'ne dahil olmuş oluyor. Berksoy'un çalışmaları, ilk olarak 2005 yılında Rosa Martinez ve Maria de Corral eş küratörlüğünde gerçekleşen 51. edisyona dahil edilmişti.
Berlin'deki Hamburger Bahnhof – Nationalgalerie der Gegenwart Sanat Müzesi, 6 Aralık 2024 – 11 Mayıs 2025 tarihleri arasında Semiha Berksoy'un geniş bir retrospektifine yer veriyor. Semiha Berksoy sergisi, müzenin doğu kanadında yer alırken bu, Berksoy'un Almanya'daki ilk retrospektifi olacak. Semiha Berksoy'un 60 yıllık sanat üretimini gözler önüne seren sergi, uluslararası opera yıldızlığı kariyeri ile sanatçının çok yönlülüğü arasında doğrudan bir bağlantı kuruyor.